BALIKESİR Ticaret Odası’nın ‘Ekonominin Yüz Yılı’ söyleşisini izledik geçen akşam.
Konuşmacılar, hepimizin bildiği tanıdığı isimler.
Balıkesir’de ‘sanayi’ deyince kim akla gelir ilkin?
Rona Yırcalı.
Başroldeydi zaten.. Hazırlıklı gelmiş, eski zamandan siyah beyaz fotoğraf slaytları eşliğinde şehrin ekonomik tarihine odaklanmasını sağladı, Oda’nın genç yönetici ve üyelerinin.
Ticaret Odası eski Başkanı Ziya Tan, on iki yaşındayken “bir gün ben de bu Oda’nın başkanı olacağım” diye kendi kendine verdiği sözü hatırlattı; ticaret ortaokulu, lisesi ve sonrasında yüksek okul tahsili döneminden anılar paylaştı. Eski zamanın esnaf – tüccar ilişkilerine, o devrin nezaketine dikkat çekti.
Şekerci Orhan (Orhan Günvaran – Balıkesir’in Genel Muhtarıdır kendisi) Anafartalar Caddesi’nde geçen altmış küsur yıllık hatıralarından söz etti.
Herkesin cemaziyelevvelden kalma siyah beyaz fotoğraflarının müellifi Ahmet Esmer de oradaydı.
Balıkesir’in eski zamandan kalan ticaret sahalarına dair fotoğraflarla anlatmaya çalıştı ticari faaliyetlerin dününü, bugününü kıyaslayarak.
***
NİCEDİR böyle şeyler yapılmıyordu Balıkesir’de. Hep bugün ve yarın düşünülerek geçen kent saatini durdurup, geriye sarmak gerekmez mi ara sıra?
Sahnedeki ‘eski Balıkesirliler’… Bugün var, yarın yok!
Yaşanmışlıklar, hatıralar, acı tatlı anılar, gülümseten anekdotlar, ağlatan diyaloglar falan.. Hepsi onlarla birlikte gidecek.
Bizim için de saatler ilerliyor, zaman akıp gidiyor. Yarının yaşlılarıyız hepimiz.
O yüzden, ara sıra bir elin parmakları kadar kalan şehrin hafızalarını ihmal etmemek lazım.
***
İÇİNDE yaşarken kızıp, dışarıya çıkınca hemen geri dönüp gelmeyi arzuladığımız.. İşte böyle absürt bir şehir burası.
Bağımlılık yapan cinsten.
Hele de unutulmayacak yaşanmışlıkları olanlar şehre dair; “çekip gideceğim buralardan, lanet olsun böyle şehre” diyebilir mi içten gelerek?
Acısı da var, tatlısı da… Köfteci biberi de var en acısından, şambaba tatlısı da!
Köfteci demişken..
Ticaret Odası’nın salonunda, eski zamana dair anılarını anlatan yaş almış abiler de dahil, bizim tükürük köftesini sevmeyen var mıdır bu şehirde?
Seksenli yaşları yaşayan Ziya Tan meselâ.. Bilmez miyiz, şimdinin perhiz yemeklerine talim etmeden çok önceleri, eşi dostuyla “kim kaç tane köfte yiyecek” yarışması yaptıklarını, Kemalpaşalı’da?..
Rona Yırcalı’ya aristokrat dersiniz, halka tepeden bakan adam falan.. Balıkesir’deki kadim dostu Şekerci Orhan’ın dükkanında gazete kağıdına sarılı köfte ekmek yemişliği yok mudur?
Hani laf arasına sıkıştırayım; bizim Balıkesir köftesi gibisi yok, köftenin envaisi yapılan canım ülkemin dört bir yanında.. Bir coğrafi işaret şart yani.
Yine araya bir not sıkıştıralım: Bizim köfte öyle kola – gazozla içilmez.. Yanında Hisar ayranı olacak; kimi firmaların yoğurda benzeyen ayranı değil. (Reklam süper oldu! Hisar ayrancısına selam ederim…)
***
TİCARET Odası Başkanı Rahmi Kula ve Meclis Başkanı Okan Telaşeli.. Genç çocuklar.. Genç derken, kırklı yaşlardalar artık; bize göre genç yani.
Gençler daha çok bugüne ve geleceğe odaklılar. BATO’yu yöneten arkadaşlar, babalarından, dedelerinden kalan eski zaman anlatılarını ve yaşanmışlıkları bildikleri için, şehrin geçmişini silip atmıyorlar hafızadan; aksine diri tutma gayretindeler.
Geçmiş zamanı kayda geçersen yaşatırsın bu şehri.. Maziyi kucaklarsan geleceği yakalarsın ancak.
Kula ve Telaşeli ikilisini bu açıdan kutluyoruz.
***
TİCARET Odası böyle bir etkinlik gerçekleştirdi; Sanayi Odası da yapabilir.. Ticaret Borsası da yapabilir.. Akademik odalar, öteki sivil toplum örgütleri falan…
Benzer etkinliklerle şehrin ticari, sınai, sosyal, kültürel, sportif ve dahi pek çok alanı kapsayacak şekilde geçmişine derin dalışlar yapmakta yarar var.
Basın tarihi de var bu şehrin. Bizi yetiştirenler yaşamıyor; otuz – kırk senedir basın pazarının içinde debelenen kaç kişiyiz şunun şurasında? Gün olur, ortam olur, ben dahil, bu pazarın eski satıcılarının da maziye dair söyleyeceği birkaç şey olur.
***
KONUŞMACILARA dair iki kelam edeyim son kertede.
Mesleğe başladığımda Ziya Tan henüz oturmuştu, Belediye Başkanlığı koltuğuna. Baba dostudur; Ticaret Lisesi’nden sınıf arkadaşları.
Meslek yaşım kadar tanımışlığım var. Siyasetini de biliriz, ticaretini de. On altı sene kiracısıydım ayrıca… Kiracılık çileli iştir, Ziya Bey çile çektirmedi hiç, sağ olsun. Biz de yamuk yapmadık tabi kendisine.. İyi kiracı olduk!
Arabaya lastik almaktan almaya giderim Akıncılar Mahallesi’ndeki dükkanına. Kısa pas dertleşiriz. En son gittiğimde başını masaya gömmüş, bizim gazeteyi okuyordu. Beni karşısında görünce şaşırdı.
Anlattık dereden tepeden.
Daha önceki uğrayışlarımdan birinde, “bugün varız yarın yokuz, anlatılacak çok şey var, bir gün gel de ben anlatayım, sen kayda geç” dediydi. Fırsat yaratamadık henüz.
Anlatacağı çok şey var muhakkak. Kendisiyle ilgili bile olsa pek çoğu, sonuçta bu şehrin yakın tarihine vesikadır. Dinlemek lazım.
***
RONA Yırcalı selamı sabahı kesti.. Eskiden tesadüfen bir yerde karşılaşsak, “nasılsın arkadaşım” diye hal hatır sorardı. Şimdi zaten çoğu zaman Balıkesir’de değil, kırk yılın başı işte denk gelirse aynı ortamda oluyoruz.
Bana kızdığını biliyorum. TEV’in Balıkesir yürütmesinde görev almamı istemişti; aldım. Ama malum bizim işler fena geriyor adamı, zaman ayıramadım. Beklentisini boşa çıkardığım için kızıyor muhakkak. Haklı.
Babası merhum Sırrı Bey Amca, gazetenin kuruluş yıldönümlerinde hiç aksatmaz İsviçre’den arar, başarılar dilerdi; benim yazıları keyifle okuduğunu anlatırdı uzun uzun.
O’nu da rahmetle anmış olalım vesileyle.
***
DEDİK ya, herkesin fotoğrafçısı Ahmet Esmer. Bebekliğimizden sünnete, düğüne derneğe kadar hepimizin Ahmet Esmer imzalı bir fotoğrafı vardır evdeki albümlerde. Genç nesil dışında, Balıkesir’de O’nu tanımayan da yok; ileri yaşına karşın O’nun da tanımadığı kimse yok!
Hafıza müthiş.. İsim isim, ana baba, hepsini bilir.
Balıkesir için yaşatılması gereken bir değerdir Ahmet Esmer.
Bizdeki albümlerde de Ahmet Esmer imzalı çoook siyah beyaz var. Allah uzun ömür versin.
***
ŞEKERCİ Orhan abimize gelince.. Ben en çok mevlit şekerlerini severdim çocukken. Cenazelerde, mevlitlerde, kandillerde falan, Şekerci Orhan logolu kağıtlardan külah yapılır, badem akide şekeri doldurulur içine; en üstte lokum olur.
Benim derdim lokumdu!
Orhan Günvaran, bu şehrin muhtarıdır. Şehremini dediğin arkadaşlar bilmez nerede ne var; Orhan abimiz bilir. Sorularınız havada kalmaz, yanıtını alırsınız. Muzipliği de vardır, şakacıdır. Kalın camlı hipermetrop gözlüklere aldanıp “görmüyor” demeyin sakın; her şeyi görür O!
Şehrin hafızası diyebiliriz. Sağlıkla yaşasın.
***
BİR yazının daha sonuna geldik.
Herkeslere selam ederim.