BADANA boya, binanın görüntüsünü değiştirir…
Mesela bizim evin karşısında eski püskü bir apartman var.. Bizimki de yeni sayılmaz ama.. Kıyaslarsak, komşu bina çok eski görünümlü.
Geçen sene dış cepheyi boyadılar, kaplama falan yaptılar.. Yeniye yakın bir görüntü oldu.. Bina parladı.
Komşular masraf yapıp binayı boyadılar, eskimiş dairelerin emlak değerinin arttığını düşünüp sevindiler!
Ya dayanıklılık?
Hani hep deniyor ya, “2000 yılı öncesindeki yönetmeliğe göre yapılan binalar riskli…”
Eh, bu bina da öyle. O halde boyayıp renklendirmek çözüm değil.
Kırışmış bir teyzenin dudaklarına kırmızı ruj sürmek gibi.
***
6 ŞUBAT yıkımının üstünden bir ay geçti. On binlerce canın yitip gittiği, şehirlerin, kasabaların, köylerin neredeyse haritadan silindiği büyük depremin enkazını kaldırmaya çalışıyorlar.
Sonra, yeniden şehirler, kasabalar, köyler oluşturacaklar.
Deprem enkazında kalan yurttaşları sağ salim çıkarmak için çalışmalar sürerken..
Balıkesir’in Millikuvvetler Caddesi’nde badana boya işleri devam ediyordu.
Hem öyle bir devam ediyordu ki, cadde gün boyu trafiğe kapatılıyor, araç geçişine izin verilmiyor, boyacıların kurduğu iskeleler veya vinç yardımıyla devam eden çalışmalar yayalar için büyük risk oluşturuyordu.
Galiba bir de rengi tutturamamışlar mı ne olmuşsa artık, badana işinde ikinci turu yapıyorlardı.
“Mahalle yanarken” diye başlayan bir söz var bilirsiniz.
Deprem acısını sıcak sıcak hissettiğimiz günlerde, her yeni yönetimin bir tarafını bızıkladığı Millikuvvetler Caddesi’nde boya badana işlerine devam edilmesi, ‘saç taramak’ gibiydi yani!
Ha bir de yine derin deprem acısı sürerken, Edremit’in Güre’sinde sahil düzenleme işlerine falan girişmek de aynı şey.
***
BOYA badana işi devam ediyor.
Yani geçen hafta geçtik caddeden, binalara kurulan iskelelerin demirleri arasından, her an bir boya kovasının, iskele kalasının veya iskelenin kendisinin üstümüze düşme olasılığını göze alarak…
Boyayınca ne oluyor?
Binaların eli yüzü toparlanıyor.
Tabelalar falan da tek tipleştirilince, sade bir görünüm arzediyor bizim yüz küsur yıllık tarihi caddemiz.
Peki o yapıların sağlamlığı?
Hani, “deprem bölgesine gittik, oraları yakından gördük, şehir diye bir şey kalmamış” diye anlatıyor ya arkadaşlar.. Oralardaki gözlemlerini paylaşıyorlar falan, gözleri dolarak, boğazları düğümlenerek…
Sonra, “betonu bitmiş, demiri çürümüş, her yanı kırışmış bu riskli binaları şekil olsun diye boyamanın şehre faydası ne” sualine yanıt verebiliyorlar mı acep?
Adı ‘cadde – sokak sağlıklaştırması’ oluyor bunun.
Pek sağlıklı(!) bir hizmet…
***
DEPREM sonrasında kimi büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri falan kararlar alıyor, sismik izolatör zorunluluğu, kat sınırlaması, yatay mimari, daha sıkı denetim gibi kararlar alıyor.
Yine deprem sonrasında, aynı akıbeti kendilerinin de yaşayabileceği gerçeğinden hareketle ciddi önlemler almaya başlıyorlar.
Depremi konuşuyorlar. Gündemleri deprem.
Altından bilmem şu kadar yıkıcı fayın geçtiği söylenen Balıkesir’de, deprem bölgesine yardım çalışmaları dışında henüz bilgilendirici nitelikte bile bir mesaj verilmiş değil.
Ne yapılacak, bundan sonraki yol haritası ne olacak, binaların tamamı belediyeler eliyle kontrolden geçirilecek mi, riskli yapılar için ne düşünülüyor, kat sınırlaması, zemin etüdleri, sıvılaşma riski, tarım alanlarını yok eden inşaat garabeti ve daha pek çok mevzu.
Bunlara dair ne bir toplantı, ne karar, ne başka şey.
Bizim Başkan Yücel Yılmaz, depremin yıktığı şehirleri gördü. Osmaniye’de, Malatya’da koordinasyon görevi üstlendi.. Büyükşehir’in iş makinalarını, araçlarını, personelini bölge için seferber etti. Bunlar iyi çalışmalardı, hoşumuza gitti.
..ve fakat depremi konuşmuyor bu şehir.
Buralara göç eden depremzedelere yapılan yardımlar, barınma, giyecek, yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması falan değil konu.. Depremin kendisi.
Balıkesir’in deprem riski.
Pahalı pabuçlarına enkaz tozu bulaştıran ve kirli sakal bırakıp “afet bölgesinde çok çalışıyoruz” pozu veren arkadaşların, kişisel siyasi rant ve PR çabasından önce, bu şehrin güvenliği ve riski en aza indirmek için fazla mesai yapmaları gerekmiyor mu?
