BU PUSUYU GENÇLERİMİZE BİZ Mİ KURDUK?

 

ENGİN ARICAN

 

Her şey Başkan Erdoğan’ın İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’ne Rektör olarak Prof. Dr. Melih Bulu’yu atamasıyla başladı.

Olaylar tırmandı tırmandı ve başta muhalefet olmak üzere farklı marjinal legal-illegal örgütlerin de katılımıyla devlet meselesi hatta uluslararası bir sorun haline dönüştü. Öyle ki, ne ilgileri ve dertleri varsa, ABD Başkanı Biden ve AB üyesi kimi ülke yönetici ve sözcüleri, bu konuda Türkiye’ye insan hakları ve özgürlükleri, demokrasi gibi konularda ders vermeye çalışır hale geldi.

Son günlerin moda deyimi, ’bizim çocuklar”..!

Sanki,Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan öğrenci olaylarından önce ve sonrasında gençliğin kimin gençliği olduğu konusunda belirsizlik varmışçasına, birileri gençliği keşfetti!

‘Bizim çocuklar’ kim!?

Türkiye, şu ayrımı da yapmalı: ABD-AB, siyonistlerin kuklası terör örgütü PKK ve siyasi aparatı HDP, hendek eylemlerine başlayıp, onlarca insanın ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına, kamu binalarının ve araçlarının yanması ve bölge insanının canını kurtarmanın derdi ile bölgeden kaçtığı günlerde yine aynı terminolojiyi duymuştuk: ‘Bizim çocuklar” ya da “ arkadaşlar”..!

Gezi olaylarının yaşandığı ve ülkenin kalbi konumundaki başta İstanbul olmak üzere bir çok kentin adeta yangın yerine dönüştürüldüğü günlerde de, aynı şekilde,” bizim çocuklar”, ”çevreci gençler” terminolojisi ile gerçekleşen olayların kabul edilebilir ve olaylarda yer almış gençlerin de masumiyetinin ilanı üzerinden söylenmedik söz kalmamıştı.

Öncelikle, şu ‘bizim çocuklar’, ’arkadaşlar’ esprisinin anlaşılır ve gerçek anlamına kavuşturulması gerektiğine inanıyorum.

Bu pusuyu gençlerimize biz mi kurduk!?

Çünkü; Türkiye, nüfus olarak genç bir ülke ve doğal olarak gazeteleri okuyan, TV’leri izleyen, sosyal medya da gelişmeleri takip eden okuyan/okuyamayan bir genç, bir işçi, bir köylü genç soruyor: Ben, ’bizim çocuklar’ ya da ‘arkadaş’ kategorisine giriyor muyum, girmiyor muyum? Benim de bu kategoriye girebilmem için sokağa çıkıp, izinsiz, yasa dışı gösteri yapıp, polise ya da jandarmaya karşı diklenip, taş /molotof atıp, cam/çerçeve kırıp, cinsel tercihlerimi öne koyup olmadık örgütlerin içerisine mi girmem gerekiyor, diye,milyonlarca genç, doğal olarak soruyor. ABD ya da AB’nin genç olarak beni fark edip sahiplenmesi için neyimizi verip, ne yapmamız gerekiyor?

Geçmiş yıllarda yaşandığı gibi,  ABD ve AB için, artık, gençlerin sağcı yada solcu olması yetmiyor. Bunların modası geçti. Onlara göre; değişen ve küreselleşen dünyada ideolojiler, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik, devletçilik, milliyetçilik, hatta semavi dinlerin tümü bitti. Artık, insanlar arasında, kadın-erkek arasında cinsiyet ayrımcılığı,cinsel tercihler önündeki seçenekler ortadan kalktı..Cinsiyetsizlik öne çıktı.. Böylece toplumsal ahlak, edep gibi kavramların içi boşaltılıp, adeta ensest ilişkinin bile kapısı aralandı..

Koca ABD yönetimi, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayları değerlendirirken,LGBT’ye karşı devlet ve iktidarın gösterdiği tahammülsüzlükten endişe duyduğunu ifade edebiliyor.Normaldir,BIDEN yönetimi bakanlarından birisinin eşcinsel olduğu, dudak dudağa öpüşme görüntüleri  tüm TV’ler ve  boyalı medyada..

Toplumsal sorumluluk ve Aileler..

Oğullarını, kızlarını öğrenim görmeleri ve bir meslek sahibi olmaları için üniversiteye göndermiş, ana ve babalara sormak gerek: Olaylar karşısında yüreğiniz kalkmadı mı? Sokak, eylem, Gezi göndermeleriyle birilerinin içeride ve dışarıda çocuklarınız üzerinden ucuz yollu siyasi hesaplar peşinde koşması,rektörüne, polisine ‘düşman’ gözüyle bakarak, polis araçlarını tekmelemesi, yumruğunu oraya buraya savurması bir anne-baba için kabul edilebilir bir şey mi? Öğrenci olaylarına alkış tutarak, arkadan gaz  vermeye çalışanların ana-babaların hatta o gençlerin gelecek kaygılarını anlayabilmesi mümkün mü?

LGBT, acilen  kapatılmalı..!

Öncelikle ben, bu ülkenin bir gazetecisi ve yazarı olmanın ötesinde kişi olarak, acilen LGBT’nin kapatılması düşüncesi ve inancındayım.

Batı destekli LGBT’nin açılımına bir bakın:

Kadın kadına ilişki, aşk ve seks, (Lezbiyen)

Erkek erkeğe ilişki, aşk ve seks, (Gey)

Biseksüel erkek veya biseksüel kadın ile diğer cinsel yönelimler arasında ilişki, aşk ve seks, (Biseksüellik)

MTF erkek veya FTM kadın ile diğer cinsel yönelimler arasında ilişki, aşk ve seks; (Transseksüellik, Travestilik, İnterseksüellikgenel; Transgender..

İçimizden bir anne-baba, ’dönem ve düzen değişti, Engin Bey.. Karışamayız! Bu da bir tercih meselesi.. özgürlük işte, ne yaparsın..’ diyerek yaşanan sapkınlığı kabulleniyor ise, çıkıp, toplumun önünde söylemelerinden de vazgeçtik, kendi aile çevresinde bu rezillik ve kepazeliği kabullendiğini söylesin ..!

Tüm bu gayretler ne için!?

Ancak, öyle bir nokta ya taşındık ve geldik ki, LGBT’liler, bugün muhalefet partileri ve muhalefete mensup belediyelerde baş köşelerde ağırlanıp, bayrakları dalgalandırılıyor.. Bugün, muhalefet partileri içinde yaşanan taciz, tecavüz gibi vakaların tavana vurmasının nedenlerinden birisi de,‘özgürlük’ adına ideolojik ve örgütsel alanda yaşanan gevşemeden kaynaklanıyor. İnsan soyunu olumsuz etkileyen dejenerasyonu, ahlaki ve toplumsal  değerleri sulandırırsanız, bumerang misali, sonuçta vurulan siz olursunuz..

Tüm bunlar ne için?

Üç-beş oy için..!

Ne kadar, demokrat ve özgürlükçü olduklarını, ABD ve AB’ye göstermek ve  hoş görünmek için..!

Toplum ve gençlik,bağımsızlık ve egemenliğine sahip çıkmalı!

Arıza ve yanlış; bu tür sapkın ve insan soyunun geleceğini tehdit eden Batı destekli bir dejenere örgütlenmenin varlığına ve tuzağına çocuk ve gençlerimizin düşmesine göz yuman devlet ve siyasi iktidarların  politikalarıdır.. Bireyin özgürlüğü adına, özellikle çocuk ve gençlerimize dönük bu tür ABD-AB ve siyonizim destekli sayısız emperyal oyun ve operasyon var. Toplumda ve özelikle okuyan gençlere yönelik deizmin ve Ateizmin  gelişmesi, Aleviliğin İslam dini dışı, ayrı bir din olarak görülmesi, etnik farklılıkların kaşınması, ulusalcılığın, yerli ve milli olanın aşağılanması gibi..

Bakın,Gezi olaylarına öncülük eden Mehmet Ali Alabora, twitter hesabından, ’Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş sen hala anlamadın mı?” ifadesi yanında Boğaziçi Üniversitesi’nde sözde rektör muhabbeti ile başlayan ve gösterilere Ankara’da destek verenlerin, ”Mesele Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör değil ki..” diyenlerin ortak paydalarının  ‘istibdat’  ve ‘hürriyet’ söyleminde odaklaşması tesadüf olarak görülebilir mi?

Türk gençliği, ’ourboys’ değildir!..

Magazin basını, TV’lerdeki diziler, jigolo reklamlarının ve ilanlarının havada uçuştuğu, metropol kentlerde erkek-kadın hatta çocuk pazarlarının kurulduğu ,toplumda sosyal adaletin ve toplumsal sınıflar, kesimler arasında gelir uçurumunun hızla derinleştiği, fırsat eşitsizliğinin tavan yaptığı bir ortamda, bizi biz yapan maddi ve manevi  değerler bütününden uzaklaştıkça/uzaklaştırıldıkça sadece gençlerimiz değil, başta çocuklarımız ve gençlerimiz  olmak üzere kadını erkeğiyle tüm insanlarımız  bugünleri ve yarınlarıyla çok yönlü ciddi tehdit ve saldırı altında..

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve üniversite yönetimi kendi mecrasında ortada bir sorun var ise, bir şekilde çözümünü bulur. Yatışır..Soruna ya da Boğaziçi’nde ateşe körükle giden, 20’li yaşlardaki yüksek öğrenim gençlerinin hoşnutsuzluğu ya da huzursuzluğundan iktidar devşirmek hesabıyla, ’bizim çocuklar’ söylemleriyle, toplumsal ve siyasal sorumluluklarını unutup, amaçlarına ulaşana kadar bu gençlere yüklemek, en başta insafsızlık olarak görülmeli..

Esen kalın..

Exit mobile version