HİDDETİ yüzünden okunan Gazeteci Muharrem Sarıkaya, muhabir arkadaşa o tokadı savurduktan sonra, sanki hiçbir şey olmamış gibi programa devam ediyor ya…
Ha işte bunu nasıl beceriyor?
Merakıma mucip olan yanı bu olayın!
***
PROFESYONELLİK böyle bir şey diyeceksiniz.
Yemişim öyle profesyonelliği.
***
KİBAR ve naif görünümleriyle tanıdığınız insanların da böyle hiddetli şiddetli anları olabiliyor.
O kopma anıdır.
Tabi koptuğunun saniyesinde normale dönme şansın olmaz.
Sarıkaya’nın kulaklığı çekip tokadı savurduktan bir saniye sonra, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’le kaldığı yerden muhabbete devam etmesi ilginç geldi bana.
***
FATMA ŞAHİN de profesyonel politikacı belli ki.
Ne tokat anında bir mimik beliriyor yüzünde, ne tokat sonrasında ani bir refleks.
Bu nasıl bir profesyonellik acaba? Çarşıda pazarda satılıyorsa kuyruğa girin hemen, ucuzuna pahalısına bakmayın.. Alın kullanın!..
***
SONRADAN bir açıklama yapmış, davranışı doğru bulmadığını falan söylemiş ama.. Biz görüntüdeki mimiksiz ve reflekssiz haline odaklandık.
Bu hiddet ve şiddet görüntüsünü geçtik; en küçük çıt sesine bile panik çığlığıyla karşılık vermez mi hemen her kadın?
Fatma Hanım öylece bakıyor. Sıradan bir şeymiş gibi… Belli ki bağışıklık sistemi güçlü, böyle hiddet ve şiddet sahnelerine aşina.
***
USTA bir gazetecinin, ses sorununu çözmek için yardımcı olmaya çalışan muhabir arkadaşa öfkeyle tokat savurmasını kabul etmek, sineye çekmek, “olur böyle şeyler” muhabbetiyle geçiştirmek mümkün mü?
Gazeteci değil, kim olsa aynı tepkiyi veririz elbet.
Gazeteci, sözüyle, duruşuyla, tavrıyla, konuşmasıyla, birikimiyle örnek kişidir; öyle olmalı yani.
Tabi biraz da şöhretin gerekli kıldığı(!) kapris, tepeden bakış, küçümseyiş, horlayış falan.
Sanatçı pazarında çok gördüğümüz şeyler değil mi?
O magazin programlarında kameramanların dizi artistlerinden yediği tekmeler, yumruklar.
Soru soran muhabirleri aşağılayan sözler, hareketler…
Hak edilmemiş mevkilerin sonradan görme karakterleridir onlar.
***
SARIKAYA’nın bu gereksiz hiddeti karşısında, meslek örgütlerinden, medya camiasından yükselen tepkilere kulak verdik.
“Muharrem Sarıkaya haklıdır” diyen bir kişi bile yok. Haksız çünkü.
Kim olursa olsun, öyle davranamazsın.
Gazetecilerin sürekli horlandığı, şiddete maruz kaldığı, yok sayıldığı, tehdit ve tehlike unsuru olarak görüldüğü bir ortamda..
Gazetecinin gazeteciye şiddeti hoş değil.
****
Yeşili solduran, maviyi kirletenlere selam ederim!
BALIKESİR Valiliği Edremit için tanıtım videosu hazırlamış.
Şu notu iliştirmişler videoya:
“Yeşilin en derin tonlarının yamaçlarını süslediği Kazdağları’nı önce asırlık zeytin ağaçlarıyla, sonra da Ege’nin serin ve mavi sularıyla buluşturan İlçemiz…”
Yeşilin en derin tonuna.. Asırlık zeytin ağaçlarına.. Serin ve mavi sulara…
Bu doyumsuz güzelliklere kadeh kaldırılır elbet. Ya da varlığına şükredilir.
“İyi ki bu coğrafyada yaşıyoruz” denir.
Denir de..
Aslolan bu varlığı korumak değil midir?.. Yaşatmak, geleceğe taşımak, bizden sonrakilere miras bırakmak…
Doymak bilmeyen imar iştahını ne yapacağız?
İkinci konutlar için yok edilen zeytinliklere..
Doğal yaşam alanı olarak değerlendirilmesi gereken eşsiz güzellikleri imara açma, arsa rantı yaratma, yağmalama hırsına..
RES’lere, HES’lere falan.
Bir de altıncıları var oraların…
“Eşsiz güzelliğimiz” denilen Kazdağları’nı delik deşik eden!
Önüne gelene arama çıkarma ruhsatı verilen…
Maden ocağına yol için on binlerce ağacın kesildiği.. Suyun, havanın, toprağın, canlının kirlendiği..
Onlara ne diyeceğiz?
Tanıtım güzel de.. Bu gerçeği örtmeye yeter mi?
Yarın Madra -/ Kozak tarafını tanıtan bir video çekilir.. Fıstık çamları, zeytin ağaçları, akarsuları falan…
Madra tarafını hallaç pamuğu gibi atan maden şirketleri, taş ocakları, zehirli atık tepeleri – havuzları girmez kadraja!
Binlerce vatandaşın isyanının sebebi Ayvalık Karaayıt’taki maden ocağı ve onun atık tepelerini çekmez kameralar.
Köyün içindeki atık yığınları derelere, barajlara sürüklenirken, şirketin aldığı beton bariyer önleminin yetersizliğini, hâttâ trajikomikliğini görmeyiz o videolarda.
..ve de biraz daha atık doldursun diye köylünün merasını şirkete tahsis edilmesini falan…
Yeşili yeşil, mavisi mavidir bizim buraların.
Yeşili solduran, maviyi kirletenlere selam ederim.