Briçe kadın eli değerse…

Hilmi DUYAR / POLİTİKA / Dr. Özlem Kandolu, briç sporunda 2 kez olimpiyat 5’inciliği, 2 kez dünya 2’nciliği, değişik zamanlarda Avrupa’da dereceler almanın gururunu yaşadı. Daha 21 yaşındayken, Briç Kadın Milli Takımı’na seçildi. Milli takıma 21 yaşında giren ilk kadın olma başarısını gösterdi. 25 yaşındayken kırdığı rekor 29 yıl sonra bu yıl egale edilebildi. Mesleğine, zamanına, ailesine, eşe dosta ayırdığı zamandan fedakarlık yaparak Türk milli takımının dereceler almasında katkı sahibi oldu. Briçi kumar gibi gören amirlerine posta koydu, kadın briç sporcularının Türkiye’de daha düşük düzeyde olduğu düşüncesini tarihe karıştırdı, Milli sporcu Kandolu, Briç yüzünden psikiyatri ihtisasından vazgeçtiğini ancak pişman olmadığını, yaptıklarıyla, genç Türk kadınına her zaman örnek olmak istediğini açıkladı. Erkeklerin, briçe başladığı ilk yıllarda, kendisini aralarına almadığını, acemi gözüyle baktıklarını, ancak dünya çapındaki başarılardan sonra, kadınların da briç sporunu layıkıyla yaptıklarına inandıklarını kaydetti. Kadın voleybol takımı gibi, kadın sporcularımız gibi briçe de kadın eli değdiğinde neler yapılacağını kanıtladıklarını açıkladı.

 

 

 

Özlem Kandolu kimdir?

Balıkesir’e göç etmiş memur bir ailenin kızı olarak Balıkesir’de doğdum. Dumlupınar İlkokulu, Balıkesir Ortaokulu ve Balıkesir Lisesi’nden mezun oldum. Balıkesir’in ilk yerleşim yerlerinden birinde oturduk. İstanbul Tıp Fakültesini kazanınca hayat yolculuğuma İstanbul’da devam ettim. Biriçe başlama yıllarım Çapa Tıp Fakültesi 4’üncü sınıfta arkadaşlarımın zoruyla oldu. Onlar amfide sıkıldıklarında birbirlerine ufak kağıtlarda briç eli sorarlardı. Ben de Çin bulmacası gibi nedir bu acaba? Diye merak ederdim. Zamanla, “gel sana da öğretelim” dediler. Böylece briç yaşamıma Çapa Tıp Fakültesi Briç Kulübü’nde başladım. Briç öğreten doktor arkadaşım Coşkun Keskin, çok yetenekli olduğumu düşündü ve benimle özel ilgilendi, okulun birkaç sene önce kurulmuş bayan takımına kaydettirdi. Milli takım seçmelerine girdim ve çok az bilgime rağmen inanılmaz bir başarı kaydedip milli takıma seçildim. 21 yaşında Türkiye’nin ilk ve en genç milli kadın oyuncusu oldum. Genç milli takımda olmam gereken dönemde kadın milli takımına girmeye hak kazandım. Ancak o yıl takımda bazı sorunlar oldu. Çünkü yaşlı bir takımdı. Ekipten biri kalp krizi geçirdi. O yıllarda Briç Federasyonu çok etkin değildi. Maddi sıkıntılar çekiyordu. Biz Kaya Çilingiroğlu hocamız sayesinde bir sponsor bulduk. Takım zorlukla müsabakalara gidecek iken gidemedi. Üzücü bir gelişmeydi. Buna rağmen sonraki yıllarda benim briçe ilgim giderek arttı, yola eczacılık fakültesinde okuyan bir arkadaşımla devam ettim. Onunla ikili olarak çok büyük başarılara imza atmaya başladık. Fakat kadın takımı biraz bizim gerimizde kalıyordu. Gittiğimiz ülkelerde maalesef 24 takımdan 2-3 takım geçer haldeydik. Küçük ülkeleri geçebiliyor ve ilk başta hazin sonuçlarla ülkemize dönüyorduk. İşin ucunu bırakmadık. Çok çalıştık, çok emek verdik, takımı motive ettik, 2 dünya 2’nciliği aldık, hedefte şampiyonluk var.

 

 

Başarılarınız kadın milli takımını atağa mı kaldırdı?

2002 yılında Türkiye son sıralardan üst sıralara yükselmeye başladı. O zamanlarda Federasyon başkanı huysuz bir adamdı. Kadınların briç oynayamayacağını düşünüyordu. Biz onun ön yargısını üniversiteli uğraşan kızlar olarak kırmıştık. İsveç Malmö’de takım olarak Avrupa’nın ilk 8 sırasını zorladık ama Dünya şampiyonasına gidemedik. Çünkü o yıllarda Avrupa’nın ilk 6 sırası dünya şampiyonasına gidiyordu. Ben doktordum, tek başıma bir sağlık ocağını götürüyor çok yoruluyordum. Federasyon başkanı olimpiyatlarda oynamamaya karar verdiğimi öğrenince beni seçmelerde oynatmayacağını dinlenmem için devletten iyi bir izin ayarlayacağını söyledi. Çünkü İsveç’teki şampiyona sonrasında Sağlık ocağına giderken kaza yapmıştım. Bu nedenle de olimpiyatlara gitmeyeceğimi söylemiştim.  Fakat başkanın önerdiği şartlarda oynamaya karar verdim. Ortağım eczacı Dilek Yavaş ile milli takıma seçmelerden geçmeden girdik. Türkiye’de yapılan Olimpiyatlarda da ülke olarak ilk kez nakavtları geçtik. Bizim ilk başarımızdı. 2003’teki başarıydı. Daha sonra yavaş yavaş o merdivenler tırmanıldı ve 2012’ye gelindi. 2012’de Avrupa 3’üncülüğü hedefine ulaştık. Dünyada büyük bir sansasyon yarattı. Çünkü Türkiye genelde son sıralarda olan averaj takımıydı. Bir anda zor bir Lig’de Avrupa 3’üncüsü olunca herkesin hoşuna gitti. Durumdan Avrupa hoşnut oldu, biz de mutlu olduk ve başarının devamı geldi. Avrupa 3’üncüsü olunca Türkiye 2012 yılında ilk kez dünya şampiyonasına gitmeye hak kazandı. Avrupa’dan 6 ülke gidiyordu. İlk Dünya karşılaşmasında ilk 8’e girmeyi başarıp, sonraki karşılaşmaların ardından dünya 5’incisi olduk. Başarılar ardı ardına gelmeye başladı. İyi bir kaptanımız, dost bir kaptanımız ve koçumuz vardı. Avrupa 3’üncülüğü, dünya 5’inciliğinden sonra Fransa’da Lille’deki olimpiyatlarda nakavtları geçip maalesef Endonezya’ya yenildik, yine 5’inci olduk.

 

 

Üst üste 2 beşincilik size ve takıma neler kazandırdı?

Olimpiyatların ardından, tekrar bir durgunluk sürecine girildi. Yine ortaklıklarda sıkıntı çıktı, bazı hastalıklar çıktı. Ancak Covid-19 sırasında takım iyi çalıştı Coronadan sonra Avrupa 4’üncüsü olmuştuk bu nedenle tekrar dünya şampiyonasına gitmeye hak kazandık. İsveç’teki Dünya şampiyonasında çok güzel bir skor olan final oynadık. İsveç çok iyi bir takım, dünyada briçe hükmediyor. Buna rağmen dünya 2’incisi olmayı başardık. 2023 yılında takım Avrupa Şampiyonası’na gitti. Fakat bu sefer ben olamadım. Çünkü maalesef Türkiye ekonomik olarak iyi değildi, federasyon darboğaza girdi. Ve bir sponsor eşliğinde biz olmadan gitti takım. Zor zahmet olsa da ilk 8’e girmeyi başarıp 7’ncilik elde etti. Öyle olunca dünya şampiyonasına gitmeye hak kazanmıştı. Takım seçmelerine ben kendi yetiştirdiğim öğrencim Tuna Elmas ile girdim ve seçmeyi ikili bazda kazandık. Takıma bu sefer destekleyici çıktı. 2023 yılında  bir hayli zor olan dünya şampiyonasında elemeleri 5’inci sırada bitirdikten sonra çeyrek finalde Amerika’yı, yarı finalde Norveç’i yendik. Fakat finalde İsrail’e yenildik. Çok kolay geçeceğimizi sanıyorduk. Yenilmemizdeki en büyük etkenlerin başında bir arkadaşımız büyük trajedi yaşadı. Bir ölüm vakası oldu. Takımın asıl elemanlarından biri oyundan 1 gün önce gelemedi ve biz uzun bir süre 4 kişi oynamak zorunda kalıp yıprandık. 4 kişi ile final elemelerini geçebilme stresi ve yorgunluğu takımı yıprattı. O sırada babam yoğun bakıma kaldırıldı. Dönsem mi, dönmesem mi? Diye düşünürken benim psikolojim etkilenmeye başladı. Finalde ilk devreyi oynadıktan sonra babamın kayıp haberini aldım. Bu haberden sonra kaptanımız beni oynatmamaya karar verdi. Biz tekrar devre dışı kaldık. Takım 4 kişi devam etmek zorunda kalınca moraller iyice bozuldu. Takım İsrail maçını kötü oynadı. Performansımızın altında bir oyun ve moralle maçı götüremedik ve dünya şampiyonluğu hedefine ulaşamadık ama bu hedefe çok yakında ulaşacağımızı düşünüyorum. 2 Dünya 2’inciliğinden sonra dünya şampiyonluğu kapısını bayağı bir zorladığımızı biliyorum. Elemelerde Türkiye 5’inci bile olsa dünya şampiyonasında kimse bize düşmek istemiyor. Biz seçilmeyen takım olarak birisiyle eşleşiyoruz. Eskiden Türkiye kaldı hemen seçelim derlerken, şimdi elemeleri geçsek bile kimse bizi karşısına almak istemiyor. Amerika’yı da seçen olmayınca biz Amerika’yla çeyrek final oynayarak işe başladık ki Amerika’da çok donanımlı bir takım. Briçte dünyanın en güçlü takımlarından biri ve en çok yatırım yapan ülkesi. Bir de onların turnuvaya gitme sıkıntıları olmuyor zaten. Fas Marakeş’te biz kötü bir otelde kaldık. Şartlar çok zordu. Federasyon para buldu ama istenilen düzeyde değildi. Mesela kaldığımız otelde yemek yiyemiyorduk. Yemekler kötü ve kokuyordu. Amerikalılar yanımızdaki otelde kalıyordu ama kaldıkları otel bizimkinden 3 kat pahalıydı. 15 gün konserve yemek zorunda kaldım.

 

 

Hep zor koşullarda mı karşılaşmalar yapıyorsunuz?

Sponsor bulmakta zorlanıyoruz. Fas’a giderken, özellikle Turkon Line firmasına teşekkür etmek isterim. Onlar olmasaydı, kadın takımı tekrar bir araya gelemeyecekti. Gene sponsor bulma çabaları ve sponsorla gitme durumu oluşacaktı. Fakat bir şirket kadınlarımızı ve gençlerimizi müsabakalara yollama sözü verince, federasyon rahat bir nefes aldı. Avrupa 7’ncisi olan takım devre dışı biz içeriye alınarak tekrar bir seçme yapıldı. Daha doğru bir takımla dünya şampiyonasına gidildi. Olanaklar yine sınırlıydı. Verilen para, gençlere de harcanacaktı. Dolayısıyla biz orta sınıf bir otelde kaldık. Turistik bir ülke diye bahsediliyor ancak Fas’ta orta sınıf otellerin çok kötü şartları var, iklimi çok kötü. Ağustosta, güneş altında sıcaklık 60 dereceydi. Akşam fırtınalar oluyordu. Dışarı çıktığımızda, sürekli kandırılıyor muyum? Aldatılıyor muyum? Korkusu oluyordu. Reel rakamlar yoktu ortada. Bu endişelerle dışarı da çıkamıyor, markete gidip alışveriş bile yapamıyorduk. Memleketimiz cennet gibi. Yabancılara sakın Türkiye’den şikayet etmeyin her şeyden önce biz dürüstüz diyorum. Fas yazın gidilmemesi gereken bir yer

 

 

Kaya Çilingiroğlu’ndan bahsettiniz. Hülya Avşar ile evlenen Kaya Çilingiroğlu mu söz ettiğiniz?

Allah rahmet eylesin Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu Çapa Tıp Fakültesi’nde benim hocamdı. Dünyada Karaciğer naklini gerçekleştiren ilk doktorlardan biriydi. 40 Bin ameliyat yapmış, 35 binini ücretsiz yaptığı için adı Bedavacı doktora çıkmıştı. Aynı zamanda sözünü ettiğiniz Hülya Avşar ile evlenen Kaya Çilingiroğlu’nun babasıydı. Milli sporcu olduğumda Çapa Tıp Fakültesi 4’üncü sınıftaydım. Briç Federasyonu çok yeniydi. Milli takım seçmeleri bittikten sonra federasyon yöneticileri maçlara katılacakların para bulmasını federasyonun sadece katılım ücreti olan 10 bin dolar ödeyeceğini söyledi. Oteller, yeme içme sporculara aitti. Biz öğrenciyiz, parayı nereden bulacağız? Annem babam PTT memurlarıydı. Ben İtalya’ya gidiyorum, 15 gün orada kalacağım, bana otel parası verin diyecek gücümüz yok. Ortağımla ne yapacağımızı düşünüyoruz. Takımdaki diğerlerinin turnuvaya gidecek kadar maddi gücü iyiydi. Aslına bakarsak bizi acemi bulduklarından takımla gitmemizi istemiyorlardı. Daha 21 yaşındayım. Takımdakiler daha doğru düzgün tanımıyor. “Ne oynayacaklar? Bunlar için masrafa değmez” diye düşünüyorlar ama biz de çok gitmek istiyoruz. Tıbbiyeli arkadaşlarımızdan birisi, Kaya Hocanın bu işlere destek verdiğini, futbolla çok ilgilendiğini, yanına gidip görüşmemizi istedi. Kaya Çilingiroğlu’nun yanına gittik. Prof. Dr. Hüseyin Kaya Çilingiroğlu çok enteresan bir insan. Bizi karşıladı Karadeniz aksanıyla. “Gelin bakalım kızlar ne işiniz var?” Dedi. Milli olduğumuzu, briç federasyonunda para olmadığı için bizi turnuvaya gönderemeyeceklerini belirterek destek verip vermeyeceğini sorduk. “Ne demek?” diyerek telefonla Emin Cankurtaran’ı aradı. Kaya Hocanın karşısında, sınıfta kalmış öğrenci gibi kös kös duruyoruz ayakta. Kaya Hoca, “Sana 2 tıbbiyeli yolluyorum. Bu kızlar canavar gibi milli olmuşlar en akıllı oyununda. Bu kızları sen İtalya’da ağırlıyorsun” dedi. Biz telefondaki konuşmalara tanık oluyoruz. Emin Cankurtaran bizim yabancı dil bilip bilmediğimizi sordu. Kaya Hoca, “Sen bunları leblebi mi zannettin? Bunlar tıbbiyeli dedik” yanıtını verdi. Tamam diyerek bizi Emin Cankurtaran’a yönlendirdi. Karaköy’deki Cankurtaran Holding’e gittik. Derdimizi anlattık. Emin Bey’de briç oynuyormuş. Nerede kalacaksak sekretere bildirmemizi istedi. İtalya’da Milano’da lojmanları varmış, müsabakalardan sonra 15 gün Milano’da kalmamızı elemanlarının bizi gezdireceğini söyledi. Mutluluktan uçarak eve döndük. Turnuva yine yaz aylarında oynanacaktı. Ben Altınoluk’taydım briç partnerim Esra’yı aradım. Bıraktığını karşılaşmaya gitmeyeceğini, bizi acemi bulan Briç Federasyonunda yer almayacağını söyledi. Çok kaliteli, çok donanımlı bir insan şu anda Darüşşafaka’nın doktoru. Nedenini sordum. Ekipten bir kişi kalp krizi geçirmiş. Diğer neden ise dünyaca tanınmış 80 yaşındaki briçci ablamız bizi çok acemi bulmuş. Esra bu yüzden briçi bıraktı. Takım komple gitmekten vazgeçmiş. Çok üzüldüm, çok içerledim. Bu arada biz Cankurtaran Holding’ten 1 bavul dolusu Liret almıştık. Liret değersiz olduğu için 15 günlük masrafımızı bir bavul para karşılıyordu. Esra parayı geri teslim etmiş. Ben hem turnuvaya gidemediğime hem de en değerli ortağım Esra’yı kaybettiğime üzüldüm

 

 

21 yaş briç için çok mu erken sayılıyor?

O dönemlerde öyleydi. Türkiye’nin en genç millilerindenim. Kadın olarak zaten en genç milliyim. Üstelik genç milli takımda değil, A milli takımdaydım. Milli takımla bir yurt dışı turnuvası yaşamayı çok istemiştim. Fakat 4-5 yıl sonra ancak nasip oldu. Çünkü bende bir soğukluk oldu, bir evlilik süreci oldu. Meslek hayatına başlama oldu. O ara ben de partnersiz kaldım, ortağım bıraktı çünkü. Dönüşüm çok kolay olmadı ama briçle ilgimi hiç kesmedim. Profesyonel anlamda kestim ama hobi olarak devam ettirdim. Tamamen bırakmamam çok iyi olmuştu. Briçe uzun süre ara verince dönmek imkansız oluyor. Eşim de iyi bir briç oyuncusuydu. Eşim ders verirken izlerdim. Bir gün bana birlikte turnuva oynamamı önerdi. Büyük bir turnuvaydı. Türkiye’de 3 büyük turnuva vardır. Onlardan bir tanesiydi bu. Çok heyecanlandım. Türkiye’nin yeni uygulamaya başladığı bir sistem, kendi takım arkadaşlarıyla oynuyordu, anlatıyordu ben dinliyordum, çay ikramı yapıyordum. Dedim ki ben bu sistemi oynarım. Eşim oynayamayacağımı belirti. Madem sen benle oynamayı kabul ettin. Ben de bu sistemi oynamak istiyorum, ne yaparsan yap dedim. Turnuvayı birlikte oynadık ve çok anormal bir farkla, üstünlükle kazandık. Türkiye’de böyle bir turnuvayı kazanan ilk kadın oyuncu oldum. 25 yaşındaydım ve o rekor yeni kırıldı. Şu an 54 yaşındayım, 29 sene sonra bir kadın oyuncu bunu başardı.

 

 

 

Briç sporunda kadına nasıl bakılıyor? Siz anlamazsınız gibi tavırları nasıl kırdınız?

Kadın oyuncuların Türkiye’de daha düşük düzeyde olduğu düşünülürdü. O yargılar biz dünya 2’ncisi olduktan sonra, kadınlar üst sıralarda yer almaya başladıktan sonra yıkıldı. Eskiden erkekler kadınları takıma almazlardı. Ciddi takım maçlarına almazlardı. Şimdi öyle bir şey yok. Örneğin ben aranıyorum ve bizim takıma gelir misin diye teklifler geliyor. Erkek egemenliğini yıktık. Briçte kadın erkek yoktur, zeka ve muhakeme vardır. Bunu başarabilen kadınlar var. Çok fazla değil 10 kişi bunlar. Şunu söylemek zorundayım; Üniversite mezunu insanlar, çok okuyan insanlar, Araştırmacı, meraklı, bilimsel kadınlar bu 10 kişi. Briçi hobi gibi, sosyal bir konken gibi görenler var. Orada başarı olmuyor. Briç zannedildiği gibi bir oyun değil. Bilgi, teknik isteyen bir oyun. Sürekli okuma, literatür çok iyi oyuncuları izleme. İnternette maçlar yayınlanıyor. Dünya ustalarını seyrediyorsun

 

 

Briçe zengin oyunu diyorlar bu tanımlamada bir gerçeklik var mı?

Zengin oyunu denmesinin nedeni Türkiye’de ekonomik problemlerin artmasından kaynaklanıyor. Federasyon Corona döneminde para toplayamama krizine girdi. O sırada para da iyi yönetilmedi. Çünkü toplanan paraların Türk lirası olarak durması gerekiyor. Euro ve dolar bir anda coşunca o paralar hiçbir şeye yetmemeye başladı. Federasyonun aldığı paralar büyük görünse de büyük turnuvalara katılım koşullarında değil. İnsanların geliri çok düştü. Tabii sosyetik kulüpler de var. Levent’teki bir kulüpte briç oynamak istersen, tabi ki zengin olman gerek. Oradaki turnuva 80 liradır mesela. Şu anki fiyatını bilmiyorum ama sen gidip Levent’te oynamak zorunda değilsin. Maddi durumun yeterli değilse başka yerlerde oynarsın. Ben Kadıköy’de oturuyorum, briçi Kartal’da oynuyorum. Marmaray’a binip, gidiyorum. Çünkü emekli bir doktorum. Kartal’da bir vakıf derneği, kira ödemiyorlar, daha doğrusu belediyenin sağladığı bir kurumda briç oynanıyor. Bana göre daha dostane. Ben briçi antrenman yapmak için oynuyorum, herkesi ezerek yapmak istemiyorum. Sosyal bir oyun. Masadaki muhabbeti de arkadaşlığı da istiyorum. Kartal’da daha çok yaşıyorum bunu. Üstelik sosyoekonomik seviyeme de hitap ediyor. Bizler Anadolu çocuğuyuz. Ben Balıkesir’de doğup büyüdüm. Kartal’da 20 lira, Altınoluk’ta 10 liraya oynuyorum. Zengin oyunu olarak değerlendirmek biraz saçma. İsim vermeyeceğim ama katılımı 250 dolar olan bir turnuvaya davet edildim. Yabancıları özendirmek için ciddi bir para ödülü konulmuştu. Oradaki turnuvaya gitmedim, Altınoluk’ta 10 liraya briç oynadım. Buradaki briç kalitesi ve dostlarımla oynamak zevk veriyor. Kulüpteki arkadaşlarımızın çoğu emekli, zengin oyunu değil, sadece oynadığın yer önemli. İnternet ortamında çok kaliteli briç var. Hiç para harcamadan oynayabilirsin. En büyük ustaların turnuvalarını online seyredebilirsin, ustalara karşı oynayabilirsin. Demek ki zengin oyunu değil.

 

 

Zengin oyunu değilse neden öyle söylemişler?

Zengin oyunu değil ama biraz ukalalık yapılabilirim. Briçi cahil bir insanın oynaması mümkün değil.  Kurallarını öğrenebilir ama ondan bile şüpheliyim, asla oynayamaz. Kendini yetiştirememiş, aklı fikri dedikoduda, günlük hayata kapılıp gitmiş insanların, araştırmayan, okumayan, bir insanın briçi öğrenmesi, uygulaması, ilerlemesi, devam etmesi mümkün değildir. Bilmeyenler uydurmuştur zengin oyunu olduğunu. Dünya talihsiz, saçma sapan işlerle uğraşmazsa, savaşlar yapmazsa, kendilerini bitirmezse, çok uzakta değil, 2050’de dünyanın en gözde sporunun briç olduğunu göreceksiniz. Çünkü briç, masada dostluğu, sosyalliği de teşvik edip en güzel bulmacadan ya da en değişik araştırmadan bile daha büyük bir entelektüel zevk veriyor. İnsanların bunalıma düşmemesi için kesinlikle briçe yönelmeleri lazım. Bazen duyuyoruz, hayatı tatmin etmedi, yaşamı boş buldu, o yüzden intihar etti. Bu insanları keşke briçe başlatsalardı. Briç insanlara enerji veriyor. İnsanı araştırmaya yöneltiyor. Takım arkadaşlarımızla dinleri araştırıyoruz. Bizim konuşmalarımızda dedikodu olmaz. Birbirimize hep sen şu konuyu araştırdın mı? Diye sorarız. Ben ikinci üniversite olarak şu anda sanat tarihine yazıldım.

 

 

Güzel şeyler anlattınız ama hala briçe kumar gözüyle bakanlar var. Bu tür insanlarla karşılaştınız mı?

Briç Milli Takımı’ndayken Samandıra’da doktorluk yapıyordum. Oraya atanan sağlık grup başkanımız dindar bir abimizdi. Her sağlık ocağının bir idareci vardır. Ben zaten tek doktor olduğum için Yeni başkanın idari toplantısına gitmiştim. Söz arasında bana bir taş attı. Çünkü ben milli takım çalışmaları için zorda olsa idari izin alıyordum. Dedi ki, “bazı arkadaşlarımız kumar oynamak için izin alıyor.” Lafın bana geldiği belliydi. Ayağa kalktım, “Kastettiğiniz benim herhalde. Şu an benden özür dileyin. Yoksa ben burayı terk edeceğim. Ben milli takımdayım ve briç bir kumar değil” diyerek toplantıyı terk ettim. Arkamdan bir hademe koşarak geldi. Başıma bir iş gelmesin lütfen geri dönün deyince toplantıya katıldım. Grup başkanının suratı kıpkırmızıydı. Briçe çok vakıf olmadığını kağıt oyunlarını kumar olarak nitelediğini söyleyip özür diledi. Lafımı hiç esirgememem, briçi hiç kumar olarak oynamadığımı, çok zor bir oyun olduğunu anlamaya çalışılsa bile anlatamayacağımı belirttim.  Kumar denilmesini de asla kabul etmeyeceğimi açıkladım. Bu olaydan sonra her yerde bana yardımcı olmaya çalıştı. Sağlık ocağında tek doktor olmama rağmen izin konusunda hep yardımcı oldu, bir defasında da harcırah almamı sağladı. Maalesef böyle ön yargılar var ve her zaman kıramıyoruz, niye kıramadığımızı bilemiyorum. Özellikle böyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor.

 

 

Kadın olmak her alanda zordur. Briçteki zorlukları nasıl yendiniz?

Ben çok şanssız bir kadın değildim. Çünkü İstanbullu, okumuş bir ailem vardı. Annem Nişantaşı Kız Lisesi, babam da yüksekokul mezunuydu ve briç oynardı. Ben briçe başlayınca tek uyarısı, “Aman kızım kendini kaptırma okulu bırakırsın” oldu. Okulu bırakmadım ama mesleğimde gelişmemi engelledi. Çok erken milli takım oyuncusu olunca, psikiyatri ihtisasını yapamadım. Ben fen insanı değildim, amacım daha sözel bir branşa yönelmekti ve bu nedenle psikiyatriyi seçecektim ama es geçtim. Kazandığım zaferler beni şımarttı. Briç çok zaman alıyordu ve ihtisas yapmama kararı aldım. Kadın olmanın zorluğuna gelince; Bunu söylemek zorundayım, çünkü kadın olarak handikap maalesef briççi erkeklerden geldi. Bizi hep dışlama eğilimi içerisine girdi erkekler. Bizi hep horladılar, kenarda tutmaya çalıştılar. Bir kısım erkek arkadaşlarımız gelişmemize yardımcı olurken, bir kısmı izin vermemeye çalıştı. Kösteklemeye kalkanlar çok oldu. Ama biz bu yargıyı şu an kırdık ve hatta bunu yapanlar şimdi karşılaşınca süklüm püklüm oluyorlar.

 

 

Çok fedakarlıklarda bulunmuşsunuz, iyi ki yapmışım dediniz mi?

Bu seviyelere gelebilmek için gerçekten çok fedakarlık gerekiyor. Her doktorun gönlünde ihtisas yatar. Ben de psikiyatr olmayı düşünüyordum. Erken gelen başarıyla karşılaşıp da milli olma heyecanına girince bu hedef arkamda kaldı. Üniversite mezunu bir arkadaşım işe girmiyor. Hedefinin dünya şampiyonluğu olduğunu belirterek briç çalışıyor. Takımdaki diğer hemşire arkadaşım emekliliği gelir gelmez işi bıraktı şampiyonluk hedefi için. Briç üst seviyeler için çok fedakarlık istiyor. Ben Balıkesir’de doğdum, Balıkesir’de büyüdüm. Bu şehirde de ölmek istiyorum. Bu nedenle Balıkesir Briç İhtisas Kulübünün üyesi oldum. Balıkesir adına maçlara gidiyorum. Balıkesir’de evimiz ÇamlıK’a çok yakındı. Hafta sonları sepetleri kolumuza takar pikniğe giderdik. Şimdi orası beton yığını olmuş, çok üzüldüm. Orası bizim nefes aldığımız, ailelerin kaynaştığı spor yaptığı bir yerdi. Sevindiğim bir nokta, eski Rum ve Osmanlı evlerinin bazıları tadilattan geçmiş, çok güzel olmuş. Benim büyüdüğüm yer Dumlupınar Mahallesi ve bu şehir adına müsabakalara katılmak beni mutlu ediyor. İrvin Yalom’un bir kitabında Biz en güzel mirası ölümden sonra aktarımla yaparız diyor. Biz insanlara güzel şeyler öğreterek güzel duygular öğreterek aktarım yapabiliriz. Benim hedefim birikimlerimi Balıkesirli arkadaşlarıma öğreterek aktarmak. Briç okullarda ders olarak okutulmalı. Telaviv’de bir turnuvaya gittim. Yine savaş vardı ve giden tek ben olmuştum. Salondan içeri girince çok şaşırdım, hayretler içinde kaldım. 10 yaş grubu çocuklar, kızlı erkekli briç oynuyordu. Biz de Fas’taki dünya şampiyonasında İsrail’e yenilmiştik. O zaman savaş yoktu ve şampiyona sonunda, podyumda, İsrail vardı Yahudi, Türkiye vardı Müslüman, Norveç vardı Hristiyan, Çin vardı, Ateist, Budist karışık. Dostluğun tesisinde de briç çok önemli.

 

 

Pek çok karşılaşmaya katıldınız başınızdan ilginç bir olay geçti mi?

Briç şampiyonaları milli takımlarla olduğu gibi, şampiyona aralarında Dünya Briç Federasyonu ya da Avrupa Briç Federasyonunca milli olamayan iyi oyuncuların katılımını sağlamak için herkese açık şampiyonalar düzenler. Prestiji yüksek olmasa da güzel turnuvalar olur. Hedef, daha fazla insanı briçe çekebilmektir. Milli takımla Fas’a gitmeden önce böyle bir Avrupa Şampiyonasına ortağımın isteği ile katıldık. Hazırlık olsun diye bu turnuvayı oynamak istedi ve Fransa’ya gittik. Ben bu kez kadın kategorisinde değil iyi bir erkek oyuncuyla oynamak istediğimi söyledim. Çünkü benim arkadaşım öğrenci ve motivasyona ihtiyacımız var. Bunlara mix takımlar deniyor. Turnuvada Türkiye’den ilk 8’e kalan tek takım olduk. İlk 8’in ilk çeyrek finalini Fransız takımı ile oynuyoruz. Fransa’nın en iyi milli takım oyuncuları. O takıma karşı her devreye önde gidiyoruz. Son devreye girmeden 10 dakika ara oldu. Önce bir elimiz iptal edildi. Diğer salonda duraksama olmuş bahanesiyle bizim kazandığımız 10 sayıyı sildiler. 30 sayımız 20’ye indi. Turu geçmeye çok yakınken bir takım telefonlar gelmeye başladı. Bir arkadaşımızı federasyondan merkez hakem komitesi başkanı ve federasyon as başkanı arıyor. Diyorlar ki Özlem bu turnuvada bir uyarı almış, dikkat etmesi gerek. Çok saçma sapan bir telefon. Arkadaşım konuşmayı söyleyince turnuvada uyarı almadığımı belirttim. Hakemler uyarmamışlardı. Niye benim için o telefon edildi? Çünkü Avrupa Briç Federasyonu Başkanı, Merkez Komitesi Başkanı’nı Murat Molva’yı aramış. O da benim zarar görmemem için telefon etmiş. Rahatsız oldum. Bu kasti faul gibi bir şey. Son devreye çıkarken oyuncuyu tedirgin eder. Zaten 10 sayımız silindi. Başka bir gol atılmaya çalışılıyor. Hiç yoktan suçlandıktan sonra çok bozuldum. Ertesi gün turnuvaya devam ediyorum. Oradaki bir kadın hakem yanıma geldi ve benimle uğraşıldığını söyleyip dikkatli olmamı istedi. Sıkıntı yaşamam halinde bir şekilde müdahale edeceğini açıkladı. Maçtan çıktım, kapıda bekleyen biri bana araştırma yapıyorum diyerek karşılaşmadaki elimi gösterdi. Bu elde sinek damını çıkıp çıkmadığımı sordu. Elimde as papaz varken sinek damını çıkmam çok riskli, fakat çok iyi bir ataktı. Benim başka şüpheli ellerim olduğunu belirtti bu yüzden beni araştırdığını yineledi. Açıklama beklediğini söyledi. Hiçbir şeyi açıklamak zorunda olmadığımı, oyuncu olarak istediğim hamleyi yapacağımı belirtip kim olduğunu sordum. Yaka kartı takarız, hep açık durur insanlar birbirini tanısın diye. Onunki kapalı duruyor, çevirip baktım Avrupa Birliği Federasyonu Başkanı. Özellikle sahtekarları araştırdığını söyledi. Bazı büyük oyuncular, profesyonel aşamalara gelindiğinde çok ciddi paralar kazanıyorlarmış. Sahtekarlık olayı maalesef dünyanın üst sıra oyuncularında oluyor ve bazı oyuncular afişe edildi. Büyük cezalar aldılar. Başkan benim peşimde olduğunu söyledi. Sahtekarmışım gibi muamele görüyorum. Dışarıya çıkıp federasyonu aradım. “Uyarı almadığım halde maçtan çıktığımda sahtekarlıkla suçlandım. Bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuyla ilgili oyuncunuzu koruyacak mısınız?” Diye sordum. Federasyondakiler resmi bir şey gelmediğini, geldiği takdirde harekete geçeceklerini söylediler. Geri döndüm, baktım beyefendi kahve alıyor, yanına gidip suçlamayla ilgili hem Türkiye Briç Federasyonu’na hem bana e-mail atmasını istedim. Baskı yapıldığını söyleyip, resmi yazıya resmi cevap vereceğimi bizim federasyonun da bunu istediğini söyledim. Bu sefer başkan benimle konuşmasında ikna olduğunu söyledi. “Şüphelenmiştim, suçlamamdan vazgeçiyorum” dedi. İtiraz ettim. Çünkü maçtaki moral motivasyonumu bozan bir şey olduğunu, tarzından hiç hoşlanmadığımı, hayatımda hiçbir alanda sahtekarlıkla suçlanmadığımı bu nedenle e-mail istediğimi belirttim. O esnada bizim oyuncular geldi. Başımdan geçenleri anlatıp bir sonraki devreye çıkmayacağımı anlattım. Takımdaki yaşlı bir bayan arkadaşımız Dünya Briç Federasyonu eski başkanlarından şu anda da federasyonda görevli,  suçlamanın kabul edilemeyeceğini hatırlatıp işin peşinde olacağını vurguladı. Ödül töreninden sonra kokteylde Avrupa federasyon başkanı yanıma geldi yanlış yaptığını belirterek özür diledi. Başımdan geçen en ilginç olay sahtekarlıkla suçlanmam.

Exit mobile version