BİTMEZ BU KÖRFEZ’İN SORUNLARI!

Siyasetçilerin, yaşam alanlarımız için çok ilginç yaklaşımları var. İlimizde de, ilçemiz Edremit’te de durum aynı. Bu ilginç yaklaşımlar eskiden vardı, şimdi de var, muhtemelen yarın da olacak vatandaşlar izin verirse. Bunların bir kısmını sıralamak istiyorum izninizle. Vizyon eksikliği mi var, çağı yakalamakta mı sorun yaşanıyor, birlikte bakalım duruma. Böylece yarına dair vereceğimiz kararlara da ışık tutabiliriz.

Hatırlar mısınız bir zamanlar “mega yatırımlar” modası vardı ülkemizde. Balıkesir B. Belediyesi de bu modaya uymuş ve “Balıkesir’den Altınoluk’a hızlı tren” yatırımına niyetlenen bir mega proje tasarlamıştı. Sanırım, Körfez kıyılarını sadece Balıkesir’in bir sayfiyesi gibi görmenin sonucuydu bu “proje” ve yatırımının yapılması da “manalı” bulunmuştu o zamanlar. Derken, Edip bey görevden kendi isteği dışında ayrılmak zorunda kalıp da, yerine Zekai bey gelince, bu megaproje de anında kayboldu. Bir daha da hiç kimse ağzına almadı. Kim uğraşacak hızlı trenle falan, şimdilerde emlak alıp, imar değişikliğini son hızla halledip, satma modası var. Yücel bey döneminde iyi para kazanıp, şirket gibi yönetiliyor belediye. Üstelik bir övünme kaynağı yapılıyor bu durum. Kahvaltı ve yemek festivallerine, büyük sermaye yatırımlarına buyur denilen ilçelere ve iktidara oy vermiş olan ilçelere bolca paralar akıtılıyor, vermeyene ise sahil makyajı ve yol-kavşak imali falan denilerek şehir idare ediliyor. Siyasetçilerin genel “konsepti” böyle.

 

ALTINOLUK’A YAT LİMANI VAADİNE DAİR…

Mesela bir de Altınoluk’ayat limanı konusu vardır yıllardır.Her seçim öncesinde ısıtıp sofraya koyarlar bu “projeyi” siyasetçiler. İktidar milletvekillerinin gözdesidir. Mevcut balıkçı barınağını büyütüp, yat limanı yapmaktır gündeme getirilen. Dersiniz ki herhalde Altınoluk’un tek eksiği bu. Hatta arada bir özel deniz araçları da getirtilir, denizin taban ölçümlerini falan yapılır. Ha yapımına başlandı yat limanının, ha başlanacak falan derken, yine raftaki yerini boylar bu proje. Ta ki sandığın ucu tekrar görülene kadar. Lakin bu eski belde, şimdiki üç yeni mahalle olan yerleşime, kimler yatlarıyla ulaşacak da, limana bağlayacak teknelerini sorusu hiçbir zaman yanıtlanmaz. Oysa giderek koca bir kente benzeyen ve doğru dürüst plajı bile kalmayan Altınoluk’a yat limanı neylesin? Hangi ihtiyaçları karşılamak için yatırım yapmak lazım acaba orada?

 

O DERECE İSTİKRARLI BİR SORUN…

Akçay’ın Cemil Temelli mahallesindeki kanalizasyon ve kolektör hatlarının ıslahı işi de böyledir. Yağmur suyu drenaj hatları ile kanalizasyon sistemi birbirine karıştığı için, her sağanak yağıştan sonra bu mahallenin sokakları göle döner, evlerin tuvaletlerinden kaynayıp taşar atık sular. Edremit Belediyesigörevlileri veya BASKİelemanları durumu bildikleri için, bu karışık suları taşıyan büzlere uygun yerinden kazmanın ucuyla bir delik açarak Pina Deresi’ne akmasını sağlar da, evleri sokakları kurtarırlar. Yağmur suyuyla karışık kanalizasyon, günlerce o dereden Körfez’e akıtılır. Sonra ortalık yatışınca da, biraz çimentoyla büz tamir edilip eski düzene dönülür. İnanın genel veya yerel her seçimden  ve hatta referandumlardan önce bile, siyasetçiler gelip vatandaşların çektikleri bu çileye son vereceklerine dair söz verirler. Sonra da “unuturlar” mı diyeyim, yoksa nezaketi bir yana koyup da “sözlerini tutmazlar” mı diyeyim bilemedim, yıllar geçer ama bu çile devamlılığını bozmaz. Yani oderece istikrarlı olarak devam eden bir sorundur bu.

 

DOĞAYI SERMAYE GİBİ GÖRENLERİN MEGA YATIRIMI…

Bir de Altınoluk’un cam teras yatırımı var malum. İdarecilerin önayak olduğu, siyasetçilerin desteklediği bu yatırım, arkasından ittirerek yapıldı, bitirildi nihayet. Milli Parklar ve Büyükşehir Belediyesi’nin bir eseri olarak Altınoluk ve Körfez turizminin hizmetine sunuldu ama bölgeye katkısının ne kadar olduğu tartışılır. Nitekim,beklenen ziyaretçinin çeyreği bile gelmeyince bu terasa, “şimdi bir de teleferik mi yapsak da ulaşımı rahatlatsak” noktasına gelindi. Fizibilitesi sürdürülebilirliğe dayanmayan, doğayı sermaye gibi görerek başlatılan, “biz yaptık oldu” diye bitirilen, fakat şimdi de yeni yatırımlarla para yutmaya aday bir eser oldu bu cam teras. Hala orayı pek çok vatandaş ziyaret ediyor ama bir çekim merkezi, bir eğlence odağı da olamadı. Teleferik de yetmezse, bir restoran, bir de kafe falan derken daha epeyce ilgi alaka gösterileceğini tahmin etmek hiç de zor değil bu yatırıma. İdarecilerin ve siyasetçilerin odağı olmaya devam edecek bu teras.

 

BAKTAİBRETAL TEPESİ…

Tavşantepe’deki koskoca amfitiyatroya ne demeli peki? İdareciler oraya hiç ses çıkartmazlar, siyasetçiler de seyretmekle yetinirler. Netameli bir konu ne de olsa. Böyle nazik konularda laf edip de, farklı düşünenlerin tepkisini almak istemezler. Halbuki, aslında Edremitlinin kendi parası çürüyor orada, amfitiyatro falan değil. “Bakdaibretal Tepesi” olarak değiştirmek lazım adını. Oysa hiçbir siyasetçi, mesela o tiyatroyu yıkıp da Edremit Devlet Hastanesi’ni oraya inşa etmenin çok daha uygun bir yer seçimi olacağını söyleyemez. Havadar, şehre hakim, çevre yoluyla ulaşımı da kolay. Sadece minibüs ve otobüs hatlarını düzenlemekle ulaşım sorunu asla yaşanmaz. Fakat bunu hiç biri öneremez. Aksine, fay hattı gerekçe gösterilerek yıkılması istenen eski hastanenin yerine yenisini yapmak için 700 metre ötesindeki Vakıf zeytinliğini seçerler. Şu fayın tembelliğine bir bakın lütfen, demek ki harekete geçtiğinde 700 metre ötesine bile ilişmiyormuş! Lakin yer seçimi böyle olunca, kamu yönetimi de kendi arasında arsa takası yapıyormuş, kasadan nakit para çıkmıyormuş, üstelik daha önce hastane yeri olarak seçilen Zeytinli’dekiKuğulugölbölgesi ticari alan ilan edilerek değeri de artıyormuş falan. Siyasetçiler bu hikayeninvatandaşa ne yararı olduğunu anlatamıyorlar ne yazık ki. Zaten o kıymetlenen arazilerin ileride kimlere satıldığını, vatandaşlar sadece bir gazete haberi olduğu zaman görebilecekler. Fakat işin daha da ilginci, bütün bunlar olup biterken siyasetçiler hep beraber susmayı seçiyorlar. Acaba “hastane lazım ama orada değil de, şurada yapılsın” demek terör suçu mu ilan edildi de bu ülkede?

 

YENİ HASTANEMİZ NEREDE?

Peki yeni hastanemiz nerede, hani? Yeni Kaymakamlık, yeni kütüphane, yeni spor salonu, yeni kültür merkezi tamam da hastane nerede? Eksik bölümler, atanmayan doktorlar nerede? Sağlıkları için il merkezine veya başka illere taşınıp duran hemşerilerimiz çilesi ne zaman bitecek? Bu soruların cevabını da bilmez bizim siyasetçiler, dikkat kesildikleri konular arasında bu ilginç hususlar yer almıyor ne yazık ki. Sadece bazı iktidar partisi yönetici ve milletvekillerinin birkaç ayda bir Ankara’da yaptıkları temaslar ve onlara verilen sözler, yerel basın tarafından vatandaşlara aktarılır. “Pek yakında, az sonra” efektleri eksiktir sadece bu haberlerde. Vatandaşa ise bekleyip durmak düşer. Fakat iktidarıyla, muhalefetiyle, belediyesiyle hep beraber Ankara’nın kapılarını çalıp da “nerede hastane?” diyemez bizim siyasetçiler nedense.

 

YÜCEL BEY DE SINIFTA KALDI…

Altınoluk’ta kanyon yakınındaki “otel-kumarhane-huzurevi” serüvenleri yaşayan belediye gayrimenkulü binadan söz etmiyorum bile. Akçay girişindeki yarısı hala boş olan Olivecity binasını da anmayacağım. Çamtepe’deyıkılan ve halen yerine o bölge için hayırlı bir yatırım yapılmayan eski cami temelinden de bahsetmeyeceğim. Aksine kısaca şunu söyleyeceğim. Edremit’te her başkanbir sınavdan geçiyor. Mesela pek çok konunun yanı sıra Edremit Belediyesi doğalgaz döşeme işinde sınavı verememiş, sınıfta kalmıştır. Doğalgaz firmasına “sen döşe ben arkasını toplayayım, bu şekilde ilerleyelim” diyememiştir. Şehir şimdi çukurlarla dolu, iyice toza battı. Bu yetmedi, Yılmaz Akpınar Bulvarı’nın da komple tadilatına başlandı. Yarın yağmurlar gelince de çamura batacak ilçenin merkezi.  Hasan bey de bu çamurlarla anılacak ileride muhtemelen. Büyükşehir’in sınavı ise temel altyapı yatırımları oldu haliyle. Arıtma tesisi bile yoksa ortada, şehir niye büyür acaba? Arıtma tesisi yoksa, Dalyan’ı satmaya kalkmanın veya sulak alanda yazlık siteler inşaasına daha fazla izin vermenin alemi var mıdır? Yücel bey de sınıfta kaldı, hep bunlarla anılacak ileride. Karnelerini bir buçuk sene sonra hep birlikte göreceğiz zaten.

 

İDARECİLERİMİZ VE SİYASETÇİLERİMİZ…

Edremit’in derdi çok da, idarecilerimiz ve siyasetçilerimiz ne yapılması gerektiğini mi bilmiyorlar acaba? Büyük sorunları bir yana koyalım da, kitabın kolay yerinden basit bir soru soralım mesela: Altınkum, Akçay veya Altınoluk’a palmiye dikmek mümkün de, neden Güre’deki kordona bir tane bile ağaç dikilemez ki? Kestirmeden gidelim, Edremit’i çok az kalan tarihi dokusunun korunduğu, belli bölgelerinin trafiğe kapatıldığı, hava kirliliğinin önlendiği, atık yönetiminin doğru yapıldığı, Körfez’in de kokmadığı, temiz ve yaşanabilir bir ortam haline getirmek bu kadar mı zor?İdareciler ve siyasetçiler bunu bilmiyorsaöğrenmeliler. Halka sormalılar. Halkla diyalog kanallarının açık olması için, rasyonel çalışan bir Kent Konseyi’ni neden ve ne uğruna işlevsiz hale getirdiklerini düşünmeliler en azından. Sivil toplum kuruluşlarının partilere, hükümetlere, şahıslara değil de halka gönüllü hizmet etme araçları olduğunu artık kabul  etmeliler. Halka hizmet için, halkla doğrudan temastan başka bir yol olmadığını da görmeliler.

Ne dersiniz, yarın yine bu siyasetçilerin ilginç yaklaşımlarını dinlemeye mi devam edeceğiz, yoksa gerçek sorunlarımıza gerçek çözümler bulunmasında, kaynakların bunlara harcanmasında ısrarlı mı olacağız? Seçim bizim.

Exit mobile version