
- Atatürk’ün kurduğu, çağdaş devrimlerle güçlenerek Dünya ile bütünleşen “Cumhuriyet” için “reklam arasıydı” diyebilen biri milletvekili olabilmişse,
- üç yıl öncesine kadar en ağır üslup ve sözlerle tanımlayarak eleştirdiği siyasi parti liderini bugün herkesten fazla öven “tükenmiş” bir siyasetçi, partisinin genel başkanlığını sürdürebiliyor, seçimde oy alabiliyorsa,
- spor ve spor dışı hayatları kara lekelerle dolu iki sporcu bozuntusu Türkiye’nin iki büyük kulübünde “kurtarıcı” gibi görev alabiliyorsa,
- İstanbul Atatürk hava limanının pistinde herkesin gözünün önünde deve kestiren biri THY genel müdürü olabiliyorsa,
- işgal ettiği makamı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e borçlu olan ancak O’nun adını anmayan, teşkilatına da andırtmayan biri Diyanet İşleri Başkanlığına “lâyık” görülüyorsa,
- işsizlik gibi çok önemli sosyal ve ekonomik bir sorun giderek büyürken, her yıl sekiz yüz bin kişiye iş imkânı sağlanması gerekirken evlenenlere “en az üç çocuk” önerisi yapmakta sakınca görülmüyorsa,
- ulusal bayramları kutlama törenleri, etkinlikleri, Devletin kurucusunu anma töreni “yasak savma” ya dönüştürülmüşse, bu günleri unutturmak için sürekli sistematik gayret sarf ediliyorsa,
- ulusal kimliğin benimsenmesi, güçlendirilmesi adına okullarda eğitimin önemli aracı olan ulusal ant kaldırılmışsa,
- altı milyon seçmenin oyunu alarak TBMM’ne girmiş bir parti sürekli terör ve bölücülükle suçlanıyor, seçilmiş belediye başkanları, haklarında yargı süreci başlamadan, sonuçlanmadan görevlerinden uzaklaştırılıyorsa,
- Onca suçlamaya rağmen – ne hikmetse- bu partinin tüzel kişiliğine yönelik her hangi bir hukuki süreç başlatılmıyorsa,
- RTÜK lisanslı, orta çağ kafalı yobaz kanal, yağmurun oluşturduğu olumsuzluğu yorumlarken “içki içilen semtleri vuruyor afet, bakın diğer yerler günlük güneşlik” diyebiliyorsa,
- kömür ocağındaki göçük sonucu ölen maden işçilerinin ardından “iyi öldüler” şeklinde yorum yapan bir çalışma bakanı varsa,
- vatanın kurtarıcısı, devletin kurucusu iki kahraman “iki ayyaş” olarak tanımlanıyorsa,
- ekonomik bir hadise olan faiz, talimatla düşürülüyor ve bu yanlışlığın sonucunda ortaya çıkan yüksek kur artışı için ülkenin maliye bakanı “kur benim için önemli değil” diyorsa,
- özel sektöre ait sanayi kuruluşlarının yoğun olduğu illerde ülkenin kalkınmasını “özel sektörün kârlılığında” gören siyasi ideoloji seçimlerin galibi oluyorsa,
- devletin işleyişinin devlet gelenek ve görenekleri ile uyumlu olmasını sağlayan birikimli, deneyimli üst düzey bürokratlar, kamu görevlileri “emret bakanım” der hale gelmişlerse,
- seçilmiş belediye başkanının yerine atanan kayyım vali cuma namazını cami yerine belediye binasının önünde kılmak gereğini duyuyorsa,
- lâik eğitim sisteminin ders kitaplarında “lâiklik İslâm için tehlike ve tehdittir” yazılabiliyorsa, (tersten okunduğunda da “İslâm lâiklik için tehdit ve tehlikedir” mi denecek?)
- kadın cinayetleri, işkenceleri rekora giderken bunlara karşı o ülkenin en büyük kentinde imzalanmış sözleşmeden (2011) çıkılması -devlet katında bile-gündeme gelebiliyorsa,
- bu tür abuk sabuklukları tutarsızlıkları çoğaltmak hiç zor olmayan hale gelmişse…
Ve; bütün bunlara rağmen Cumhuriyet’in doksan altıncı yılında toplumda yaygın demokratik tepki ortaya çıkmıyorsabu, sosyoloji tezi olacak bir durumdur.
Düşünen Adam