SERVET CAMGÖZ – ANKARA MEKTUBU
Geçen gün dışarıdan gelen dostlarla Kızılay’da gezerken yaşı nispeten daha ileri olan arkadaşın tuvalet ihtiyacı oluverdi. Bakınırken önünde durduğumuz mağazanın hemen yanında o alışkanlık yapan yuvarlak köfteleriyle ünlü yabancı hamburger şirketinin işaretini gördük.
Hizmet işletmesi olarak mutlaka bunun için de yer ayırmış olması gerekir diye
girdi. Dışarıda beklerken hemen geri gelmesi şaşırttı. Verdiği açıklama ise
çok daha şaşırtıcı ve düşündürücü.
Tuvaletlerin kapısına şifreli giriş kilidi koymuşlar. Hamburger veya bir şeyler alıp para ödediğinizde fişin yanında bir de şifre veriyorlarmış. Galiba tek kullanımlık. Arkadaş da giremediği için gelmiş.
İnanasım gelmedi, biraz da kızdım, gidip bakayım dedim. Gerçekten çok şaşırdım. Hele kapıda “Ben menü aldım, yedim ama fişi getirmedim belki attım. Çok sıkıştım ne yapacağım” diye kıvranan bir genci görünce pes dedim. “Bir daha gelmezsin olur biter” diyesim geldi ama çok sıkıntılıydı, susmayı tercih ettim.
***
Hamburgerciden çıkıp etrafa bakınarak, olası bir genel tuvalet işareti arayarak Sakarya Caddesi’ne döndük. Herhangi bir işaret göremeyince köşedeki yerli döner firmamız gözüme çarptı.
Oraya döner ekmek yemeye giderdik, vardı. Girişte ilk lavabo yerini sorduk ki, o an menü almadığımız anlaşılsın diye. Üst katta dediler. Misafirimiz çıktı ve bir süre sonra rahatlamış olarak aramıza döndü. Kimse fiş, sormadı, “hop nereye gidiyorsun?” demedi.
Tuvalet de çok temiz, bakımlı ve sakin imiş.
***
Konusu pek hoş olmayan bu yazıyı neden yazdım?
Derler ya nereden nereye… İşte saçma bir şifreden, gönlü zengin bir kültürün eritilmesine giden yolu hatırlatmak istedim.
Hani hep söylerim ya “Bizim öz kültürümüz ölmesin”. “Anadolu kültürünü yaşatalım” diye. İşte çok basit bir örnek. Her şeyin para olduğu, selamın, hoşgörünün, yardımlaşmanın olmadığı yapay sistemde her şey ödeme, her şey fiş, her şey şifre.
İnsanın önemi, değeri, cebindeki para, ödediği fiş ile alakalı.
Yaşlı, genç, hasta, yabancı fark etmez. Fişini göster, şifreni söyle kardeşim der gibi.
***
Yerli firmamız, Ankara‘nın gıda alanında en eski firmalarından, 80’li yıllarda Bahçelievler 7. caddede şarküterisi, salam – sucukları ve özellikle rus salatası ile bilinen bir yerdi.
Zamanla gıda alanında gelişti, büyüdü, şimdi çoğu yerde güvenilir ekmek arası
dönerleriyle tercih ediliyor.
Bir de kendinden alışveriş yapmamış kişileri zararlı, gereksiz görmüyor.
Biraz gezdikten sonra acıkınca döner ekmek ayran yemeye tekrar gittik.
Nezih tadıyla, muhabbetiyle.
Hep söylerim, söylemeye devam edeceğim. Öz kültürümüz yaşasın,
koruyalım, her yerde yerli firmalarımızı tercih edelim, onları yaşatalım.
Yoksa her şey para, her yer şifre, her yer kartlı giriş çıkış olan robotik sistem.
Metroda, otobüste yaşlılara bayanlara yer vermemek gibi, acıkınca evde iki yumurta
kırmayı denemek yerine 444 arayıp sipariş vermek gibi, mesai arkadaşını, komşusunu tanımama, selamlaşmama gibi “trend olma”, belki kişilik yarattığını zannetme.
Merhabalaşmak, günaydın, hoşgörü, komşuluk, dostluk, yardımlaşma, arkadaşlık zaten bu şifreli sistemde “ilkellik” denilen gereksizlerden.
Aman. Biz ilkelliğimize devam edelim, şifreleri onların olsun.