
Beğenmedikleri “eski Türkiye” sonunda her alanda yörüngesinden çıktı. Ekonomiden, dış politikaya, dış politikadan eğitime, eğitimden yargıya, yargıdan merkezi ve yerel yönetim anlayışına her alanda temel çivileri yerlerinden çıkmış durumda.
- Ekonomi: Gelir dağılımında giderek artan eşitsizlik, büyüyen işsizlik, yurt içi tasarruf yetersizliği, artan dış kaynak ihtiyacı, kendi üretip işleyerek ihraç etmesi mümkün temel besin maddelerini bile ithal eden bir Türkiye… Ekonomik kalkınmayı rezidans, otoyol, köprü yapmakta gören, halâ aynı yolda yürümeyi çözüm gören zihniyet. Genç ve okumuş nüfus işsizliği utanılacak boyutta. Ülkenin bilimsel ve akılcı esaslara göre belirlenmiş kapsayıcı bir nüfus, eğitim, istihdam politikası yok. “En az üç çocuk” sloganı ile şekillendirilen nüfus politikası!
Kronik dış ticaret açığı, Merkez Bankası ile boğuşarak belirlenen bilimsel temeli bulunmayan güdümlü faiz indirim kararları sonucu pahalılaşan döviz fiyatları her sektörde artan maliyetler, kamu ve özel sektör borçlarının artan TL yükü nedeniyle katlanan iç kaynak ihtiyacı.
Sıkı para politikası sloganına rağmen sınır tanımayan kamu harcamaları, bütçe açıkları, Körfez emirliklerini anımsatan gösteriş yatırımları…
Enflâsyonun maliyet(arz) ayağını göremeyen, anlayamayan soruna yalnızca iç talep ayağı üzerinden bakan ekonomi yönetimi anlayışı. Hiçbir ekonomik sistem ve modelle açıklanamayacak bir ekonomik tablo!
Sonuç: Hasta ekonomi.
- Dış Politika:“Çok yönlü, sıfır sorunlu” dualarıyla başlatılan “yeni Türkiye”nin dış politikası “çok yönlü, bol sorunlu” duruma geldi. Olduğumuz yerde top çeviriyoruz. Türkiye’nin neler kazandığını bilmesek de neler kaybettiğini giderek daha fazla görüyoruz. “Monşerlerin” dışlanmasıyla birlikte tek ağızdan çıkan dış politikadan ana muhalefet ce-ha-pe dahi bilgilendirilmiyor.
Terörle mücadele Irak ve Suriye’de yürütülen askeri operasyonlara hapsedilmiş, PKK/YPG basitine indirgenmiş durumda. Bunların arkasındaki güçleri muhatap kılmaya yönelik bir politika yok. Dünya kamuoyu da olanlar karşısında sessiz. Bırakın sahayı masada bile Müslüman müttefikimiz yok. Oysa pek çoğuna ne ziyaretler, maddi yardımlar yapıldı, yapılmakta. ABD-Rusya-AB arasında sıkışmış durumdayız. Masaya “handikaplı” oturuyoruz.
Bir de, Türkiye’nin başına beş milyon mülteci belâ ettik!
Özetle; sonuç alamadan, şehitler verilerek, paralar harcanarak zaman kaybediliyor.
Osman Kavala ile ilgili skandal olayı, irili ufaklı on devletin büyükelçilerine indirgemek “monşer” olamama zafiyetidir. Oysa, büyükelçilerin bildirisinin bağlı oldukları kendi hükümetlerinin eş zamanlı talimatları ile açıklandığını görmek için “monşer” bile olmaya gerek yok!
Sonuç: Hastalıklı Dış Politika
- Yargı: Danıştay’ın işlevi sulandırılmış, yozlaşmış durumda. Sayıştay raporları dikkate alınmıyor. Toplumda adli yargıya güven dibe vurma noktasında. Ergenekon, Balyoz adlı hukuk facialarının toplumda yeterli karşılığı ol(a)madı.
Sonuç: Hastalıklı, saygınlığını yitiren bir yargı…
- Eğitim:Bırakın LGS, YKS sonuçlarını, “yeni Türkiye”de , asgari yerine “askeri ücret”, “askeri ödeme” diyen, Türkiye’nin güney sınır komşularının birini bile hatırlayamayan! lise, üniversite mezunları, özel ve kamu sektöründe çalışanlar var. Benzetmek gibi olmasın, yirmi yılda yirmi milyon genç yarattık “dindar ve kindar”!
Akaryakıt zamları için “benim arabam yok, beni ilgilendirmez” dolar fiyatlarındaki yükselişi “ben maaşımı TL olarak alıyorum” diyerek önemse(ye)meyen, Anayasa kitapçığını gördüğünde “bu ceza kanunu mu” diyen insanlarımız var.
Sonuç: Bataklıkta yürütülmeye çalışılan bir eğitim politikası.
- Merkezi Yönetimin Yerel Yönetimlerle Savaşı: Başta İstanbul, AKP büyük şehirlerde kaybettiği belediyelere “cihat” açmış durumda. Bu belediyeleri felç etmek için elinden geleni ardına koymuyor. “İnadına Kanal İstanbul”dan sonraki hamleleri:
ı)Cumhurbaşkanı yardımcısının TBMM’de okuduğu 2022 programında ‘büyükşehirlerdeki raylı ulaşım sistemlerinin Ulaştırma Bakanlığı’na devri’ öngörülmüş! Böylece bu belediyelerin önemli nakit ve gelir kaynağı ellerinden alınmış olacak! Belediyelere karşı cihat edildiğine göre “savaş ganimeti” sayılır!
ıı)İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yetkisindeki Marmara Denizi ve Adalar denizindeki imar planlama yetkisi bir gecede çıkarılan fermanla(KHK) Çevre Bakanlığı’na devredildi!
ııı)İnadına kanal İstanbul’un etrafına konutlar yapılacağı açıklandı. Sürpriz değil ama felâket haberi.
Görgüsüz Arap zenginlerinin işgaline uğrayacak bölgenin -uygun bir zamanda- İstanbul Belediyesi sınırlarından çıkarılmasını tahmin etmek mümkün. Ardından da, “Katar merkezli bir belediye”! ile ödüllendirme.
Sonuç: Hastalıklı yönetim.
“Yeni Türkiye”nin inşası tam yol devam ediyor! Tabii ki “milli irade”nin verdiği destekle. Kahramanmaraş’taki vatandaşı hiç ilgilendirir mi “ İnadına Kanal” gelir garantili yollar, köprüler, dış politika, ekonomik çöküş?
Son söz; Durum ister istemez Osmanlı’nın son döneminde yabancıların yaptıkları benzetmeyi hatırlatıyor: “hasta adam”.
“Tarih tekerrürden ibarettir; birincisi trajedi, ikincisi komedi”. Karl Marx