Bigadiç’ten Avrupa’ya proje transferi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hilmi DUYAR, /POLİTİKA/ Hakkı Kurtuluş Demir, bir öğretmen, bir sosyal hizmet uzmanı, proje adamı, eğitmen, doğa insanı, siyasetçi. Pek çok karpuzu bir koltuğunun altında taşıyor, başarıları saymakla bitmiyor.

 

 

Doğa insanı yönünden bakarsak, Türkiye’nin dağlarına 10 bine yakın kınalı keklik saldı. Hala ürettiklerini doğa ile buluşturuyor. Sosyal hizmet uzmanı yönünden incelersek, kız yetiştirme yurdunda yaptığı atılımlarla alışılagelmiş eğitimin zincirlerini kırdı, kızları başarıya koşturdu. Eğitim yönünden ele alırsanız, Bigadiç köylerinde köylülerin eğitimine önayak olarak arıcılığı başlattı. Proje yönünden ele alırsanız, 17 proje ile Bigadiç’e ve doğaya önemli katkılar sundu. Üstelik, Engelli çocukların doğa ile rehabilitasyonu konusunda geliştirdiği proje ile 5 AB ülkesine proje transferini gerçekleştirdi. Engellilerin at ve yunus balığı ile rehabilitasyonundan sonra, Kangal köpekleri ve doğa ile rehabilitasyonun öncüsü oldu. Şimdi bu proje Avrupa’da uygulanıyor. Geliştirdiği Bigadiç Sepeti Projesi de AB ülkelerinin gündemine girdi.  

 

 

Hakkı Kurtuluş Demir kimdir?

1963 Bigadiç doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Bigadiç’te bitirdim. 1981yılında Çanakkale Eğitim Enstitüsü’ne girdim. 1983’te mezun oldum. Daha sonra Hacettepe Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Hem öğretmenlik geçmişim var hem de sosyal hizmet uzmanı olarak önce belediyede, arada milli eğitimde, ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda sosyal hizmet uzmanı idareci olarak görev yaptım. CHP Bigadiç ilçe Başkanlığı, CHP Balıkesir İl Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyorum.

 

 

Balıkesir Kız Yetiştirme Yurdu Müdürüyken, çocuklar hem sporda hem eğitimde başarılar sağlamıştı. Ne yaptınız da başarı geldi?

Görev yaptığım 1990’lı yıllar ve 2000’li yılların başında özellikle yetim çocuk dediğimiz, korumaya muhtaç çocuklarımızın hayata tutunması için değişik projelerle yola çıktık. Onlardaki sevgi bağını güçlendirmek istedik. çünkü onların en büyük problemi sevgi yoksunluğuydu. Ailesi ya da anne babası olmayan çocukların devlet kurumunda bakımlarını ve yaşamını düşünün. O günlerde yurtlar askeri kışla gibi iki yüz kişinin barındığı yatakhanelerde yaşayan çocukların olduğu yerlerdi. Biz onların sevgi bağının güçlenmesi için değişik çalışmalara geçtik. Çocukların hayvanlarla, canlılarla, doğayla buluşmasının onlara mutluluk verdiğini gördük. Gönüllü abla-abi  projesi yürüttük. Üniversite gençlerinin onlara gönüllü olarak ablalık, abilik yapmasını sağladık. Geçmiş dönem idarecilerin çocuklara yaklaşımını bildiğimizden, daha değişik davrandık. Çocuk tavşan besleyecek fakat tavşanı yurda sokmazlar, köpek besleyecek, köpeği yurdun bahçesinden kovarlar. Eski kuşak öğretmenlerden bunu görmüştük. Arkadaşlarımızın yaptığı yanlış yaklaşımları biz pozitif yaklaşıma dönüştürmeye çalıştık. Güzel bir ekibimiz vardı. Bu ekiple birlikte öğretmen, sosyal hizmet uzmanı, psikologlarla çalışmalara başladık. Kurucu müdürlük yaptığım kız yetiştirme yurdunda. 45 kızın hemen hemen hepsinin balıktan güvercine, kediden köpeğe hayvanı vardı. Yetiştirme yurdu bahçesinde tarımı sevenlerle hobi bahçeleri yaptık. Yaz kampları düzenledik. Böyle bir dizi çalışmayla çocukların hayata tutunması için araçlar geliştirmiş olduk. Bu araçlarda tamamen canlılardan faydalandık. Çocuklarda güzel sonuçlar almaya başladık. Çünkü davranış bozukluğu olan çocuğumuz yetiştirme yurdunda köpek var diye kaçma alışkanlığını bıraktı. Çünkü okuldan çıkınca köpeğine bakacağını bildiği için yurda bizden önce gelmeye başladı. Yurtta kaçak çocuk problemi ortadan kalktı. Eğitim ve okuma oranları yükseldi. O dönemde çok fazla çocuğumuzun üniversitelere girmesini sağladık. Bu başarı uzunca bir çalışmanın sonucuydu. Bizler bunları yaparken kaynak araştırmasına geçtik. Avrupa Birliği projelerinden yararlandık.

 

 

Projeler sizi ayrı çalışmalara yönlendirdi. Çocuklarla birlikte doğaya yararlı işler yaptınız projelerinizi anlatır mısınız?

Avrupa birliği projesi eğitimlerine katıldım. Orada aldığım bilgilerle, belgelerle gençlerimizle proje yazmaya başladık. Doğal olarak bunu bir ekip olarak yaptık. Öğretmen, psikolog, sosyal hizmet uzmanı arkadaşlarımızla gençleri de aramıza katarak yürüttük. Gitgide çocuk genç eğitimiyle devam eden çalışmamız artık Doğa Koruma çalışmalarına dönüştü. Bir model belirlemek için, herkesin yapmadığı bir işi projelerle yaşama yansıtalım istedik. Doğada beslemek için ne yapabiliriz? Doğayı beslemek için nasıl bir hayvan besleyebiliriz? Nasıl üretim yapabiliriz? Diye düşündük. Sonunda kınalı keklik üretimine karar verdik. 8,6 dekar alanda, Kınalı Keklik yetiştirme tesisi kurduk.  Bu kuşların vurulma tehlikesi olduğunu bildiğimiz için Yaşam Alanlarını Koruma ve Yaşatma Derneği’ni (YAŞAD) kurduk. Derneğimizin logosu da kınalı kekliktir. Proje serüvenimizde bugüne kadar YAŞAD, Balıkesir Valiliği, Bigadiç Kaymakamlığı, Bigadiç Belediyesi, Balıkesir Üniversitesi paydaşlarımızla birlikte 12 proje yönettim. Avrupa Birliği Gençlik Projeleri, Erasmus K2, Birleşmiş Milletler Türkiye Küçük Destek Programları, Güney Marmara Kalkınma Ajansı proje yarışlarında on yedi proje kazandık. Bu projelerin hepsi dezavantajlı grupların, çocukların, engellilerin, doğayla buluşmasını sağlayan projelerdi. Balıkesir bölgesinde biyolojik çeşitliliğin korunması gibi önemli çalışmalara imza attık.

 

 

Bigadiç ve yöresindeki dağ köylerinde arıcılık eğitimi verdiniz, bu çalışmalar proje kapsamında mıydı?

Projelerden bahsedersek ki ilk gençlik projemiz, Yaban Yaşamı. Kınalı kekliklerin satın alınması, doğadan yakalanması ve yerlerinin yapılmasıyla ilgilidir. Sonra, doğaya dönüş, Avrupa Birliği projesiyle devam ettik. Marmara Kalkınma Ajansı ile Rehabilitasyon engelli ve dezavantajlı çocuklarımızın doğadaki doğal ortamlarda yaşamı özendiren bir projemiz oldu. Birebir uygulamalı projeler ürettik. Yöresel gıdaların korunması gerektiğine inandığımız için proje hedeflerimizin biri de o oldu.  Biyolojik çeşitliliğin korunmasıyla birlikte bağlantılı yaptık. Arıcılık yoluyla çeşitliliğin korunması projesi yaptık. Bu projede, Alaçam Dağları ve Ulus Dağı’nda 145 bitki ailesine rastladık. Kazdağı’na benzeyen bir bitki örtüsünün Alaçam ve Ulus Dağı’nda da olduğunu gördük. Bu çalışma, üniversite yüksek lisans tezi olarak projemizde yer aldı. Bir kızımız bu çalışmayı yüksek lisans tezi yaptı. 145 bitki içerisinde, 66 çiçeğin bölgede arıcılık yapılmasına uygun olduğu saptandı. Bu çalışmaların ardından bal üretimine başladık. Bal üretirken, o dağlarda güzel bir yapının olduğunu gördük. Poyraz fasulyesi, Koca İsmil Cevizi gibi, bizzat köylünün yıllardan beri ürettiği birtakım kuru gıda temelli ürünlerin toplanıp, pazarlamasına yönelik çalışmalarımız oldu. Bal ve polen üretiminin yanında, ceviz, fasulye, gibi kuru gıdalar, ile Bigadiç ve yöresinde meşhur olan hayvancılığın ilerlemesi gerektiğini yakından gördük. Bigadiç Sepeti projesiyle bu ürünlerin satışını sağlayıp Bigadiç Sepeti’nin Türkiye’de tanınmasını sağladık, Birleşmiş Milletler projesi haline getirdik ve oradan bir takım imkanlar elde ettik. Bu olanaklarla kooperatif kurduk. Büyükşehirlerdeki marketlere Bigadiç sepeti reyonunun açılması için haziran ayından itibaren çalışacağız. Böylelikle bölgemizdeki değerlerin doğal gıdaların büyükşehirdeki tüketiciyle buluşmasını sağlayacağız.

 

 

Arıcılığı kimlerle yaptınız?

Balıkesir’de arıcılığın geliştirilmesi için gayret ettik. Köylülere 10-15’er adet toplam 400 kovan dağıttık. Arıcılık eğitimi, sertifika verdik. İlçe Tarım Müdürlüğü ile ortak hareket ettik, köylünün ayağına gidilerek sertifika eğitimi yapıldı. Sosyal güvencesi olmayan, istihdam talep eden özellikle kadınlara sertifika verdik. Fakat arı hastalığı yüzünden üretime ara verdik. Çünkü biz ilaçlanmış arıların balını istemiyoruz. Bizim verdiğimiz eğitimlerde de ilaçlamanın az olma şartı var. İlaçlama olmayınca arılar sönüyor. Biz biyolojik mücadelede etkin olduğumuzda tekrar bal üretimine başlayacağız. Şu anda onun araştırması içindeyiz. Birkaç ilaç denedik, ilaç dediğim bitkilerle ilgili, kekik yağı gibi çeşitli yağlarla yaptığımız çalışmalar oldu. Bu çalışma üniversite desteğiyle gelişecek. Yoksa şu anda boşuna bir masraftır arıcılık.

 

 

Proje içinden projeler çıkardınız ve Bigadiç’e büyük katkınız oldu. Çalışmaların bu denli ilgi görüp geniş kapsama yayılacağını düşünmüş müydünüz? Çünkü bir projeniz Avrupa’da uygulanmaya başladı.

Projeden proje çıkarma deyince burada atladığımız, Doğanın Sevgi Gücü projemizi anımsadım. Onun altyapısını hafta sonu model projesi olarak engellilere yönelik gerçekleştirdik. O projeyi Avrupa’ya fikir transferi olarak, Erasmus projesi olarak kazandırdık. Türkiye adına, Avrupa’da ilk beşe giren bir projeydi. Biz o proje kapsamında 5 ülkede seminer verdik. Engellilerin doğayla iyileştirilmesi projesinin hedeflerini, çocuklara hangi yararları sağladığını, onlarda ne gibi davranışların değiştiğini, seminerlerde anlattık. Balıkesir’de, Bigadiç’te. Altınoluk, Edremit civarında yaptığımız doğayla buluşma çalışmalarının benzerini o ülkelerde, çoğunluğu Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve belediyelere önerdik. İspanya’da, İtalya’da, Polonya’da,  Romanya’da, bizim uygulamamızı benimsediler ve oradaki engellilerle uygulama olanağı buldular. O projenin ana teması şuydu. Zihinsel engelli çocuklar genelde beton binaların içinde yapılan bir eğitim şekli ile rehabilite edilmeye çalışılır. Bugüne kadar böyle gelmiştir. Biz mevcut müfredatın içine şunu soktuk. 8 günlük eğitim sürecinde çocuklarla bizzat 4-5 günü doğada olmak üzere anne babasından ayrı olarak bir çalışma yürüttük. İlk önce çocukları uygulamaya ayak uydurması için kınalı keklik çiftliğinde konaklattık. Simav Çayı ve doğanın değişik yerlerinde küçük kamplar yaptırdık, sabah yanımızda olan çocukları akşam ailelerine verdik. Ondan sonraki diğer 4-5 günde de Kaz Dağları’nın eteklerinde kamp yaptırdık. Annesinden babasından 1 dakika bile ayrılamayan çocuklar, o kamp yerinde annesinden, babasından tamamen ayrı bir şekilde, bütün gününü bizimle geçirdi. Etkinliklerin sonunda baktığımızda, kendi başına yemek yiyemeyen, annesinin elinden yemek yiyen çocuğun mangalın başına geçip artık kendi yemeğini kendi yapar hale geldiğini gözlemledik. Bu kadar kısa sürede büyük başarı elde edeceğimizi beklemiyorduk. Bu da şunu gösterdi ki çocukları beton eğitim yuvalarından alıp doğayla buluşturduğunuz süre başarılı sonuçlar alınabiliyor.

 

 

Engelli çocuklar neler yaptı da kısa sürede rehabilite oldu?

Çocuk sabahleyin kalkıyor, elini yüzünü yıkıyor, kahvaltısını yaptıktan sonra, öğretmen, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve rehber eşliğinde doğaya çıkıyor, uygulayıcı arkadaşlarımız çocuğa yemeği hazırlayan bir mekanizma kurmadı, çocuklar bütün faaliyetlerin başından sonuna dek yer aldı. Öğlen yemek yapmak, bulaşık yıkamak gibi, her çocuğun bir görevi vardı. Birisi bulaşık yıkıyorsa diğeri sofra temizliği yapıyordu. Deniz kenarında çadırda yaşantı sürdüler. Kahvaltı öncesi kısa spor ve yürüyüşü de unutmadan söylemek isterim. Çocuklar denizde, derede, yüzmeyi öğrendi. Çocuklara yüzmeyi öğretenler yine YAŞAD gençlik grubu sağdıçları oldu. Sağdıçlar, Devlet Planlama Teşkilatı Ulusal Ajans, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Eylem 1, 2 gençlik girişimleri projeleri kapsamında ‘Sağdıçların Ekolojik Ayak İzi’ başlıklı proje sonunda balık adam eğitimi almışlardı. Bu etkinliklerin dışında çocuklar gece yatmadan önce mutlaka bir eğlence olurdu. Çocuklar kendi kendine eğlenirdi. Büyük bir başarı gösterdik.  

 

 

 

Bugüne kadar kaç çocuğa hitap ettiniz, proje kaç dönem sürdü?

Projeyi pandemi dönemine kadar 3 yıl sürdürdük. Pandemide sekteye uğradı. Bigadiç’teki keklik yetiştirme çiftliğinde sadece keklikler değil, köpeklerle, atlarla, tavuk ve sülünlerle rehabilitasyon çalışması oldu. Zihinsel engellilerin kangal köpekleriyle rehabilitasyon çalışmasını dünyada ilk defa biz uyguladık. Bugüne kadar dünyada atlar ve yunuslarla engellilere yönelik çalışmalar yapıldı. Bunu biz ilk defa köpeklerle engelliyi buluşturan bir çalışma yürüttük. Midilli atlarımız var. Büyük atlarımız var, tavuklarımız, sülünlerimiz var, çocuklar tavukların bakımını yaptı, yumurtalarını topladı. Oraların temizliğine kadar hep görev aldı. Bu çalışmaları kızlı erkekli sekiz ya da on çocukla yaptık. Programa kaç kişi katıldı sorusuna gelince proje kapsamında 120 çocuk yaz boyunca rehabilite edildi. Fakat başarılı uygulamayı görüp, program harici çocuklarını gönderenler oldu. Biz hiç kimseyi geri çevirmedik. Konuya bu gözle bakarsak, sayı bir hayli yüksek oldu. Çat kapı gelen çok insan vardı.

 

 

Avcıların eğitimi ile ilgili projeniz vardı. Bu proje kapsamında doğaya kaç keklik saldınız?

Bizim Projeler iç içe dedik ve bu projeler kapsamında doğanın korunmasıyla ilgili olarak avcılarla da çalışıldı. Avcılar vurmak yerine koruyordu. Doğa Turizminin geliştirilmesi kapsamında Türkiye’de bir örnek avlak yasası vardır. O yasaya dayanarak bölgede keklik avlanmasını yasaklattık. Yüzlerce keklik salındı oraya. Sadece bir, iki tane vurulmasına izin veren bir sistem bu. Amaç, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden izin alınarak bir bölgede keklik üretiminin hızlandırılması için yapıldı. Aynı arıların oğul verdiği gibi kekliklerde ürediği zaman gençlerin bir bölümü ya da yaşlılar ayrı ayrı beşer kilometre çevreye yayılır. Hala belediyelerin verdiği destekle bu proje yürüyor. Örneğin en son Bandırma’ya, Bigadiç’e, 680 keklik saldık. 2022 sonbaharında da yine üç ilçede 680 keklik bıraktık. Bazen kendi derneğimiz YAŞAD ve muhtarlıklarla bir yer belirleyip kimseye yerini belirtmeden salıyoruz. Sadece Milli Parklar Müdürlüğü’ne diyoruz ki bu bölgede iki sene yasak yapın. Buna doğaya yerleştirme çalışmaları diyoruz. 2007 yılından bu yana, yetiştirip doğaya salıyoruz. Orman Bakanlığı ve Tarım Bakanlığından ruhsatlı yaban hayvanı yetiştiren, devletin dışında tek biz varız. Yani tek STK’yız. Bizim çalışmaların üç boyutu var. Üç boyutta birbirini besleyerek yol alıyoruz. Birincisi doğa koruma, ikincisi  dezavantajlı gruplar, zihinsel engelli çocukların eğitimleri, Üçüncüsü biyolojik çeşitlilik, yöresel değerler, yöresel gıdalarla ilgili çalışmalar. Bunların hepsi birbirini besleyen gruplar oluyor. Çünkü her projenin içinden yeni bir proje çıktı. Böylece 17 projeyi yürütmüş olduk. 13 tanesini YAŞAD, 4 tanesini, Balıkesir Valiliği, kaymakamlık üzerinden paydaşlarla yürüttük. Adana’da  Sabancı sponsorluğunda Saimbeyli ilçesinin dağlık bölgesinde milli parklar bölge müdürlüğünün belirlediği sahalara 3 bin keklik saldık. Isparta’nın ilçelerinde keklikleri doğaya yerleştirdik. Balıkesir bölgesine binlerce saldık. İki Keklik Türküsü’nün  yakıldığı Güre’de keklik kalmamıştı. Biz de o zaman iki kekliğe iki yüz keklik sloganıyla parti parti 400 civarındaki kekliği doğayla kucaklaştırdık. Kısacası binlerce keklik doğaya yerleştirildi.

 

 

Bitkisel çeşitlilik araştırmasında Bigadiç yöresine ait endemik bitki türüne rastladınız mı?

Proje çalışmaları yüksek lisans tezi kapsamında olduğundan bölgede bulunan 9 bitkiye İsmi bulunamayan bitkiler adı verildi. Dokuz tane bitki bulundu. ismi verilmeyen diye geçti. Çünkü ismini koymak için profesör düzeyinde araştırma yapılması gerekiyordu. Bizim araştırma yüksek lisans düzeyindeydi. O aşamaya gelemedik. Profesörler düzeyindeki akademisyenlerin bu işe el atması gerekiyor. O bizim boyumuzu aşıyor.

 

 

Projelerinize hangi ülkelerden katılım oldu?

Biz bugüne kadar, Romanya, İspanya, Polonya, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Fransa, Çekya, gibi ülkelerden paydaşlarla çalıştık. Yerelde, valilik, kaymakamlık, milli eğitim müdürlükleri, ilçe tarım müdürlükleri üniversitelerle çalıştık. Bizi Belçika’ya STK  olarak Avrupa’daki doğal gıda çalışmalarıyla ilgili çağırdılar. Neler yapılabilir, Avrupa’da nasıl çalışma yürütürüz diye. Bizde edindiğimiz tecrübeleri, seminerlerle yurt dışında aktardık. Eskiden biz Avrupa’dan ya da gelişmiş ülkelerden bilgiler edinmeye onların projelerini uygulamaya çalışırdık. Ancak bizim, engellilerin doğayla rehabilitasyon projesini Avrupa’ya aktarmamız büyük bir gurur vesilesi oldu.

 

 

Sizin doğayla ilgili söylemek istediğiniz bir konu var mı?

Biz YAŞAD olarak, avcı bayramlarına eğitim aşamasında katılıp konuşmalar yaptık. Doğaya keklik yerleştirirken halk bizi, vurmak için yerleştirdiğimizi sanıyor. Biz tam aksine onların korunması çoğalması için salıyoruz. Yanlış  algılamayı ortadan kaldırmak için şunları söylemem gerekir. Bizim yaptığımız doğanın kazandığı bir sistem. Yani oturup, hadi avı yasakladım demekle Türkiye’de av yasaklamıyor. Benim bildiğim üç milyondan fazla eli tüfekli insan var. Belgeli. 300 bin civarında avcı var. Arada bu kadar açık bir makas var. Sen üç yüz bin civarındaki avcıyı belgeli kontrol edebilirsin ama üç milyondan fazla eli silahlı vatandaşı kontrol mekanizması diye bir şey yok. Sadece kekliğe değil gördüğü her şeye ateş bilinçsiz bir kitle var. Biz işin bu tarafını düzeltmeye çalışıyoruz, temel amacımız bu. Çünkü Orman Bakanlığı’nın yasakladık demesiyle olmuyor. Çünkü her dağın tepesine bir tane bekçi koyamazsın. Önemli olan avcıların eğitimi yoluyla bu işin çözülmesi,  ya da ağır cezalarla, zamansız avlanmaya ağır cezalar verilerek çözülecek şeyler. Biz cezadan çok eğitimden yana olduğumuz için bu eğitimlere devam ediyoruz. Bigadiç Sepetini geliştirerek yörenin organik ürünlerini Türkiye’ye pazarlamak istiyoruz.

 

 

Bigadiç Sepeti dendiğinde aklımıza kaç ürün gelmeli?

Bigadiç dağlarında, Koca İsmil denilen bir ceviz türü var. Bu cevizi Bigadiç’e Koca İsmil denilen adam getirmiş üretip çoğaltmış. Yüz yıldan fazla bölgemizde yetişiyor.  Bu ceviz küçük olur, lezzetli olur. Dağlarda organik kiraz, vişne, erik, elma var ve kurutarak pazarlamayı planlıyoruz. Dağlardaki, otlarla beslenen hayvanlar var. Bunların etinden sucuk yapmak planlarımızın içerisinde yer alıyor.  Bigadiç Sepeti’nin   Türk Standartları Enstitüsü’nden (TSE) markasını tescilledik. Bigadiç Sepeti’nin temel ürünleri,  ceviz, kestane, kurutulmuş meyveler, bal ve sucuktan oluşacak. Türkiye’yi doyuran il diye adı geçen Balıkesir’de en fazla büyükbaş hayvan üreten Altıeylül ve Bigadiç ilçeleri. Çok fazla et potansiyeli olan yerde, sucuğun meşhur edilmesi için çalışma başlatacağız.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Bigadiç’ten Avrupa’ya proje transferi
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!