Yaşadığımız felaketten sonra bütün gözler İstanbul’a çevrildi. Olası bir İstanbul depreminin etkileri konuşuluyor. Umarım böyle bir şey hiç yaşamayız. Çünkü can ve mal kaybı açısından etkileri ülke olarak belimizi büker. Ancak deprem gerçeği İstanbul’da yaşayan birçok insanın daha sakin ve güvenli bir yaşam arayışını da tetikledi. Zaten İstanbul’un kronik sorunları olan ulaşım, pahalılık, stres gibi unsurlar bir süredir şehirdeki kalifiye insan gücünün gündemindeydi. Buna eklenen deprem korkusuyla insanlar harekete geçmeye hazır hale geldi.
İstanbul’daki firmaların birçoğu faaliyetlerini daha güvenli yerlere taşımayı tartışmaya başladı. Uzaktan çalışabileceklere bu imkânı vermek ve insan kaynağını yaydıkları virtüel organizasyonlar kurmak gündemlerinde. Büyük bir İstanbul depreminde çalışanlarının büyük çoğunluğunun enkaz altında kalacağı şirketler ayakta kalamayacağının farkında. O nedenle herkes riski dağıtma peşinde.
Balıkesir deprem kuşağında yer alsa bile bu bölgedeki depremler doğru yönetilirse sonuçları ölümcül olmayabilir. Buradaki fay hatları lokal, yaşanan depremler büyük ölçüde volkanik. Şehir henüz bir metropol değil. Olası bir depremde krizin yönetilmesi daha kolay olabilir. Balıkesir beyaz yakanın ve iş dünyasını yayılma arayışında olduğu bu dönemi iyi kullanmalı. Şehrin çevresinde az katlı küçük siteler oluşturulmalı. Çevreyle uyumlu olacak bu alanlarla İstanbul’dan kaçış arayışında olan beyaz yakalar için “yaşam konseptleri” yaratılabilir. Metropollerden çok da uzaklaşmak istemeyen şirketler için Balıkesir cazip bir coğrafyadır ama buna önce biz inanmalıyız sonra da bizi cazip kılan unsurları öne çıkarmalıyız.
Çocukluğunda hatırlıyorum, Bahçelievler 1, 2 katlı bahçeli şirin evlerle doluydu. Şu an adı Bahçelievler ama apartmanlarca istila edilmiş bir ovadan söz ediyoruz. Balıkesir yeniden az katlı bahçeli yapılarıyla barışmalı. Bir zamanlar müstakil evlerde oturmak küçük görülürdü. Apartmanı çağdaşlık modernlik olarak gören bir zihniyet vardı. Balıkesir’e ilk geldiğimizde biz de iki katlı müstakil bir evde oturuyorduk. Apartman çocuklarına özendiğimi ve apartmana taşınmak istediğimi hatırlarım. Sonrasında her yer apartmanlarla istila edildi. Batılı ülkelerde orta sınıf müstakil evlerde yaşar. Apartmanlar daha düşük gelirli sınıfların zorunlu tercihtir.
Az katlı evlerle düzenlenmiş yeşili bol rahat yaşam alanları hem daha insani hem de daha az risklidir. Bu alanların artışı şehrin kalitesini artırır. Tabi bu tip şehir modeli bizim birim metrekare arsadan maksimum gelir elde etme üzerine kurulu rant ekonomimizle örtüşmüyor ancak kafaları değiştirmenin zamanı geldi. Günlük bakan rantçılığın ötesine uzanarak geleceği inşa etmeye soyunmak gerekiyor.
Balıkesir sakin ve doğal yaşamı, ana merkezlere yakınlığı ve kaliteli bir kent tasarımı ile İstanbul’u terk etmek niyetinde olan kalifiye beyaz yakaların yeni destinasyonu olabilir. Elbette bunun için büyük ölçekli bir şehir koordinasyonu gerekiyor. Bir yandan şehrin dizaynı üzerinde çalışırken bir yanda da yatırımları buraya çekecek stratejilerin ve bağlantıların üzerinde durmak gerekiyor. Bu Balıkesir için bir fırsattır. Vakit geçirmeden bu konular üzerinde çalışmaya başlamalıyız.