BAŞLADI BAŞLAYACAK DENİLEN SAVAŞ BAŞLADI!

Rusya ile Ukrayna arasında günler-aylardır süren ve her an savaşa dönüşmesi muhtemel gerginlik dün itibariyle sıcak savaşa dönüştü. Büyük devletlerin her işgalinde olduğu gibi malum AB-NATO-BM ve tabi ki ABD güçleri, klasik beylik açıklamalarını, işgali başlatan Rusya’ya yönelik yaptırımlarını sıralıyor.

Bu yaptırım açıklamalarının, BM’nin alacağı kararların bir sonucunun olması beklenmiyor. BM’nin beş daimi üyesinden biri savaşı başlatan Rusya olduğuna göre; ne olabilir ki!

 

NATO’nun genişleme planları kapsamında Ukrayna’ya sıcak mesajlar vermesi, ABD ve İngiltere’nin Ukrayna’nın yanında olduğuna yönelik verdiği destek. Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya alınmasına yönelik uzun itirazlarının, NATO tarafından kuşatılma endişesinin dikkate alınmaması olayı buraya getirdiğine yönelik iddialar yabana atılır değildir. Olayı buraya getiren Batı güçlerinin beklentisi Rusya’nın müdahalesinin Ukrayna içinde Rus yanlısı ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk’in bağımsızlıkları tanınan Donbas bölgesiyle sınırlı kalacağı yönündeydi. Rus saldırıları hız kesmeksizin başkent Kiev’e kadar geldi. Daha önce işgal ve iltihak edilen Kırım ve Gürcistan’dan sonra Ukrayna’ya yönelik bu saldırının Çarlık politikalarını sürdürmek olarak da okunmaktadır.

Ukrayna Rusya’nın Kiev’e kadar gelen silahlı saldırıları sonrası; NATO ve Batı tarafından yalnız bırakıldıklarına yönelik feryatları ‘seninle beraberiz’ diyenleri henüz harekete geçirmediği gibi, geçirmesi de beklenmiyor.

 

Her işgal ve savaşlar Irak, İran, Suriye, Libya’da olduğu gibi TV’ler saatler süren canlı yayınlar yapıyor, savaş-strateji-güvenlik-uluslararası uzmanlar süslü cümlelerle sözde kamuoyunu bilgilendiriyor. Ekran başında izleyenlerde ‘canlı uzay filmi, ışık gösterisi’ izler gibi kentlerin bombalanmasını, yakılıp yıkılmasını, çoluk çocuk canların yitirilmesini izliyor.

Sosyal medyada süslü savaş karşıtı veciz sözler paylaşılıyor…

 

Diğer taraftan savaşın acı gerçekliği yaşanmaya devam ediyor. Gazeteci Gülsüm Khalilova sosyal medya hesabından Kiev’deki son durumla ilgili ‘’belki bu sizinle son yayınımız olur. Çünkü başkent sürekli vuruluyor. Hükümet yetkilileri insanlara sığınağa gitmeleri için çağrı yapıyor. Bildiğiniz 1941-1945 Varşova gibi olmuş buralar’’ ifadesini kullanıyor. Bir nevi her an gelebilecek ölümü beklemek!

Bir başka haber ise Ukraynalı VitaliySkakuk’un, Rus tanklarının ilerlemesini durdurmak için kendisiyle birlikte Henichesky Köprüsü’nü havaya uçurma haberleri geliyor.

 

Bu bir paylaşım savaşı, emperyal güçlerin güç gösterisidir. Savaş sanayinin ürettiği yeni tip silah teknolojilerini deneme oyunlarıdır. Üçüncü Dünya Savaşı beklenmiyor! Yani alan alacağını alacak, olan her zaman olduğu gibi sıradan halka olacak; filler tepişecek, çimenler ezilecek!

Gelelim Türkiye’nin durumuna. Bu savaştan olumlu veya olumsuz en çok etkilenecek ülke Türkiye. Hem Rusya ile hem de Ukrayna ile siyasi ve ekonomik ilişkileri oldukça yüksek. Arabuluculuk önerisi karşılık bulmadı, Ukrayna Boğazların kapatılmasını talep ederken Türkiye iki ülke arasında taraf olmadan denge politikasıyla en az hasarla çıkmanın yollarını bulmak durumunda. Elbette savaşa karşı çıkarak, Ukrayna’nın bölünmesine karşı çıkan ABD’ye Türkiye’nin bölünmesini isteyen PKK/YPG’ye verdiği silahlı desteği hatırlatarak…

 

 

HANİ MONTRÖ ÖNEMSİZDİ…

Türkiye’nin kendisinden Boğazları kapatmasını talep eden Ukrayna’ya Montrö’yü hatırlatması yeterlidir.

Rusya ve Ukrayna arasında başlayan sıcak savaşla ilgili içerde veya dışardaki siyasetçilerin ve konun uzmanı olduğunu iddia edenlerin üzerinde en çok durduğu konu; Boğazların güvenliği. Herkesin üzerinde ittifak ettiği iyi ki 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi var. Ya Boğazların anahtarını elinde tutma hakkını sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi olmasaydı onu kimse düşünmek bile istemiyor.

Şimdi zamanı mı demeden bazı şeyleri hatırlatmakta fayda var. Sevr’i gösterip Lozan’ı bize dayattılar diyenler… Montrö Anlaşmasının ‘’Cumhurbaşkanı kararı ile iptal edilebileceğini’’ söyleyen Meclis Başkanı Mustafa Şentop bu gelinen durum karşısında aynı fikrinde ısrar ediyor mudur acaba!

İlahi tecelli mi denir bilmem ama Rusya Ukrayna sıcak savaşının çıktığı gün 104 Amiralin ‘’Montrö’ye sahip çıkılsın’’ dedikleri için yargılandıkları davanın duruşma günüydü. Bugün herkes Montrö’nün öneminden bahsediyor, sahip çıkılmasını istiyor ama bir yıl önce bunu diyen 104 Amirali darbecilikle suçlama yargılamasının halen devam etmesi; sizce de çok garip değil mi?

Ulu Önder M. K. Atatürk imza sonrası verdiği demeçte ‘’Montrö eseri cidden sevinmeye değer bir tarihi hadisedir’’ diyor. Evet her geçen gün tarihi hadise olduğu daha iyi anlaşılan Montrö’ye sahip çıkılmalı, istersek bir imzayla çıkarız diyenler ciddiye alınmamalıdır.

 

Exit mobile version