Muharrem İnce’nin CHP’den e devlet üzerinden istifa etmesi ve “Memleket Hareketi”ni başlattığını basın toplantısıyla duyurmasının ardından CHP tabanının gelişmelere nasıl tepki vereceği tartışma konusu oldu.
Öncelikle Muharrem İnce’nin basın açıklamasında dikkat çeken unsurlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve CHP’ye yönelik eleştirilerdi. Aslında İnce’nin, AKP’yi değil de yalnızca Erdoğan’ı eleştirmesi kendisini konumlandırdığı noktayı da gözler önüne serdi. İnce partiden ayrılarak yeni bir parti kuran biri gibi değil, Cumhurbaşkanı adayı gibi konuştu diyebiliriz.( Galiba “Memleket Hareketi”nden ziyade Muharrem İnce’yi tekrardan “Cumhurbaşkanı Adayı Yapma” hareketi var) Aslında senaryolarda İnce’nin yeni kurduğu partiden Cumhurbaşkanı adayı olması, 2’inci tura kalarak Erdoğan’la yarışması üzerine kuruluyor. Bunların dışında İnce’nin basın toplantısında Süleyman Demirel’in “Konuşan Türkiye” söylemini hatırlatarak Demirel üzerinden sağcılara selam çakması da ilginç bir noktaydı. CHP’yi eleştirme konusunda da AK Parti’nin de önüne geçen İnce; “’Mustafa Kemal Atatürk’ diyemeyenlerle yolumu ayırıyorum” diyerek, parti içi demokrasi konularında eleştirilerini sıraladı. FETÖ ile Sorosçuları da konuşmasına sıkıştırmayı başardı.
İnce’nin parti içi demokrasi eleştirileri başka bir yazının konusu ama kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle genel başkanı, il ve ilçe başkanlarını parti üyeleri belirlemeli ama bu üyeler yalnızca form doldurmuş kişiler değil, parti için alanda çalışan, politika üreten kısacası partide bir kimliği, karnesi olan kişiler olmalı. Belediye başkanları, milletvekilleri yukarıda anlattığım üyeler tarafından belirlenmeli ama aday adaylarının promosyon, yemek, gece gibi ekonomik gücünü kullanarak propaganda yapmaları belirli ilkelere bağlanmalı, aday adayları eşit koşullarda yarışmalı. Bir önceki dönem Balıkesir’deki milletvekilliği önseçiminde pusulaya 9 isim (İlin milletvekili sayısı kadar) isim yazıldığı için aday adaylarının birbirleriyle ittifaklar kurmasına, bu kurdukları ittifakları son dakikada bozmalarına tanıklık ettik. Bir de bu konuda Balıkesir gibi büyük iller 3 bölgeye ayrılmalı. “Parti içi demokrasi” başlığı altında çok anlatılacak konu var ancak yazıyı uzatmamak adına kısaca yukarıda yazdığım şekliyle özetleyelim: Delege değil, partiye emek veren üyeler her alanda belirleyici olmalı. Sahi! Muharrem İnce Cumhurbaşkanı Adayı yapılırken parti içi demokrasi gözetildi mi?
GEÇMİŞTE DESTEKLEYENLER NE YAPACAK?
Basın toplantısında yeni parti kuracağını açıklayan ve AK Parti’yi bile kıskandıracak ölçüde CHP’ye eleştiriler yönelten İnce’nin “Memleket Hareketi”ne bakalım kimler katılacak? Bu noktada İnce’nin Cumhurbaşkanı Adayı olduğu dönemde ve sonrasında olağanüstü kurultay için toplanan imzalarda İnce’ye destek veren isimler hemen akla geliyor. Bandırma’da da bu isimler arasında CHP Eski Balıkesir Milletvekilleri Namık Havutça ve Mehmet Tüm’ü sayabiliriz.
Tüm ve Havutça seçim sonrası girişilen olağanüstü kurultay toplama çalışmalarında hem imza verdiler hem de imza toplanması için uğraştılar. Bu dönemde eski Belediye Başkanı Dursun Mirza’nın da imza verdiği, sonra imzasını geri çektiği ya da başka bir adrese gönderdiği için imzanın geri geldiği iddiaları ortaya atılmıştı. Mirza, daha sonra bir toplantıda imza vermediğini söylemişti. Geçmişte bir biçimde İnce’ye destek veren yukarıdaki üç isim acaba İnce’nin yaptığı basın toplantısında CHP’ye yönelik sözlerini nasıl değerlendirecekler? Bir başka açıdan baktığımızda onları milletvekili, belediye başkanı yapan partilerini bırakıp “Memleket Hareketi”ne katılacaklar mı? Bu dönemde en önemli olan şey; İnce’ye destek verenlerin konuşması ve açıklamalar yapması. CHP tabanının da geçmişte İnce’yi destekleyenlerden, onu genel başkan olarak görmek isteyenlerden gündeme dair açıklamalar duymaya hakkı var. Geçmişte İnce’yi destekleyenler, İnce’nin toplantıda CHP için söylediği sözler konusunda hiçbir açıklama yapmazlarsa insanlar onların “rüzgâra göre hareket” edecekleri dillendirerek her gün ortaya farklı dedikodular atacaktır. Bu süreçte hem geçmişte İnce’ye destek veren isimler hem de CHP yıpranacak.
İşin ironik kısmı; İnce, istifa etmesiyle artık CHP’nin parti içi meselesi olmaktan çıkarak “memleket meselesi” haline geldi. Keşke CHP’yi eleştirirkenki medeni cesareti Cumhurbaşkanlığı Seçimi akşamında da ekranlarda görebilseydik.