Hilmi DUYAR / POLİTİKA / Barış Varol Balıkesir’de fotoğrafçılık mesleğinde, her fotoğrafçının yaptığı gibi mesleğini sürdürürken, bir anda dünya fotoğraf sanatçıları arasında yerini aldı. Türkiye ve dünyadaki fotoğraf yarışmalarında peş peşe gelen birincilikler, dereceler, ödüller ve sonrasında, yurt dışında eğitmenliğe kadar uzanan bir yaşam öyküsünün kahramanı. Kısaca anlatmak gerekirse, Avrupa’ya fotoğrafçılık dersi veren Türk. Wedding Portrait Photography International yarışmasında, “Tek Gelin” kategorisindeki fotoğrafıyla dünyada bir düğün fotoğrafçılığı yarışmasını kazanan ilk Türk Fotoğraf sanatçısı. Türk düğün fotoğrafçılığını dünyaya duyuran adam. Barış Varol bu başarısını kendinden öğrenelim.
Barış Varol kimdir?
1969 yılında Balıkesir’de doğmuşum. Çocukluk yıllarımın bir bölümünde Almanya’da yaşadım. İlk, ortaokul ve liseyi Balıkesir’de bitirdim. 1988 yılında liseden mezun olduktan sonra baba mesleğim fotoğrafçılığa başladım. Askerlik döneminden bu yana bu meslekteyim. 26 yıllık evliyim, üç oğlum iki kızım var. 1950 yılında kurulan aile firmamızda 4 kardeşimle birlikte çalışıyoruz. Fotoğrafçılık ve prodüksiyon alanında ve diğer yan dallarında faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Yarışmalarda Türkiye ve dünya dereceleri aldıktan sonra düğün fotoğrafçılığı konusunda yerli yabancı pek çok fotoğrafçıya eğitim verdim. Bu çalışmam hala devam ediyor. Pek çok ulusal ve uluslararası yarışmalarda Jüri üyeliği Yaptım.
Baba mesleğin olduğunu biliyorum. Fotoğrafçılığa nasıl başladın? Fotoğrafçılığın seni cezbeden alıp götüren bir noktası oldu mu?
Fotoğrafçı babanın oğluyum. 6 kardeşiz. Ben beşinciyim. Mesleğe başlamamın çok ilginç öyküsü var. Asla fotoğrafçı olmak istemedim. Üniversiteyi kazandım, gitmeye hazırlanıyordum ki Babam beni karşısına aldı ve “Oğlum, abin askere gitti. 18 ay dükkana bak” dedi. O günden bu yana 18 ay bitmedi. Fakat emekli olduğum için bu yıl işten ayrıldım. Serbest fotoğrafçılık yapıyorum. Merak, heyecan, yani heyecan insanın yakıtıdır. İşin içine girdiğim zaman fotoğrafçılığı sevmeye başladım. Yeteneğimin olduğunu görmeye başladım. Uzun yıllar esnaf olarak kardeşlerimle bu işi yaptık. Fakat öyle bir dönem geldi ki birikimlerin açığa çıkma zamanıydı. 2012 yılında oldu. İstanbul Taksim’de, dünyaca ünlü Sakis Batsalis adlı bir fotoğrafçının eğitimine katıldım. Bu eğitim kendime değişik yön çizmeme neden oldu. Orada kendime, sen kimsin, sen nesin, ne yapmalısın, hangi yolda ilerlemelisin? Gibi sorular sordum ve değişik düşünceler uyandı bende. Fotoğrafçılığın her yolunu her noktasını yapıyordum. Fakat bu çok yoldan birini seçmeliydim, yükümü hafifletmeliydim sonrasında da ona yönelmeliydim. Ben bu düşüncelerle uğraşırken her şey art arda gelmeye başladı. 2013 senesinde davet edildiğim Photo Workshop Turkey (PWT) Düğün Fotoğrafı yarışmasında şansım döndü. Pek çok katılımcının olduğu zor bir yarışmaydı. Bu yarışmada jüri katılımcılara 5 dakika süre veriyor, yarışmacılar 5 dakika içerisinde mankenlerle fotoğraf çekip jüri heyetine teslim ediyor. Her şey doğaçlama, hiçbir hazırlık yapamıyorsunuz. Bu fotoğraflar oylanıyor daha sonra da yarışmanın kazananları açıklanıyor. O yarışmada Türkiye birincisi oldum ve adım ortaya çıkmaya başladı.
Sizi başarıdan başarıya sürükleyen dönüm noktası bu şampiyonluk mu?
Beni alacağım ödüllere sürükleyen bu birincilik ödülü oldu. Ama bir hayli meşakkatli yollardan geçtim. 3 ay sonra başka bir yarışma oldu. Bu kez Ukraynalı fotoğraf sanatçısının düzenlediği eğitim sonrası yarışmaydı. Yine katılımcı sayısı çok yüksekti. Türkiye’deki en iyi markalar ve insanlar oradaydı. Yarışmaya girmeden önce konuya çok adapte olmuştum. Çekeceğim fotoğrafı rüyamda gördüm. Yarışmada, rüyamda gördüğüm yerin orada aynısı vardı. Hamamda çektim fotoğrafı. Hamamda çekmem için bazı olasılıkların kolay olması gerekiyor. Mesela hamamın ısıtılmamış olması gerekiyor. Kurada ikinci sıra çıktı. Benim için çok iyiydi. Yarışma sırasında birinci sırada çıkan oda arkadaşımdı. Dedi ki, “Birlikte tek makina, tek lens kullanalım kafamız karışmasın. Ben yarışmamı bitirince makine ve ekipmanı sana vereyim sen devam et” dedi. Çünkü benim ekipmanım çok eksikti. Geniş açı objektife ihtiyacım vardı. Maalesef hakem beni çağırdı Makinam yok. Oradaki yarışmacılardan makine alıp yarışmaya girdim. Ben Nikon marka fotoğraf makinası kullanıyorum. Elime Canon Fotoğraf Makinası tutuşturdular. Hiç bilmediğim bir makinayla fotoğraf çekmeye başladım. Çok heyecanlı bir yarışmaydı. Fotoğraflara baktığım zaman fotoğrafların istediğim netlikte olmadığını gördüm. İnanılmaz bir baş ağrısı başladı. Ben yarışmaya girmek istemedim. O arada da kullandığım dizüstü bilgisayarı sınıfta derslikte mevcut bir bilgiyi almaları için arkadaşlara bırakmıştım. Fakat virüs bulaştığı için bilgisayarım çöktü. Bu nedenle fotoğrafları görme şansım yok. Yarışma olduğu için başkasına gösterme şansım yok. İçim soğudu, yarışmaktan vazgeçtiğim. Gala gecesine katılmadım. Moralim çok bozuk. Fotoğraflarım net değil. Saat 24.00 gibi odama çekildim. Geç bir zaman olmasına rağmen kapı çaldı. Rizeli ünlü fotoğrafçı Yunus Artan gelmişti. “Usta fotoğraflarına bir bakalım” dedi. Ben girmeyi düşünmediğimi söyleyince ısrar etti. 12 kare fotoğraf çekmiştim. Fotoğraflarımı beğendi. Bana dizüstü bilgisayarını verdi. Fakat ben hiç Macintosh kullanmamıştım. Bana bazı şeyleri yazdı. Ben çalışmamı sabaha karşı 06.00 gibi bitirdim. Diğer yarışmacıların fotoğraflarını görünce moralim daha da bozuldu. Çok çok iyi ve inanılmaz fotoğraflar var. Ben yavaş yavaş oturduğum yerden kalktım dışarıya çıktım heyecandan. Sonra dediler işte yarışma sonuçları 3’üncüden başlamak üzere açıklıyorlar. Jüri 3 numara Uğur Kurt dedi, Samsunlu ünlü bir fotoğrafçı. 3’üncülüğü aldı. 2’inci Yunus Ertanoğlu oldu. Çok vefalı bir dost. Eğer bana yardımcı olmasaydı yarışmaya katılmayacaktım. Ve bu yarışmada da birinci oldum. 2 kez şampiyonluktan sonra eğitmenlik teklifi almaya başladım. Mardin’de bir yarışmaya katıldım, 3’üncülük aldım. İzmir’de başka bir yarışma ve orada yine 3’üncülük. Sonra jüri olayı başladı. Dediler ki, “usta yurt dışı yarışmalarına katıl.” Bizim şansımız olmaz, onlar çok iyi ama yine de katılmaya karar verdim. Buradaki yarışmalardan ne farkı var? Amerika’da 35 yıldan buyana yapılan Wedding Portrait Photography International (WPPI) yarışmasına katıldım. Dünyanın en iyi düğün fotoğrafçılarının katıldığı bir yarışma. Yarışmaya 17 fotoğraf gönderdim. İlk gönderdiğim yıl dünya 3’üncülüğü geldi. Ayrıca 82 puan alarak mükemmeliyet ödülü verildi. Türk basını olayı duydu. Haber yaptılar, Türkiye birinciliklerini falan. Bu da üstüne gelince işin tuzu biberi oldu. Düğün fotoğrafı dalında dünya 3’üncülüğü alan ilk Türk Fotoğrafçısı diye haberlerim yapıldı.
Dünya şampiyonluğu nasıl geldi?
Bu yarışmalar 6 ayda bir oluyor. Ben 6 ay sonra tekrar yarışmaya katıldım. Birinciliği kafama koymuştum. Fakat param yok, para gerektiren bir yarışma. Çünkü jüriye ödenmesi gereken para var, fotoğraf başına on sekiz dolar veriyorsun büyük maliyeti var. Çok fazla fotoğraf göndermeniz lazım bunun için. Sponsor buldum. Ankara’da bir fotoğrafçı abimiz bana sponsor oldu. 20 fotoğraf gönderdim. Her 10 fotoğrafa, 2 fotoğraf hediye olduğu için, 24 fotoğrafla katıldım. Aradan zaman geçti, bir gece telefonum çalıyor ama ben açmadım. Israrla çalmaya devam edince merak edip açtım. Fotoğrafçı bir arkadaşım dünya 1’incisi olduğumu müjdeledi. Sonra internete girip baktım. Tek gelin dalında çekmiş olduğu fotoğraf dünya 1’incisi olmuş. Diğer fotoğraflarımın da neredeyse % 99’u mükemmeliyet ödülü almış. Böyle başladı maceralar.
Maceraların başladığını söylüyorsun dünya şampiyonluğu yetmedi mi?
Daha sonra Asya’daki yarışmalara katıldım. Çin’de, Japonya’da, Tayland’da yapılan yarışmalara yöneldim. 3 gümüş, 3 bronz madalya aldım. Akabinde Avrupa’da bir yarışma vardı, orada da ödül aldım yine. Tüm bunlardan sonra eğitmenlik başladı. Mesleğimin eğitmenlik tarafı çok ilginç gelişti. Bir e-mail aldım, İngilizce idi. Adım geçtiği için silip atmadım. İngilizce bilmediğim için de tercüme ettirdim. İtalya’da bir firma beni eğitime çağırdı. Napoli’de eğitim vermemi istiyorlardı. Meğer Mardin’de çektiğim fotoğrafları çok beğenmişler. 120 İtalyan’a ders verdim ve bu benim ilk eğitimimdi. Eğitimin haberi de yapıldı. “İtalyanlara eğitim veren Türk” sıfatını aldık bu arada. Sonrasında İstanbul’daki organizasyon firmaları eğitim alanına soktular beni.
Daha önce eğitimle ilgili deneyiminiz oldu mu?
Ders almaktan başka, eğitim almaktan başka bir tecrübem yoktu. Hatta teklif geldiğinde itiraz ettim. Ben dedim çekerim ama anlatamam, yapamam dedim. Israrlar üzerine kabul etmek zorunda kaldım. Sonra eğitmenlik macerası başladı. İtalyanlardan gelen teklife hayır dememiştim çünkü ben ilk olmayı seviyorum. Türkiye’deki ilk eğitim deneyimim Çeşme’de gerçekleşti, ardından peşi sıra geldi. Sur olayları zamanında Güneydoğu Anadolu Ovası’nda eğitim verdim. Kimsenin gitmek istemediği zamanlar ben, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Adıyaman, buralarda eğitimler verdim. İşlerimin çok sıkı olduğu bir dönemde Avusturya’dan teklif geldi. Avusturya’ya gittim. Akabinde Paris’te eğitim verdim. Venedik’te eğitim verdim. En son geçtiğimiz ocak ayında Almanya’da workshop seminere katıldım. 2015 ylından bu yana 48 seminer vermişim. Araya Pandeminin girdiğini düşünürsek çok ciddi bir rakam. Ben eğitim vermeyi çok sevdim. Alaylı olduğum için hiç akademik jargon kullanmadım. Bildiğim her şeyi doğaçlama anlattım.
Eğitim seminerlerinin süresi ne kadar?
Bir günde 7 saat konuşuyorum. Fotoğrafçılık kılavuz defteri diye bir şey anlatıyorum. Özetlenmiş bilgiler. Bugün yine bir teklif geldi. Ekim ayında İzmir’de bir eğitim vereceğim. Almanya seminerlerim sürüyor zaten. Almanya’da menajerim var. Danışmanlık firması. Almanya’daki bağlantılarımı o yapıyor. Tarzımı çok seviyorlar. Senin anlatış şeklin hiç kimsede yok diyorlar. Bir nevi taklit edilemez yanımın olduğunu söylüyorlar.
Fotoğraf çekiminde başarılısın, eğitim verirken başarılısın, bunları neye borçlusun?
İçgüdülerime, hayal gücüme güveniyorum. Dünyaya farklı bakıp, farklı şeyler çekiyorum. Cam altından fotoğraf çekiyorum. Herkesin yaptığı gibi değil, sıra dışı şeyler çekmeyi seviyorum. Tabi bunları aldığım eğitime ve disipline edilmiş ruhuma borçluyum. Dünyanın en iyi eğitmenlerinden en klas fotoğrafçılarından ders aldım, 8 eğitim aldım. Hepsinde de başarılı bir öğrenci gibi merakla dinledim, notlar aldım. Hiçbir zaman haylazlık yapmadım, aldığım notlardan bir ders çıkardım. Dünya neye, nereye bakıyor, nasıl yapıyor? Fotoğrafçılık sektörü öncelikle ışığa bakıyor, anlatım gücüne, anlatım diline, kompozisyona bakıyor. Renklere ve estetik doz dediğimiz şeye bakıyor. Yarışmalarda da zaten 9-10 tane kural var. Bunlara göre puanlıyorlar yarışmacıları. Jüri burada, heyecana ve duyguya çok ciddi bir puan veriyor. Dünya 1’incisi olan fotoğraf Cunda Adası’nda çektiğim bir fotoğraftı. Benim için çok pozitif bir fotoğraftı. Jüri, fotoğrafta çoğumuzun görüp, anlatıp, ifade edemediği bir duygu gücünün olduğunu söyledi. Onun için ciddi puan aldığını söyledi.
Katıldığın eğitimlerde ne anlatıyorlar? Ne gösteriyorlar?
Dünyaca ünlü fotoğrafçılar, Sergey İvanov, Cm Leung, David Beckstead, Dimitri Sabokar, Muse Chan, Alex Buts, Lito sy, Marian Sterea Grzegoarz Placzek, Kenvin Pinardy Jeff Voon, David Bastianoni, Nik Pekridis, Salvatore Dimino, Sakis Batsalis, Bob Davis, Roger Tan. Her birinin farklı bir anlatım dili var. Özellikle Ukraynalı Sergey İvanov bir fotoğraf sanatçısının yanında çok iyi bir manipülasyon ustası. Bu adamın üç kez eğitimine katıldım, çok şeyler öğrendim. Işığı, manipülasyonu, fotoğraf işlemeyi, bir bakıma ondan öğrendim. Farklı görmeyi onda gördüm. Geniş açıyı çok iyi kullanan, ışığı çok iyi takip eden bir sanatçı. David Bastione, çok güzel kompozisyonist. Her birinden bir şeyler aldım. Zaten bunlar ana temellerim. Kılavuz defterimin notlarını da onlardan aldığım derslerden çıkardım.
Eğitimlerde neler anlatıyorsun? Farklı yönün ne?
Ben herkesten farklı olmak istedim. Çok ciddi hazırlandım. Aslında İtalya’ya gitmeden önce, eğitime 1 ay çalıştım. İtalyanca ve İngilizce bilmiyordum. Tek şansım, Türk tercüman olmasıydı. Çünkü planladığımı anlatmam için çeviri esnasında zaman kazanıyordum. bana ciddi bir avantaj sağladı. 34 slaytlık bir dersti. O zamanki birikimimi öyle yapabildim. Şu an anlattığım dersler 480 slaytlık. Tabi her eğitimden sonra üstüne koyduk. Her ders, bir dahaki dersime yön verdi. Gündemle ilgili, trendle ilgili çalışmalar yapıp onları anlattım. Şunu söylemek isterim; benim seminerime katılmayanları uygulamaya asla almadım. Çünkü benim kılavuz defterimi bilmeden yola çıkamaz. Kesinlikle dinliyorlar. Benim derslerimde kayıt yapmak, not almak, canlı yayın yasak. Ben oraya hayatımı koydum, O bilgilerin bu kadar ortaya savrulmasına izin veremem. Hayatımı anlatıyorum ben o bilgilerle. Bu şekilde 4 bin civarında kursiyerim oldu. Çok başarılı fotoğrafçılar çıktı aralarından. Hatta aralarından eğitmen olanlar var. Bir gün bazı arkadaşlarımla, Türkiye’deki fotoğrafçıları teşvik etmeye karar verdik. Çünkü ödülleri biz alıyorduk. Daha sonra yetenekli arkadaşlarımıza danışmanlık yapmaya başladık. Bizim çalışmalarımızdan sonra ödül alan 75 Türk Fotoğrafçı oldu.
Dünya 3’üncülüğü ve dünya 1’inciliği getiren fotoğrafları anlatır mısın?
Mardin’de Kasimiye Medresesi’nde çektiğim bir fotoğrafla dünya 3’üncüsü oldum. Gelinle damadı dar bir sokakta çektim. Çok güzel bir ışık geldi, çok güzel işledim. Diğer fotoğraflarım da mükemmeliyet ödülü aldı. Yani Rozet aldım. Motokros yarışlarındaki gibi dünya puanı oluyor. Benim şu an 12 puanım var. Aldığınız puanla seviyeniz yükseliyor. 20 Puan alsaydım master seviyesinde olacaktım. Uzun süreden beri yarışmalara katılmıyorum. 1’inci olan fotoğraf çiçeklerin içerisinde gelin portresiydi. Ama her şey simetrikti, kolyesi, duruşu, duygusu, bakışı, makyajı. Bir de çok güzel bir tonlama yaptım. Aslında Mardin’deki fotoğrafımla da 1’inciliğe adaydım. Geline kırmızı eldiven giydirdiğim için 3’üncü oldum. Halbuki çok çabalamıştım. Elektrik yoktu, 150 metre kablo çektirdim.. Balıkesir’den 14 metre sis atan makina, götürdüm. Meşhur Mardin Güvercinleri vardır. 25 tane güvercin satın alıp kutuya koyduk. Yarışma esnasında elektrik kesildi. Sis olmayınca ışıklar kontrol edilmiyor. Hakem son 3 dakika, dediğinde kuşları uçurmaya çalıştık, kuşlar evcil olduğu için uçmuyor, aramızda dolaşıyor. En çok dikkati çeken renk kırmızıyı zıtlık, kontrast olsun diye kullandım puan kaybettirdi. İşte o fotoğraf İtalya’da eğitim vermeme sebep oldu. Daha sonra Nikon bana sponsorluk yapmaya başladı. İnanılmaz destek verdiler. Onların düzenlediği seminerlerde yer aldım. Daha sonra araya Pandemi girdi. Pandemi sonrası sık sık Almanya’ya gitmeye başladım. Öğrencimin açtığı bir firmada danışmanlık yapıyorum.
Yabancı dil bilmiyorsun Almanya’da. İtalya’da ne yaptın?
İngilizce, İtalyanca bilmiyorum. Almanya’da çocukluğum geçtiği için derdimi anlatacak kadar Almanca biliyorum. Fransa, Almanya, Avusturya ve İtalya’da konuşmalarım tercüman tarafından çevrildi. Tabi derslerime girenlerin içinde Türkler de var, onların da yardımı oluyor. Benim seminerlerime pek çok ülkeden katılan oluyor. Fransa’daki eğitime Fransızların yanında, Türkler, İspanyollar, Almanlar da katıldı.
Fotoğraflarınızda Photoshop kullanıyor musunuz?
Photoshop şu an da fotoğrafçılığın olmazsa olmazı. Fakat benim üzüldüğüm nokta fotoğrafın doğasını değiştirmeleri, tabii halini, anlatım dilini değiştirmeleri. Photoshop’u insanlar kötü fotoğrafı değiştirmek için kullanıyorlar. İyi olmayan fotoğrafı kurtarabilmek için kullanıyorlar. Bu durum tembelliği getiriyor, yaratıcılığı öldürüyor. İlk atışta en iyi fotoğrafı çekmek gayesinde olmuyorlar. Aslında % 99 makine ile en doğru renkte, en doğru, pozametreyle, ışıkla, beyaz ayarıyla fotoğraf çekilebilir. Photoshop var diye yaratıcılığı öldürmemeli meslektaşlarım. Ben eğitimlerimde yaşadığımız dünyanın çok boyutlu olduğunu,fotoğrafın 2 boyutlu olduğunu bunu 3 boyutlu yapmak için neler yapılması gerektiğini, fotoğraftaki derinliğin püf noktalarını anlatıyorum. Keskinlik, belirginlik, hareket, derinlik gölgeler kontrastlar ile 3’üncü boyut etkisini yaratmamız lazım ki insan gözüyle algıladığını fotoğrafta da görsün. Fakat günümüzdeki trend ile bu durum kayboldu. Sebebi, cep telefonlarının gücü. Öyle telefonlar ürettiler ki, artık fotoğraf birikimine sahip olmanız gerekli değil. Yapay zekaya sahip telefonlar her şeyi yapıyor, fakat eksik olan heyecan. Kendinizden bir şey katmak yok. Bana göre sapsarı bir gelinlik olmamalı. Fotoğrafı bozuyorlar ama piyasanın talebi var. Para kazanmak da gerekiyor. Ben bunun doğru olmadığını bilmeme rağmen derslerimde anlatıyorum. Fotoğraf formatlarına da dikkat etmek gerekir. Kaliteli fotoğraf elde etmek isteyenler Raw formatını seçmeli, JPEG kötü bir format değil ama sıkıştırılmış bir fotoğraf türüdür. Düğün fotoğrafçıları, manzara fotoğrafçıları, doğa fotoğrafçıları, sokak fotoğrafçıları sektöründe çalışanlar, detayları çok daha iyi yakalamak için Raw formatını kullanmalı
Fotoğraf çekiminde Raw kullanılmalı diyorsunuz. Ben JPEG çekiyorum. Derslerinizde format konusunda itiraz eden oldu mu?
Eğitimlerimde derse ödüllerimle başlıyorum. Birinci oldum, ikinci oldum şu ödülü aldım bu ödülü aldım. Dersime girenlerin vücut dillerinden tepkilerini anlıyorum. İçlerinden bana ukala dediklerini biliyorum. Fakat sonunda hepiniz bu başarılara bir adaysınız deyince bakışlar değişiyor. O kadar çok çalışın ki siz de ödül alırsınız. Ödül aldığınız takdirde, çevrenizde aralanan kişi olacaksınız, size ulaşmaya çalışacaklar. Artı ödül aldığınız için hiçbir zaman işinizi savsaklayamayacaksınız. Daha ciddi yapacaksınız. Keşke ödül almasaydım, önceden rahattım diyeceğiniz anlar gelecek. Ödülü bir fotoğrafçıyı çağırdık dedikleri zaman yapmak istediğiniz işte çok titiz olduğunuzu göstermek zorundasınız. Kalite size daha fazla para kazanmanızı getirecek. Az ama kaliteli iş yaparak hem paraya hem rahata kavuşacaksınız diye anlatıyorum. Ve bana itiraz eden olmuyor.
Yeni Doğan Fotoğrafçılığı var. Hiç denediniz mi?
Yeni doğan çocuğu hatta doğum anını çekenler var. Ben de çektim fakat devam ettirmedim. Ev stüdyoları var. Bebek fotoğrafçılığı konseptinde çocuğu çeşit çeşit giydiriyorlar. Bu branşı izleyen biriyim fakat bebek fotoğrafçılığı erkeklere has bir özellik değil, erkeklerin çok iyi yapabileceği şey değil. Bebek fotoğrafçılığı için anne olmak gerekiyor, kadın olmak gerekiyor bana göre. Çünkü hijyen kurallarını çok iyi bilmek gerekiyor. Bebeğin emme saatleri, uyku saatleri, kusma saatleri, her şeye bakmak zorundasınız. İnsanlar bunu stüdyolarında çekiyorlar. Bir bebek eğitiminde ben bu olayı protesto ettim. 20 günlük yeni doğan çekiyorlar, bir bayan eğitim veriyor 60 kişi seyrediyor. Arada sigara içen var, hapşıran var, aksıran var, tıksıran var. Otel ortamında böyle bebek çekimi olmaz dedim. Herkes 20 günlük bebeğin etrafında. Aramızda hastalık taşıyan belli mi? Değil. Hijyen çok önemli. Bir kadın fıtratı olması lazım. O bebeği alıyorsunuz çekirdek gibi, hamur gibi yoğurup bir şeylere sarıyorsun. Erkek bunu yapamaz. Erkek belki bayan hazırlarsa çeker. Onu ceviz tanesi gibi, badem tanesi gibi bir şeye sarıyorlar, giydiriyorlar. Yeni doğan fotoğrafçılığı şu an Türkiye’de patlama yaptı bayanların için en sevilen meslek oldu.
Cep telefonlarından sonra fotoğrafçılığın geleceğini nasıl görüyorsun?
Geçenlerde bir yazı okudum. Kaybolan meslekler arasına fotoğrafçılığın da katılacağından bahsediyor, süpürgecilik gibi, sepetçilik gibi, semercilik gibi. Çok üzücü ama fotoğrafçılığın geleceği konusunda iyimser değilim. Bizim yaşadığımız ve oluşturduğumuz tarzların yok olacağına inanıyorum. Bu da teknolojinin verdiği bir zarar olacak. Çok yakın bir zamanda insanlar video çekecek, fotoğraf çekmeyecek. Videolar artık 4K, 8K formatında, yüksek çözünürlükte. Videodan fotoğraf elde edecekler. Öyle bir duruma gelecek ki artık maliyetler düşecek. Önceden bir iş oluştururken bir fotoğrafçı bir kameraman ile birlikte çalışıyordu. Gerektiğinde grafiker gerekiyordu. Yüksek teknoloji ile üretilen makinaların ISO aralıkları çok yüksek. Yapay zeka unsurları söz konusu. Makine içindeki sensörler çok büyük. Aynasız makinalarda doğrudan doğruya görüntüyü sensöre aldıkları için çok verimli fotoğraf elde ediyorlar. 4K, 8K gibi yüksek çözünürlükteki videolar çekip, içinden istediği görüntüyü fotoğraf olarak alacaklar. Bu sefer asistana gerek kalmayacak. Fotoğrafçıya gerek kalmayacak. Bir anda 2 iş yaptığı için hem fotoğraf hem video işi yaptığı için kişinin satış fiyatı da düşecek. Başladı zaten bu olay. Fotoğraf üzerine beta sürümlerde gördüm fotoğraf sektörü, prodüksiyon sektörü bazı noktalarda rahatladığı gibi bazı bölümlerde yok olacak. Yapay zeka grafiklerde size her şeyi hazır sunuyor. Tasarladığınız, düşüncelerinizde olmasını istediğiniz şeyleri yapıp size imajı oluşturuyor. Reklam ve ürün fotoğrafçılığı sekteye uğrayacak. Mesela Bir hamburger fotoğrafı çekmek istiyorsunuz. Çekimler sizi uğraştırıyor. Fakat yapay zeka ortadan ikiye bölünmüş dumanı tüten hamburgeri saniyesinde ortaya koyuyor. Bu sektörden ekmek yiyenler bence ya kendilerini geliştirip teknolojik gelişmelere ayak uyduracaklar, ya da yok olup gidecekler. Benim kısıtlı düşüncem bu.
Büyük başarılar elde ettin, dünya dereceleri yaptın. Ülkemiz fotoğrafçılığın neresinde? Puan verseniz sıralamada kaçıncı olur?
Ödül almaya başladığım zaman hedefi olmayan insan yol olamaz diyordum. Bu başarı inançla oldu, güvenle oldu. Türkiye’deki yarışmalar özgüvenimi arttırdı. Bunu Türkiye’de yaparsam, dünyada da Avrupa’da da yaparım dedim. Çünkü Türkiye özellikle fotoğrafçılık alanında çok iyi bir yerde, çok değerli sanatçılar var. Fakat Türkiye’nin Ekonomik ve sosyal koşulları bu insanlara daha çok şans tanımıyor. Avrupa’daki refah seviyesine, olanaklara sahip değiller. Paris Şanzelize Bulvarı’nda insanlar trafikte durup gelin damadın fotoğrafını çekmesini sağlıyorlar, alkışlıyorlar. Güzel ambiyanslı bir kafede fotoğraf çekmek istiyoruz. kafe sahibi size yardımcı oluyor. Hatta diyor ki fotoğrafta benim markam veya firmamın ismi gözüksün diyor. Türkiye’de “dükkanımın önünü kapama, müşterilerimi rahatsız edemezsiniz. Böyle sanat ilerlemez ki. İnsanlar, yalın, sakin yerleri seçmek zorunda kalıyorlar. Bu da ilerlemeye engel oluyor. İnsanların mutlu bir anını görüntülüyorsun, o mutluluğu paylaşın Avrupalı bunu yapmıyor ama Türkiye’de kınıyorlar. Sonra Türkiye’de makinalar, lensler, aksesuarlar çok pahalı. Bunlara rağmen Türkiye Fotoğrafçılığın iyi bir yerinde. 10 üzerinden 5 puan alır.
Pandemi’de ne yaptınız. Sizi nasıl etkiledi?
Pandemi dönemi zor bir dönemdi, zor günlerdi. Eğitimlerim iptal oldu. İş yerimiz kapalı. Bir ailenin geçimini sağlamak zorundasınız. İnsanların albümlerini, fotoğraflarını düzenledim Çok ilginç şeyler sattım. Özellikle böyle dönemlerde insan fikirler üretiyor. Fotoğrafçıların güneşte kolları yanmasın diye, likralı, güneş geçirmez, UV yansıtıcılı, üzerinde fotoğrafçıların isimlerinin olduğu kolluklar tasarladım. İnanılmaz satışlar oldu. Eğitimlerde önce kendim taktım. Görenler istedi. Fikir üretmek zorundasınız. Değişik grafikler yaptım, Almanya, İngiltere, Avusturya’dan işler geldi. O insanların işlerini tasarlamaya başladım.
Başarılı yolda ilerlerken Balıkesir’den destek veren oldu mu?
Çok ilginçtir, herkes beni İstanbullu zannediyor. Sanki başarılı insanların hepsi İstanbul’dan çıkarmış gibi. Çok başarılar elde ettim, ne protokol, ne bir meslektaşım hiçbir büyüğüm beni aramadı. Ben Türkiye temsilen yarıştım. Çocuğum yeni doğduğu için Amerika’daki birincilik. ödül törenine gidemedim. Gitseydim kocaman dev ekranda Türk bayrağı dalgalanacaktı. Bu nedenle ben Balıkesirliyim demiyorum, Türkiyeliyim diyorum. Hiç bir arkadaş, hiç bir kamu yöneticisi arayıp tebrik etmedi. Onların övgülerine vesairelerine ihtiyacım yok fakat bizler Rol Modeliz. Bizlerden esinlenecek mahalledeki bir çocuk bir genç belki onun dikkatini çekeceğiz. Fotoğrafçılığa merak saracak. Belki hayatı kurtulacak. Arasalardı, beni şımartmazdı, bana yeni görevler yüklerdi. Balıkesir’de fotoğrafçılık konusunda olabilecek her şeyde var olurdum, yardımcı olurdum. Gençlere kurslar verirdim. Şu an böyle bir şey düşünmüyorum. Örneğin vali beyin özel kalemi telefonla arayıp tebrik etmesi çok zor mudur? Ya da Belediye başkanının ya da kültür müdürlüğünün araması, ya da bana bir kültür elçiliği verseler. Avrupa’da yabancılara ders veren bir Türk’üm.
Gazetecilik de yaptın bir ara neden bıraktın?
Show TV’nin il temsilciliğinde muhabirlik yaptım. Fotoğraf ve video olayında yardımcı oldum. Dayanamadığım için kısa bir süre yaptım. O günün teknik koşulları yüzünden bilgiyi, haberi İstanbul’a aktarmak çok güçtü. Özellikle polisiye olaylarda çalıştım. Ruh sağlığımı bozacaktı olaylar. Gazeteciliği seviyorum ben. Gençliğimde Coşkun Aral’a mektup yazan, savaş muhabiri olmak isteyen bir adamdım ben. Fakat yanıt alamadım. O yüzden gazeteciliği yan branş olarak bir süre yaptım. Asli olarak yapmadım. Bir hobi gibi yaptım. Çok olaya gittim, çok haber çektim. Çok kaliteli görseller çektim. Fakat istediğim karşılığı ve mutluluğu bulamadığım için sürdürmedim.
Genç kuşak meslektaşlarına söylemek istediklerin var mı?
Çok çalışsınlar, inandıklarından vazgeçmesinler, hayal kursunlar. Ben inandım dünya birincisi olacağıma. Hedefin olacak ki ulaşacaksın. Ulaşmaya çalışacaksın. Ulaşamazsan ne olacak ki. Bu dünyanın sonu olmayacak tekrar tekrar denesinler. Keşke daha genç yaşlarda bu başarıya sahip olsaydım. O zaman topluma, çevreme, kendime verebileceğim şeyler de artardı. Ama maalesef onda da vardır bir hikmet. 40’lı yaşlarda tanıştım bu işlemle. Genç olsaydım kimse tutamazdı beni.
Verdiği eğitimler
2015 – Mart İtalya Workshop
2015 – Mart İzmir – PWT Workshop
2015 – Nisan İstanbul – Photo Dıgıtal Expo – PWT Workshop
2015 – Kasım Antalya – PWT Workshop
2016 – Ocak Antalya – PWT Workshop
2016 – Ocak Adıyaman – Wegap Workshop
2016 – Şubat Antalya -Workshop
2016 – Mart Urfa – Wegap Workshop
2016 – Nisan Malatya – Wegap Workshop
2016 – Nisan İzmir – Photix Seminer
2016 – Haziran Diyarbakır Wegap Workshop
2016 – Kasım Fransa/Paris Workshop
2016 – Kasım Antalya – Mehmet Irgaç & Barış Varol – Workshop
2016 – Aralık Antalya – Özel eğitim 1
2017 – Ocak Antalya – Özel eğitim 2
2017- Şubat Avusturya EWP Workshop
2017 – Mart İstanbul Özel eğitim 3
2017 – Mart Venedik/İtalya Workshop
2017 – Nisan İstanbul Photo Digital Expo Nikon Semineri
2017 – Haziran Antalya Workshop
2017 – Haziran Antalya Mehmet Irgaç Barış Varol Workshop
2018 – Ocak Antalya Özel eğitim 4
2018 – Şubat Antalya Özel eğitim 5
2018 – Nisan Antalya Özel eğitim 6
2018 – Nisan İzmir İZFO Seminer
2018 – Mayıs Antalya Özel eğitim 7
2018 – Ekim Antalya Özel eğitim 8
2018 Kasım Antalya Özel eğitim 9
2018 – Aralık Antalya Özel eğitim 10
2019 – Ocak Antalya Özel eğitim 11
2019 – Mart Van Anadolu Workshop
2019 – Mart İzmir Akın Albüm Semineri
2019 – Nisan İstanbul İSFO Workshop
2019 – Ekim Antalya Video Photo Workshop
2019 – Kasım Antalya Özel eğitim 12
2020 – Ocak İstanbul TFGK Barış Varol İli Düğün Fotoğrafçılığı söyleşisi
2020 – Ocak Antalya Özel eğitim 13
2020 – Kasım Antalya Barış Varol, Barış Şaşmaz Workshop
2021 – Nisan Antalya Özel eğitim 14
2021 – Kasım Antalya Barış Varol Mehmet Irgaç Atölye
2021 – Aralık Antalya Özel eğitim 15
2022 – Mart Mardin Özel eğitim 16
2022 Haziran Gaziantep Perla Garden Özel eğitim
2023 – Ocak Antalya Art Akademi konuk eğitmen
2023 – Ocak Almanya Memories Photofilm Workshop
Aldığı ödüller
PWT – Düğün fotoğrafçılığı- Jeff Vonn Workshop Türkiye birinciliği – 2013
PWT – Düğün fotoğrafçılığı- Sergey Ivanov Workshop Türkiye birinciliği – 2013
PWT – Düğün fotoğrafçılığı- Jeff Voon – Kenvin Pinardy – CM Leung Workshop Mansiyon – 2014
PWT – Düğün fotoğrafçılığı- Davıd Beckstead -Bod Davis – Workshop Mansiyon-2014
WPPI 2014 – Wedding Division – Bride and Groom Together: Wedding Day 3’üncülük ödülü
WPPI 2014- Wedding Division – Bride and Groom Together: Wedding Day – 4 Mükemmeliyet Rozeti
WPPI 2015 – Wedding Division – Bride or Groom Alone : Wedding Day – 1’incilik
WPPI 2015 Wedding Division – Bride and Groom Together: Wedding Day – 20 Mükemmeliyet Rozeti
PPAC 2017 – Wedding Division – 2 Gümüş + 3 Bronz
WPE 2019 Wedding Division – 6 SILVER + 3 Bronz