ROPÖRTAJ: HİLMİ DUYAR
Eczacı Nuran Altunel Balıkesirlilerin Nuran ablası, Atatürkçü Düşüncenin yaygınlaşması, çağdaş, laik, sosyal hukuk devleti için yaşamı boyunca mücadele etti. Bu mücadelesinde ölümden döndü. Balıkesir Ecza Kooperatifi’ni kurarken, tehdit edildi, babasının emniyet şube müdürü olması nedeniyle ölümün eşiğinden döndü. Kaderi katledilen Manisa Ecza Kooperatifini kuran Neşe Gülersoy ve Bursa Ecza Kooperatifi kurucusu Naci Doğan’a benzemedi. Balıkesir Yardımseverler Derneği, Yetiştirme Yurdu Derneği’nde yıllarca çalıştı. Balıkesir Eczacı Odası’nın kuruluşunda yer aldı, Atatürkçü Düşünce Derneği Balıkesir Şubesini kurması için yetki verildi. ADD Kültür ve Kütüphane binasının yapılışında büyük rol oynadı. ADD Kız Öğrenci Yurdu binasının yapılışına önderlik etti. Nuran Altunel ilerlemiş yaşına rağmen hala ADD’nin geleceği için uğraş veriyor.
Nuran Altunel kimdir?
Artvin nüfusuna kayıtlı Balıkesir doğumluyum. Balıkesir Emniyet Müdürlüğü Birinci Şube Müdürü Mustafa Altunel’in kızıyım. Balıkesir Mithatpaşa İlkokulu ve Ali Şuuri İlkokulu’nda okudum Balıkesir Ortaokulu ardından Balıkesir Lisesi’ni bitirdim. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 1967/68 döneminde mezun oldum. Yani 68 kuşağıyım. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan ile tanışmış bir insanım. 1969 yılında Balıkesir’de Milli Kuvvetler Caddesi’nde eczane açtım. Bu arada dedemden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Dedem Osmanlı Teşkilatı Mahsusa’sının yüzbaşısı. Artvin’de Ruslara karşı mücadele vermiş bir insan. Çok kalabalık bir ailem var. Baba tarafım hala Artvin’de. Rus baskını sırasında Artvin’den Samsun’a gelmişler, sonrasında Balıkesir’e göç etmişler. Dedem Rumların elinde olan Çarşamba’da büyük mücadele vermiş şehri askerleriyle birlikte geri almıştır. Yardımseverler Derneği, Balıkesir Yetiştirme Yurdu Derneği, üyeliği yaptım, Balıkesir’de Atatürkçü Düşünce Derneği’ni (ADD) kurmam için yetki verildi ve kuruluşunda yer aldım. Balıkesir Çağdaş eğitim Vakfı (BAÇEV) kurucuları arasında da yer aldım. Balıkesir Eczacılar Kooperatifi’ni kurdum bu yüzden ölümle tehdit edildim. Halen dernek çalışmalarımı sürdürüyorum.
Ölümle tehdit edilecek kadar neden kooperatif kurulmasına karşı çıkıldı?
Milli Kuvvetler Caddesi’ndeki eczanem eski tarihi bir binadaydı? Üst katlarda doktorların muayenehaneleri vardı. O devirlerde ilaçlar pek bulunmaz, İstanbul’a ilaç almaya giderdik. Doktorların en çok yazdığı ilaçlardan 5-10 kutu istiyoruz fakat depodakiler istediklerinizi veririz ama yanında 10 koli öksürük şurubu, şu kadar dezenfektan alırsan veririz yoksa vermeyiz diyorlar. Bu istekler o kadar çoğaldı ki önü arkası kesilmedi.
Bu arada Neşe Gülersoy, Manisa’da kooperatifçilik hareketini başlattı. Ben bu girişimi duydum ve hemen iletişim kurdum, tüzük ve yapılanma bilgilerini aldım. Bursa Eczacı Kooperatifi ile görüşmeler yaptım. Bursa, Eskişehir, İstanbul, Balıkesir hepimiz kooperatifleştik. Balıkesir’in ilçelerini, köylerini dolaştık. Oradaki eczacı arkadaşlara kooperatifçiliği anlatmaya çalıştık. Bizim başlattığımız girişim, yani kooperatifler bugün eczacıların ekonomik hayatını kurtarmıştır. Sonrasında Bursa Ecza Koop ile birleştik, Balıkesir üyelerini oraya aktardık. Şu anda eczacıların en güçlü örgütüdür kooperatifler. Kar amacı yok, hiçbir üyeye ayrıcalık tanınmaz.
Kıymetli ilaçların hepsi eşit taksim edilir. Ben Türkiye’nin kurtulmasını kooperatifçilikte görüyorum. Kooperatifler mükemmel bir şekilde çalışırken, Manisa kooperatif başkanı Neşe Gülersoy’u öldürdüler. Bursa Başkanı Naci Doğan tekerlekli iskemledeydi. O da alçakça saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Ben şans eseri kurtuldum. 12 Eylül’den bir gece önce nöbetçiydim. Beni gündüzden taciz etmeye başladılar. Önce aldırmadım. O zamanlarda babam Birinci Şube Müdürlüğü’nden yeni emekli olmuştu. Babamın memurları beni kolluyorlarmış. İşyerime otobüsle gidip geliyordum. Akşam nöbete giderken uzun paltolu, bıyıklı insanlar vardı. Beni takip ettiler.
Şoför Evleri otobüsü 9 numaraydı. Ben hiçbir şey anlamamıştım. Otobüs cezaevinin önüne gelince yavaşladı. Köylü kılıklı adamlar otobüse doldular. Bir tanesi arkama geldi, komiser olduğunu söyleyip sessiz kalmamı istedi. Sonra şoförün arkasına geçti. Gazi Osman Paşa Karakolu’nun önünde otobüsü durdurdu ve paltolu adamları karakola aldılar beni de eve getirdiler. Sonra 12 Eylül oldu. Polislerin yakaladığı adamlara hiçbir şey olmadı. Ne mahkeme, ne sorgu; Polisler beni 1 ay korudu. Konu kapanıp gitti.
Ucuz kurtulmuşsunuz. Sonrasında başka bir tehdit oldu mu?
Milli Kuvvetler Caddesindeki eczanenin yerinde şu an giysi satan ünlü bir mağaza zinciri var. Bina tarihi olduğu için tadilat yapılamıyor. Bu yüzden birileri gece eczaneye kolayca girip muslukları açıp gitmiş. Zemindeki tahtalar muşamba döşeli. Su birikip akacak yer bulamayınca, ağırlık nedeniyle çökmüş. Bütün ilaçlar, laboratuvar mahvolmuş. Birileri bir suikast hazırlamış. Çünkü ben çıkmadan her şeyi kontrol ederek işyerimi kapatırım. Bu bir kumpastı. Eczaneyi Anafartalar Caddesinin arkasındaki Su Bölümü Sokak’a taşıdım.
Daha sonra çocuk doktoru Gülseren Özçakar yanıma geldi, boş bir dükkan olduğunu söyleyip oraya taşınmamı sağladı. 5-6 yıl orada çalıştım. Benim şansıma eczanemi nereye taşıdıysam, yakınımdaki sağlık ocakları kapatılıp başka bir yere alındı. En sonunda Karaman köye gittim. 12 yıl Karamanköy’de eczane çalıştırdım. Eczanemin bir köşesine kütüphane kurdum. Zeki çocukları Balıkesir Çağdaş Eğitim Vakfı’ndaki kurslara ücretsiz olarak gönderdim. 12 yılda 3 kız, 2 erkek öğrenciyi üniversiteye gönderirken, 6 kız öğrencinin de liseyi bitirmesine ön ayak oldum. Bu öğrencilere burs buldum, dershane buldum, kurs buldum.
Köylü kadınları, Dünya Kadınlar Günü’nde sinemaya götürdüm. Kadın haklarının nasıl kazanıldığını öğrettim. Şu anda köye gittiğim zaman tanıyanlar başıma toplanıyor, eski günleri anımsayıp, “Niye bizi bırakıp gittin” diye ağlamaya başlıyorlar. Pandemi çıkana kadar da orada çalıştım. Bir süre sonra, yanımda çalışan kalfam geldi. Ona oğlunu eczacılık fakültesine gönderelim okulu bitirsin eczacı yapalım, eczaneyi ona devredeyim dedim. Çocuk fakülteyi bitirdi ve bende eczaneyi devrettim.
Siz insanlara faydalı olmaya çalışırken çelme takanlar oldu mu?
Aktif olmam, çağdaş bir Türkiye için mücadele etmenin yaralarını gördüm. İyi insanlar tanıdım, dostlar edindim. İyilerle omuz omuza çalışırken tabi ki bu mücadelemde çelme takanlar oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i Eczacı Odası yönetiminde görevliyken tanıdım. Bir toplantıda kimi insanlar öldükten sonra da yaşarlar kimi insanlar da yaşarken ölüdürler demiştim. Özgür Özel’in çok hoşuna gitmiş bu yüzden tanıştık.
Sonra Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteri oldu. Tabi çalışmalarımıza çelme takanlar da oldu. Ben köyde eczane açanlardan biriyim. Biraz da şanssızlığımdan her eczane açtığım yerde ya doktor gitti ya sağlık ocağı kapandı. Köyde görev yapan doktor başka bir yere atandı. O köye bağlı 3 köy daha doktorsuz kaldı. Bana gelip dert yandılar. Belediye başkanına gitmelerini, sıkıntılarını belirtmelerini söyledim. Belki başkanın çare bulabileceğini hatırlattım. Köylüler ve muhtarlar başkana gidiyorlar. Belediye başkanı “Gönderin eczacıyı alın doktoru” diyor. Çünkü ben köyde, arı kovanına çomak sokmuştum. Kütüphane açtım, zeki öğrencileri BAÇEV ve Çağdaş Eğitim Vakfının ücretsiz dershanelere yönlendirdim. Bu durum bazılarının hoşuna gitmedi.
Kaç dernekte görev aldınız, ya da kuruluşunda bulundunuz?
Yardım Sevenler Derneği ile başladım. Merkez Yetiştirme Yurdu Derneği yönetiminde bulundum. Bana anne diyen yetiştirme yurdunda yetişen 10 çocuğum var. Geçtiğimiz günlerde bunlardan biri geldi. Çocuklarının sünneti için davetiye getirdi. Birlikte geldiği oğlu, “Baba biz anneanneme çok gidiyoruz, babaanneme neden gelmiyoruz” diye sordu. Çocuğa izah edemedik. Yurt öğrencileri ile çok iyi anlaşırdım. Onları eve çağırır, sevdikleri yemekleri yapardım, gezilere götürürdüm. Şimdi çoğu meslek sahibi oldu. Başkanımız avukat Turgut İnaldı. Ben de yıllarca saymanlık yaptım. Dönemin Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Mediha Eldem, Turgut İnal’ı aramış. Balıkesir’de Türk Kadınlar Birliği’nin şubesini açmak istediğini söyleyince beni önermiş. Kendisiyle görüştüm, 7 Kişilik kurucular kurulunu oluşturdum, Türk Kadınlar Birliğini kuracağımız gün Uğur Mumcu bir suikast sonucu öldürüldü. O gün Balıkesir’deki sivil toplum kuruluşları ile birlikte cinayeti protesto için yürüyüş düzenledik. Atatürk Anıtı önünde toplandık. Ben, “Atatürkçüler, ölü toprağını ne zaman üstümüzden atacağız? Ne zaman örgütleneceğiz?” diye bağırdım. Bu ani çıkışımdan etkilenen bir kadın protesto yürüyüşü bittikten sonra eczaneme geldi. ADD’nin Balıkesir’de şubesini açmak istediğini ancak kendisine yetki vermediklerini söyleyip, girişimde bulunmamı istedi. Gökte ararken yerde bulmuştum.
Çünkü babam kalp krizi geçirdiğinde, hastanede beni yanına çağırıp, “Kızım ben ölünce siyasi partiler sana sahip çıkarlar, tepeye çıkarırlar işleri bitince atıverirler. Siyasi partilere gitme Atatürk ile ilgili olan bir dernek kur. Mücadeleni orada ver” demişti. Hemen harekete geçtim. Mediha hanımla tekrar görüşüp ADD Balıkesir Şubesini kuracağımı söyledim anlayışla karşıladı. ADD Genel Merkezi kuruluş için yetki verince harekete geçtim ve 1993 yılının şubat ayında ADD Balıkesir Şubesini açtık.
ADD’de önemli çalışmalara imza attınız. Kaç yıl başkanlık yaptınız?
Eczanemin üst katını ADD şubesi yaptık. Daha sonra Türk Hava Kurumu binasında bir yer tuttuk. 1994’ten 2004’e dek 10 yıl süreyle başkanlık yaptım. Uzun süren başkanlıklara çok karşıyım. Dönemin ADD Genel Başkanı Yekta Güngör Özden ile görüştüm. Uzun süreli başkanlıkların demokratik olmadığını söyledim. 2-3 yılda bir değişmelerinin daha iyi olacağını, bu nedenle gençlerin yetiştirileceğini belirttim. Genel kurulda bu yönde önerge vermemi istedi. Ve Önergeyi kongrede geçirttik.
Dernek Başkanlığına Mürüvvet Keleş seçildi. Ben denetim kuruluna getirildim. Uyum içinde çalıştık. 1998 yılıydı; Cumhuriyetin 75’inci yılı kutlamaları vardı. Balıkesir Valisi Alaaddin Yüksel, Cumhuriyet Treni’nin karşılama etkinliklerini ADD başkanı olarak benim düzenlememi istedi. Çok heyecanlandım. Ulvi bir görevdi ancak altından nasıl kalkacağımı düşündüm. Dostlarımın maddi ve manevi destekleriyle bu işin üstesinden geldim.
Tüm ilçelere, 600 köye, hatta çevre illere de davetiyeler gönderdim. Karşılama görevini alnımızın akıyla yerine getirdik. Aradan bir süre geçtikten sonra Kültür Bakanı İstemihan Talay aradı. Cumhuriyet Treni yöneticilerinin ödüllendirilmemi istediklerini söyledi. Hem yaptığımız masrafları karşılayacaklarını, hem de ödüllendirileceğimi belirtti. Bir süre sonra Bakanlığın verdiği para geldi. Gelen paranın üzerine ekleyip, bu gün kullandığımız Atatürkçü Düşünce Derneği Kültür ve Kütüphane Binasının arsasını aldık. Arsayı almamıza dönemin belediye başkanı, aynı zamanda avukatım Sami Gökdeniz vesile oldu. Arsayı aldıktan sonra, bina için proje çizdirdik inşaata başlamadan 1999 depremi oldu. Deprem sonrası projeye bir süre dokunmadık ancak Balıkesir Milli Emlak Müdür Muavini Ethem Özdemir telefon etti, arsayı amacına uygun yaşama geçirmediğimiz takdirde geriye alınacağını söyledi ve biz dernek olarak binanın temelini attık. Bazı yönetim kurulu ve üye arkadaşlarımız inşaatta bir işçi gibi çalıştı. Binanın yapılmasına iş insanları, çok sayıda Balıkesirli katkı sağladı. Hizmet binamızın açılışını ADD Genel Başkanı ve 38’inci Jandarma Genel Komutanı, emekli Orgeneral Şener Eruygur yaptı.
ADD kız öğrenci yurdu inşaatı ne aşamada? Yurt binası kısa sürede bitecek mi?
Çocuk Doktoru Gülseren Özçakar, kendinde bir arsa olduğunu, arsayı bana vermek istediğini söyledi. Çok şaşırdım. Arsayı ADD’ye vermesini önerdim, kabul etmedi. “Arsayı derneğe verirsem derneğin elinden alırlar. Vakıf olması gerekir” deyince Bigadiç Kültür Eğitim Vakfı’na (BİKEV) götürdüm. Bizi orada kız öğrenciler karşıladı. Halk oyunları gösterileri yaptılar. Köylerdeki yoksul ailelerin kızları için yapılan yurttaki çalışmaları çok beğendi. Arsayı BİKEV’e bağışladı. Fakat benim arsaya bir şeyler yapmam için baskı yapıyordu.
Dönemin parasıyla 100 bin lira vereceğini söyledi. Hemen harekete geçtik ve ADD Kız Öğrenci Yurdunun temelini attık. Ancak son dönemde işler biraz yavaşladı. Bina bitmek üzere, Asansörü yapılacak, bazı elden geçirilecek yerler var orası tamamlanacak. BİKEV ile ortak yapılan 60 öğrenci kapasiteli yurt binası bittiğinde apart daire şeklinde kiraya verilecek. Geliriyle yoksul kız öğrenciler okutulacak, öğrencilere burs verilecek. Hedefimiz bu. Ancak Bitme noktasına gelen inşaat derneğin yöneticilerinin işi ağırdan alması nedeniyle güç bela ilerliyor. Bu nedenle olağanüstü genel kurul için imza topladık. Yeni bir yönetimle işleri hızlandırmayı planlıyoruz.
Yaşamınız mücadele ile geçmiş. Bu mücadele ruhu nasıl başladı? Azminizin kaynağı nedir?
Ben Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan ile tanıştıktan sonra her haksızlığa karşı mücadele ettim. Ülkemin daha iyiye, daha güzele gitmesi için büyük çaba sarf ettim. Deniz Gezmiş ile tanışmama toksikoloji hocam yol açtı. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde toksikoloji dersi var. Bu derste, tavşandan, köpekten kan almaya çalışıyoruz. Farelerin kuyrukları çıkarılıyor, damar içine bir şeyler enjekte ediliyor. O sırada ben fark etmiyorum ama yüzümü buruşturuyormuşum. Dersimize veterinerlik fakültesinden gelen Toksikoloji ve mikrobiyoloji hocamız Prof. Dr. Cemal Omurtag beni böyle görünce, ikinci sınıfın dersinin boş olduğunu söyleyip, asistanlık yapmam için oraya gönderdi. Bu arada Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) bizim fakültenin yanında bulunuyor.
O yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Rutkay Aziz, Celile Toyon, Elif Türkan Atamer, Asaf Çiyiltepe gibi dönemin ünlü sanatçıları var. Onlar Deniz Gezmiş’in arkadaşlarıymış. Yusuf Aslan ve Deniz gezmiş, provaları seyredip, sonra bizim kantine çay içmeye geleceklermiş. Hocanın da haberi varmış. Ben asistanlık yapacağım düşünerek sınıfa girdim. Ancak sınıf boştu. Hüsrana uğrayıp kantine indim. Meğer beni onların yanına göndermiş. Benim ardımdan 3-4 arkadaşım daha geldi. Tanıştık, Artvinli olduğumu söyledim. Ağabeyi ile benim ağabeyimin arkadaş olduğu ortaya çıktı. Bana, “Eczacı sana vasiyetim olsun. Siz okulların en çalışkan öğrencilerisiniz. Yüksek puanla bu fakülteye girdiniz. Şu an özel okullar açılıyor. Yarın köşe başlarını tutarlar. Onların dertleri paradır. Size mesleğinizi yaptırmazlar. Boykot yapın” dedi. O konuşmadan sonra biz boykot yaptık. Süleyman Demirel başbakandı. Özel okulların açılmasını protesto için, “Şen ola boykot şen ola” sloganıyla boykotu sürdürdük. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan ile tanışmamız böyle olmuştu. Bana engellerden yılmama tutkumu Deniz Gezmiş aşıladı.
Deniz Gezmiş size neler anlattı?
Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FDHKC) haklı davasını anlattı. Çoğu kişi bilmez ama Deniz Gezmiş, Filistin Kurtuluş Örgütü üyeleriyle birlikte İsrail’e karşı silahlı mücadele vermişti. Sağcı öğrencilere çok kızıyordu. Onlar 6’ıncı filoyu protesto ederken, “Defolun evinize gidin” derken, karşıt grupların, Amerikan 6’ıncı filosunun önünde namaz kıldığını anlattı. Bizlere, eşitlik, kardeşlik, kadın haklarını anlattı. Ölmeleri halinde ideallerini devam ettirmemiz istedi ve bize güvendiğini söyledi. Onu bir kez görmüştüm. 1968 yılında mezun olup Balıkesir’e geldim.
Bir süre sonra Deniz Gezmiş ve arkadaşları tutuklandı. 6 Mayıs 1972 yılında idam edildi. O gün babam haberleri dinleyip, üzülmeyeyim, ağlamayayım diye evde elektriği kapattı. Ama ben yalnız o gün değil her ölüm yıldönümlerinde gözyaşı dökerim. Deniz Gezmiş ile konuşmamızdan sonra hep mücadele içinde oldum. Balıkesir Ecza Kooperatifinin kurulması, Balıkesir Eczacı Odası’nın kurulması için çok uğraş verdim ve Balıkesir Eczacı Odası’nı, Sertaç Özmen, İsmail Kumcu ve eczacı arkadaşlarım ile birlikte kurduk.
Özel okullar dediğiniz, şimdiki özel üniversite dengi okullar mı? Ne zararı oldu eczacılığa?
Bir zamanlar özel fakülteler vardı. Eczacılıkta olduğu gibi mühendislik, mimarlık gibi okullarda vardı. Biz, Ankara Üniversitesi’nin Eczacılık Fakültesi’ne 40 öğrenci girerken, Özel okul 250 kişi almıştı. Bugün eczacılığı bitirenler o özel okullar oldu. Bizim bir günde harcadığımız su parası kadar özel okulun taksiti varmış. Yani biz o derslerde o kadar çok su kullanıyormuşuz ki; o özel okulla verilen paranın tutarı kadar laboratuvarda su harcıyormuşuz.
Bize devletin sağladığı olanakları özel okullar vermiyordu. O dönemde özel okullarda deneyimli hoca yok, eğitim yok. Para için okul açıp tüccar yetiştiriyorlar. Eczacı hiçbir zaman insanı müşteri olarak görmez, hasta olarak görür. Gerçek eczacının önceliği hastayı tedavi etmektir, para kazanmak değildir. Bir de eczacının hiçbir ticarethanede olmayan emeği vardır, diploması vardır. Bütün bunları kendi gayretiyle yapar. Ben tekrar dünyaya gelsem insanlara hizmet için yine eczacı olurum. Herkesin dert ortağıdır. Kızını evlendirecek gelip sana sorar. Kocasıyla problemi olan gelir senden akıl alır. Hastalığını önce sana sorar, doktora sen yönlendirirsin. Eczacı insanlık için gizli bir güçtür.
Genç eczacılara neler söylemek istersiniz?
Bu ülkenin kurtuluşu Atatürk’ü düşünceye dönmekten geçer. Atatürkçü düşünce ve laiklik çok önemlidir. Anayasanın ilk 4 maddesi ile ilgili spekülasyonlar var. Anayasanın ilk 4 maddesine dokunmak Türkiye’yi batırmaktır, çok büyük tehlikedir. Herkesin bu 4 maddeye mutlaka sahip çıkması gerekir. Laiklik toplum barışı getirir, herkes özgürdür. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün neferiyim. Son nefesime kadar da mücadeleye devam edeceğim.