Anadolu gezisinden..  Ovacık – Tunceli notları (3)

Tunceli eşsiz bir doğa ve tabiat güzelliğine sahip. Terör tehlikesi ortadan kalktığı anda inanılmaz turizm geliri elde edebilecek bir yer. Kentin merkezinde gelen turistlere yönelik çok sayıda hediyelik eşya satış yerleri var. Esnafın ve yöre halkının bundan memnun olması gerekirken, yöre insanının gelenlerin doğa ve çevreyi kirletme kaygısıyla dışardan gelişlere çok da sıcak bakılmadığını dile getiriyorlar.

ERGÜN-AYDOĞAN-TUNCELİ-OVACIK-NOTLARI

 

Gezinin son bölümü Tunceli en merak ettiğimiz yerdi. Keban’dan Feribot ‘la 15 dakikada geçilen Pertek’e yaklaştığınızda dağın yamacında tepede küçük bir binanın duvarında Ay yıldızlı Türk Bayrağı, biraz alt kısımda dağın yamacında ‘’ANADOLUNUN HORASANI TUNCELİ’’ yazısıyla karşılanıyorsunuz.

 

Pertek’ten solumuzda Çemişkezek, sağımızda Mazgirt’i bırakarak Hozat üzerinden Ovacık’a doğru yol alıyoruz. Hozat’a kadar yol süper. Hozat’ta başlayan sarp, bol kıvrımlı yol tek şerit ve iyi değil. Çökmekte olan akşam karanlığı eşsiz bir manzara bırakırken, duygusal tedirginliği de beraberinde getiriyor (terör dönemleri yaşananları düşünüyorsunuz). Karanlıkla birlikte sarp dağlardan Ovacık ovasına giriş yapıyoruz. Otel’e yerleştikten sonra Munzur Çayı’nın kenarında önerilen bir restoranda yerel sanatçı Tülay Maciran sürpriziyle karşılaşıyoruz (sosyal medyada çok meşhurmuş!) gecenin ilerleyen saatlerinde resmen üşüyoruz.

 

Sabah istikamet herkesin merak ettiği 15 KM mesafedeki Munzur Gözelerine gidiyoruz. Gün boyu askeri araç Akrep’ler tur atıyor. Göze girişinde bir tarafta asker kontrolleri bir tarafta da karşılıklı hediyelik eşya satış kulübeleri, kafe ve gözleme dükkanları. Konuştuğumuz esnaflar Haziran/Temmuz/Ağustos aylarında yoğun bir turist akımı özellikle Anadolu’dan çok gelen olduğu bilgisini aldık. Demek ki yurdum insanı terör nedeniyle görme imkanı olmadığı coğrafyasını görmek, öğrenmek istiyor.

 

Gözelere vardığımızda ziyaretçiler özel mum-çıraları inanç ritüelleri gereği yakıyorlar; yok biz yakmadık! Biraz yukarıda büyük yaşlı bir ağaç ve adak için bağlanan bolca bez parçaları dikkatimizi çekiyor. Onlarca gözeden gürül gürül akan su inanılmaz soğuk. Birkaç dakika durabileceğimizi iddia ederek ayaklarımızı soktuğumuz suda 23 saniye durabildik.

 

Sağ ve sol tarafı sarp dağlarla çevrili Ovacık adından da anlaşılacağı üzere dümdüz, yemyeşil ova!

Akşamüzeri Munzur Suyunu takip eden yoldan Tunceli’ye gitmek üzere çıktığımız yol boyu Munzur Suyunun eşsiz görselliği içinde yaptığımız yolculukta yol tek şerit ve iyi değil. Yüksek dağların eteğinde Yaban Keçileri yola kadar iniyor. Yolda duranlar uyarılara rağmen keçilere yiyecek veriyor. Yola çıkmadan önce keçilerin dağlardan yuvarladığı taşlar nedeniyle dikkatli olmamız uyarısının sonuçlarını yollarda gördük.

 

Akşam saatinde geldiğimiz Tunceli eşsiz bir doğa ve tabiat güzelliğine sahip. Terör tehlikesi ortadan kalktığı anda inanılmaz turizm geliri elde edebilecek bir yer. Kentin merkezinde gelen turistlere yönelik çok sayıda hediyelik eşya satış yerleri var. Esnafın ve yöre halkının bundan memnun olması gerekirken, yöre insanının gelenlerin doğa ve çevreyi kirletme kaygısıyla dışardan gelişlere çok da sıcak bakılmadığını dile getiriyorlar.

 

Birçok ilde olmayan Tunceli Müzesi gerçekten muhteşem. Müze olarak tahsis edilen bina, 1935-1937 yılları arasında askeri kışla olarak inşa edilmiş, 1949 yılına kadar askeri kışla olarak kullanılmış. Alman mimari tarzında inşa edilen 1.800 metrekarelik avlusu, konser, tiyatro, konuşma gibi çeşitli etkinliklerin yapılabildiği, 5.800 m2 kapalı alana sahip askeri binanın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2015’te Tunceli Müzesi olarak tahsis edilmiş.

 

Akşam 22. Dönem Tunceli Milletvekili aynı zamanda şair Hüseyin Güyüldar ve eşleri hanımefendinin misafiri olarak Munzur Çayı kenarında Ağustos sıcağında üşüme modunda yöreye has benekli alabalıklarını üşüyerek yedik yedik.

 

Ovacık’ta hanımların aldığı yöreye has moda haline gelen renkli kumaştan üretilmiş şalvarlardan sonra, Tunceli’ye özel kilosu 800 TL olan sarımsak, özel tulum peyniri…

 

2010 yılında BDP’li Tunceli Belediyesi tarafından Seyit Rıza’nın adını taşıyan park açılmış ve bu parka Seyit Rıza’nın heykeli dikilmiş; sırtı Munzur Çayı, yönünü meydana dönük, eli tespihli feodalitenin sembolü Seyit Rıza heykeli gün boyu parka çay içmek için gelenleri karşılıyor!

 

Artık dönüş yolundayız. Tunceli’den yine Munzur Çayı’nı takip eden güzergahtan sarp dağların arasından, bol kıvrımlı, tek şeritli yoldan Cemal Süreyya’nın ilçesi Pülümür’e geliyoruz. Küçük şirin bir ilçe. 13 kurucu üyeyle kurulan, 25 üyeli bal üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifinden (çok meşhur ya!) karakovan bal alalım dedik. Bol tanıtım övgülerinden sonra polen ve Kilogramı 1000 TL’den bal aldık; pahalı! Çok özel mi, değil!

 

‘’Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,

Bir yanlışı düzeltircesine açmış;

Gelmiş ta ağzının kenarında

Konuşur durur.’’ Cemal Süreyya

 

Pülümür’den sonra, Erzincan, Sivas, Yozgat, Kırıkkale ve Ankara’da son bulan seyahatimizde dikkate değer bulduklarımızı sizlerle paylaşmaya çalıştık. Daha fazlasını merak edenler yolculuğu deneyebilirler…

Ovacık ve Tunceli’de özellikle yerel yöneticilerin duyguları farklı! Hala İngiliz, Amerikan ‘manda’cılığını cumhuriyete tercih edebileceğini söyleyen yöneticilerin olması düşündürücü! Halk terör olaylarının son bulmasından mutlu olmakla birlikte tedirginlik hiç yok denilemez. Yöre insanı Tunceli yerine Dersim demeyi tercih ediyor.

Exit mobile version