İZMİR Enternasyonal Fuarı 3 Eylül’de kapılarını açıyormuş.
Doksanıncısı…
Bilirsiniz, dünyaca meşhurdur. Adı üstünde zaten, enternasyonal.
***
EVVEL zamanda, bizim ‘ulusal’ fuarımız biter bitmez, İzmir’in uluslararası fuarı başlardı.
İzmir’de fuar zamanının geldiğini, Balıkesir Fuarı’nın biteceği zaman anlardık.
İzmir metropol elbet; bizimki gibi araya sıkışmış şehr-i taşra değil.
Gavur İzmir, uluslararası fuarı boyutlarını büyüttükçe büyüttü, ünlendikçe ünlendi.
Balıkesir taşrasının fuarına ise 2005’te kilit vuruldu.
***
SON açılışı hatırlıyorum. Kurdele kesilirken Atatürk Parkı’ndaki giriş kapısının sol yanında ayakta durmuş, Belediye Başkanı Sabri Uğur’un açış konuşmasını izliyordum.
Ne dedi merhum Başkan?
“Panayır havasındaki son fuar olacak.. Balıkesir’e yakışan bir fuar organizasyonu yapılacak.”
Bir şey yapılmadı tabi.
Panayır diye dalga geçiyorduk fuarla.. Şimdi panayıra bile hasretiz!
***
OTUZ altıncıda mı nihayetlendi, otuz yedincide mi tam hatırlamıyorum şimdi. Ama onca sene Balıkesir’de bir fuar kuruldu yani.. Elma şekercisi, pamuk helvacısı, şerbetçisi, çekirdekçisi, lahmacuncusu, kader kısmetçisi, takıcısı tokacısıyla..
Çarpışan arabalı, balerinli, gondollu, atlıkarıncalı lunaparkıyla..
Resmi kurumların tanıtım stantları, özel sektörün ürün reyonlarıyla..
Cümle Balıkesirli’nin uğrak yeri olur..
Neşeli akşamlar geçirirdi şehrin ahalisi.
***
BEN en çok DSİ’nin pavyonunu beğenirdim meselâ.
Maket barajlar, yollar, tepeler falan.
Elektrikli oyuncak kamyonlar, iş makinaları çalışırdı.
Çocuklar buna bayılırdı.
TEKEL’in, Karayolları’nın, Belediye’nin, şu kurumun bu kurumun tanıtım pavyonları dolar taşardı.
Gıda sektörünün önde gelenleri, araba firmaları, mobilyacılar, ayakkabıcılar, konfeksiyoncular, hediyelik eşyacılar.. Daha neler neler.
***
UZUN bacaklı adam, pamuk prenses, palyaçolardan falan oluşan ucuz animatör işleriyle kafa bulurduk. Ama çocukların neşesi olurdu bunlar.
Sanat da vardı tabi.
Fahri hemşeri ilan ettiğimiz Nejat Uygur her yıl fuarda Balıkesir’de sahne alırdı.
Her yıl farklı bir oyunla Balıkesirli’leri kahkahadan kırar geçirirdi rahmetli.
Parkın arka kısmındaki Açıkhava tiyatrosu çekirdek kabukları, gazoz şişeleriyle dolardı ama.. En azından Açıkhava tiyatrosu vardı; şimdi yok!
***
BİR DE Altın Bengi’miz vardı, hatırlar mısınız?
Her fuar zamanı tekrarlanır, sesine güvenen arkadaşlar halk müziği, sanat müziği dallarında seslerini yarıştırırdı. Bugün müzik piyasasındaki Balıkesirli sanatçıların çoğu Altın Bengi’den çıkmadır.
O da bitti.
***
HANİ, yaptığı icraatlarla yere göğe koyamadığımız rahmetli Sabri Uğur’dan hep övgüyle söz ediyoruz ya..
Tamam, şehre az biraz vizyon kattı, kentleşme yolunda adımlar attı; yapılamaz denilenleri yaptı falan.
Ne ki, Altıeylül Milli Fuarı’nı bitirdi.
Atatürk Parkı’nı peyzaj adı altında dümdüz etti.
Kervansaray Otel’in yıkılması konusuna hiç girmeyeyim; sadece “şehrin en önemli simgelerinden birini yerle yeksan etti” diyeyim kâfi!
Bu arada, Atatürk Parkı’nın en seçkin, en nitelikli, en gözde mekanı Mini Golf vardı bir zamanlar. Tesciline falan bakmadan Park Restoran’ı yıkmışlardı. Mini Golf’ü de hakladılar o zaman.
Balıkesir gençliğinin ve kendini genç hissedenlerin takıldığı Golf, hem arkadaşlığı öğretti pek çoklarına, hem adam gibi adabınca içmeyi, hem mekan kültürünü; oturup kalkmayı, kibarlığı, beyefendiliği…
Bugün AKP’cilik oynayan kimi arkadaşların, o yıllarda Golf’ün müdavimleri arasında olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
‘Kokulu’ Bülent Çevikapli abimize de selam gönderelim vesileyle.
***
DAHA nitelikli, daha geniş katılımlı, daha vizyonlu fuar vaadleri havada kaldı.
Tıpkı Balıkesirliler Günü muhabbeti gibi.
Başlayan her şeyin yarım bırakıldığı, sonra unutulduğu bir şehir burası.
10 Ekim Balıkesirliler Günü dediler.. Bir yıl Başkent’te, bir yıl İstanbul Feshane’de fuar tertiplediler.
Sonrası yok.
Sami Gökdeniz’in Belediye Başkanlığı döneminde, ‘Balıkesir’in meşhur kavunu’ diye bir şey ortaya atıldı. Kavun Festivali yapıldı. Şarkılı türkülü, bando mızıkalı festivalin ikincisi olmadı. En iyi kavunu seçmek için görevlendirilen jüri, ishal olduğuyla kaldı…
***
GEÇEN de yazdık; Deve Güreşi yaptılar. Geleneksel olacaktı falan. İkincisini görmedik.
Atlı okçuluk şenlikleri adı altında pek çok yerde düzenlenen etkinliklere özendik, biz de yaptık. Tekrarı gelmedi.
Güreşi pek seviyoruz ya, “kışın da güreşsin pehlivanlar” diye salon yağlı güreşi düzenlediler. O da yarım kaldı.
Hepsini geçtik, koca yaz bitti işte.. Ne bir şenlik, ne bir konser, ne bir tiyatro…
Aha işte, yazın bittiği gün Avlu’da bir tek Haluk Levent konseri.
O da, “hani ilçelere gelmişken, merkeze de bir uğrasan” havasında.
“Hiçbir şey yapmadı dedirtmeyelim konseri!..”
***
İZMİR Enternasyonal Fuarı’nın doksanıncı kez kapılarını açacağı haberini okuyunca..
Tarihe gömdüğümüz Altıeylül Milli Fuarı geldi aklıma.
Bunları yazdım.
Verdiğim geçici rahatsızlık için özür dilerim.