52 Kiloya ambargo koyan adam

Hilmi DUYAR / POLİTİKA / Aslan Seyhanlı Türk Güreş Tarihi’ne adını altın harflerle yazdıran sporcu. 1979 yılından 1989 yılına dek 10 yıl boyunca serbest güreşte 52 kilonun tek ismi oldu. Onu yenen çıkmadı ve güreşi bırakana kadar 52 kiloya ambargo koydu ve tam 14 defa Türkiye şampiyonu oldu. Defalarca Balkan ve Akdeniz oyunları şampiyonluğu elde etti. Avrupa, dünya şampiyonaları ve olimpiyatlarda dereceler elde etti. Türk sporuna antrenörlük yaparak hizmet ederken, onlarca başarılı güreşçi yetiştirdi. Türkiye’nin gururu Yasemin Adar’ı keşfederek Türk güreşi ve sporuna armağan etti. Yasemin Adar, Hocasının yüzünü kara çıkarmadı. Avrupa şampiyonu olan ilk kadın güreşçimiz oldu. Dünya şampiyonu olan ilk kadın güreşçimiz oldu. Olimpiyatlarda madalya alan ilk kadın güreşçimiz oldu. Aslan Seyhanlı şu anda Edremit’in Altınoluk mahallesinde otururken boş durmuyor. Gömeç, Burhaniye, Edremit ve Havran’da güreşçi yetiştirmekle meşgul oluyor. O Şimdi yeni Yasemin Adar’lar peşinde.

 

 

 

Aslan Seyhanlı kimdir?

Aslan Seyhanlı 1960’ta Samsun Vezirköprü’nün Bakla Köyü’nde doğmuştur. İlköğretimi köyümde okudum. 1969’da ailecek İzmir’e taşındık. 1975’te İzmir Tekel’de, Selahattin Öztürk hocamın sayesinde güreşe başladım. 1978’de gençler Türkiye şampiyonu oldum. 1978’in son döneminde Susurluk Şeker Fabrikası’na alındım.  Rahmetli Hulusi Yedikardeşler vardı. Eski başpehlivan. Kırkpınar Meydan Başhakemi. Onun çok emeği vardır bende. 1979’da 19 yaşındayken, büyükler Türkiye Şampiyonası’nda ikinci oldum. Rahmetli Muharrem Atik ve Mahmut Atalay, beni görmüşler. O dönemde TOFAŞ çok revaçtaydı. Seni alalım dediler. Ben gitmedim. Susurluk Şeker Fabrikası’nda devam ettim güreşlere. 1980’de özel bir emirle askere alındım. Ordulararası Dünya Güreş Şampiyonasına gidecektim, 2 aylık askerdim. Malumunuz ihtilal oldu. Bu arada da şunu söylemek isterim. İhtilalde doğdum, ihtilalde askerlik yaptım. Dolayısıyla Dünya Ordulararası Güreş Şampiyonasına gidemedim. Ayni yıl Moskova’daki 1980 Olimpiyatlarına da gidemedim. O dönemde  çok iyiydim.  Bütün Türkiye gidemedi Moskova Olimpiyatları’na. 1984 olimpiyatlarında 5’inci oldum. 1988 olimpiyatlarında 4’üncü oldum. O zaman 4’üncüye madalya vermiyorlardı. Şimdi dördüncüye de madalya veriyorlar. 88 olimpiyatlarında Necmi Gençalp 2’inci oldu, orada final yaptı. Ahmet Ak ve ben 4’üncü olduk. Şimdiki imkanlar olsaydı o takım çok daha iyi olurdu. 1989’dan sonra milli takımı bıraktım. 1979’ milli takıma girdim. Hatta 78 yılında diyebilirim. 1989’kadar 52 kiloda Türkiye’yi  temsil ettim. Herkes beni Balıkesirli biliyor.  Balıkesir’in ekmeğini yiyorum hala. Hani ne demişler? Nerelisin? Daha bekarım, evlenmedim cevabını vermişler. Eşim Balıkesirli olduğundan dolayı Balıkesir’e yerleştik. 2 torunum, 1 oğlum, 1 kızım var. Mütevazı bir evde yaşamımı sürdürüyorum. Edremit’in. Altınoluk Mahallesi’nde oturuyorum.

 

 

Milli Takımı bıraktıktan sonra ne yaptınız?

Buraya taşınmadan önce Kemal Kurt ile birlikte Balıkesir’de Antrenörlük ve Güreş Eğitim Merkezi açtık. O dönemin il müdürü Oğuz Kaynak’tı ve Kezban Hanım vardı Spor şube müdürümüz çok desteklerini gördük. Tüm zorluklara rağmen hem erkeklerde, hem kızlarda çok başarılı olduk. Türkiye’ye bir Yasemin Adar kazandırdık. Yasemin Adar 18 yaşında geldi bana. 1 sene sonra ilk Türkiye Şampiyonasına götürdüğümde 2’inci oldu. Türkiye Şampiyonası’na ikinci kez gittiğimizde şampiyon oldu, milli takıma girdi. İlk Avrupa Şampiyonası’nda, ilk kez böyle bir maça çıktığı için başarılı olamadı. Ondan sonra şampiyonlukları peş peşe kazandırdı ülkemize. 2 defa dünya şampiyonu oldu. Olimpiyat üçüncüsü oldu. Yasemin, Balıkesir’de yahut öyle demeyeyim, Türkiye’de kadınların idolü, rol modeli oldu. Rol model olmakla kalmadı, Balıkesir’de kadın güreşi istemeyen bir sürü bürokrat diyelim, belediye başkanı diyelim, il müdürleri diyelim, istemiyorlardı. Ben dedim ki bu çocuk şampiyon olacak. Başarılı oldu ve onu istemeyenler karşılamak için, fotoğraf çektirmek için koştular.

 

 

Şampiyon Yasemin Adar’ı sonra soracağım. Balıkesir’de istediğiniz desteği gördünüz mü?

Rahmetle anmadan geçmek istemiyorum, Faruk Kula, bana ve başarılı güreşçilere çok büyük desteği oldu. Başka şehirlere maçlara giderken malum otelde yatıracaksın, 3 öğün yemek yedireceksin bu sıkıntıydı. Faruk abi ve İbrahim Ermişler. Onların bize o dönemde çok büyük destekleri oldu.

 

 

Şimdi Balıkesir’de değilsiniz. Altınoluk’ta oturuyorsunuz. Burada neler yapıyorsunuz?

Altınoluk’ta, Edremit’te altyapı bir takımım var. 1 hafta önceki Türkiye Şampiyonasında 68  kiloda Salih diye bir çocuğum final yaptı.2’inci oldu. 63 kişilik 13 yaş kız takımı var, takımın bütün sporcularına büyükşehir belediyesi adına lisans çıkarttık. Bu kız takımı da Türkiye Şampiyonası’nda  70 takım içinde, Türkiye 3’üncüsü oldu. Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin bayan antrenörü Elif kızımız Nihal hoca, il müdürlüğünden Hasan Bıkmaz ve ben beraber gittik Ankara’ya. 36 kızla gittik. Bin 500  kız çocuğunun yarıştığı karşılaşmalarda Türkiye 3’üncüsü olduk. Bu başarının gelmesinde Yasemin Adar’ın çok büyük payı var bir idol olduğu için. Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, Gömeç Belediye Başkanı Mehmet İrem Himam’a Havran Belediye Başkanı Emin Ersoy’a sonsuz teşekkür ediyorum. Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Aslan güreşe pek sıcak bakmıyor. Desteği de yok zaten.

 

 

Çalıştırdığınız takımlardan umutlu musunuz? Yasemin Adar’lar çıkar mı?

Körfez, çok sıkıntılı bir bölge. Biz sokaktan bir çocuk kurtarabilirsek, ben çok mutlu oluyorum. Çünkü spor bütün kötülüklerin önüne geçiyor. Ailelere defalarca söylüyorum. Körfeze gelişim aşağı yukarı 10 sene oldu. 10 senede benim 4 kızım güreş sayesinde üniversiteye gitti. 3’ü milli olduğu için Spor Bakanlığı’ndan 3 bin liraya yakın burs alıyor. Erkek sporcularımın 8’i üniversiteyi bitirdi. Burhaniye, Gömeç ve Edremit doğumlu çocuklar güreş yaptıkları için Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nu  kazandılar. Bu işte öncü olduk. Üniversiteyi bitirenler, beden terbiyelerinden, güreş hakemliğinden ekmek yiyorlar. Son 3 senedir Büyükşehir Belediye Başkanımız Yücel Yılmaz’ın hakkını yemeyelim. Büyük desteği var. Niğde’ye gittik, Sivas’a gittik, Ankara’ya gittik. Yemek parası, kalma parası, otobüs,  bize çok büyük desteği oldu. Güreşe hizmet eden kim olursa olsun teşekkür ediyorum. Edremit, Burhaniye, ve Gömeç Belediyesi’nden kendi adıma hiçbir şey istemedim. 10 yıldır çocuklar için.  Edremit’in Körfezi’nin çocukları için istedim. Antrenör Mehmet Çakır kardeşim ile beraber Edremit’te haftanın 3 günü, Gömeç, Havran, Edremit’teki çocuklarla toplu olarak antrenman yapıyoruz. Diğer günlerde Havran’a gidiyorum, Burhaniye’ye gidiyorum. Gömeç’te, hem erkeklerde, hem kızlarda çok sağlam güreş takımımız oluştu. Tabi bu çalışmayla, birlikle, yardımlaşmayla olan bir şey. Edremit Kaymakamı Yücel Erdem, Edremit Milli Eğitim Müdürü Yaşar Ciğer, güreşi çok seviyor. Kaymakam Roman çocuklarını yönlendirdi, servis çıkarttı bu çocuklar bize geliyor. İçlerinde çok yetenekli  çocuklar var. Biz, ırk, millet, cinsiyet ayırımı yapmadan antrenmanlarımızı yapıyoruz. Tamamen güreşe ait bir salon yapıldı. Burada kondisyon aletleri var, sıcak ve soğuk duşlara kadar hepsi var. Bölgedeki çocuklar Edremit’te ortak antrenman yapıyoruz. İnşallah yeni bir Yasemin, yeni bir Aslan çıkarmaya uğraşıyoruz.

 

 

İlk şampiyonluğunuzu, nerede, ne zaman, nasıl aldınız?

Ben 1979’da hem gençlerde hem büyüklerde  Türkiye şampiyonu oldum. 1978 yılında İstanbul Tekel’e gittim. Kartal’daydı. Orada Rıdvan diye bir Tekel’i müdürü vardı. Elini öpmediğim için, bundan bir şey olmaz diyerek beni kovdu. Sonra 79’da hem gençlerde hem büyüklerde Türkiye şampiyonu oldum. Bu başarıdan sonra Bulgaristan’ın Yambol Şehrindeki Balkan şampiyonasına gittim ve şampiyon oldum. Rıdvan Bey demiş ki o  çocuğu buraya getirin bizim sporcumuz olsun. Ben gelmem dedim ve gitmedim. Susurluk Şeker Fabrikası’nın sporcusu olarak çalışmalarımı sürdürdüm. 1979 yılından 89 yılına kadar 52 kiloda Türkiye’yi ben temsil ettim. Finlandiya’da ilk Avrupa şampiyonasına gittim ve  Avrupa 3’üncüsü oldum. Fas’ta Akdeniz oyunları şampiyonu oldum. 1980’de İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nda zamanın ünlü sanatçıları Kadir İnanır, Orhan Gencebay, Fatma Girik ve daha pek çok sanatçı. ölenleri rahmetle anıyorum. Güreş seyretmeye gelirlerdi. Her zaman rahmetle andığım Deniz Baykal ve Erdal İnönü de bizim maçlarımızı izlemişti. O zaman bir otelde hatta Fevzi Şeker’le beraber yemek yemiştik. Kısacası şampiyonluk çok güzel bir şey, fakat bir de şu var. Şampiyon olabilirsin ama insan olmak lazım, adam olmak lazım.  Şampiyonluk gelir geçer, yani mevkiler gelip geçicidir. İnsan olmak lazım, insanlık ölümsüzdür. Ben 14 kez Türkiye şampiyonu oldum. Beni 10 sene kimse yenemedi 52 kiloda. Ama ben ikinci de oldum, üçüncü de oldum, şampiyon da oldum. Önemli olan mütevazı yaşamak. İnsan olmak lazım, adam olmak lazım. Bu erkek ve kadın fark etmez.

 

 

Başka şehirde değil de neden Balıkesir’de antrenörlük yapıyorsunuz?

Balıkesir’de haftada 3 gün fahri antrenörlük yapıyordum. Kurtdereli Spor Salonu’na gidiyorum çocukları çalıştırıyorum. Oğuz Kaynak’tan sonraki İl müdürleri biraz burun kıvırdılar. Kibarca itildiğimi hissettim. Ben bir şampiyon olarak devlet sporcusuyum. İl müdürünü, şube müdürünü ve nezaketen onların makamına saygı gösterdiğim için bir şey demedim. Sonra Samsunlu bir vali gelmişti Balıkesir’e. Genel müdürlükten Mahmut Atalay gelmiş. Dediler ki il müdürlüğüne seni çağırıyorlar. O zaman ben kömür işi yapıyorum. Çünkü güreşe küstüm. Kurtdereli Spor Salonu’na gittim. Vali Bey var, genel müdür var. Balıkesir milletvekili İsmail Özgün de oradaydı. Güreşin başına geçmemi istediler. Nasıl geçeyim, kimse imkan vermiyor. Oğuz hoca da güreşe pek sıcak bakmıyordu. Varsa yoksa judo. İsmail Akçay nedeniyle Atletizme önem veriliyordu. İsmail Akçay da olimpiyat dördüncüsü. Ben de olimpiyat dördüncüsüyüm dedim. “Hayır yapacaksın” dediler. Ben pek çok istekte bulundum. Dediler ki hepsini yapacağız. 2 ay sonra Kemal Kurt ile beraber başladık ve çok başarılı sonuçlar elde ettik. Balıkesir’e gerçekten imkan verilirse, iyi hocalar, iyi yöneticiler getirilirse, potansiyel, altyapı o kadar zengin ki. Bana desen ki Diyarbakır’dan güreşçi çıkar mı? Çıkmaz, oradan atletizmci çıkar. Balıkesir,  Antalya, Samsun, Erzurum buralardan da güreşçi çıkar, Denizli’den çıkar. Burada, körfezde aile  geliyor bana benim bu çocuk pehlivan olur diyor. Bakıyorsun çocuğa 13 yaşında, 100 kilo geliyor. Obez. Ben çocuğu yetiştirene kadar 5 sene geçmesi lazım. Onun için nereli olduğunu soruyorum. Bir insanın genlerinde olacak. Güreş sporu çok kırılgan bir spor. Siz onu 1 gün bırakırsanız o sizi 1 ay bırakıyor. Yani sporcu gibi yaşamak zorundasınız. Her gün, nerede olursanız olun, o gün en az koşu yapacaksınız. Güreş antrenmanı yapamıyorsan da koşu yapacaksın, yürüyüş yapacaksın. Ben güreş yaptığım sürede dondurma yiyemedim, buz gibi meşrubat içemedim. Çünkü boğazlarım şişer, hasta olurum korkusu ile yaşadım. Güreş çok büyük fedakarlıklar ister.

 

 

Güreşçi çıkacak illeri saydınız Trakya’yı unuttunuz.

Trakya’da çok iyi güreşçi dostlarım var. Bir ara Trakya Birlik güreş takımı kurdu. Yasemin’i oraya gönderdiğimde Adil hoca vardı. İyi bir dostum. Trakya’da şu anda hem yağlı güreş, hem bayan güreşi yükselişte. Balıkesir’de, anneye, babaya 500 lira verdirip çocuğa ayakkabı aldıramıyorum, 5 bin liraya kispet alıyor. Çocuk antrenmana gelecek, 5 lira, 10 lira, onu vermiyor. Gidiyor, kispet alıyor. Başpehlivan olması için kispet de gerekli, minder güreşi de gerekli. Bizim güreş vakfımız var. Güreş Vakfının başkanı Ahmet Ayık. Ayakkabı, mayo, malzeme istiyorum bana ücretsiz gönderiyor, ben de çocuklara dağıtıyorum. Ona rağmen bize gelmiyor çocuklar. Halkımız genelde, “güreşçi mi? Aman” diyor. Güreşçiler çok kötü anlatılmışız. Kaba-saba, cahil insanlar olarak biliyorlar güreşçileri. Ama bizim içimize girenler, bizimle zaman geçirenler, bizim nasıl olduğumuzu biliyor. Güreşçiler o kadar kaba-saba insanlar değil. Benim 2 kız öğrencimi Ela Hoca çalıştırıyordu. Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’na girmek istediklerini, atletizm sınavlarına çalışmak istediklerini  söylemişler. Ela Hoca’da Güreş sporuna yönlendirmiş. Demiş ki sen güreşe git. Çünkü bizde, güreş taktik ve teknikleri olduğu kadar, atletizm var, jimnastik var, halter var. Bütün spor dallarını biz yapmak zorundayız . Bu nedenle, spor akademilerine girecek olanları bize yönlendiriyorlar. O çocuklar şimdi üniversiteyi bitirdi. Bana geldiklerinde, güreşçileri kötü bildiğini anlattı. Bizimle çalıştıktan sonra düşünceleri değişti. Güreşçilerin de kibar, nazik, bilgili insanlar olduklarını öğrendiler.

 

 

Atın aptalı rahvan, insanın aptalı pehlivan olur deniliyor. Bu söylem nasıl ortaya çıkmış?

Aptal ile ‘Abdal’ı karıştırmışlar Abdal, demek, iyi bir insan demek, yürekli demek, merhametli demek. Aptal ayrı, abdal ayrı. Abdal tasavvufta bir üst dereceyi temsil eder, gezgin derviş anlamına gelir, ezilenlere yardım eden kişi anlamına gelir. Bence bunu demek istemişlerdir. Pehlivanlara olumsuz gözle bakanların bizleri tanımalarını istiyorum.  Tanımak için de bize gelmeleri lazım. Şu anda Edremit’te 35, Gömeç’te 23, Burhaniye’de 20, Havran’da 15 öğrencimiz var. Son 10 yılda çok başarılı sonuçlar aldık. Hem kızlarda, hem erkeklerde iyiyiz şu anda. Ön yargıları yıkabilmek için insanların gelip bizi tanımaları gerekli. Kırkpınar’da güreşen son dönemlerdeki başpehlivanların çoğu üniversite mezunudur. Mehmet Yeşilyeşil, İsmail Balaban, Fatih Uğur, çatır çatır İngilizce konuşuyor. Benim çocukluğumda bana üniversiteye git demediler. Para kazan  gel dediler. Ben sanayide yetiştim. Benim esas mesleğim tornacılıktır. Şu anda, bayan ve erkek milli takımın bütün sporcuları üniversite mezunu ya da üniversite öğrenimi görüyor.  Yasemin Adar müsteşar oldu. Ben ilkokul mezunuyum. Ortaokul bile görmedim. Arkadaşlarım okula giderken, ben çobanlık yapıyordum, koyun peşine gidiyordum. “Okuyup ne yapacaksın köyde koyun çok koyun güt” dediler. Okuyamamanın eksikliğini çok yaşadım. Bu nedenle oğlumu ve kızımı üniversiteye gönderdim. Onlar güreş yapmadı ama torunlarımın güreşçi olmalarını çok istiyorum

 

 

Güreşe yanlış yaklaşım belki sert olmasındandır. El enseler, tırpanlar, halkımız bunlar nedeniyle güreşe olumsuz yaklaşmış olabilir mi?

Sert hareketler yağlı güreşte oluyordu. Tırpan olayı minder güreşinde de var ama kurallar içerisinde yapılmalı. Ahmet Taşçı, Sabri Acar,  İbrahim Gümüş, Arap Mustafa, Aydın Demir döneminde bu hareketler çok daha sert yapılıyordu. Hüseyin Çokal’ın bacaklarını gördüm, ikisi de mosmordu. Şimdi o darbeler kalktı. Hepsi nizami. Gerçi o başpehlivanın darbesini güreş yapmamış bir kişi alsa komaya girer. Başpehlivan olmak da minderde şampiyon olmak da çok kolay değil. Başpehlivan olacak güreşçi minik boydan başlıyor, her boyda derece yaparak, toplam 11 boy sonra Başpehlivanların arasına katılıyor. Sen gel seni başa güreştirelim denmiyor. Milli takıma girmek de öyle kolay değil. Önce ilde birinci olacaksın ardından grupların şampiyonu olacaksın, sonra Türkiye şampiyonasına gidiyorsun orada derece yapıyorsun. Turnuvalara katılıyorsun öyle milli oluyorsun. Türkiye’de birbirimizle güreşiyoruz, bunun Avrupası var dünyası var olimpiyatı var.  Yabancılarla mücadele ediyorsunuz. Yağlı güreşlerin olimpiyatı da Kırkpınar’dır

 

 

Yağlı güreş yaptınız mı?

 Ben birkaç defa yağlı güreş yaptım. Fakat yağlı güreş çok zor. Tabi benden başpehlivan olmaz. Çünkü 100 kilonun üzerinde olmanız lazım, uzun boylu olmanız lazım. Başpehlivan olmak kadar başpehlivanlığı korumak da önemli.

 

 

Güreşte rakipler birbirine çok sert davranıyor. Minderdeki ya da çayırdaki rekabet günlük yaşamda da devam ediyor mu?

Benim Türkiye’nin her yerinde dostum var. Diyarbakır’da, Edirne’de, Antalya’da, biz birbirimize kızarız ama birimizin başına bir şey geldiği zaman yardımına koşarız. Antalya’da kaldın, hiç kimseyi tanımıyorsun başına bir iş geldi hemen güreşçi bir arkadaşını arıyorsun sorun çözülüyor. 15 sene önce başımdan bir kaza geçti. Samsun’a giderken. Gözümü bir açtım, yatıyorum. Burası neresi? Dedim. Dediler ki Amasya Devlet Hastanesi. Saat 04.00 Bana Mahmut Demir’i bulun dedim. Çünkü acilde eşimle ikimize bakan yok. Mahmut Demir’i nereden tanıyorsun dediler. O benim çırağım dedim. Mahmut Demir gecenin yarısında çıkıp geldi. Güreşçiler böyleyiz. Bazen kardeşler arasında da kavga oluyor. Karı koca arasında da. Biz güreşçiler çok büyük bir aileyiz.

 

 

Yağlı güreş Türkiye’de mi var. Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan’da da var mı? Türklere özgü mü?

Yağlı güreş, Bulgaristan’da, Arnavutluk’ta, Yunanistan’da var. Kısacası Balkan ülkelerinde var. Türki devletlerde yok. Osmanlı’dan sonra cumhuriyet döneminde yağlı güreş devam etmiş. Yunanlılar antik çağdaki olimpiyatlarda yağlı güreş yapmışlar. Hatta Kırkpınar’a Balkan ülkelerinden gelen güreşçiler de oluyor. Kırgızistan’da, Azerbaycan’da, yok. Yağlı güreşlerin çok büyük seyircisi var. Sabah 09.00 başlayan güreşleri güneş batana dek izleyenler var.

 

 

Yağlı güreşlerde seyircilerin masa kurup alkol aldığını duydum doğru mu?

Kesinlikle doğru değil. Deve güreşlerinde oluyor. Deve sucuğu ile alkol alıyorlar. Fakat yağlı güreşte böyle bir şey olmaz. Geleneksel olarak köy hayırlarında, düğünlerde de güreşler yapılıyor. Belki düğünde konuklara ikram edilirken bir tarafta da güreş yapılmış olabilir. Ama resmi güreşlerde kesinlikle söz konusu olamaz. Ne federasyon izin verir, ne bakanlık, ne de güreş ağası. Güreş Ağası sadece konuklara yemek verir.

 

 

Yasemin  Adar başka spor mu yapıyordu? Daha sonra mı güreşçi oldu?

Yasemin güreşçi değildi. Yasemin atletizm yapıyordu. Atletizmde gülle atıyordu, antrenörü de Remziye Çitak’tı. BESYO sınavlarına gireceğini bildiği için Yasemin’i bizim antrenmanlarımıza yönlendirmiş, bize geldi. Tabii ben o zaman bayan güreşine karşıydım. 3 kız geldiler. Kemal Hoca konuyu anlattı. Ben de şurada kenarda çalışmalarını söyledim. Bir gün Yasemin’in babası ile karşılaştım, antrenman salonunun önünde. Naim Abi’yi odun kömür işi yaptığım dönemlerde tanıyordum. Neden geldiğini sorduğumda kızının antrenmanda olduğunu onu almaya geldiğini söyledi. Ben de sanıyorum ki başka bir spor yapıyor. Meğer bizim antrenmanlarımıza katılıyormuş  Ben niye tanımıyorum diye sorunca Yasemin olduğunu söyledi. Babasıyla konuşunca ben daha çok ilgilendim Yasemin ile. Yüksek sayıda mekik ve şınav çekiyor, iyi koşuyor, patlayıcı gücü var. O zaman kız öğrencilerimle ayrı çalışmaya başladık. Yasemin benim kızım oldu. Karakter olarak 10 numara.  Yasemin her müsabaka, her kamp dönüşü muhakkak gelir bu evde iki kalır. Şu anda oturduğumuz masada Yasemin’in İmam nikahı kıyıldı.

 

 

Yasemin daha çok başarılar elde edecek

Ben dünyanın en ünlü güreşçileriyle karşılaştım. Hayatımda ayağım kırılmadı. Yasemin’le antrenman yaparken ayağım kırıldı. Hiç omzum çıkmamıştı yasemin ile antrenman yaptığımda omuzum çıktı. Belki yaşlılıktan oldu. Yasemin çok güçlü, güçlü olmasına rağmen çok nazik güreşir. Bir müsabakada ya  Alman olacak ya Macar rakibinin bacağı sakat.  Rakibinin o bacağını ellemeden yendiği için, Fair Play . ödülü aldı. Yasemin, Türkiye’nin ve benim ailemin gurur kaynağı. İnşallah Paris Olimpiyatları’nda Olimpiyat şampiyonu olup, güreşi bırakacak.

 

 

Güreşle ilgili söylemek istediğiniz neler var? Güreş eskiye göre daha iyi mi yoksa daha kötü mü? Dünyada güreşin neresindeyiz?

Eskiden güreşe ve güreşçilere Tekel, şeker fabrikaları, MTA sahip çıkar, desteklerdi. Günümüzde pek çok belediye destek veriyor. Pek çok belediyenin güreş takımı var. Tabi bunu yağlı güreş, minder güreşi diye ayırmıyorum. Hepsine sahip çıkıyorlar. Benim üzüldüğüm tek bir şey var güreş konusunda. Güreşi ikiye ayırdılar, yağlı güreş, Karakucak diye. Aslında güreş bir bütündür. Yağlı güreş karakucak güreşini ayırdılar. Bu beni çok üzdü. Kışın yağlı güreşçisi de karakucak güreşçisi de salonda minderde çalışır. Sezon açılınca da çayıra çıkılır. Buna üzülüyorum. Biz çok büyük bir aileyiz. İkiye bölmek hoş bir şey değil. Bazı arkadaşlar benim gibi düşünmeyebilir ama çoğu arkadaşım benim gibi düşünüyor. Yağlı güreşte ustalık çıraklık var. Benim de çıraklarım var güreşte. Bir de güreşe destek veren kişi kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum. Güreşe hizmet hakka hizmettir benim için. Sokaktan bir çocuk kurtarmak lazım. İlla şampiyon olması şart değil. Spor ahlakıyla büyütmemiz, yetiştirmemiz bizim için mutluluk verir. Çocuklarımız şampiyon olursa, bizim medarı iftiharımız olur. Türkiye’nin gururu olur. Eşimle birlikte güreşi seviyoruz. Çünkü güreşten ekmek yedik. Çocuklarımızı Güreş ile büyüttük.

 

 

Adaşlarınızın size haksızlıkları olmuş anlatmak ister misiniz?

Kötü söz sahibine aittir. Sonradan onlar da öğrendiler benim ne düşüncede olduğumu. Biz hala görüşüyoruz o müdürler ile. O zamanki düşünceler öyleydi. Onların üstleri vardı belki onlar söylemiştir. Ben bu konuda bir şey demiyorum. Ben hepsinden memnunum. Herkes yerinde, sağlıklı, huzurlu yaşasın. İnsan olsunlar, adam olsunlar.  Yani o zamanki şartlar öyleymiş, bugünkü şartlar gayet güzel. Şu andaki genç antrenör arkadaşlara sesleniyorum. Çalışmaları lazım. Okul okul  gezecekler, yetenekli çocuklar bulacak ve yetiştirecekler.

 

Exit mobile version