Z KUŞAĞI İÇİN DÜNÖZLEM SEYYAR SATICI TEZGAHLARI

Hilmi DUYAR, /POLİTİKA/ Son yıllarda dillerden düşürülmeyen Z kuşağı söylemleri var. Bu söylemlere uyup, biz de Z kuşağına, eski seyyar satıcıların tezgahlarını tanıtmak istedik. Örnek vermek gerekirse Z kuşağı, seyyar köfteciyi, simitçiyi, börekçiyi biliyor. Günümüzde yaşı 18-20 olanların büyük çoğunluğu, sırtında, 30-40 kilo ağırlığında, büyük bir güğüm ile dolaşan Osmanlı Şerbetçisi görmemiştir. Bıçak bileyicisini ise hiç bilmez. Balıkesirli sanatçı Lütfü Özalay, seyyar satıcıların tezgahlarını bir kibri kutusu büyüklüğünde yaptı ve genç nesillere görsel olarak aktardı.

 

 

Yaşı, 40 ve 50’nin üzerinde olanlar bilirler. Eskiden semt pazarlarında,  “Buz gibi vişne, buz gibi şerbet” diye bağırıp, sırtında güğümle gezen şerbetçiler olurdu. Pazara çıktığınızda, bir köşe başında, “Bileyici geldi” diye yüksek sesle insanlara ünlenen bıçak, makas, satır, bileyicileri vardı. Alaminüt Fotoğraf makinesi desek, pek çok kişi belki de ilk kez duymuştur. Sanatçı Lütfü Özalay, geçmişe dünözlem hissedenler için, hem günümüzün, hem geçmişteki seyyar satıcıların tezgahlarının maketlerini bir çakmak boyutunda yaptı. Özalay, geçmişi geleceğe aktarmak istediğini vurguladı.

 

 

Özalay, Çarkçı sözünün anlamını günümüzde pek çok kimsenin bıçak bileyicisi olarak bilmediğini, Hatta Çarkçılığın ustalık isteyen bir meslek, olduğunu belirtip, “İnsanlar, bıçak ve benzeri imal edilip satılan yerlerde körelen bıçaklarını, makaslarını biletirdi. Bunun dışında, Kurban Bayramı’ndan önce mahalle aralarında seyyar Çarkçılar dolaşır, Kurban öncesi bıçakların keskin olmasını sağlardı. Osmanlı Macunu satanlar olurdu. Mahalle aralarında dolaşır, çocuklara macun satarlardı. Unutulan bazı meslekleri şimdi reklam ajansları, özel davetlerde, özel günlerde canlandırmaya çalışıyor. Doğal olarak astronomik ücret karşılığında ve belirli saatler içinde. Ben bir simitçi tezgahını, şerbetçi güğümünü, çarkçı, macuncu, niyetçi tezgahlarını gelecek kuşaklara görsel olarak aktarmak istedim” dedi.

 

 

Alaminüt Fotoğraf makinalarının insanların zor anlarına bir cankurtaran gibi yetiştiğini kaydeden Özalay, “Eskiden seyyar fotoğrafçılar vardı. Tapu Kadastro Müdürlüğü, Nüfus Dairesi, Noter ve benzeri kurumların önünde bulunurlardı. Alaminüt Fotoğraf Makinesi ile hem fotoğraf çekilir, hem tab işlemi yani baskı yapılırdı. Hatta film banyosu bile Alaminüt makinaların içindeydi. Bilmeyenlerin fikir edinmesi için mini seyyar satıcı tezgahlarını yaptım. Bu arada Niyetçi tezgahını unutmamak gerekir. Niyetçi tezgahlarında ya bir tavşan ya bir güvercin bulunur. Niyet çektirmek isteyen gelince, tezgahta bulunan hayvan önünde bulunan yüzlerce, katlanmış kağıt parçasını, yerinden çeker ve niyetçi, bu kağıdı okuyarak, müşterinin isteğinin gerçek olup olmayacağına dair bir şeyler söylerdi ” diye konuştu.

 

 

 

 

Exit mobile version