CHP, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart sabahı ev baskınıyla gözaltına alınmasının ardından başlattığı “Saraçhane” buluşmalarına devam ediyor. Yurttaşlar, dördüncü günde de Saraçhane’ye koştu. CHP lideri Özgür Özel, kalabalığa sesleniyor. Özel’den önce konuşan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, CHP’ye geri dönüş sinyali verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu‘nun gözaltına alınmasının dördüncü gününde de onbinlerce yurttaş Saraçhane Meydanı‘nda bir araya geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik 19 Mart Çarşamba sabah saatlerinde başlatılan operasyonda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde bir dizi isim gözaltına alındı.
100’den fazla kişiyi kapsadığı belirtilen operasyonun “Medya A.Ş. ihaleleri, kent uzlaşısı ve terör soruşturması” kapsamında gerçekleştirildiği aktarıldı. İmamoğlu hakkında iki ayrı soruşturmanın başlatıldığı belirtildi.
Operasyon, İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’nden aldığı diplomanın iptal edilmesinden bir gün sonra başladı.
Diploma süreci, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlanan İBB Başkanı’na son haftalarda açılan soruşturmaların ardından geldi.
SARAÇHANE’DE DÖRDÜNCÜ AKŞAM
Gözaltı gününden bu yana, yasaklara rağmen başta büyükşehirler olmak üzere Türkiye’nin farklı noktasında eylem duyuruları yapıldı. CHP’nin İstanbul’daki buluşma noktası ise Saraçhane oldu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yüzbinlerce kişi bugün yine Saraçhane’de bir araya geldi.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Ekrem İmamoğlu’na destek için Saraçhane’de. Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu kürsüye çıkarak Saraçhane’yi dolduran kitleyi selamladı.
MUHARREM İNCE: BEN CUMHURİYETİN ÖĞRETMENİ OLARAK BURADAYIM
Özel’den önce mikrofonu Muharrem İnce aldı.
İnce, “Ben bugün Cumhuriyetin bir öğretmeni olarak buradayım. Gençler meydanlar sizin, şarkılar söyleyin, protesto edin. Ama kaldırım taşını sökmeyin. Maskeye gerek yok. Sizin yüzünüz kara değil ki, yüzü kara olanlar maske taksın!” dedi.
Muharrem İnce’nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
* Telefonlarınızı çıkarın. Hepinizi canlı yayına davet ediyorum telefonlardan. Önce telefonlardan. 7 yıl önce bu belediyeyi bir Karadeniz uşağı aldı. Beğenmedi Tayyip Bey. “Olmaz.” dedi. “Bir daha yarışacağız.” dedi. Onu 3.000 farkla almıştı. İptal ettirdi. 1.000.000 farkla aldı bu sefer. Bu Karadeniz uşağı aradan 5 sene geçti, bir daha aldı belediyeyi. Baktı ki sandıkta yenemiyor, mahkemede yenmeye kalktı.
* Şimdi ben size, ben size Nazım Hikmet’in, büyük ustanın Kuvayı Milliye Destanı’nda Karadeniz uşaklarını nasıl tanımladığını anlatayım. Şöyle diyor büyük usta: “Dümende ve baş hattında uzun eğri burunlu insanlar vardı ki onlar konuşmayı şevkatle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve Mısır ekmeğinin zaferi için hiçbir şeyden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi” diyor. Ben bugün buraya, ben bugün buraya adliye koridorlarında, “Cumhuriyet savcısı yazar ya” aslında bir meslek grubuna daha çok yakışır bu.
Cumhuriyetin savcısı doğrudur ama cumhuriyetin öğretmeni, ben cumhuriyetin öğretmeni olarak buradayım. Atatürk diyor ki Kurtuluş Savaşı’ndan sonra: “Asıl savaş şimdi başlıyor. Cehaletle savaş.” diyor. Cehaletle savaş. Onun için buradayım. Bu ülkenin üç büyük sorunu vardır. Birisi cehalet, öbürü ihanet, öbürü adalettir. Bu üçüdür. Şimdi gençler, evlatlarım, öğrencilerim, size sesleniyorum. Demokratik hakkınızı sonuna kadar kullanın. Direnin, yürüyün, slogan atın, şarkı söyleyin, protesto edin ama kaldırım taşlarını sökmeyin. Şiddet uygulamayın. Maskeye gerek yok. Sizin yüzünüz kara değil ki. Yüzü kara olanlar maske taksın.
İNCE: ‘EĞER BİRİSİ ORADA PROVOKE EDİYORSA BİLİN KI O MİT’İN İŞİDİR”
* Sizin yüzünüz ak. Sizin yüzünüz ak. Onların adı ak. Adının ak olması önemli değil, alnının ak olması önemli, alnının. Sizi mizah yapmaya davet ediyorum. Bunlarla makara yapmaya davet ediyorum. Polisler, sevgili kardeşlerim, jandarmalar, size sesleniyorum. Yahu arkadaşlar, bakın orada sopayla vuruşan birisi… Emin olun ki onu oraya Tayyip göndermiştir. Emin olun. Bakın, eğer birisi orada provoke ediyorsa bilin ki o MİT’in işidir, derin devletin işidir, AKP’nin işidir.
* Sevgili kardeşlerim, öğrencilerim, evlatlarım, bakın polislere, jandarmaya sesleniyorum. Ya arkadaşlar, polis kardeşlerim, sizin evladınız yok mu? Sizin çocuklarınız başka şehirlerde okumuyor mu? Utanmıyor musunuz onlara öyle gaz sıkmaya? Polis kardeşlerim, siz Erdoğan’ın polisi değilsiniz. Devletin polisisisiniz, devletin. Biz sizin yanınızdayız ama kusura bakmayın Van’dan giriyor Afgan, Çanakkale’ye kadar geliyor. Sınırlarımız kevgire dönmüş. Türkiye’nin sınırları kevgire dönmüş, yol geçen hanına dönmüş. Bunları kimse konuşmuyor ama gariban çocuklara gelip burada onları copluyorsunuz.
Çok gaz meraklısıysanız, çok cop meraklısıysanız yasa dışı kaçakları yakalayın, teröristleri yakalayın. Biz bugün burada, biz bugün burada gençlerimizle sohbet etmeye geldik. Gönlünde kardeşlik duygusunu paylaşanlara, tohumu çiçeğe dönüştürenlere, çocuğuna harçlık veremeyen babalara, İstanbul’da yaşayıp da denizi görmeyen çocuklara selam vermeye geldik hep birlikte.
İNCE: ‘HEPİMİZİN EKREM İMAMOĞLU’YUZ’
* Nasırlı elleriyle üretim yapanlara, gece yatağına aç giren çocuklara merhaba demeye, onların derdine derman olmaya geldik. Biz bugün buraya boyun eğmeyenlere, dik duranlara, itaat değil itiraz edenlere selam vermeye geldik. Şehitlerin bayrağını devralanlara geldik. Alın teri döküp, alın teri döküp çocuğuna mama alan babaları selamlamaya geldik. Biz bugün buraya haram yemeyenlerle dertleşmeye geldik. Biz bugün buraya horlanan, şiddet gören, sokakta öldürülen kadınlarımızı selamlamaya geldik. Biz, bu meydanda toplananlar, biz susmayanlarız. Biz direnenleriz. Biz eğilmeyen başız. Biz susmayan diliz. Biz, hepimiz, biz bükülmeyen bileğiz. Biz hepimiz Ekrem İmamoğlu’yuz.
* Biz gücümüzü Anadolu’nun, bu toprakların en büyük devrimcisi Gazi Mustafa Kemal’in bir çift mavi gözünden alıyoruz. Biz isyanı biliriz. Biz isyanı Şeyh Bedreddin’den öğrendik. Biz kula kulluk yapmamayı Pir Sultan’dan öğrendik. Bir olmayı, iri olmayı Hacı Bektaş-ı Veli’den öğrendik. Biz aşkı Yunus Emre’den, sevdalanmayı Nazım Hikmet’ten öğrendik. Vatan demeyi Namık Kemal’den, korkma demeyi Mehmet Akif’ten öğrendik. Biz, biz sizleri buraya selamlarken yedi tepeli şehrimin yedi renkli insanlarına, Ayasofyası’na, Süleymaniyesi’ne, Taksim’deki işçilerine, Gezi’deki direnen işçilerine selam göndermeye geldik hep birlikte. Biz buradan İstanbul’u bizim yapan Fatih Sultan Mehmet’e de, “Geldikleri gibi giderler.” diyen Gazi Mustafa Kemal’e de şükranlarımızı sunmaya geldik. Biz burada Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’una, Münir Nurettin Selçuk’un Aşiyan’ına, Orhan Veli’nin sevdalarının şehrime, Nazım Hikmet’in Gülhane’deki ceviz ağaçlarına selam söylemeye geldik.
İNCE: ‘YARGIYI SOPA OLARAK KULLANAMAZSIN!’
* Biz hepimiz ya kazanacağız ya kazanacağız ya da hep birlikte yok olacağız. Yok olmayacağımıza göre hep birlikte kazanacağız. Umutlarımızı tazeleyeceğiz. Yaşama sevincini yeniden kuracağız. Özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Ekrem İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu yargılanmasın demiyoruz. Biz, Ekrem İmamoğlu yargılanabilir, bir sıkıntı yok. Adil olsun yeter ki, adil. Ama sen bakanlığına dezenfektan satan bakanını yargılamazken, Ankara’yı, Ankara’yı parsel parsel satan Melih Gökçek’i yargılamazsan sen oy hakkına sahip çıkacaksın. Oy kutsaldır. Milyonlarca insan ona oy vermiş.
* Keyfine göre iş yok. İntikam alamazsın. Yargıyı sopa olarak kullanamazsın. Yargılanmasın demiyoruz, yargılansın elbet ama senin derdin yargılamak değil, senin derdin intikam almak. Kimmiş? Gizli tanık varmış. Gizli tanık konuşuyor. Ben bir yerlerden duydum. Geçmişte bu gizli tanık, biliyorsunuz, bu gizli tanık silahlı kuvvetleri mahkum yapmıştı. Recep Tayyip Erdoğan kendi geleceği için memleketi batırıyor. Recep Tayyip Erdoğan kendi geleceği için dolar yükseliyor, euro yükseliyor, borsa çöküyor. Erdoğan’ın derdi memleket değil, Erdoğan’ın derdi koltuğudur.
İNCE’DEN CHP’YE GERİ DÖNÜŞ SİNYALİ
* Son bir şey söyleyeyim. Erdoğan, yargılayacaksan eğer belki, belki unutmuşsundur, ben sana hatırlatayım. Gaz mı sıkıyorlar? Nerede? Arkadaşlar, bunların hayatı gaz zaten. Pazartesi gaz buluyorlar, salı petrol buluyorlar, çarşamba altın buluyorlar, perşembe uzaya gidiyorlar, cuma basın açıklaması yapıyorlar, cumartesi pazar tatil yapıyorlar. Ne utanmaz adamsınız. Gaz buraya kadar geldi. Utanmaz gazcılar. Erdoğan, bana bak Erdoğan, eğer yargılamak istiyorsan Kuzey Irak’ta askerin başına çuval geçirip de susanları yargıla. Ergenekon, Balyoz’daki insanları yargıla. Bu memleketin kozmik odasına girenleri yargıla.
* Mavi Marmara’ya sahip çıkmadın, onu yargıla. Reza Zarrab’ın rüşvet verdiği bakanları yargıla. Birleşik Arap Emirlikleri terör devleti diyordun, onunla konuşmaları yargıla. Rahibi nasıl bıraktın, onu yargıla. Trump’ın aptal adam demesine ses çıkaramamanı yargıla. Size şunu söyleyeyim. Son bir şey söyleyeyim. Bakın, son bir yerel seçim yaşadık. Bu yerel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi’nin genç bir genel başkanı birinci parti çıkardı CHP’yi. Şimdi önümüzde bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var. CHP’nin iki Cumhurbaşkanı adayı vardı. Birisi Sayın Kılıçdaroğlu ve birisi ben. Yani ikimiz de kaybetmiş Cumhurbaşkanı adaylarıyız. Şimdi bize düşen CHP’nin yeni Cumhurbaşkanı adayının koluna girip onun elini kaldırmaktır. Ben kendi adıma bunu yapacağım, söz veriyorum.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
* 81 ilin, 973 ilçenin her birisinde bu hukuksuzluklara, bu haksızlıklara karşı omuz omuza, kol kola, yan yana, engel tanımadan, hiçbir yasaya karşı sessiz kalmadan, korkmadan, yılmadan, her şeyi göze alıp demokrasiye, sandığa ve seçtiklerine, seçebilme hakkına sahip çıkan tüm yurttaşlarımızı yürekten selamlıyorum, yürekten selamlıyorum.
* Dün nasıl konuştuysak, ne dediysek, nasıl sonuç aldıysak hep beraber bu gece fazlasını başaracağız, fazlasını. Değerli, değerli İstanbullular, siz bir şeyi geri aldınız. Siz evlerinizden çıkıp buraya gelmek istediğinizde dört gün önce Erdoğan’ın talimatı, valilik kararıyla emniyet, üç kişinin bir araya gelip toplanmasını, gösteri yapmasını, miting yapmasını yarına kadar yasaklamıştı. O kararın, o kararın ardından buraya gelen bütün yollar, Haliç’in üstündeki köprüleri kaldırdılar. Buraya gelen tüm viyadükler, tüm yollar kapatıldığı halde ilk gün 110 bin kişiyle, ikinci gece 210-220 bin kişiyle, dün akşam, dün akşam 220 bin dedik. Drone görüntülerini görünce neye uğradığımızı biz de şaşırdık. Gözün gördüğü yerde 550 bin kişi vardı ve buralara yaklaşamıyorlardı. Ve siz göremiyorsunuz, bilmiyorum. Orada bir ekran var, canlı yayın aktarılırsa göreceksiniz ki bir uçtan Bozdoğan Kemeri’nin önünden ta gözün görebildiği yere kadar hep birlikteyiz. 550 bin kişiyle göz göze tarihi yarımadada bağlantı yollarıyla birlikte 1 milyon kişi gönül gönüleyiz, 1 milyon kişi.
“HEPİNİZİN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM”
* Siz neyi başardınız biliyor musunuz? Siz, siz sokakları geri kazandınız, meydanları kazandınız. Tepki ve protesto hakkının yasaklanamayacağını kazandınız. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum. Genciyle yaşlısıyla buradasınız. Kadınıyla erkeğiyle buradasınız. Tüm tercihlere saygılı, doğayı seven, insanı seven, hayvanı seven ve bunların ortak düşmanını bilen, ona karşı burada kol kola giren herkesi saygıyla selamlıyorum. Burada, burada birbirinden renkli, birbirinden güzel, solun, sağın her rengi var. Zaten şunu hep beraber bilelim ki yıllar, bin yıllar, çok önceki zamanlarda daha, daha doğa olayı gerçekleştiğinde ortak dili olmayan kabileler bile bir şeyin karşısında hayranlıkla, korkudan değil yere kapanarak selamlarlardı. O doğa olayı gökkuşağıdır. Renklerin yan yana, birbirinin içine ve işine karışmadan ortaya koydukları o güzelim gökkuşağını ben bu akşam burada görüyorum, Saraçhane’de görüyorum, İstanbul’da görüyorum. Türkiye’nin gelecek umudunu bu gökkuşağında görüyorum.
“ERDOĞAN KANUNSUZ BİR EMİR VERDİ”
* Buradan özellikle, dün akşam söyledim. Kanunsuz bir emir verdi Erdoğan. Ne yapsın vali, ne yapsın emniyet müdürü? Bir tarafta emri veren, kanunsuz emri veren bir kişi, tek kişi, tek adam. Karşısında, ondan korkmayan milyonlar var. Kim durdurabilir sizleri? Ancak dün akşam, gaz atılırken bizim buradan seslenişimize yanıt veren il başkanımın telefonlarıyla Bozdağ Kemeri’ndeki gençlere yapılanlara karşı orayı durdurup onları buraya çağırmamıza imkân tanıyan ve bundan sonra da bu gece, yarın ve devamında karşımızdaki polise, kanun dışı emirler vermemesi noktasındaki duyarlılığımıza hassasiyet göstereceğini beklediğim İstanbul Valisi’ne sesleniyorum.
* Bu akşam burada, İstanbul’da bir tarih yazılacak. Bunun karşısında durmayın, duramazsınız. Erdoğan’ın bütün tehditlerine rağmen, nerede ne oluyor söyleyin. Yok abim gaz falan yok, ben görüyorum. Gaz yok, görüyorum, olduğu zaman söylüyorum. Şimdi, nerede, nereden atılıyor? Bozdağ kemeri, orada değil mi o? Değerli arkadaşlar, Bozdağ Kemeri’nin tarafına doğru havai fişek atılması gibi bir durum olursa, bunu ne sahiplenebiliriz ne savunabiliriz.
“HAVAİ FİŞEK ATARSANIZ BUNU SAVUNAMAM”
* Lütfen oradaki arkadaşlar bu tarafa gelsinler. Bu gece ne yapacaksak hep beraber yapacağız. Gençler için, İstanbul için, Ekrem İmamoğlu için, gözaltına alınmış 393 arkadaşımız için hep birlikte olmalıyız. Ancak haklıyken haksız çıkamayız.
* Karşınızdaki polise, oradaki grup için söylüyorum, havai fişek atarsanız ben bunu savunamam. O havai fişeğin nasıl bu tarafta fişek atıldığında evlatlarımız Gezi’de kör olduysa, bir babanın evladı ya da minicik bir çocuğun babası bir polis kör olursa, sakat kalırsa biz bunun hesabını o evlada, o babaya veremeyiz. Lütfen barışçıl ve haklı pozisyonumuzu savunalım. İşte bu meydanın gücü haklılığında kardeşim. Haklıyız biz, biz kazanacağız.
“İMAMOĞLU SİZİ SELAMLIYOR”
* Gidin uyarın, alın gelin. Bakın, olmaz böyle şey. Bu meydanda hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Bu meydanda hepimiz aynı şeyi istiyoruz ve hep birlikte haykırıyoruz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hep beraber. Bu gece sevgili Dilek İmamoğlu’yla, değerli oğlu Selim’le birlikte birazdan el ele kol kola girip Ekrem Başkan’ın sorgulandığı, sorulan her soruya yargılayan cevaplarla haklılığını ortaya koyduğu, bir kumpası çökerttiği ve tertemiz, çalışkan ve cesur bir yönetici olarak görevini nasıl yaptığını tutanaklara, evraklara nakşettiği bu akşam da onun yanına gideceğiz. Bugün ondan size büyük bir selam getirdim.
* Sizi İmamoğlu selamlıyor, Ekrem İmamoğlu! Sayın Sayın Gökhan Günaydın’a, Sayın Gökhan Günaydın’a Boğaziçi Üniversitesi’ne üç milletvekilimizi yönlendirmesini, Sayın Vali’ye Boğaziçi Üniversitesi’ndeki müdahalelerin derhal durdurulmasını ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrenciler ne yapmak istiyorlarsa, bu meydanı istiyorlar mı? Boğaziçi ne istiyorsa onun diplomasisini hızla gerçekleştirelim. Oradaki saldırıyı durduralım. Buradan Boğaziçi’ni selamlıyorum, saygıyla selamlıyorum Boğaziçi’nin büyük direnişini. Bugün Erdoğan tuttu şöyle bir açıklama yaptı, dün akşam saatlerinde bugün haberdar olduk. Diyor ki: “Sokak çağrıları kabul edilemez. Türkiye sokakta kurulmuş bir ülke değildir.”
* Sayın Erdoğan şunu bil, bu ülke, bu güzel şehir Gazi Mustafa Kemal Atatürk buralara yabancı gemiler gelmesin diye, yabancı postal ayak basmasın diye Çanakkale’de ölümü göze aldı. Askerlerine savaşmayı değil ölmeyi emretti. Bu meydandaki Türklerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin, bu meydandaki Alevi’nin, Sünni’nin, bu meydandaki Müslüman’ın, Hristiyan’ın dedeleri orada kucak kucağa yatıyor. Ama sonra bir, bir tek adam bir imzasıyla izin verdi ve İstanbul’a o donanmalar geldi. İstanbul işgal edildi. İstanbul işgaline ilk tepki İstanbul meydanlarında protesto mitingleri oldu. O mitingleri Darülfünun öğrencileri organize ediyorlardı.
MUHALEFET PARTİLERİNE TEŞEKKÜR
* Gazi, gazi o mitinglerden aldığı güçle, o öğrencilerden aldığı güçle Anadolu’ya, Anadolu’ya seslendi. “İşgal kabul edilemez. İşgale karşı örgütlenin, protestolar yapın, mitingler yapın.” Ve bunun üzerine tüm mitingler, tüm mitingler her tarafa Anadolu’nun dört bir tarafına yayıldı. Şimdi bir tek adamın, Gezi’mizi, Gezi’yi kriminalize eden, halen arkadaşlarımızı içeride tutan tek adamın yarattığı atmosfer adım adım adım adım adım adım bu günlere getirirken ülkeyi yine bir bariyeri, bir engeli ilk aşan İstanbul Üniversitesi oldu. Bugün bu meydan varsa, İstanbul Üniversiteli gençlerin kararlılığı sayesinde var.
* Dün buraya bütün muhalefet partileri eksiksiz koştular, geldiler. Gelemeyenler aradılar. Bugün yolda olanlar, ilerleyen saatlerde buraya gelip size hitap edecek olan arkadaşlarımız var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendimizi bu meydanın bir sahibi olarak değil, kendimizi bu meydanın bir bileşeni, bu mücadelenin bir bileşeni ve ortaya konulan eylemin bir ev sahibinden öte en önemli bileşenlerinden bir tanesi olarak görüyoruz ve tüm partileri, tüm oluşumları sesini duyurmak için bir araya gelmiş her birinizi ayrı ayrı selamlıyorum.”
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi / cumhuriyet.com.tr
CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL SARAÇHANE’DE KONUŞUYOR
‘Bu meydanın bui birlikteliği, bu inancı,. Bu sağduyusu andolsun ki Taksim’i de hep beraber alacağız. Bu büyük yasağa rağmen milyon olupburaya gelenleresöylüyorum, önce Taksim’i isteyeceğiz, 1 Mayıs’ta bu kitlmeye Taksim’i siteyeceğiz. Açacaklarsa açacaklar açmazlarsa biz açacağız orayı.
Bu gece Saraçhane Çağlayan’a sahip çıkmaya, 1 Mayıs’ta Taksim’i almaya var mıyız?
Yarın 23 Mart. Demokrasi devrimine koşmaya var mısınız? Türkiye’nin dört bir yanında, il – ilçe başkanlıklarında, her mahallede sandık var, bir çağrı merkezi numarası var, sandık isteyen, sorusu olan, en yakın sandığı merak edenleri de oraya gönderiyoruz. Yarın seçeceğiz, tarihe geçeceğiz. Yarın kimin gideceğini biliyoruz. Onu gönderecek ismi belirlemek için sandıklara koşuyoruz.
Bugün çok sayıda hesap kitap, çok sayıda açıklama yapıldı, yayınlandı. Bir aralar Tayyip Bey milli gelir 15 bin dolar oldu, çok iyi noktadayız dedi, bütün ekonomistler isyan ettiler, şunu açıkladılar; 1997’de 60. sıradaydık, 20 yıl önce 67. sıradaydı. Bugün yine 67. sırada. Adım adım zenginleşen, büyüyen Türkiye, şimdiyerinde sayarken Taüyyip Erdoğan yarattığı yoksulluğu doları baskılayarak, yalandan milli gelir artışı yaparak hepimize yutturmaya çalışıyor.
Ben buraya soruyorum,. Tayyip Bey iktidarda, karnı tok olan var mı, zenginlik var mı, demokrasi var mı, gneçlerin umudu var mı? Gençlerin tek umudu Tayyip Erdoğan’ın gitmesi. Yarıh Tayyip Bey’in yerine kimin geleceğine karar vermeye vaır mıyız? Ekrem İmamoğlu’nun arkasında durmaya var mıyız?
Ekrem Başkan dedi ki, “23 Mart günü nerede olursam olayım, o sandık her şeyden önemli, ona sahip çıkar mısın?” Ben deşunu söyledim; 23 Mart günü toprağın altında değilsem sandığın başındayım dedim.
İlk kez tüm halka açık olarak, milyonlar kendilerini saydıracak iradeyi ortaya koyacak. Tek adamın karşısına çıkacağız. Haydi dokunsunlar bakalım. Bir yandan da büyük algı operasyonlarıyla, yalanlarla mücadele ediyoruz. FETÖ’cüler firarda, ama maalesef fikirleri ve marifetleri sarayda ve sarayın aparatlarında.
Kişinin evine baskın yapıyorlar bir şey yok, iki desteparayı yayıyorlar, evde para bulundu diye yazıyorlar.
Ayakkabı kutularında paralar çıkınca, faiz haram parayı evde tutuyor dediler, kumpas kuruldu FETÖ’cüler koydu dediler. İşin üstünden bir yıl geçince el konulan paraları faiziyle geri istediler. Yarından itibaren bir kırılma yaşanacak. Yarından itibaren bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.
Bugün Ekrem Başkana sorulan sorulara ki, haddi şatıklarında itiraz etti, haddinizi bilin dedi. Şunu bilin ki, Ekrem Başkandan hırsız, yolsuz, tearörist çıkarmaya çalışıyorlar. Hırsız da çıkmaz, terörist de çıkmaz.
Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin genelkurmay başkanını tutuklatıh Silivri Cezaevi’ne koydu; imkan olsa idam ettirecek olan Erdoğan, 15 Temmuz gecesi elini FETÖ sabunuyla yıkadı, temizledi, aramıza karıştı. Dün Zekeriya Öz’e yaptırdığını, bugün bir başkasına yaptırıyor. Kendisini Beylikdüzü’nde, İstanbul Büyükşehir’de yenmiş olan Ekrem İmamoğlu’na rüşvet hırsızlık lekesi sürmeye çalıştı. Bu sabah ortaya çıkardığımız belgelerle fgizli tanığın verdiği ifadelerin en önemli kısmı, İBB’den ihale alan şirktetler naylon fatura kesiyorlar, yapılmamış işin parasını alıyorlar, İmamoğlu örgütüne veriyorlar diyor. Peki ne çıktı? Bu sabah ilan ettik, bu sanıklardan bu suçlananlardan bir tanesi 2015 ve 2021 yılları arasında 6 yıl İBB’ye fatura kesmiş.b İhale almış, iki yıl uzatmışlar. Ekrem İmamoğlu gelmeden önce yine iki yıl dahauzatmışlar. Reklam şirketi buranın işlerini yapmış, parasını almış. Sonra ihaleye bile girmemiş. İletişim Başkanlığana gtimiş; en son Türkiye Yüzyılı kampanyasını vermişler. 18 bakanlıktan iş vermişler ,1.8 milyar TL para ödemişler.
O kişi dönemin Zekeriya Öz’ünün kumpas aklı, İBB’den iş alan şirketleri yalancı tanıkla naylon fatura derken, o şirketlerden biri de 2019-2021 arası Ekrem Başkan dönemined görüldü diye aynı iftirayı oraya da yazmışlar.
Bu kişiyi şubeden serbest bırakmış polis.
Biz bu bilgiyi kamuoyuyla paylaşınca paniğe kapıldılar.
Nezarethanedeki herkese partinin avukatlarını yollarım, iyi misin diye sordururum. Biz nezarethanedeki 98 kişiyi bulduk, bunu dört gün aradık bulamadık. Sonra burada dediler, doktor muayenesine gidilyor bunlar hergün, muayene yok. Ama o binada. Nerede, amirin odasında. Telefonu elinde, WhatsApp’tan görüşmesi elimde.
Şimdi, bir gizli tanığın diğer ifadeleriyle işlem yapacaklar öyle mi? Ekrem Başkana hırsız yaftası vuracaklar öyle mi?
Bu kötü gidişe el koyduk, mücadeleyi meydan meydan sokak sokak büyütmeye, tek adam rejimini sokakta meydanda yenmeye, bu ülkeyi birkez daha kurtarmaya hazır mıyız? Biz size güveniyoruz. Ben ne kendime, ne partime, ne siyaset arkadayşlarıma, hepsiyle birden size güveniyorum. Sizi saygıyla selamlıyorum.”