REZİLLİKTE SINIR TANIMAYANLAR!

ENGİN ARICAN

 

RAMAZAN ayının başladığı  bu günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “İslam eşcinselliği lanetliyor” hutbesinden sonra  ülkemizde ‘garip’ bir o kadar da ‘ilginç’ ve düşündürücü tartışmalar, karşı çıkmalar kamuoyuna taşındı.

Dünyada koronavirüs salgınının tüm  ülkeleri ve insanlığı kasıp kavurduğu, on binlerce insanı öldürdüğü, milyarlarca insanı evine hapsettiği bir ortam da Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın hutbesinde itirazın ötesinde şiddetle karşı çıkılan ifadesi ne idi ,bakmak gerekiyor. Erbaş, şöyle dedi:

“İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti. Yılda yüz binlerce insan gayrimeşru ve nikahsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HİV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”

Diyanet İşleri Başkanı Ertaş’ın  ‘eşcinsellik’ ve zinayı lanetleyen ve ’bu kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele’ çağrısına başta Ankara ve İzmir Barosu şiddetle karşı çıkarak, Ankara Barosu Başkanı yaptığı yazılı açıklamada  Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ‘insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği’ni, Ertaş’ın sesinin çağlan öncesinden geldiğini, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğini, çocuk tecavüzcülerine gözlerini kapatıp kadın düşmanlığının manevi zeminini dini söylemlerle meşrulaştırma çabası içerisinde bulunduğunu, görevde kalması durumunda, sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesinden şaşırmayacaklarını açıkladı!

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak da bu konu ile ilgili yaptığı açıklamada Diyanet Başkanı Ertaş’ın “İnanç sahiplerinin, inançlarını dile getirme hakkı vardır. Ancak bunu dile getirirken, birilerinin yaşam tarzı üzerinden nefret dilini kullanarak, düşman yaratarak bunu yapmamaları gerekiyor. Bu birilerini düşmanlaştırmak ve toplumu bölmektir” diyerek Ankara Barosu  açıklamasına sahip çıkarak, Diyanet Başkanı Ertaş’ın “birilerinin yaşam tarzı” üzerinden ‘nefret  dili ‘kullanıp,, toplumda ‘düşman’ yarattığını, toplumu böldüğünü iddia etti..!

Öncelikle  bir gerçeğin altını çizelim. Ankara Baro başkan ve yönetiminin ‘eşcinsellik’ ve ‘evlilik dışı ilişki’ yani ‘zina’ konusundaki bu açıklamasına Baro bünyesindeki avukatların tümü katılmadığı gibi şiddetle de karşı çıkıyor.

Peki, Türk toplumunun  büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede Ramazan ayı içinde İslam’ı hedef alan böylesine bir açıklamayı Ankara Barosu neden ve niçin yapmak ihtiyacı duydu?

 

‘LAİSİZM’ VE ‘ÇAĞDAŞLIK’ ADINA SAVUNULACAK BAŞKA NE KALDI?

Ankara Barosu, bunu da şöyle açıklıyor:

“Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ediyoruz.”

Ülkemiz ve toplum, ‘laisizim’, ‘aydınlık Türkiye’, ’hukuk devleti güvencesi’ gibi artık gerçek amacı dışında dile getirilmesinden bıktığımız afilli sözcüklerden, bıktı, usandı..! Biraz daha eşelerseniz, amacı dışında sakız gibi çiğnenen bu sözcüklere ‘demokrasi’ ,’insan hakları’, ’çağdaşlık’ gibi sözcük ve kavramlar da ilişkilendirilecek..

 

KİMİN ELİ KİMİN NERESİNDE BELLİ DEĞİL

Ülke ve toplum olarak son yıllarda Ulusal Kurtuluş Savaşımızın muzaffer komutanı ve TC Devletinin kurucusu Mustafa Kemal ile işbirlikçi bölücü terör örgütü lideri Apo’nun resimleri ile Türk Bayrağı ile PKK paçavrasının  aynı ortamlarda yer alıp taşınmasına, sallanmasına ne yazık ki, çok tanık oldu!

Bir lezbiyenler, geyler, biseksüeller ve transgenderler kalmıştı ‘laisizm’ ve ‘çağdaşlık’ adına savunup, bayrağını taşıyıp, sallamadığımız, sıra ona da geldi demeyeceğiz; çünkü, belki farkındayız belki değiliz ama  birileri bunların yıllardır hem savunuculuğunu yapıyor hem de bayraklarını sallıyor!

Kimi Kemalizm, kimi solculuk ve sosyalizm, kimi liberalizm ya da hepsinin ortak noktası ‘çağdaşlık’ adına… Yakında LGBT’li dindarlar diye birileri de piyasaya sürülürlerse şaşırmayın.

Bunlar, lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender sözcüklerinin baş harflerinden oluşan LGBT ya da GLBT olarak örgütlüler ve Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın  ülkemizde finansal destek verdiği başta üniversiteler olmak üzere  örgütlü ve renkli bayraklarıyla içimizdeler.. Boyalı basınımız, kartel medyamızın gülüdür bunlar.

Bu sapkın kafalar; yarın, bu çağdaşlık, tercih ve insan hakları anlayışları ile ensest ilişki ve ensest ilişki içerisine girenlerle kol kola girerlerse şaşırmayın.

 

İMAMOĞLU NEYİN PEŞİNDE?

Bu karmaşa içerisinde bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hangi akla hizmet ise 23 Nisan’da çocuklara  gönderilmiş koliler içindeki kitaplarda kullanılmış karikatürler ve özellikle Aleviliğin İslamiyet’in dışında bir din olarak çocuklara öğretilmeye, gösterilmeye çalışılması..

Kimse bu vakayı da yeni bir vaka olarak değerlendirip, görmemeli.

Aleviliğin, İslamiyet’in dışında ayrı bir din ve inanç sistemi olduğu konusunda yıllardır özellikle Almanya merkezli ve Alman istihbarat örgütü BND eliyle yürütülen organize çalışmalar var. Acı olan bu organize çalışmanın ülkenin mega kenti İstanbul Büyükşehir Belediyesi eliyle tezgahlanır konuma taşınması..

Yoksa Ali’siz Alevilikle başlayan ve içi boşaltılıp, ateist bir niteliğe büründürülmeye çalışılan Aleviliğe yönelik son operasyonların şaşırtıcı hiçbir yanı yok..! Merak etmeyin, bu işi kurcalayanlar Aleviler içinden birileri  değil, başta BND olmak üzere istihbarat örgütleri.

Türkiye, daha fazla geç kalmadan, Alevilerin sorun ve sıkıntılarını, lafta değil samimi ve somut bir şekilde devlet ve iktidar olarak gündemine alarak, bu konuyu yumuşak karnı olmaktan çıkartıp, Aleviliğin ve Alevilerin emperyal ülkeler tarafından istismar edilmesinin önüne geçmeli.

Görünen o ki, önümüzdeki süreç de  küresel güçler ve ülkeler, Türkiye’ye karşı bu kartın üzerinde oynayarak, toplumda mezhep ayrıştırıcılığından da öte farklı ayrışmaların  ve çatışmaların fitilini ateşleyeceklerdir.

Yoksa Anadolu insanının bu konulardaki düşünce ve duygu dünyasının zenginliğine dört elle sarılıp, Aleviliği İslamiyet’ten ayrı ve bağımsız bir inanç sistemi olarak görenleri ya da Ali’siz Aleviliği öne  çıkartanları, Anadolu’nun her hangi bir Alevi köyüne giderek, cesaretleri var ise bu söylemleri dile getirmelerini söylemenin fazla bir mantığı ve anlamı olduğunu sanmıyorum..

Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Başkanı Özdemir Özdemir, yaptığı açıklamada, ulu önder Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100’üncü yılını kutlarken üzücü bir olayla karşılaştıklarını belirterek, “İmamoğlu, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bayram Veli’nin, Şücaaddin Veli’nin, Hasan Dede Veli ve Hünkar Hacı Bektaş- ı Veli’nin hayatlarını bir okusun. Ondan sonra Alevi toplumuyla ilgili bir fikir yürütsün. İmamoğlu, terör örgütleriyle iç içe olan sözde Alevi dernek ve vakıflarından akıl alıyorsa, yanlış yapmaktadır. Bu ülkenin polisini, askerini, hakimini, savcısını, öğretmenini katleden PKK ile içli dışlı olan bu vakıf ve kuruluşlar Aleviliği temsil edemez. Türkiye’de yaşayan nüfusu 13 milyonun üzerinde olan Alevi toplumunu Ramazan günü bu kadar üzmek kimsenin haddine değildir.” derken, İmamoğlu’nun Alevilerin tarihi ve Aleviliğinin ne olup – ne olmadığı konusunda bilgisizliğine dikkat çekti.

Bu konuda özel olarak üzerinde çok yönlü sorgulanıp, ele alınması gereken bir konu..

Hayırlı Ramazanlar..

Evde kalın..

Exit mobile version