Ertuğrul Fırkateyni kazasının üzerinden 134 yıl geçti

ertuğrul-fırkateyni

Türkiye ile Japonya ilişkilerinin miladı kabul edilen Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya seferinden dönerken batmasının üzerinden 134 yıl geçti.

 

Ertuğrul Fırkateyni’nin 16 Eylül 1890 akşamı Kuşimoto açıklarında kayalara çarparak batması sonucu sadece 69 denizci kurtulurken, 500’den fazla Osmanlı leventi hayatını kaybetti.

Deniz Harp Tarihçisi Doç. Dr. Evren Mercan, Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya’ya düzenlediği seferi, yaşanan kazayı ve sonrasındaki gelişmelerianlattı.

Osmanlı İmparatorluğu ile Japonya arasında 1880’li yılların başlarında başlayan ilişkilerin benzer reform hareketlerine dayandığını belirten Mercan, “Her iki ülkede de ıslahat hareketleri vardı. Osmanlı’da 3. Selim döneminde başlayan ve Tanzimat’la hızlanan reformlar, Japonya’da ise İmparator Meiji ile başlayan modernleşme hamlesiyle benzer nitelikler taşıyordu.” dedi.

İki ülke arasındaki ilk resmi temasların 1881’de Japon diplomat Yoshida Masaharu’nun İstanbul’a gelişiyle başladığını anlatan Mercan, 6 yıl sonra Prens Komatsu’nun Sultan 2. Abdülhamid’i ziyaret ettiğini ve Japonya’nın en yüksek nişanı olan “Büyük Krizantem Nişanı”nı takdim ettiğini anımsattı.

Mercan, Sultan Abdülhamid’in bu ilişkiden memnun olduğunu vurgulayarak, “Çünkü iki ülkenin ortak bir rakibi vardı. Bu kuşkusuz Rusya’ydı. Hem Osmanlı İmparatorluğu’nu kuzeyden tehdit eden hem de Japonya’nın Pasifik ve Kore Yarımadası’nda karşısına çıkan bir güç olarak Rusya, her iki taraf için de tehdit oluşturuyordu.” diye konuştu.

Ertuğrul Fırkateyni’nin Abdülhamid’in emriyle iade-i ziyaret için görevlendirildiğini anlatan Mercan, “Ertuğrul Fırkateyni, üç direkli ahşap bir harp platformuydu. O dönemde gemi 25 yıldır aktif hizmettedir. Ana tahrik sistemi olarak rüzgarı yani yelken gücünü kullanır. Yardımcı güç olarak da denize indirildikten bir yıl sonra Londra’ya gönderilir. Londra’da makine ve elektrik teçhizatı takılır ama bu makine sadece harekat seyrinde kullanılan yardımcı sevk gücüdür. Gemi, ağırlıklı seyrini yelken gücüyle yapıyordu.” ifadesini kullandı.

Mercan, fırkateyninin yolculuğa çıkmadan önce tersanede tamir edildiğini ancak seferde bazı olumsuzluklarla karşılaştıklarını hatırlatarak, “Yolculuğun pek vukuatsız geçtiği söylenemez. Özellikle Süveyş Kanalı’nı geçtiklerinde dümen kırılır ve gemi kuru havuza çıkarılır. Aynı şekilde Hint Okyanusu’nda su alır. Kolera salgını başlar ve personelde kayıplar olur. 11 aylık zorlu seyrin sonunda Japonya’nın eski payitahtı Yokohama Limanı’na varılır.” bilgisini paylaştı.

 

“Osmanlı sancağının Hint Okyanusu’nda dolaştırılması prestij”

Mercan, şunları kaydetti:

“Birincisi Sultan 2. Abdülhamit İslam dünyasının da halifesi ve Müslümanların yoğun olduğu Hint Okyanusu bölgesinde Osmanlı sancağını dolaştırmayı önemli bir prestij olarak görüyor. İkincisi bu geminin 609 kişilik personelinin bir kısmı o dönem Mektebi Bahriye’den mezun olan harp okulu öğrencileri. Bunların açık deniz eğitimini bu gemide almaları da isteniyor. Çünkü böyle büyük bir deniz aşırı seferde yer almaları Osmanlı denizciliği açısından da önemli bir tecrübe olduğu değerlendiriliyor. Bir diğer taraftan da doğudaki müttefikiyle bir bağlantı kuracağı düşüncesi de var.”

Gemi Heyeti Başkanı Osman Paşa’nın birkaç yabancı dil bildiğini, denizciliğe hakim ve dönemin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın damadı olduğunu, Gemi Komutanı Yarbay Ali Bey’in de hat sanatına meraklı, kitap okuyan, entelektüel bir subay olduğunu anlatan Mercan, “Japonya’ya gönderilen personel Osmanlı elindeki en iyi beşeri sermayeyi temsil etmektedir.” dedi.

Japonya’ya vardıklarında büyük ilgiyle karşılanan mürettebatın İmparator Meiji’ye Osmanlı Liyakat Madalyası’nı takdim ettiklerini aktaran Mercan, 15 Eylül 1890’da Ertuğrul Fırkateyni’nin Japon yetkililerin tayfun uyarılarına rağmen yola çıktığını hatırlattı.

 

Mercan, şöyle devam etti:

“Tayfun patlak verdiğinde geminin mizana direği kırıldı ve manevra kabiliyetini kaybeden gemi, Kushimoto açıklarında kayalıklara çarparak battı. 69 denizci kurtuldu ancak Amiral Osman Bey de dahil olmak üzere 540’dan fazla mürettebat hayatını kaybetti.”

 

Japonya’nın yardımları ve Türk-Japon dostluğu

Mercan, Japonya’nın kurtarma çalışmalarında büyük bir çaba sarf ettiğini dile getirerek, “İmparator Meiji, kurtulan 69 denizci için bizzat iki harp gemisini görevlendirerek İstanbul’a gönderilmesini sağladı.” dedi.

Bu olayın, Türk-Japon dostluğunun pekişmesinde sembolik bir önemi olduğunu vurgulayan Mercan, “1891’de Kushimoto’da bir anıt inşa edildi ve bu anıt, 1929’da büyük bir şehitliğe çevrildi. Türk-Japon kardeşliğinin başlangıcı olarak kabul edilen bu olay, dostluğun en önemli dayanaklarından biridir.” ifadelerini kullandı.

 

Ertuğrul Fırkateyni ve Osmanlı Donanması’nın modernleşme ihtiyacı

Ertuğrul Fırkateyni’nin batışının, Osmanlı Donanması’nın modernleşme ihtiyacını da ortaya çıkardığına dikkati çeken Mercan, “Bilhassa 1897 Osmanlı Yunan Harbi’nden sonra donanmada modernleşme hamlesinin başladığını göreceğiz.” diye konuştu.

Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığının TCG Kınalıada’yla bu yıl Tokyo’ya yaptığı seferi hatırlatan Mercan, “Ertuğrul Fırkateyni’nin 134’üncü seneyi devriyesinde Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kendi milli harp platformu olan ada sınıfı bir korveti, TCG Kınalıada’yı bu sefere yolluyor. Aynı benzer rotada. Aşağı yukarı bu sefer 4 ay 16 gün sürüyor ve 19 ülke ve 23 liman ziyaret ediliyor. En ilginci ve en çarpıcı olan kısmı ise bu seyir sürecince herhangi bir vukuat veya arıza durumu yaşanmıyor.” ifadelerini kullandı.

Bu durumun Türk denizciliğinin geldiği nokta bakımından çarpıcı bir sahne olduğunu söyleyen Mercan, “Artık Türk Deniz Kuvvetleri kıyı savunması yapan bir donanma değil. Bölgesel güç aktarımı yapabilecek ve bölgesinde etkin, yetkin ve caydırıcılığı olan bir donanma olmayı sürdürüyor. Yüksek ihtimal önümüzdeki yıllarda da küresel anlamda güç aktarım yeteneğine kavuşmuş bir donanmayı göreceğimizi temenni ediyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

 

1974’te Kushimoto’da Türk Müzesi inşa edildi

Ertuğrul Fırkateyni’nin kaybı, iki ülke arasında güçlü bir dostluk bağı oluşturdu. 1891 yılında, kazanın gerçekleştiği Kushimoto’da şehit denizciler anısına bir anıt yapıldı. Bu anıt, 1937 yılında Türkiye tarafından restore edildi ve o günden bu yana her yıl anma törenleri düzenleniyor.

1974 yılında ise Kushimoto’da bir Türk Müzesi inşa edildi. Bu müzede Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, mürettebata ait fotoğraflar ve heykeller sergileniyor.

 

Şehit denizcilere ait eşyalar Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde sergileniyor

Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde ise Ertuğrul Fırkateyni’ne ait eşyalar ve kazaya dair önemli belgeler yer alıyor.

Müzenin sergisinde, Türk denizcilere ait Japon madeni paraları, kazada şehit olanların fotoğrafları, Kumandan Osman Ahmet Paşa’nın bronz döküm heykeli ile döneme ait yağlı boya tablolar ve gemilerin maketleri ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Ertuğrul Fırkateyni’nin hüzünlü öyküsü, Osmanlı ve Japonya arasında başlayan tarihi dostluğun en önemli simgelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Exit mobile version