CHP Balıkesir İl Başkanlığı Kanal İstanbul Projesi’nin iptal edilmesi için gerekçelerini sunarak, ÇED sürecine itiraz edeceklerini açıkladı. İl Başkanı Serkan Sarı projenin hayata geçmemesi için hazırladıkları itiraz dilekçelerini 2 Ocak Perşembe günü Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne vermek için tüm Balıkesirlileri davet etti.
CHP Milletvekili Ahmet Akın’ın da katıldığı basın toplantısında CHP İl Başkanı Serkan Sarı Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili çekincelerini anlatırken, Ahmet Akın ise projenin bölge halkı tarafından da istenmediğine dikkat çekti. Akın projenin yapılıp yapılmayacağına halkın karar vermesi gerektiğini belirterek 2020 yılında referandum olabileceğini ifade etti.
“ANLAMSIZ BİR PROJE”
CHP İl Başkanı Serkan Sarı Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çekincelerini anlatarak şunları söyledi:
“Kanal İstanbul Projesi ayrıntılı bir şekilde birçok alanda itirazlar dile getiriliyor. Bizde Balıkesir’den bu itirazımızı hep birlikte dile getirelim istedik. İstanbul’da yapılan proje bugün başı sonu kime hizmet ettiği belli olmayan, bir rant cephesine mi, bir rantçı gruba mı, yoksa bu ülkeyi, bu toprakları ve bu coğrafyayı kendi siyasi ve askeri ikballeri uğruna ele almaya çalışan ve Montrö Antlaşması’yla sınırlandırılmış olan kanalı yeniden kendi ellerine alabilmek ve kendi istekleri doğrultusunda yönetebilmek adına mı atıldı bu adımlar hep birlikte değerlendireceğiz. Şu anda İstanbul 80 milyonluk ülkenin yaklaşık 20 milyonunun yaşadığı çok önemli bir kent. Türkiye’nin en önemli ve en öncelikli kentlerinden birisidir. Oradaki su kaynakları bugün yapılacak projeyle birlikte Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı gibi İstanbul’a su sağlayan önemli kaynakların ortasında ve bu kaynakları işlevsiz hale getirecek, anlamsız, yersiz ve sonucu olmayan bir projedir.”
“70-80 MİLYAR TL İLE NELER YAPABİLİRİZ”
Kanal İstanbul için ayrılan bütçenin başta eğitim olmak üzere tarım ve üretim için kullanılabileceğini dile getiren Serkan Sarı şunları ifade etti:
“Yaklaşık mali yükü anlamında bakarsak 70-80 milyar TL civarında bir bütçenin aktarılacağı bu proje ki kamuoyunda farklı şekilde yap-işlet-devret modeliyle yapılabileceği dillendiriliyor. Onların yap-işlet-devret modellerini de. Hiç para ödemediğimiz köprüler, yollar, tüneller bugün Balıkesir’deki vatandaşların sırtına yüklenmiş vaziyette. Devletin vermiş olduğu garantilerle, sizlerin vermiş olduğu vergiler, çocuklarımızın geleceği bu başı-sonu belli olmayan projelere ve kişisel ikballer uğruna ve belli bir rant grubuna hizmet etmek adına hepimizin kaynakları heba edilmektedir. Sadece paramız ve kaynaklarımız mı heba ediliyor? Tabi ki hayır; su kaynaklarımız, doğamız, buradaki ormanlık alanlar, tarım alanları, tarihi alanlar ve ekolojik dengemiz hiç edilerek, yok sayılarak bitirilmeye çalışılıyor. Bu bir kanal projesi değil, bu proje Türkiye’yi bitirme projesidir. Bugün kanal açarak bir gelecek hayal edenler yerine keşke o tarım arazilerinde üretime öncelik vererek, çiftçiyi, köylüyü kalkındırmaya öncelik vererek bir yatırım planı ve programı yapılmış olsaydı eminim ki bu ülkeye çok daha büyük yatırımlar sağlamış olurduk.”
“BOĞAZ KANALDAN DAHA KISA”
Kanal İstanbul Projesi ile ilgili yaşanacak olumsuzluklara da değinen Serkan Sarı şunları belirtti:
“Şu anda önümde bazı rakamlar var; 23 milyon metrekare orman alanı İstanbul’da şu anda yok olmayla yüz yüze. Aşağı yukarı 136 milyon metrekare tarım alanı İstanbul’da yok olmakla karşı karşıya. 200 binden fazla ağacın kesileceği yönünde raporlar konuşulmakta. Bunlarla beraber İstanbul’da; bilindiği gibi Balıkesir’ de aynı sıkıntıları yaşıyor, bir deprem ve fay hattı üzerinde yer alan bir kentimiz. BU yapılan çalışmalar bu fay hattını hareketlendirebileceği gibi önümüzdeki dönemde bir risk unsuru doğurabileceği yine tartışma konuları arasında yer almaktadır. Yap-işlet-devret modeliyle yapılarak devletin üzerine bir yük getirmeyeceğini söyleyenler bugün devletin bütün kaynaklarını buraya aktaracak olanlardır. Bugün birçok iddia ortaya atıldı İstanbul Boğazı’nda yoğunluk var, tıkanıklık var diye. Doğru mu? Değil. Biraz araştırdık 2017 yılında 42 bin gemi geçerken 2018 yılında 41 bin 2019 yılının ilk dokuz ayında ise 30 bin civarında gemi geçişi var. Boğaz trafiği artmak yerine her geçen yıl geriye gidiyor. Bugün boğazımızdaki sıkışıklıktan kazaları önümüze koyarak itirazda bulunuyorlar. Yapılan boğazın genişliği; şu anda İstanbul Boğazı’nın en dar yeri 700 metre, yapılacak kanalın en geniş yeri ise 150 metre olacak. Uzunluğu ile ilgili olarak kanal büyük bir avantaj sağlıyor dediler. Öyle mi? Bu avantajı sağlayan kanallar var doğru ama bu kanal İstanbul kanalı değil. Dünyanın değişik yerlerinde avantaj sağlayan, yolu kısaltan, ticari anlamda avantaj sağlayan kanallar var. Yine bir yalanla karşı karşıyayız; bu kanalın uzunluğu 45 kilometre, İstanbul Boğazı’nın uzunluğu 30 kilometre. Yolu kısaltmak yerine yolu daha fazla uzatan, sadece belli çehreye hizmet etmek amacıyla planlanmış bir projedir. Bugün ticari gemilerin bu kanalı kullanacağı söylüyorlar ama hiçbir şekilde gerçekçi olmadığını hepimiz biliyoruz. Montrö Sözleşmesi’yle beraber bu kanalın kullanım hakkı herhangi bir sınırlandırma olmaksızın zaten bütün ticari gemilere bu hak tanınmış vaziyette.”
“KANALLA BİRLİKTE KARADENİZ TEHLİKEYE GİRECEK”
Kanal İstanbul’un açılmasıyla Karadeniz’de güvenlik tehlikesinin de baş göstereceğini ileri süren Serkan Sarı şunları dile getirdi:
“Ama bu yapılacak yatırımla boğazlarımızı ve denizlerimizi ve Karadeniz’i güvenli tutacak bu anlaşma hiç edilecek ve yok edilecek. Bizler el birlik olup o yıllarda bize kazandırılmış olan, haklarımızdan mahrum olmamak adına hep birlikte buna sahip çıkmak zorundayız. Bugün Montrö Sözleşmesi’yle savaş gemilerinin Karadeniz’de kalma sürelerini ve Karadeniz’in bir savaş alanına çevrilmesiyle ilgili önemli tedbirler var. Oraya girebilecek gemiler 15 bin tondan daha büyük olamayacak. Maksimum bir ülke dokuz gemi bulundurabilecek ve 21 günden gazla bu gemiler Karadeniz’de bulunamayacak. Eğer bu kanal açılırsa herhangi bir sınır olmaksızın bu gemilerin Karadeniz’e geçişinin önü de açılmış olacak.”
“2 OCAK’TA İTİRAZ DİLEKÇELERİMİZİ VERİYORUZ”
Duyarlı Balıkesirlileri 2 Ocak Perşembe günü Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü önüne davet eden Serkan Sarı şunları söyledi:
“Bizler ranta hizmet etmek yerine, ülkemize hizmet etmeye, çevremize, doğamıza ve geleceğimize dair tepkimizi göstermeye bütün vatandaşlarımızı, bütün Balıkesir’de yaşayan halkımızı davet ediyoruz. Bu ülkenin neresinde değerlerimize, tarihimize, coğrafyamıza, tarımımıza, ormanımıza, toprağımıza, suyumuza karşı bu kasıt yapılırsa biz Balıkesir’in duyarlı vatandaşları olarak bu kastın karşısında el birlik durmayı biliriz. Bu sebeple hazırlanmış olan bir itiraz dilekçemiz var. ÇED raporu sürecinin hangi bilimsel gerekçe gösterilerek hazırlandığını bilemediğimiz, anlayamadığımız ve kabul edemediğimiz bu ÇED sürecine karşı itirazımızı yapamaya bütün Balıkesirli duyarlı, vatansever halkını davet ediyorum. 2 Ocak son itiraz günü. Hep birlikte 2 Ocak’ta saat 13.30’da İl Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü’nün önünde bu dilekçelerimizi ve bu tepkimizi omuz omuza el birlik göstermeye davet ediyorum.”
AHMET AKIN: “2020’DE REFERANDUM SANDIĞINI KOYARIZ”
CHP Milletvekili Ahmet Akın ise Kanal İstanbul’a bölge halkının da karşı olduğunu söyledi. Akın bu işin referandumla çözülebileceğine değinerek şunları kaydetti:
“Türkiye’nin genelinde bu Kanal İstanbul Projesi’nin bir yıkım projesinin, bir rant projesine karşı olan itirazlar çığ gibi büyüyor. Şu an da başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her noktasında güzel ülkesine sahip çıkmak isteyen, kendi bölgesine sahip çıkmak isteyen, güzelliklerine sahip çıkmak isteyen, talana, ranta hayır diyen bütün vatandaşlarımız şu anda bununla ilgili çalışmaları başlattı. Ayrıca Kanal İstanbul’un yapılacağı bölgedeki mülkiyet değişiklerinin araştırılmasıyla ilgili meclise teklif verdik. Yani o bölgedeki mülkiyet değişiklikleri nelerdir, kimlerin eline geçmiştir, kimler daha önceden alımlar yapmıştır, ne zaman ne süreç içinde yapmıştır? Bununla ilgili kanun teklifi verdik. Bunun araştırılmasını talep ettik ve şu anda mecliste bekliyor. Yeni yılın ilk günlerinde meclis açılır açılmaz bu konuyu tekrar dile getireceğiz. Ayrıca şöyle bir konu var: 23 Haziran’da zaten İstanbul halkının desteğini alamadılar. Yani projelerden tutun, hiçbir desteğini alamamış bir hükümet, iktidar veya sistem var. İstanbul halkı başta bunları çürüttü, 23 Haziran’da dedi ki biz sizin projelerinizi de, sisteminizi de beğenmiyoruz, istemiyoruz dedi ve Ekrem başkana yetki verdi. Ekrem başkan ve ekibiyle birlikte Türkiye genelinde oluşturulan bu tepkiyle birlikte bence olumlu bir dönüş olacaktır ve bu yanlış proje geri dönecektir diye düşünüyorum. Hiçbir şey olmazsa da rahatlıkla 2020’de sandığı koyarız, oradaki halk kendisine göre kararı verir, referandumda ne çıkar ona göre herkes görür. O süreçte halkın önünde bilim adamları konuşur, çıkarlar getirilerini, götürülerini sorarlar, ona göre de oradaki milletimiz kararını verir. Yani bu projenin olacağını zannetmiyorum. Çünkü halka rağmen hiç bir şey yapılamaz. Büyük oranda da bu konuya karşı olan bir kamuoyu var.”