Balya Belediyesi’nin düzenlediği “Kırsal Kalkınma İçin Kooperatifçilik ve Tire Süt Kooperatifi Örneği” konulu panel Balya Atatürk Çok Programlı Lisesi’nde gerçekleştirildi. Kooperatifçilik konusunda uzmanların katıldığı panelde Balya için düşünülen Tire Süt Kooperatifi modeli enine boyuna tartışıldı.
Balya’da kalkınmanın gerçekleşmesi için düşünülen kooperatifçiliğin ilçeye vereceği katkıların anlatıldığı panelin açılışını Balya Belediye Başkanı Orhan Gaga yaptı. Gaga kooperatifin kurulması için gece gündüz çalıştıklarını belirterek, tüm Balya’nın el ele vererek kooperatifleşmeyi sağlaması gerektiğine dikkat çekti.
Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arman Zafer Yalçın’ın moderatörlüğünde düzenlenen panele konuşmacı olarak Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Önceki Dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, DEÜ İİBF İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yaşar Uysal ve Proje Danışmanı Melih Ülgen konuşmacı olarak katıldı.
YANLIŞ POLİTİKALARLA ÇİFTÇİLİK BİTİRİLDİ
Panelin açılışında konuşan Belediye Başkanı Orhan Gaga Balya’nın kurtuluşunun kooperatifleşmeden geçtiğini belirtti. Gaga şunları söyledi:
“Tarım, çiftçi, tarım politikaları, çiftçilerimiz diyoruz ama maalesef ülkede uygulanan yanlış politikalarla üretici, çiftçi yalnızlaştırıldı, giderek de fakirleşiyor, giderek durumu sıkıntıya düşmeye başladı. Hepimiz yaşıyoruz, hepimiz biliyoruz. Maalesef yanlış politikalarla bu hallere geldik. Tarımı güvenceli bir meslek haline getirmeliyiz öncelikle. Tarımı, yapılan uygulamalarla güvenli bir meslek haline getirmeliyiz. Popülizmi, siyasi kaygıları, siyasi düşünceleri ön plana çıkararak, o hesapları yaparak, çiftçiye para vererek değil, para kazandırmaya çalışarak, doğru politikalarla, tarım politikalarımızı tekrar gözden geçirerek çiftçiyi rahatlatmalıyız, önünü açmalıyız. Çünkü Türkiye tarımla kalkınacak, tarımda kooperatifçilikle kalkınacak. Bir araya gelerek, birlikte olarak, biz olarak biz kalkınacağız.
BALYA İÇİN NE YAPMALIYIZ
Bunun bir örneğini inşallah Balya’da yaşatacağız. Biz ne yapmak istiyoruz, Balya ne yapmak istiyor? Büyükşehir Belediyesiyle birlikte stratejik plan hazırlıyoruz. Biz önümüzdeki 5 yılda neler yapacağız, projelerimiz neler, hangi eksikliklerimiz var, bunların planlamasını yapıp Büyükşehire sunuyoruz. Birlikte büyükşehirle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Toplantılarda Balya Belediyesine sorulan sorular var. Bize ‘kardeş şehirlerle ortak yapılan ortak faaliyetler nelerdir?’ Bizim kardeş belediyemiz yok ki, olmamış ki, yapalım niyetinde kimse olmamış. ‘Şehir kültürüne katkı sağlamak amacıyla belediye bünyesinde kurulan kültür-sanat topluluklarının sayısı kaç?’ Bizim bir tiyatro grubumuz yok ki, bir halk oyunları ekibimiz yok ki, yapmamışız. Bakın basit sorular var; ‘meslek edindirme kurslarından sertifika alan sayısı kaç?’ Belediye olarak açmamışız ki. ‘Belediye organizasyonunda yapılan panel sayısı kaç?’ hiç yapmamışız ki, daha ilkini gerçekleştiriyoruz. Bunun gibi biri sürü soru var ve biz bu sorulardan puan alacağız ve Büyükşehir Belediyesine bildireceğiz. Balya Belediyesi’nin aldığı puan ne biliyor musunuz? 24,98 puan aldık. Bu sorulara cevap veremediğimiz için, yok dediğimiz için, hayır dediğimiz için burada sınıfta kaldık. Bu Türkiye çapında yapılıyor, sınıfta kalan belediyelerden bir tanesiyiz. Önce kendimizi eleştirmeliyiz. Biz bunları yapmak adına hiçbir proje üretmedik, hep günlük çözümlerle, taş döşeyelim, su akıtalım, mezar yapalım, cami boyayalım, okulun bahçesini yapalım gibi günlük projelerle hep günümüzü geçirdik. Ancak Balya için ne yapalım sorusuna kimse cevap veremedi. Bakın biz göreve geldik, Balya için farklı bir şeyler yapmalıyız. Sizler için, üretici için, köylü için bir şeyler yapmalıyız. Birlikte kalkınacağız, birlikte büyüyeceğiz. Bunların projelerini yapmalıyız.
KOOPERATİF KURMAK BİZİ KALKINDIRACAK
Projelerden ilki kooperatif kurmak olacak. Biz Balya’da fabrika açamayız. Ancak hazırda bir fabrikamız var, o da sütümüz. Sütümüz, üreticimiz, köylümüz var. Hazır fabrikamız var, biz bu fabrikayı sadece dişlilerini çalıştıracağız. Belediyenin önderliğinde dişlileri harekete geçireceğiz. Kolay mı? Kesinlikle değil, kolay olsaydı herkes yapardı. Bu bir mücadele gerektiriyor. Ancak bu tek başımıza olacak şey değil. Sadece belediyenin koşmasıyla değil, buna bütün sivil toplum kuruluşları, bütün vatandaşlar, bütün üreticiler, bütün köylüler, diğer kooperatiflerimiz onlarda destek verecek. Balya’nın çıkış noktalarından bir tanesi kooperatifçilik olacak. Bazı yanlış anlaşılmalar var; ‘Balya belediyesi kooperatif kuracak, zaten kooperatiflerimiz var’ deniyor. Bizim kurmak istediğimiz sadece sizin sütünüzü alıp falanca fabrikaya dökmek değil. Biz fabrikadan bahsediyoruz, süt ürünleri fabrikasından bahsediyoruz. Bu kooperatife benzin istasyonu açmaktan bahsediyoruz. Üreticiye, köylüye 50 kuruş, 1 lira mazotu ucuz vermekten bahsediyoruz. Tarım aleti almaktan bahsediyoruz. Köylü kardeşim sen traktörünü alma, bende 10 tane var, kooperatifin traktörüyle ben tarlanı süreceğim diyoruz. Gelin bu projeye destek olun, hep birlikte sahip çıkalım. Bakın Balya’da bir şehirlilik bilincine ulaşmamız lazım. Biz ilçeyiz. Bandırma, Edremit, Gönen, Karesi, Altıeylül nasılsa bizde onlar gibi ilçeyiz. Bunu böyle bilelim. Bizde, Balya’da bir şey olmaz zihniyetini lütfen kafanızdan atın. Balya’da her şey olur, olacak. Bunun örneğini de biz hep birlikte vereceğiz. Balya’da bir şeyler olacak.
TEK ÇIKIŞ YOLUMUZ KOOPERATİFLEŞMEK
Projemiz kooperatifçilik; çıkış yolumuz. Bakın önce hayal edeceğiz. Biz bu hayali arkadaşlarımızla birlikte kurduk, siz de kooperatifçilikle ilgili hayal edin. Sonra inanın; bunu yapacağımıza inanın. Biz inandık, sizlere ihtiyacımız var, sizler de inanın. Kolay değil, mücadele gerekiyor, mücadele edeceğiz ve sonunda başaracağız. Biz bu kooperatifçilikle çıkış noktasını bulup hep birlikte başaracağız, biz olmayı başaracağız. Kooperatifi kurarken veya kurmaya niyetlenirken yaklaşık 2 aydan beri çalışıyoruz. Öncelikle Türkiye’deki başarılı kooperatifleri inceleyerek buradan kendimize ne uyarlayabiliriz, amiyane tabirle ne çalabiliriz önce bunları izlemeye başladık. Arkadaşlarımız önce Seferihisar’a giderek oradaki başarılı kooperatifleri inceledi geldi bir rapor hazırladık. Arkasından bir müddet sonra Tire Süt Kooperatifine gittik, Başkanımız Mahmut Bey bizi kucakladı, sonuna kadar destek dedi. Birbirimizi anladık, dertlerimizi, sıkıntılarımızı anladık, Tire Süt Kooperatifini inceledik. Bakın Türkiye’deki belki 1 numaralı kooperatif Tire Süt Kooperatifidir. Balya’ya bunu uyarlayacağız. Ancak bunun hukuki zeminini oturtup, sağlam temellere oturtup, binayı üzerine inşa edeceğiz. Kötü örnekleri yok mu, ilçemizde de yaşandı. Ancak kötü örneklere bakarsak biz bu işin içinden çıkamayız. Biz iyi örneklere bakacağız. Burada amaç kar değil, işbirliği, dayanışma öncelikli amaç olmalı. Ortak iş yapma kültürünü geliştirmeliyiz. Ortakların hepsi burada, bu kültürü geliştirebilirsek Balya’ya bir çıkış noktası olacağız. Biz, bir olalım, birlikte olalım diyoruz. Yalnız taş duvar olmuyor. Yanına bir taş daha lazım, onun yanına bir taş daha lazım, ancak o zaman duvar oluyor. Eğer yan yana gelebilirsek, o taşları birer birer oturtabilirsek biz bir duvar olacağız ve her türlü zorluğa karşı bu duvarı hep birlikte kuracağız.
KOOPERATİFÇİLİK ÇALIŞMAK DEMEK
Kooperatifçilik ne demek? Çalışmak demek, üretmek demek, kalkınma demek, hakça paylaşım demek, birlik, beraberlik, dayanışma demek, sevgi, barış, aydınlık demek; Atatürk’ün çizdiği yol demek. Atamızın çizdiği yol demek, biz bu yolu Balya’da çizeceğiz, hep birlikte Atamızın izinden bu kooperatif vasıtasıyla, Balya’yı ayaklandıracağız.”
TÜRKİYE KOOPERATİFLEŞMEYLE KALKINIR
Tire Süt Kooperatifinde yaptığı çalışmalarla adını duyuran Başkan Mahmut Eskiyörük elde ettikleri başarıları Balya’da anlattı. Eskiyörük konuşmasında şunlara dikkat çekti:
“Tire’de biz bir kooperatifçilik modeli yarattık. Bu modele ben Türk tarımının kurtuluş reçetesi diyorum. Çünkü Türkiye’nin şartları kooperatifleşmeye üreticileri mecbur bırakıyor. Hem ekonomik hem de sosyal açıdan mecburuz. Türkiye’de tarım kooperatifleşmeyle kalkınır. Ben de buna inandım ve kooperatifleşmeden önce bu söze inanmak gerekiyor. Kooperatifçilik inanmakla oluyor ve sürekliliğin temelinde de güven var, güven gerekiyor. Neden kooperatifleşme? En büyük sorunumuz üretim maliyetlerinin düşmesi için kooperatifleşme, üretimin kayıt altına alınıp bir veri oluşması için kooperatifleşme gerekli. Çünkü Türkiye’de hangi ürünün ne kadar üretildiğini kimse bilmiyor. Ne kadar domates üretiyoruz bunu bilmiyoruz. Bilmeden üretimi planlamak mümkün mü, değil. Peki, üretimi planlamadan fiyat istikrarı sağlanır mı? Sağlanmaz. Yani çiftçilik Türkiye7de kumar gibi bir şey oldu. Herkes aklına göre, rastgele ekim yapıyor. Üretim fazla olursa üretici mağdur, tüketici seviniyor ama bir daha üretemez hale geliyor. Eksik olursa tüketici mağdur oluyor ve milli ekonomi zarar görüyor, ithalat yapmak zorunda kalıyor Türkiye. Elimizde iki tane Türkiye’yi besleyecek bir Anadolu var elimizde, ben gerçekten utanıyorum. Yani iki tane Türkiye’yi besleyecek bir Anadolu topraklarında Türkiye’nin ithalat yapması, Türkiye’nin ayıbıdır, utancıdır diyorum ben. Onun için kooperatifleşme olmadan kayıt dışını gideremeyiz ve planlama yapamayız.
ÜRETİMLE SORUNUMUZ YOK, SORUN SATMAKTA
Bizim çiftçimizin üretimle ilgili sorunu yok. Evet, üretimle ilgili sorun var ama bizim asıl sorunumuz satmak. Onun için kooperatifleşme, çünkü bizim 300 ton sütümüz var. 50-100 litre sütü pazarlayamazsınız ama 300 litre sütü pazarlama sorununuz olmuyor. Çiftçilik güvenceli bir meslek olması gerekiyor. Maalesef çiftçi gençlere kız vermiyorlar. Kız evi haklı nasıl versin? Ya ektiği patatesi satamazsa, tarlasını sürerse diye güvenceli meslek olmadığından gençlerimiz maalesef köyünü terk ediyor. Onun için kooperatifleşme güvenin sağlanması açısından. Gıda güvenliği diyoruz. Türkiye’de öyle büyük bir gıda terörü var ki ben de üretime girince anladım, üretilenlerin içine korkunç şeyler konuyor. Biz kooperatifimizin ürettiği ürünleri reklamlarımızda kullanmaya başladık. Yoğurdumuz sulanıyor, ekşiyor diyoruz, tereyağımız son kullanma tarihinde küfleniyor diyoruz talep bir o kadar daha artıyor. En önemli şey kırsalda kalkınmanın sağlanması açısından kooperatifleşme önemli.
AÇLIK KOOPERATİFLEŞMENİN OLMADIĞI ÜLKELERDE
Bunları söylerken dünyaya baktığımızda kooperatifleşmenin önemi anlaşılıyor. Kooperatifleşmenin geliştiği ülkelerde refah, zenginlik var. Açlık, yoksulluk ise kooperatifleşmenin olmadığı Afrika’da, Ortadoğu ülkelerinde var. Peki, Türkiye nerelerde? Türkiye kooperatifleşme oranında dünyada yüzde 13’lerde. İşte Türk tarımının geri kalması burada görülüyor. Yeni Zelanda hayvancılıkta dünyanın patronu oldular ve yüzde 95 kooperatifleşmeyle bu gelişmeyi sağlamışlar. İşte Türkiye’nin iklimi, toprak yapısı, ürün zenginliği ve tarım gibi biri kültürümüz, yaşam biçimimiz gibi zenginliklerimiz varken geri kalmasının sebebi kooperatifçiliğin gelişmemesi, finansal üretim, çiftçinin güvenceli meslek olamaması ve ithalat politikası. Türk tarımını asıl çökerten bu ithalat politikası. Çünkü ithalat yapmakla, artık ithalata mahkum kalıyorsunuz. Kendi üreticiniz üretemez hale geliyor ve daha çok ithalat yapmak zorunda kalıyorsunuz. Halbuki ithalat gıda ürünlerinde durdurulsa, bizim onu yetiştirecek toprağımız var. Tüketici bırakın 1 yıl mağdur olsun. Türkiye ithalatı durdursa, üretemediği ürünleri ne kuru fasulye, ne mercimek, ne de et açığımız olur. İşte bu ithalat politikası maalesef ithalat şirketlerini zengin etti, yabancı çiftçileri zengin etti ve bizim çiftçimiz gittikçe fakirleşiyor. En büyük tehditlerden birisi de topraklarımızın işgali. Birçok belediye başkanı maalesef günah işliyor. Dümdüz o verimli arazilerde o binaları görünce gelecek kuşağa gerçekten ihanet ediyoruz. O kadar uygun yerler varken, bir tek temel kazma maliyetinin düşüklüğünden dolayı verimli topraklarımız binalarla doldu. Türk tarımının en büyük tehlikesi su olarak karşımıza çıkıyor. Yeraltı sularımız artık günden güne bizi bırakıyor, 5-10 yıl sonra artık tarım yapılamayacak hale geleceğiz. Çiftçi sulama yapabilmek için tarlaları delik deşik ediyor.
DÜNYADA SU VE GIDA S-400’LERDEN DAHA BÜYÜK SİLAH
Biz niye Türkiye’de kooperatifleşmeye zorunluyuz? Yüzde 70’i bugün küçük ari işletmelerin sürdürdüğü tarım ve hayvancılığımız var. Benim kavga verdiğim bir zihniyet var; ben 27 yıldır kooperatifçilik yapıyorum. Diyorlar ki mektepte öğrenmişler ölçek ekonomisi diye bir şey. İşte biz bu köylüyle Avrupa Birliğine giremeyiz, verimliliği artıramayız, maliyetleri düşüremeyiz, tasfiye edelim, tarımı şirketler yapsın. Bu Türkiye’ye dinamit koymak kadar tehlikelidir. Tabi bende ölçek ekonomisine inanıyorum. Ama küçükleri yok edip, yeni büyükler yaratmayalım, onları birleştirerek büyük ölçek haline getirelim, kooperatif yapalım. Tire Süt Kooperatifinin ortakları toplam 20 bin tane sağımlık ineği var. Yani tek bir işletme gibi beraber üretiyorlar, birlikte çalışıyorlar, birlikte üretiyorlar, birlikte işliyorlar, birlikte pazarlıyorlar. Bu köylüyü tasfiye etme politikası 1990’lı yıllarda başladı. Bunun olumlu olacağına inanarak yol açıktılar, savundular. 1990’lı yıllarda yüzde 41 olan kırsal nüfus yüzde 8’e düşmüş. Ne oldu? O insanlar kırsalda kendileri karınlarını doyuruyorlardı, fazlasıyla kentteki insanların da karınlarını doyuruyorlardı. Şimdi onlar kentlerde tamamen tüketici oldular ve Türkiye’de şu an gıda açığı başladı. Demek ki doğru değildi bu. Peki, bunu neden önerdiler Türkiye’ye? Düşündüğümde bu politikaları uygulayanlar akılsız olamazlar. Bunlar ya akılsızdı ya da işbirlikçiydi. Ne işbirliği bu? Çünkü dünyada su ve gıda S-400’lerden daha tehlikeli ve büyük bir silahtır. Bundan sonra artık gıdanın önemi günden güne artacak. Türkiye de mükemmel, öyle bir coğrafyada ki; ama yabancılar ele geçiremiyorlar küçük küçük. Önce bizi şirketlere dönüştürecekler, sonra gelecekler ve satın almak için yabancı sermayenin, uluslararası sermayenin Türk tarımını ele geçirmek için bir oyun olarak yorumluyorum. Yoksa bunun biri avantajı olsaydı şu anda ihracat yapan bir ülke olurduk.
YÜZDE 172 BÜYÜDÜK
Ben 2008’de göreve geldim. Kooperatifte 28 ton süt vardı, 300 tona çıktı. 11 çalışanı vardı, şu an çalışan sayısı 400’ü geçti. Gittikçe büyüyoruz. Görev sürem içinde özvarlıklarımız 172 kat büyümüş. Bu kendiliğinden olmadı. Çok mütevazı olmayayım bizim de orada başarımız var. Bunun sebebini soruyorlar; birincisi ben üretimden geliyorum. Ben çapa yapmaktan, inek sağmaktan gelip o koltuğa oturdum. Yaşamadan bunu anlayamazsınız. Kitap okuyarak avukat olabilirsiniz ama kitaptan okuyarak çiftçi olamazsınız, yaşamanız gerekiyor. İkincisi kimseye ayrımcılık yapmadım. Ne partisine baktım ne de yöresine, kimseye sıra dışı uygulama yapmadım. Evet, ortaklar arasında beni sevmeyen var ama hepsi bana güvenir. Siyaset bulaştırmadım. Benim çalışanlarımın hangi partiden olduklarını bilmem ben. İşine bakarım. Orada siyaset olmaz, orada A, B, C parti değil ekmeği için orada insanlar birlik olmuşlar. Maalesef işte TARİŞ’in hali ortada, siyasetin girdiği yer orayı çökertiyor, TARİŞ dağıldı gitti. Özel sektörün 150-200 kişi çalıştırdığı iplik fabrikasında 1150 kişi çalışırsa batmaz mı? Üçüncüsü de çalmıyorum ve kimseye de çaldırmıyorum. Çünkü o insanların parası yenmez. Bunlarda yetmiyor bir omuz vermek gerekiyor. İşte biz bir model yarattık İzmir modeli, bu modelin mimarı Aziz Kocaoğlu’dur.”
YEMEK YERKEN SOHBET EDERKEN HİÇ BİR ZAMAN PROJE YAPMAYA KARAR VERMEDİM
Önceki Dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da kooperatifleşmenin geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmaları anlattı. Kocaoğlu şunları dile getirdi:
“Ben 6 yaşında tütün tarlasında çalışmaya başladım. 27 yaşıma kadar çiftçilik yaptım. Bu arada 18 yaşında yazın TEKEL’de işçilik yaptım, tütün balyası taşıdım. Sonra üniversiteyi bitirdim, her yaz yine kendi arazimizde çalışmaya devam ettim. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir Köy Kalkınma Kooperatifinde 5-6 ay kadar çalıştım. Sonra İstanbul’da master yaptım, sonra da Ankara’da bir devlet kurumunda 3,5 sene civarında çalıştım. Şu anda İzmir’in in büyük kuruluşlarından birisinin demir-çelik sektöründe onun kurucu yöneticiliğini yaptım. Sonra kendim ticarete başladım, atölyecilik yaptım, fabrika kurdum, sanayiciliğim, ticaretim var. Babam siyasetle uğraşıyordu, belediye başkanlığı yaptı. Babamın çırağı olarak da 1954 seçimlerinde 6 yaşında oy pusulası dağıtarak siyasete başlamış oldum. Belediye başkanı olmadan partide yöneticilik yapıyorum. 2004 yılı yerel seçimlerine hazırlanıyoruz. Dedik ki bir 5 yıl adayımız kazanırsa Bornova’da ne olacak, ne kenti olacak? Üniversitesi var, sanayisi var. Bizim bu Bornova’dan ne olur diye Bornova’nın yol haritasını bilimsel adıyla stratejik planını yaptık. Kader beni aday yaptı, ben belediye başkanı oldum. Stratejik planı uygularken 68 gün belediye başkanlığı yaptıktan sonra nur içinde yatsın Piriştina belediye başkanımız vefat etti, meclis de oy birliğiyle beni Büyükşehir Belediye Başkanı seçti. Belediye başkanının görevleri yasada yazılmış. İşte kanalizasyonu, arıtması, çöp toplaması, imarı, yolu hepinizin bildiği işler. Ama bir bakıyorsunuz dünyada artık kentler yarışıyor. Kentler, köyler, ilçeler kalkınmak için yarışıyor ve belediye başkanını görevi sadece belediye hizmetlerini yapmak değil. O kentin lideri olarak, o kentte yaşayan hemşerilerinin ekmeğini, lokmasını büyütmek; yani kalkındırmak. Onun için ne yapabiliriz diye bir yol haritası yaptık. Hiç bir projeyi stratejik plan dışında akşam yemek yerken, öğlende arkadaşlarla sohbet ederken hiçbir projeye karar vermedim. Hep bilimsel çalışmalar sonunda verdiğimiz kararlardı. İzmir’de yapacaklarımızı planlarken insanların refahının artması için kooperatifçilik meselesini ön palana çıkardık. Yaptığımız kooperatifleşme sayesinde çiftçilerimizin üretimi ve kazançları arttı. Bu konuda insanlar birbirlerine güvenerek kooperatifçiliği geliştirerek birer marka haline geldiler ve Türkiye’ye örnek oldular. İzmir’de başta Tire Süt Kooperatifi olmak üzere birçok kooperatifimiz yaptığı başarılı işlerle Türkiye’de söz sahibi oldular. Biz de aldığımız kararlarla kooperatifleri destekleyerek onların üretimlerinin artmasına vesile olduk.”
İYİ KOOPERATİFÇİLİK ZARAR ETTİRMEZ
Prof. Dr. Yaşar Uysal ise yaptığı konuşmada İzmir ve Türkiye’deki kooperatifçilik örnekleri hakkında bilgiler verdi. Uysal kooperatifleşmenin gelişme açısından önemine değinerek şunları kaydetti:
“Türkiye’de kooperatifçiliğin gelişmesi üretimin de gelişmesi anlamına geliyor. Bir araya gelen üreticiler, iyi bir yönetimle kendilerini geliştirdikleri takdirde birçok başarıya imza atabiliyorlar. Üretimin artması, kazancında artmasına sebep olduğundan dolayı kooperatifleşmenin önemi de artıyor. İzmir’de yapılan kooperatifçilik ise Türkiye’de iyi örnekler arasında yerini alıyor. Tire Süt Kooperatifinin başarıları ortada. İyi bir kooperatifçilik yapmanın birinci yolu ortakların birbirine güvenmesinden geçiyor. Ortaklar iyi bir yönetimle birçok başarıya imza atarak ortakların durumunu pozitif yönde geliştirmeyi biliyorlar. İyi bir kooperatifçiliğin diğer bir sırrı da planlı üretimden kaynaklanıyor. Üretilen ürünlerin işlenerek pazara sunulması, kooperatifçiliğin ana hedeflerinden birisi olmasına karşılık, katma değeri yüksek ürünler halinde pazarda yerini alabiliyorlar. İyi yönetilen kooperatifler, ürettikleri ürünlerle marka değerini oluşturup, gelişmelerini sürdürüyorlar.
ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRIZ
Proje Danışmanı melih Ülgen ise başarılı kooperatiflerin kuruluşları hakkında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Türkiye’de kooperatifleşmeye önem verilmesi gerekiyor. Kooperatifleşmeyle birlikte çiftçilerin üretimi artarken, ortaklarında gelirlerinde büyük gelişme sağlanabiliyor. Ama bunun da en önemli faktörü iyi bir yönetimden geçiyor. Türkiye’de iyi örnekleri bulunan kooperatiflerin yanında kötü örneklerde var. Tire Süt Kooperatifinin kuruluşunda yer almaktan büyük mutluluk duyuyorum. Başkanımız Mahmut Eskiyörük göreve ilk geldiği zaman o dönemde çalıştığım kuruma gelerek bu konuda neler yapabilirizi sorguladı ve uygulamalarında başarılı olarak kooperatifi bugünlere getirdi. Mahmut Başkan kooperatifleşme sürecinde bizimle sürekli irtibatta olarak bizi sürekli olarak zorladı. Kooperatifin büyümesi için gerekli planları, projeleri sunarak desteklemelerden yararlandı ve bugünlere kadar geldi. Şimdilerde ise bir kooperatifin kurulması ve o kooperatifin geliştirilmesi iyi bir yönetimi sayesinde olabilir. Bu konuda kurulacak yeni kooperatiflere destek vermek bizi çok mutlu edecektir.”