Türkiye, Avrupa genelinde haftalık ortalama çalışma süresi en uzun ülke olarak dikkat çekiyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ortalama çalışma süresi 36,1 saat iken, Türkiye’de bu süre 44,2 saat. Bu, Türkiye’yi analiz edilen ülkeler arasında zirveye yerleştiriyor.
AB ve Türkiye Arasındaki Farklılık
AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın verilerine göre, Avrupalılar haftada ortalama 36 saat çalışıyor. Türkiye ise AB ortalamasının oldukça üzerinde bir rakamla, 44,2 saatlik çalışma süresiyle başı çekiyor. Türkiye’yi 41,7 saatle Sırbistan, 41,4 saatle Bosna-Hersek ve 39,8 saatle Yunanistan takip ediyor.
Uzun Çalışma Saatleri Kategorisi
Eurostat, haftada 49 saat veya daha fazla çalışmayı “uzun çalışma saatleri” kategorisinde değerlendiriyor. AB genelinde iş gücünün yalnızca yüzde 7,1’i bu kategoride yer alırken, Türkiye’de bu oran yüzde 27,2’ye yükseliyor. Yani, Türkiye’de çalışanların yaklaşık dörtte biri haftada 49 saatten fazla mesai yapıyor. Bu alanda Türkiye’yi yüzde 13,8’le İzlanda takip ediyor.
Sektörlere Göre Çalışma Süreleri
En uzun çalışma saatleri genellikle fiziksel güce dayalı sektörlerde görülüyor:
- Tarım, ormancılık ve balıkçılık: Haftada ortalama 41,5 saat
- Madencilik ve taş ocakçılığı: Haftada ortalama 39,1 saat
- İnşaat sektörü: Haftada ortalama 38,9 saat
Diğer taraftan, en kısa haftalık çalışma süreleri ise genellikle gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerde görülüyor:
- Hollanda: 32,2 saat
- Avusturya: 33,6 saat
- Almanya: 34 saat
Türkiye’de Serbest Meslek ve Maaşlı Çalışanlar Arasında Farklılık
Türkiye’de uzun çalışma saatleri, özellikle serbest meslek sahipleri arasında daha yaygın. Bu grupta haftalık çalışma süresi yüzde 30’a yaklaşırken, maaşlı çalışanlar arasında bu oran yüzde 3,6’da kalıyor.
Sonuç
Türkiye’deki uzun çalışma süreleri, Avrupa’daki diğer ülkelerle kıyaslandığında ciddi bir farklılık ortaya koyuyor. Fiziksel güce dayalı sektörlerin ağırlığı ve serbest meslek sahiplerinin yüksek oranı bu tabloyu açıklayan önemli faktörler arasında yer alıyor. AB ortalaması ile Türkiye arasındaki bu fark, çalışma yaşamındaki koşulların iyileştirilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.