Kazdağları Nöbeti’nin 1’inci yıl dönümü nedeniyle yapılmak istenen açıklamaya müdahale eden polis, en az 20 yaşam savunucusunu gözaltına aldı.
Kazdağları’nda Kirazlı ve Balaban köyleri yakınında ve Çanakkale’nin içme suyu barajı Atikhisar’ın yanı başında Alamos Gold’ın taşeronu Doğu Biga Madencilik şirketinin altın madeni faaliyetlerine karşı başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti”nin birinci yılı için Kazdağları’na gitmek için farklı şehirlerden gelen çevreciler, Çanakkale -Gelibolu girişinde jandarma tarafından durduruldu.
Otobüslerde bekletilen yaşam savunucularının bölgeye gitmesine izin verilmezken, Çanakkale Golf Çay Bahçesi’nde toplanan diğer yaşam savunucularına ise polis müdahalesi gerçekleşti.
Pandemi gerekçe gösterilerek yapılmak istenen basın açıklamasına izin verilmeyen kitleye müdahale eden güvenlik güçleri, 20 yaşam savunucusunu gözaltına aldı.
Çanakkale Valiliği, koronavirüs salgını nedeniyle şehirdeki toplantı, gösteri, stant açma, miting, açık yer toplantısı gibi tüm etkinliklerin 31 Temmuz 2020 tarihine kadar yasaklandığını açıklamıştı.
EKOLOJİ BİRLİĞİ’NDEN SERT AÇIKLAMA
Basın açıklamasına katılmak isteyenler ve Kazdağları’ndaki eylem alanına gitmek için yola çıkanlara güvenlik güçlerinin zor kullanmasına, çeşitli çevre örgütlerini bünyesinde barındıran Ekoloji Birliği’nden sert tepki geldi.
Ekoloji Birliği’nin açıklaması şöyle:
“Kapitalist sistemin dünyaya dayattığı ‘küreselleşme’ politikasının yarattığı sonuç, sistemin kendi krizinin küresel düzeyde yayılmasını getirirken, kendi yarattıkları krizinden çıkamayan sistemin temsilcilerinin kendilerini doğanın sahibi zannedecek kadar gözlerinin döndüğünü de göstermektedir. Kapitalist sistem, kendi yarattığı krizden kurtulma formülü diye sadece bir meta olarak gördüğü doğayı sermaye için özelleştirecek kadar akıl dışı yöntemlere başvurulmaktadır. Doğayı sermayenin mülkü haline getirmeye çalışan bu akıl dışı çevre politikasının sonuçlarının iklim krizi ve küresel ısınma olarak doğadaki yaşamı da nasıl bir tehdit altına soktuğu, aylardır tüm dünyayı kasıp kavurarak karantina altına aldıran corona virüsü ile gelen pandemi süreci de anlatmaktadır.
Kapitalist sistemin küresel düzeyde yaşadığı ekonomik yıkım, bu nedenle dünyaya da ekolojik yıkımı dayatmaktadır. Doğada yaratılan ekolojik bir yıkım varsa, bunun bir sonucu insanca yaşam hakkının da tehdit altına girmiş demektir. Çünkü insan da saldırıya uğrayan doğanın bir parçasıdır. İktidarın uygulamaları bu gerçeği çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Siyasi iktidar sermayenin kapı kulu haline gelmiştir. Hukuksuzluk meşrulaştırılmış, topluma dayatılan her proje “istemeseniz de bu olacak” zorbalığına getirilirken, ülkemizin her köşesinde iktidar destekli çevre katliamları yaşanmaktadır.
Artık günümüzde devlet şirketlerin özel güvenlik gücü haline getirilince, sermaye sahiplerine yaranmak için doğaya kepçe, vatandaşa ise kelepçe vurulmaya başlanmıştır. Kızılcaköy’de arazilerini korumak isteyenler, Kazdağları Kirazlı’da yaşam nöbeti sürdürenler, Bursa Kirazlıyayla’da madenin hukuksuz faaliyetlerine karşı direnenler ağır para cezaları ile sindirilmek istenirken, Konya Ilgın’da Çavuşçu köylü vatandaşların mülkü elinden alınıp şirketlere peşkeş çekilip, üzerlerine de devletin kolluk güçleri gönderilirken, dün de Salihli’de arazilerine kepçe sokulan vatandaşın kendisine de nasıl kelepçe vurulduğuna tanık olduk.
Doğada yaratılan ekolojik tahribat, insanca yaşam hakkını da artık doğrudan tehdit altında bırakan bir aşamaya taşınmıştır. Siyasi iktidarın pandemi dönemini baskıcı yöntemler için bir fırsat gibi kullanması, doğayı tahrip ederken halka da zulüm uygulaması, Salihli ilçemizde yaşananlarla birlikte iktidarının kendini ele verdiği anlamındadır. Bu nedenle Salihli Çapaklı mahallesinde biyogaz projesi hakkında dava açılmış ve yargı süreci hala devam ederken hem toprağını hem de hukuksal hakkını korumaya çalışan halka vurulan kelepçeyi insan haklarına yönelik bir saldırı olarak görüyoruz.
Bir kez daha vurgulamak istiyoruz; yaşamı ve doğayı savunmak, insan haklarını ve insanca yaşam hakkını savunmakla özdeştir. Ekoloji mücadelesi, tamamen meşru ve hukuksal bir mücadeledir. Bu nedenle hiçbir baskı ve gözdağının, zorbalığın haklı bir mücadeleyi sindirmesi mümkün olmayacaktır. Bu durum sadece yaşamdan, emekten ve demokrasiden yana olanların daha güçlü mücadele için güçlerini birleştirmesinin de bir daveti anlamına gelecektir.
Siyasi iktidarı pandemi döneminden sermayenin rant ihtiyacına fırsat yaratmak için değil, sağlıklı yaşam ve insanlık adına ders çıkarmak için yararlanmaya, yüzünü bilime ve akıla dönmeye, hukuka, doğaya ve insan haklarına saygıya davet ediyoruz.
Ekoloji Birliği olarak; Salihli Çapaklı halkının yalnız olmadığının, haklı davalarında asla yalnız kalmayacaklarının ve yanlarında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Yaşamı ve doğayı savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz.”