İklim değişikliğinin etkilerine doğrudan maruz kalanlar arasında eko-anksiyete görülebilirken, doğrudan teması olmayan insanlarda bile iklim kaygısı ortaya çıkabilir.
Dr. Kübra Ecer, iklim değişikliğinin günlük yaşam üzerine etkilerini ve bu durumla ilgili farklı yaklaşımları kaleme aldı.
***
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dünyadaki en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilen iklim değişikliği; aşırı hava olayları, kuraklık, yükselen deniz seviyeleri ve biyolojik çeşitlilikteki düşüşler gibi felaketlerin artmasıyla daha da ön plana çıktı. Bu durum, insanlar arasında büyük bir endişe yaratıyor. Bilim insanları, mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarımızın devam etmesi durumunda iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açacağı konusunda hemfikir. Elbette, bazı karşıt görüşler mevcut olsa da iklim değişikliği konusunda uzmanlar arasında genel bir fikir birliği bulunuyor.
İklim değişikliği sadece doğal çevreyi bozmakla kalmıyor. Aynı zamanda bireyler üzerinde psikolojik ve fizyolojik etkiler de gösteriyor. Yapılan araştırmalar, iklim değişikliğinin neden olduğu felaketlerin insanların fiziksel ve psikolojik sağlığı üzerinde ciddi etkilere sahip olduğunu gösteriyor. Bu noktada, iklim krizinin geri dönülemez sonuçları ortaya çıkmadan önce bu durumla mücadele etmenin önemli olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Bu nedenle, iklim krizini hafifletmek ve insanlar üzerindeki etkilerini azaltmak için her bireyin 2030’a kadar küresel ısınmayı artırmadan, Paris İklim Anlaşması’nda taahhüt edilen 1,5 derece sınırlama hedefine ulaşmak için iklim değişikliğiyle mücadeleye katılması gerekiyor. İnsanların bu bilinci benimsemesi ve harekete geçmesi, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olacaktır.
İklim değişikliğinin insanlar üzerindeki etkileri
İklim değişikliği hayatımızın her alanında belirsizlik hissi yaratır. Bu belirsizlik, iklim değişikliğinin insanların günlük yaşamlarını hem psikolojik hem de fizyolojik olarak etkileyen çok yönlü bir olgu haline gelmesine neden olur. İklim değişikliğinin etkilerine doğrudan maruz kalanlar arasında eko-anksiyete görülebilirken, doğrudan teması olmayan insanlarda bile iklim kaygısı ortaya çıkabilir. İklimle ilgili hissedilen kaygı ve anksiyete, bazı bilim insanlarına göre insanların çevreye karşı daha duyarlı olmalarını sağlayan yapıcı bir unsur olabilir. Ancak mevsimlerin belirsizliği, aşırı hava olaylarının korkusu ve buna bağlı olarak artan stres seviyeleri, ruh sağlığını ve genel refahı olumsuz etkileyerek zihinsel ve duygusal olarak yıpratıcı olabilir.
İklim değişikliğinin, fizyolojik bedeli de oldukça ağırdır. Gün içindeki sıcaklık dalgalanmaları veya beklenmedik fırtınalar gibi ani hava değişimleri sağlık riskleri oluşturur. Bu ani değişimler, vücudun ısı düzenleme sistemini zorlayarak kardiyovasküler sağlığı etkileyebilir ve solunum koşullarını zorlaştırabilir. Değişen bitki örtüsü modelleri nedeniyle alerjenlerin yaygınlaşması, alerjisi veya astımı olan bireyleri etkileyerek solunum sağlığını daha da tehlikeye atabilir.
İklim değişikliğine şüpheli yaklaşanlar ne düşünüyor?
Ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadeleyi öncelikli şekilde ele alarak çeşitli eylem planları oluşturuyor. Ancak, bazı insanlar iklim değişikliğine şüpheyle yaklaşarak, insan faaliyetlerinin küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerindeki etkisini sorguluyor. İklim değişikliği şüphecileri, doğal iklim değişikliklerinin ve tarihsel iklim döngülerinin, insan kaynaklı etkilere kıyasla iklim felaketlerinde daha büyük bir rol oynadığını savunuyorlar. Doğal faktörlerin iklim değişikliğinde antropojenik etkilere göre daha önemli olduğunu vurgulayarak, olağan olmayan doğal olayların rolünü ön plana çıkarıyorlar. Ayrıca, iklim değişikliğiyle ilişkili sağlık etkilerinin abartıldığını veya diğer faktörlerin göz ardı edildiğini iddia ederek, iklim değişikliği ile insan sağlığı arasındaki bağlantıyı eleştiriyorlar. Gelecekteki sağlık ve teknolojik ilerlemelerin, iklim değişikliğinin potansiyel olumsuz etkilerini azaltabileceği konusunda daha fazla kanıt ve analiz gerektiğini belirtiyorlar. Aynı zamanda, iklim değişikliğinin psikolojik etkilerini küçümseyerek, medya ve çevre aktivistlerinin durumu abarttığını, iklimle ilgili korku ve endişenin duygusal manipülasyondan kaynaklandığını öne sürüyorlar.
Ancak, iklim değişikliği konusunda farklı bilim alanlarından gelen uzmanlar arasında ezici bir fikir birliği bulunuyor. Bu durumun öncelikli olarak insan faaliyetleriyle ilişkili olduğu ve ciddi, geniş kapsamlı etkilere sahip olduğu kabul ediliyor. İklim değişikliğinin çevre, insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkilerini incelemek için bilimsel birikime güvenmek büyük önem taşıyor. Şüphecilerin görüşleri dikkate alınmalı, ancak iklim değişikliğiyle mücadelede bilim ve uzman görüşlerine dayanmak gerekiyor. İklim değişikliğiyle mücadelede kararlılıkla hareket etmek ve sürdürülebilir çözümler bulmak, küresel olarak birlikte çalışmanın önemini vurguluyor.
Ne yapmalı?
İklim değişikliği ile etkin bir şekilde başa çıkmak için, etkilerinin aciliyeti kabul edilmelidir. İklim okuryazarlığını teşvik etmek, ruh sağlığına destek sağlamak ve sürdürülebilir stratejilere yatırım yapmak değişen iklim koşullarına karşı dayanıklılık oluşturmanın temel adımlarıdır. İklim değişikliğinin günlük yaşam üzerindeki etkisini hafifletmek için, psikolojik ve fizyolojik bedeli göz önünde bulundurarak; yanlış inançları çürütmek ve diyaloğu teşvik etmek amacıyla bir yol haritası oluşturulmalıdır.
Sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak için iklim dostu sürdürülebilir tarım uygulamaları, yenilenebilir enerji yatırımları, doğrusal ekonomi anlayışından döngüsel ekonomiye geçiş, iklim farkındalığı ve eğitim unsurlarını içeren eylem planları oluşturmak gerekiyor. Birleşmiş Milletlere göre, insanların ”al-kullan-at” temelli tüketim davranışlarını değiştirerek iklim ve çevre dostu tüketim tercihlerinde bulunmaları, mücadeleye önemli bir katkı sağlayacak.
Ayrıca, iklim ve çevrenin değişikliklerinin beyin ve insan davranışları üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla üniversitelerde nörobilim araştırma merkezleri kuruluyor. Bu merkezler, iklim değişikliğinin bireyler üzerindeki psikolojik ve fizyolojik etkilerine dair araştırmalar yaparak, bu konuda daha fazla bilgi edinmeyi hedefliyor.
Sonuç olarak, iklim değişikliği bireylerin günlük yaşamları üzerinde etkili olup, üretim ve tüketim süreçleri ile bağlantılıdır. İklim değişikliğinin psikolojik ve fizyolojik etkilerini anlamak, aynı zamanda tüketici tercihlerinin ve sürdürülebilir üretimin önemini göz önünde bulundurmak; karşılaşılan zorlukları hafifletmek ve değişen durumlara uyum sağlamak için etkili stratejiler geliştirmek son derece önemlidir. Bilgi temelli kararlar alarak iklim değişikliğiyle bütüncül bir şekilde ilgilenmek; daha sürdürülebilir ve dirençli bir gelecek için çalışmak, gelecek nesillerin refahını düşünmek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak açısından kritik bir öneme sahiptir.