Geçen hafta gazetelerde “Balıkesir’de yapımı planlanan OSB’ye tepki”, “Sulak Alana OSB Yapılmasın”, “Sulak alanda tescil oyunları” başlıklarıyla verilen bir haber okuduk. Ne yazık ki bilgi eksikleri ve yanlış tanımlamalar da vardı içeriğinde. Sanırım uzaktan bakarak yazınca böyle oluyor. En azından alanı bilmek ve fikri takip de lazım böyle konularda. Neyse, tek tek o yanlışları düzeltmeye zamanım yok, işin esasına bakmak istiyorum ben izninizle. Bu haberin özü, gecikerek yapılan bir bilirkişi keşfi ve haber kaynağı ise davayı açan Altınoluk’ta yerleşik Kazdağları Koruma Derneği (KKD) idi. Vatandaşlar ve çevreciler, okuyunca “yeni bir doğa saldırısı mı var orada?” dediler. Oysa 2017’de gündeme gelen ve bugüne kadar çeşitli süreçlerden geçen Edremit Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (ETDİOSB) ile ilgiliydi konu. Haliyle günümüz Türkiye’sine dair olumlu veya olumsuz her türlü özellik vardı bu sürecin içinde. Bunların sadece bir kısmına değineceğim. Zira tümüne gazetenin sayfaları yetmez, bir kitapla yapılabilir bu ancak ve ileride birileri de çıkıp mutlaka yazacaktır o kitabı.
ETDİOSB İKTİDAR PROJESİ HALİNE GETİRİLİP SUNULDU
Sürecin ilk adımı karar almaktı. Ülkemizde kamusal yatırımların kararı, ilgili tüm tarafların katılımıyla ve uzlaşıyla değil de, devlet tarafından veriliyor. İhtiyacı belirleyen de, kararı veren de sadece devlet bizde. O halde neden hala AB’ne girme lafları ediliyor ki acaba? Ülkemizde sivil toplum ne doğrudan, ne yerel yönetimler eliyle, ne de siyasi partiler aracılığıyla, bir ihtiyaç ve çözümü konusunda talepte bulunma şansına sahip değil. Çünkü mesela OSB’ler için ÇED gerekmiyor engeli konulmuştu. Gerçi sonradan Anayasa Mahkemesi bozdu bunu ama o vakit öyleydi durum. OSB’nin bir ortağı da Valilik olunca ÇED mi olur? Yerel yönetim konuya farklı açıdan bakıyor sadece, yetkili de değil. Siyaseten talepte bulunmaya ise ancak beş senede bir sıra geliyor ve muhatap alınan parti “iktidar” olamadıktan sonra, yapılan talebin bir önemi kalmıyor.
Burada da aynısı oldu zaten, ETDİOSB projesine zamanın Edremit Kaymakamı Ali Sırmalı öncülük etti. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’ne 2017’de ilettiği öneri uygun bulundu. Girişimlere, Edremit Ziraat ve Ticaret Odaları ile Belediye’nin desteğini alındıktan sonra Ocak 2018’de başlandı. Zeytin tarımının yanına alternatif bir tarımsal üretim koymak, yeni iş ve istihdam olanakları yaratmak girişimin temeliydi. İşin bu tarafına farklı bakan, karşı çıkan da yoktu zaten Edremit’te. O zamanki Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka da destekledi bu projeyi. Ancak kısa süre sonra, AKP milletvekilleri ile Büyükşehir’in eliyle, ETDİOSB bir “iktidar projesi” haline getirilip sunulmaya başlandı.
NEDEN DALYAN’DAKİ HAZİNE ARAZİLERİ TERCİH EDİLDİ?
Yer seçimi için alışılagelen tercih ise yine kamu arazileri oldu. Sahil tarafında Edremit Çayı’nın kuzey ve güneyinde yer alan araziler öne çıktı. Ancak, Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarında o bölge sulak alan olarak işaretliydi. Hamdi Türe Köprüsü ve Akçay ile Burhaniye bağlantısının sağlandığı yolunun inşası sonucunda, bu bölgenin denizle doğrudan bağlantısı kesilmiş, o nedenle de özelliğini yitirme sürecine girmişti. Batak yerlerin dışında kalan alanlar, mera olarak kullanılmaktaydı. Üstelik zeytin tarımıyla rekabet içinde olunmayan bir alanın tercih edilmesine de dikkat ediliyordu tercih yapılırken. İşte bu nedenlerle, yatırım için Dalyan’daki Hazine arazileri seçildi. Resmi yazıyla tüm kamu kuruluşlarından görüş de istendi. Merkezi yönetimin destek verdiği bir yatırıma, karşı görüş ifade eden de çıkmadı zaten. Sadece DSİ “taşkın tehlikesi” ve “sıvılaşma tehdidi” şerhlerini koydu, alana dolgu ve zemin yükseltilmesi yapılmasını zorunlu gördü.
Başkaca olumsuz görüş yoktu. Hiçbir kurum “sulak alan”, “oksijen üretimi” demedi, su deposu akiferlerin adını bile anmadı. Sonuçta 2018’in ortasında girişimci kurum ve kuruluşlar, Yer Seçimi Ön İnceleme Koordinasyon Toplantıları düzenlemeye başladılar. Büyük otellerde yapılan bir dizi toplantıda, bu girişimin tüzel kişilik kazanması, ön başvuru dosyasının hazırlanması ve 2019’da alt yapının tamamlanıp üretime geçilmesi kararları alındı. Edremit’te yatırımda kurucu olan meslek odaları dışında kalan diğer STK’lar, hele de çevreciler bu toplantılara hiç çağrılmadılar. Aralarında konuyu basın vasıtasıyla izleyen ve görüş bildiren de pek olmadı. Sadece Edremit Çevre Platformu, yaklaşan yerel seçimler vesilesiyle görüşünü paylaştı ve mevcut Zeytinli Atıksu Arıtma Tesisi’nin, Edremit Çayı’nın güney tarafına nakledilmesini ve orada İleri Biyolojik Arıtma Tesisi olarak modernize edilmesini, sonrasında ise o tarafa asla imar izni verilmemesini, arazinin tamamının doğal haliyle tam koruma altına alınmasını önerdi.
DALYAN’DAKİ VAHŞİ DOLGU SÜRECİ NASIL BAŞLADI?
İkinci adımı kuruluş, parselasyon ve satıştı. Edremit Kaymakamlığı, Balıkesir Valiliği, Balıkesir B. Belediyesi, Edremit Belediyesi, Edremit Ticaret Odası, Edremit Ticaret Borsası, Edremit Ziraat Odası ve Edremit Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden oluşan müteşebbis heyete, Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından fizibilite desteği de verildi. ETDİOSB, 2019 Mayıs’ında Tarım ve Orman Bakanlığı’nca tescil edilip tüzel kişilik kazandı. Durum 1/100.000’lik imar planına işlendi. Amacın süs bitkileri ve seracılık olduğu, altyapı projelerine de hemen başlanacağı açıklandı. Arazi bedeli ödenip teslim alındı, projeler hızlandı ama ön kayıtla satışa geçilemedi. Çünkü yatırımcılar neyin nasıl olacağını görmek istedi. Bu aşamada Balıkesir B. Belediyesi durumdan vazife çıkarttı ve biraz da para kazanabilmek için BAGYAŞ şirketini hemen yolladı alana ve sahaya fiilen dolgu yaptırılmaya başlandı. Büyükşehir’in dere temizlik çalışmalarından çıkan pislikler boşaltıldı, hafriyat ve moloz atığı dökmede sıkıntı çeken Burhaniye ve Edremit Belediyeleri de en önemli müşteri oldular. Dalyan’daki vahşi dolgu süreci bu şekilde başladı. Buna itiraz eden, Büyükşehir’e ve Çevre Bakanlığı’na dilekçeler gönderen yine EDÇEP’di sadece. Bu arada 2019 Şubat’ında Hazine ve Maliye Bakanlığı 2.000 dönüm arazisinin Büyükşehir’e devrini yapmış ve Belediye Meclisi de bunu onaylanmıştı zaten. Böylece Dalyan’da yeni bir dönemin başlatıldığına dair belirtiler iyice artıyordu.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN YENİ İMAR PLANLARI…
Bu çerçevede, Kasım 2021’de 4822 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Edremit-Burhaniye yolunun deniz tarafı ve uzantısı “Kadıncık Deresi Doğal Sit Alanı” olarak ilan edildi. Bir hafta sonra da bu alanın büyük kısmı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “kesin korunacak hassas alan”, ETDİOSB’nin kuzey ve güney tarafı “nitelikli doğal koruma alanı”, Edremit Çayı’nın kuzey kıyısı ise “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” ilan edildi. Kasım 2021‘de Sit Alanı’nın bir bölümü Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından “Akçay Sazlıkları Mahalli Sulak Alanı” olarak da tescillendi. Her iki tarafına da nitelikli koruma alanı denilirken, ETDİOSB arada belirsiz şekilde tasnif edilmeden bırakıldı. Sanki oraya hiç dokunulmayacakmış gibi davranıldı. Sonuçta bütün bunlar ile 1/100.000’lik imar planında önemli değişiklikler olunca, Balıkesir B. Belediyesi’ne de yeni bir imar planı yapma hakkı doğmuş oldu. Bu arazilerde, rant yolunun açıldığı iyice ortaya çıktı. O zamanın Edremit Belediyesi de bu plana dahildi, zaten bir süre sonra da Enginkent ruhsatları verilecekti. İşte bu ortamda, Büyükşehir yeni imar planının hazırlıklarına da hemen başladı.
KKD’NİN DALYAN DAYANIŞMASININ(!) PERDE ARKASI…
Bu arada Kaymakam Ali Sırmalı 2020 Temmuz’unda tayin oldu, yerine Turgay Ünsal geldi. Bir süre sonra Balıkesir B. Belediye Meclisi’nde ilginç bir şekilde, “Kaymakamlık yazısı gereği” denilerek dolgu çalışmalarının durdurulacağı kararı verildi. BAGYAŞ şirketi alanı hemen düzeltti ve hızla boşalttı. Fakat Eylül 2021’de ilçenin kurtuluş şenliklerinde sergilenen bir çarşaf-zincir mizanseni bahane edildi, AKP’li Belediye Meclisi üyesi Murat Tuna konuyu köpürttü ve İçişleri Bakanlığı talimatıyla Kaymakam T. Ünsal merkeze çekildi. Rövanş gibi algıladı bunu kamuoyu. Zaten o dönem pandemi nedeniyle de sıkıntılıydı, sıkça değişen Kaymakamlar ise aynı zamanda ETDİOSB Yönetim Kurulu Başkanı da oldukları için, yatırımlarda bir duraklama dönemine girildi.
Konu bu aşamadayken, o güne kadar “sulak alan” konusunu ağzına bile almayan KKD başkanı, bir seneyi aşkın bir süredir acımasızca moloz dökülen alana iki arkadaşıyla geldi, poz verip “durumu fotoğrafla tespit ettik” dedi ve bu konuya dahil oldu. Olabilirdi elbette. Fakat kendi derneği gibi Ekoloji Birliği üyesi olan EDÇEP’e, o güne kadar neler yaptıklarını, çabalarının hangi aşamada olduğunu bile sorma gereği duymadı. Onları yok saydı, beraber çalışmayı bile önermedi. Bunun yerine gidip Doğa Derneği (İzmir), Doğa Araştırmaları Derneği (Ankara), Proje Evi Kooperatifi (İstanbul), Yeşil Düşünce Derneği (İstanbul) ile ittifak kurdu ve Eylül 2021 başında Tarım Bakanlığı’na bir idari dava açtı.
Bu derneklerin nasıl organize olduklarını da açıklamakta fayda var. EDÇEP Haziran 2021’de CHP’nin Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç’tan sulak alanlar için teknik ve hukuki yardım talebinde bulundu. O da çok meşgul bir milletvekili olduğu için, bu konuyla danışmanı Cömert Uygar Erdem’i görevlendirdi. Bu kişi, kendisine aktarılan durum raporunu, yukarıda anılan derneklere taşıdı. Onlarla birlikte “çözüm mü lazım, biz açalım davayı” dediler ve bunu EDÇEP’e aktarmaya bile lüzum görmediler. Adeta bir Platformu muhatap almaya bile gerek görmeyecek kadar ego tavandı anlaşılan. Fakat KKD ile temasa geçtiler, onun önerisiyle Edremit’ten bir tabela derneğini de yancı alarak, Doğa Derneği avukatı vasıtasıyla hemen davayı açtılar. Şimdi bu topluluğun, akıllarınca uyanıklık yaparak, EDÇEP’ten öğrenip onun önüne geçmeyi neden tercih ettikleri izaha muhtaçtır. Ana muhalefet partisi danışmanı o kişiyle, yukarda zikredilen bu derneklerin ortak gayretinin altında yatan gaye ise, çevreciler için hala meçhuller mezarlığında yatıyor. KKD bu duruma kılıf olması için “Dalyan Dayanışması” diye bir parantez açmaya çalıştı ama bunu da kimse yutmadı. Yapılan bu garip işlerle, sadece EDÇEP’in dernekleşme kararı almasına vesile oldular.
Bunlar olurken, yeni Kaymakam Ahmet Odabaş Eylül 2021 sonunda Edremit’te göreve başladı. 640 dönüm ve 37 parselden oluşan ETDİOSB de farklı bir aşamaya girdi. Tüzük değişikliği yapılarak, Jeotermal Kaynaklı OSB haline geldi. İhtisas alanı kapsamı jeotermal seracılıkla genişletilince, cazip hale gelerek tüm parselleri satıldı. Altyapı ihalesi ise Mart 2024’de yapıldı; iç yolları, içme suyu, atıksu, yağmursuyu, elektrik, telekom altyapı şebekesine ait inşaat işlerinin yapımını, bir İzmir firması olan Teori Mekanik Ltd. Şti. üstlendi.
HAVRAN TEPEOBA’DAKİ MADENDEN DOLGU MALZEMESİ TAŞIDILAR
Üçüncü adımı altyapı imalatının başlamasıydı. İhale çerçevesinde yapılan arazi tesviye ve sıyırma kazıları kamuoyunun pek dikkatini çekmedi. Ancak kaya dolgu ile sıkıştırılmış zemin çalışmaları başlayıp, her gün onlarca kamyon dolusu kaya, dolgu malzemesi ve toprak araziye yığılmaya başlayınca durum değişti. Bu malzemenin, kapatılmış olan Havran Tepeoba’daki Özdoğu Molibden madeni arazisinden getirildiği anlaşılınca da, kimyasal kirlilik kuşkusu ortaya çıktı. ETDİOSB yönetimi bu konuda yazılı bir açıklama yapmadı ama fazla malzeme bedeli ödememek için bu yola gidildiği, dolgu malzemelerinin ise daha önce hiç kullanılmadan bırakılmış olan atık havuzu tarafından alındığı şifahen söylendi. Oysa bu konuda ısrarla yayın yapmayı sürdüren bir yerel basın kuruluşuna, yüklenici firma tarafından Noter vasıtasıyla gönderilen tebligatta “Hafriyat ve dolgu malzemelerinin halk sağlığına uygunluğu kontrol edilmiştir” deniliyordu. Ancak bunun belgesi açıkça paylaşılmadı nedense? O madende “siyanür” kullanılmadığı biliniyor ama sülfürik asit ve başka kimyasallar kullanıldı. Kırılıp taşınan kayaçlarda ise, başka ağır metallerin olması gayet mümkün. Fakat ne şirket, ne atanmış ve seçilmiş yetkililer, ne de ETDİOSB için dava açan KKD ve diğerleri, bu konunun ortaya çıkartılmasını bile talep etmediler. Oysa sahada dolgu ve sertleştirme işlerinin % 80 seviyesinde tamamlandığı görülüyor şimdiden.
Sürecin devamı nasıl olur? ETDİOSB bu aşamaya kadar geldikten sonra, 16 Ocak’ta mahkeme keşif heyeti de sahaya geldi. KKD açıklamasında “kuşlar da Sulak Alana OSB Yapılamaz dedi” diyor naif bir dille ama bu keşfin çok gecikerek, tam 3 yıl 4 ay sonra gerçekleştirildiğini de söylüyor. Fakat neden araziye telafisi mümkün olmayan zararlar verildiği halde bu kadar süre beklediklerini açıklamıyor. Bu konuda “düşündürücü” diyor sadece.! Oysa KKD açtığı başka davalarda hiç de bu kadar suskun kalmıyor? Bunun örnekleri var. Şimdiyse, Dalyan’da gidenin ardından ağıt misali açıklamalar yapmakla yetiniyor. ETDİOSB yüklenicisi firmanın Mart’ta altyapı işlerini tamamlayacağı biliniyor. Dolgu ne öngörüldü, ne kadar oldu bunu kamuoyuna açıklamazlar muhtemelen. Bakalım bitmeye yaklaşan bu işin davasında, mahkeme kararı nasıl çıkacak?
KKD ETDİOSB DAVASINDA NİYE SUSTU? DAVA KAZANILSA NE FAYDA ARTIK…
Elbette hiç kimseye çevrecilik nasıl olmalı, kurumlar nasıl değerlendirme yapmalı, ekoloji basını bu konularda nasıl bir tutum belirlemeli diye akıl öğretecek durumda değilim. Fakat “nasıl iyi yurttaş olunur?” bahsinde söyleyebileceklerim var. Tabii kişi iğneyi önce kendisine batırıp, çuvaldızı da başkasında denemeye kalkmalı. Slogan atmak işin kolay yolu değil mi? Sonuçta kişilerin işine, yaptığının sonucuna bakmak lazım. Edremit’te Dalyan sulak alanının yıllarca farkına varmayan, ETDİOSB daha girişim aşamasındayken fikir beyan etmeyen, yer tespiti yapılıp kararnamesi bile imzalanınca aldırmayan birileri; üstelik Balıkesir B. Belediyesi’nin moloz dökmeye başlamasından bile 1,5 yıl sonra bir fotoğraf çektirip ortaya atılıyorlarsa, bu durum çevre savunucuları için trajiktir.
Üstelik o vakte kadar konuyla uğraşanları ve kendi yol arkadaşları olan bir Platformu “rakip” görmeleri, yarışmaya kalkmaları şifa dilenmesi gereken bir ruh halidir. Gidip İzmir’deki derneğin avukatıyla dava açmayı tercih etmeleri de çok garip. Bütün bunları açıklamak zorundalar. Aradan üç yıldan fazlası geçtikten sonra, şimdi slogan atmak rahatlatıcı olabilir kendileri için. Fakat açıklama da yapmalılar. Zira kendilerine defalarca soruldu, “o dava ne oldu?” diye. Meğer hiçbir şey olmamış. Dosya rafta, dernekler de yerinde beklemişler. Susup keşfin geleceği güne kadar katlanmışlar. Niye hiç ses çıkartmadıkları, “karar gecikiyor, telafisi mümkün olmayan zararlar oluyor” diye kamuoyunun desteğini istenmedikleri ise meçhul. EDÇEP de çevre mücadelesinde ikilik varmış gibi görünmesi istemedi ama bir gazeteci görünümlü şahıs KKD için “Alman vakıfları” çağrışımı yapmaya kalktığında, bu kişiler ortadan kaybolmayı tercih ederken çıkıp onları savunmayı da ihmal etmedi. KKD niye sustu peki ETDİOSB davasında? Kirazlı’da, Halilağa’da sesleri çıkıyordu ama Dalyan’a mecalleri kalmamış anlaşılan. Demek ki daha işin başında “biz yapacağız” diye ortalığa atlayıp, EDÇEP’in önüne geçmemeleri lazım imiş. Zira EDÇEP hep Edremit’te, kuş uçsa haberi oluyor, anında tepki veriyor. İzmirli, İstanbullu, Ankaralı ve “Türkiye kazan ben kepçeli”ler nerede? Ne olacak şimdi? Dalyan’ın bir bölümüne tonlarca kaya ve toprak yığıldı. Bu dava kazanılsa ne fayda artık?
HER ŞEYE MAYDANOZ OLMAK İYİ BİR ŞEY DEĞİL…
Demek ki algı yaratmakla, öne atlamakla, düşmanlık gösterisiyle, “hep ben” demekle olmuyormuş bu işler. “OSB başka bölgelere de yapılabilir, ancak sulak alan başka yere taşınamaz” sözünü şu aşamaya gelince değil de, gözünü açıp taa işin başında söylemek kıymetliydi. Daha proje konuşulurken, yer seçimi gündemdeyken antenleri iyice açmak, “hayırlı bir iş yapıyorsunuz ama gelin şu hususları da bir görüşelim” deyip gerekçesiyle bir itiraz yapmak gerekiyordu. Oysa yapılan dostlar görsün, aman ilgi göstermediler denmesin çıkışıymış. Biliyoruz, maydanoz iyi, güzel ve yararlı bir bitkidir ama her yemekte kullanılmaz. Her şeye maydanoz olmak da iyi değildir. Hele de bunca baskı ve müdahale olan, sürekli rant dolabı çevrilen bir bahçede.