DALYAN Sazlığı ve sulak alanı için hazırlatılan imar planı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nde askıya çıkmıştı. Bölgenin imara açılmasının ekolojik bir yıkım olacağını başından beri söyleyen çevre örgütleri, akademik odalar ve çok sayıda çevre gönüllüsü, imar planına itiraz ediyor.
Edremit Çevre Derneği ve akademik odaların hazırladığı itiraz dilekçeleri bugün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne teslim edildi. Ardından İl Müdürlüğü önünde ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, Edremit Çevre Derneği, Makine Mühendisleri Odası, TÜKODER, Edremitliler Dayanışma ve Kültür Derneği, Mimarlar Odası, Burhaniye Çevre Platformu temsilcileri ve çevre gönüllüleri hazır bulundu.
Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay S. Öztürk’ün itiraz dilekçesi veren gruplar adına yaptığı açıklamada, imar planının bölge gerçekleri dikkate alınmadan hazırlandığı vurgulandı.
İmar baskısı nedeniyle sulak alanın giderek küçüldüğüne dikkat çekilen açıklama şöyle:
“23 Kasım’da Balıkesir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün web sitesinde yayımlanan “Balıkesir İli, Edremit İlçesi, Çıkrıkçı Mahallesi, 106 ada 3, 4 parseller ile Zeytinli Mahallesi 1708 ada 3 parsel, 1812 ada 4, 5, 6 parseller ve civarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’’ duyurusu ile yaşam alanımızı ilgilendiren bir önemli bir gelişmeyi öğrendik. Bu plan üzerinde yaptığımız incelemede pek çok uygunsuzluk gördük. Bunları detaylı olarak belirttiğimiz dilekçemizi de az önce ilgililere aktardık ve dikkate almalarını istedik.
“SULAK ALANDAN GERİ KALAN DALYAN SAZLIĞI YAPILAŞMAYA AÇILMAMALI”
Aşağıda isimlerini sıraladığımız sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar olarak bizler, Edremit Körfezi kıyılarında binlerce yıldır varolan ama günümüzde imar baskısı yüzünden giderek küçülmekte bulunan sulak alandan geriye kalan Dalyan Sazlıklarının, korunması gereken bir ekosistem olduğunu ve asla yapılaşmaya açılamaması gerektiğini söylüyoruz. Bunu;
Fiziksel durumuna bakarak söylüyoruz. Burası 1. Derece deprem bölgesidir. Zeminde sıvılaşma tehlikesi vardır, yer altı suları çok yüksektir ve deniz suyu girişi olan sorunlu alanlardandır.
“İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLARIN UYARILARI CİDDİYE ALINMALI”
Demografik yapısına bakarak söylüyoruz. İlçemizde böyle bir konut alanı açılmasını zorunlu kılan bir neden bulunmamaktadır. Yeterli imar alanı vardır.
Koruma Statüsüne Alınan alanlara bakarak söylüyoruz. “Kesin Korunacak Hassas Alan”, “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” ilan edilmiş olan bölgeler arasında kalan bu arazinin imara açılması yanlıştır.
Mülkiyet yapısına bakarak söylüyoruz. Büyük kısmı kamu mülkiyetinde olan bu araziler, mutlaka kamu yararına amaçlar için değerlendirilmelidir.
Kurum ve Kuruluşlardan alınan görüşlere bakarak söylüyoruz. Bu arazilerin imara açılmaması için çok ciddi uyarılar yapılmıştır. Üstelik Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da bu türden alanlarda hiçbir altyapı tesisi bile yapılamayacağına dair daha 9 Aralık’ta bir karar vermiş bulunmaktadır.
“LÜKS VİLLA ÜRETMEK İÇİN İNŞAAT ALANINA DÖNÜŞTÜRECEKLER”
“Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik” hükümlerine bakarak söylüyoruz. Söz konusu plan, yönetmelikte ifade edilen hususların pek çoğuna riayet edilmeden hazırlanmıştır.
Sonuç olarak, planlanan alanın flora, fauna, yer altı suyu, ekolojik denge, iklimsel koşullar, bitki örtüsü, planlama, depremsellik ve benzeri gibi tüm özellikleri için bir Kümülatif Değerlendirme yapılmadan, sadece lüks villa üretme amacıyla bir inşaat alanına dönüştürülmesi ve rant için kullanılması asla kamusal yarara uygun değildir. Ekolojik yapıyı da geri dönülemez derecede bozacaktır.
Dilekçemizin örneğini sizlerle paylaşıyor ve bu planın reddedildiğini görmek istiyoruz.”
İTİRAZ DİLEKÇESİ
Balıkesir Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne,
23 Kasım 2022 tarihinde Web sitenizde yayımlanmış olan“Balıkesir İli, Edremit İlçesi, Çıkrıkçı Mahallesi, 106 ada 3, 4 parseller ile Zeytinli Mahallesi 1708 ada 3 parsel, 1812 ada 4, 5, 6 parseller ve civarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’’ duyurusu ile yaşam alanımızı ilgilendiren önemli bir gelişmeyi öğrenmiş bulunuyoruz. Plan üzerinde yaptığımız incelemede, aşağıda detaylı olarak sıraladığımız uygunsuzluklarıtespit ettik. Bunları tarafınıza aktarıyor ve itirazımızın dikkate alınmasını arz ediyoruz.
1) FİZİKSEL YAPI
Plan Raporu’nda aslında çok açık bir tehlikeye dikkat çekilmektedir. Plan alanı,“Ö.A-1.1 Sıvılaşma Tehlikesi Açısından Önemli Alanlar”içerisindedir. Deprem durumunda, buradaki zemin sıvı gibi davranarak üzerindeki yapıları taşıyamaz hale gelecek, yani yapılargömülecektir. Böyle bir zeminin inşaat faaliyetlerine açılması, son derece risklidir. Hele birkaç katlı yapılaşma kesinlikle uygun değildir. Bırakın yeni yapıların inşasını, şu anda var olan yapılarbile kentsel dönüşüm kapsamında kontrolden geçirilmeli ve gerekiyorsa terkedilmelidir.
Üstelik Plan alanı “Ö.A-5.3 Yüksek Yeraltısu Seviyesine, Deniz Suyu Girişimi vb. Sorunlu Alanlar”içerisinde kalmaktadır. Zaten her lodos fırtınasında bu alanıdeniz suyu basmaktadır. Plan alanında yeraltı suyu pek çok yerde yüzeye çıkmakta ve küçük dereler oluşturarak Edremit Çayı’na doğru akmaktadır. Bu durum, zeminle ilgili sorunları daha da arttırmaktadır.
Bu bölge; Sulak Alan ekosistemi dikkate alınmadan yıllardır yapılan kurutma çalışmalarına rağmen bir delta ovasıdır. İçinde sulak alanlar, meralar ve verimli tarım arazileri vardır. Denize yaklaşıldıkça sıvılaşma riski daha da artış gösterir. Edremit’te sanki hiç konut alanı yokmuş gibi, bu özelliklerine rağmen Plan alanının inşaata açılması çok tehlikelidir.
Hal böyleyken, Plan alanının kuzeyindeki Kazdağları’nın, Edremit Fayının etkisi ile yükseldiğini, yani aktif fay hatları nedeniyle oluştuğunu da unutmamak gerekir. MTA Diri Fay Haritası’na bakıldığında, söz konusu Plan alanının deprem yaratan (diri fay) Büyük Balıkesir Fayı ve Edremit Fayına çok yakın olduğu, yani 1. Derece deprem bölgesinde bulunduğu görülmektedir. Zaten, Plan Raporunda da bu husus açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla böylesine deprem riski altında olan bu alanda ve her türlü inşaat için en kötü nitelikteki bu zeminde,her türlü yapı planlanması asla doğru değildir.
Planlanan alan, Edremit alüvyon ve bataklık arazisinin bir bölümüdür. Burada inşaat yapmak çok zor olacağı gibi, hiçbir zaman da güvenli değildir. Bu planda önerileninşaatların ömrü de çok kısa olacak veya temel masrafları çok yüksek bedellere ulaşacaktır. Hem yeraltı suyu ve hem de denizsuyunun kimyasal içeriği nedeniyle, inşaat demiri ve betonun kalitesi/dayanımı da çabucak bozulacaktır.
Böyle fiziksel bir yapıya sahip olan ve hem de büyük ölçüde kamusal mülkiyetteki bir alanı, örneğin “Doğal Yaşam Parkı” olarak değerlendirmek varken, binalar ve ticari alanlarla doldurmak çok zorlama bir çabadır. Doğa ile inatlaşmak ise, her zaman hüsranla sonuçlanır.
2) DEMOGRAFİK YAPI
Raporda yazıldığı şekilde Edremit ilçesinin toplam nüfusu 161.145 değildir. 2021sonu itibariyle 164.696 kişidir ve yılsonu itibariyle de 170 bine ulaşması beklenmektedir. Fakat bu hızlı artışa rağmen, yine de çok yanlış bir zemini ve önemli bir sulak alanı inşaat faaliyetlerine açmayı gerektirecek kadar bir zorunluluk yaşanmamaktadır ilçemizde. Edremit’te zaten imara açılmış olan bir hayli alan bulunmaktadır. Dalyan arazisindeki imar değişikliği bir zaruret değildir.
3) KORUMA STATÜSÜNDE BULUNAN ALANLAR
Planlanan alan, 4822 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile “Kesin Korunacak Hassas Alan”ilan edilmiş olan bölümle sahilde çakışmaktadır. Buradaki hâlihazır konutlara bile hiç dokunulmadan, her iki kamusal alanı birleştirmek ve doğayı tümüyle korumak mümkünken, bunu hiç gündeme bile almayarak bu Plan alanının imarını değiştirip inşaat faaliyetlerine konu etmekle, yaşadığımız kentin, insanının ve diğer canlıların geleceği karartılmış olacaktır.
Üstelik bu Planlama alanı, Bakanlığınız tarafından “Nitelikli Doğal Koruma Alanları” ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak ilan edilmiş olan arazilerle de çakışmaktadır. Sözkonusu Plan alanında, yapılaşmanın başlaması halinde, emsal teşkil ederek o alanların da geleceğini tehlikeye atacağı ortadadır. Kötü örnek yaratmak, koruma gayretini sekteye uğratır.
4) MÜLKİYET YAPISI
Plan alanındaözel ve kamuya ait taşınmazlar bulunmaktadır. Ancak Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetinde görülen yaklaşık 380 bin m2 büyüklüğündeki parsel, aslında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından şartlı ve süreli olarak devredilmiştir. Bu husus mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu devirdeki şart da, süre de şüphesiz çok önemlidir. Süre sonunun Mart 2023 olması nedeniyle, burası için verilecek acil kararlarla; doğal ve fiziki şartlar, depremsellik gibi hususlar dikkatten kaçırılmamalıdır. Yolumuzu, bilim aydınlatmak zorundadır, akçeli ve acil işlerdeki gayret değil.
Ayrıca Plan alanında halen BASKİ’ye ait Zeytinli Atıksu Arıtma Tesisi’nin çalışmakta olduğu yaklaşık 57 bin m2 büyüklüğündeki parsel de “yeşil alan” olarak revize edilmiş bulunmaktadır. Bu durumda, Plan Raporu’na açık ve net bir şekilde bu tesisin nereye taşınacağı ve bunun hangi zamanlanmayla olacağı hususu da ilave edilmelidir. Böyle bir taahhüt olmadan, sadece temenniler üzerinden bu planın bir geleceği olamaz.
5) KURUM VE KURULUŞ GÖRÜŞLERİ
Planlanla ilgili alınmış olan Kurum ve Kuruluş görüşleri, plan alanının tamamını kapsamamaktadır. Halbuki Plan alanının tamamı 1.065.354,31 m2’dir. Bu durumunPlan Raporu’nda açıklanmış ve neden sınırlı bir alan için görüş bildirildiği hususu daizah edilmiş olmalıydı.
Bazı kurumların görüş yazılarında tarihbile belirtilmemiştir. İşte bunlardan birisi olanTarım ve Orman Bakanlığı 2. Bölge Müdürlüğü’nün yazısında ilginç bir şekilde üzerinde çalışıldığı ve yakında biteceği belirtilen“Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan“ konusuna da atıfta bulunulmakta ve yazı ekinde buna dair sınırların da gösterildiği bir harita konulduğu ifade edilmektedir. Fakat bu sulak alan ile Plan alanını birlikte değerlendiren bir harita rapora eklenmediği gibi, durumu açık hale getirecek bir ifade de yoktur. Dolayısıyla yakın bir tarihte ilan edilecek olan Mahalli Sulak Alan’ın bu Plan alanı ile çakışıp çakışmadığı ve çakışıyor ise ileride ne tür sorunlara yol açacağı anlaşılamamıştır. Bu nedenle kuruma ikinci bir yazı yazıldığı görülmektedir. Cevaben “PLAN YAPIN AMA SÜREÇ BİTENE KADAR YAPI İNŞASINA İZİN VERMEYİN” denilmiştir. Ancak, anlaşılan bu husustan yerel belediyenin haberi bile yoktur ve imar vermeye devam etmektedir. Uygulamadaki bu garip çelişkileri de Müdürlük olarak “ilginç” karşılayacağınızdan eminiz.
DSİ 25. Bölge Müdürlüğü’nün 12 Ocak 2022 tarih ve 1887323 sayılı yazısındaise “Belirlenen alanın, 1812 ada 6 parsel, Çıkrıkçı 106 ada 6 parsel ve 106 ada 3 parsel olduğu, planlama alanında genişleme ya da kapasite artışı söz konusu olduğunda tekrar Kurum görüşü alınması gerektiği” kesin olarak belirtilmiştir. Gerçekten bu kurumdan da ikinci kez görüş alınmıştır. DSİ’nin bu ilk yazısında ifade edilen ve Edremit Çayı’nın taşkın sahası olarak “köprüden başlayarak denize kadar devam eden kanal mihverinden sağ ve sola 100’er metre olmak üzere 200 metrelik şeritvari kısım” diyerek tanımlanan bölümde kendilerine ait servis yolları bulunmaktadır. Fakat ortada bir Plan onayı bile yokken, BASKİ burada yol için çalışmalarına başlamıştır. Anlaşılan “hukuk arkadan gelsin” türünden bir yaklaşım sergilenmektedir. Halen dere yamaçlarına taş tahkim yapıp, iki şeritli yol ile bir bisiklet yolu inşasına başlamış bulunulmaktadır. Konuyla ilgili bilimsel bir etüt yoktur ama Plan Raporunda buişin yapılmasıyla ve harcamasının nereden karşılanacağıyla ilgili bir BASKİ yazısı bile mevcuttur. Taşkın sahasında gerekli önlemler alınmadan yol imali yapılması hususu ile Plan alanında bu bölümün taşkın sahası olarak işaretlenmiş olması hususu da birbiriyle çelişmektedir.
Ayrıca DSİ, Plan alanındaki küçük dere yatakları, suyu tutan zemin yapısı ve sulak zemin konusunda da çok gerçekçi uyarılar yapmıştır. Konut ve ticari alan yapılaşması sonrasında bu fiziksel özelliklerin nasıl etkileneceği belirsizdir. Şu anda bile her sağanak yağıştan sonra Balıkesir Büyükşehir Belediyesi itfaiye birimi en az bir hafta kadar Altınkum, Zeytinli, Akçay bölgesinde biriken yağmur sularını çekmeye, afetle karşılaşan zemin katların, sokakların ve bahçelerin suyunu boşaltmaya uğraşmaktayken, ilave yeni bir yapılaşma alanı asla planlanmamalıdır.
DSİ ilaveten “aşırı yağışlarda oluşabilecek çevre, yüzey ve taşkın suları ile yamaçlardan gelecek suların drenajıyla ilgili tüm tedbirlerin faaliyet sahibince alınması gerektiğini, yapıların su basman kotunun doğal zemin kotundan yeterli yükseklikte uygulanmasını” da ifade etmiştir. Bu durumda Plan alanı onaylanırsa, burada yıllarca sürecek bir dolgu çalışması yapılması gerektiği ortadadır. Bu konuda Plan Raporu’nda ise bir ifade yoktur. Ayrıca, bu dolgulara rağmen, alanın olası bir depremde sıvılaşma tehdidinden kurtulamayacağı da bilimsel bir gerçektir.
DSİ, Plan alanının durumunu net olarak tanımlamaktadır. “Belirlenen alandaki taşınmazların, eğim ve kotunun oldukça düşük olduğu, saha içerisinden geçen dere yataklarının halihazırda denize ulaşamadan arazide dağılarak kaybolduğu, topoğrafik ve hidrolojik koşullar ve denizlerdeki gel-git olaylarının etkisiyle yeraltısuyu seviyesinin yüzeye çok yakın seviyede bulunduğu, yağışlı mevsimlerde arazinin göllendiği, bölgede yeraltı suyu seviyesinin yağışlara bağlı olarak değiştiği belirtilmiştir. Bu şartlarda; bölgedeki yüzey sularının drenajına yönelik ıslah yapılsa, açılacak drenajlarla yüzey sularının denize bağlantısı sağlanmaya çalışılsa dahi, denizden kanallara doğru geri akış sebebiyle teperek şişen suların sızma yaparak, alüviyal özellikteki çevre arazilerde yeraltı suyu seviyesinin yükselmesine ve sürekli yüksek kalmasına sebep olacağı, yağışlara bağlı olarak oluşacak su baskını riskinin de ortadan kaldırılamayacağı ve yeraltısuyu seviyesinin düşürülemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle taşınmazların, bulunduğu konum itibariyle sulak alan niteliğinde, sazlık ve bataklık özelliğe sahip doğal bir yapısı olduğu ve bu haliyle drenajının büyük problem olacağı, ayrıca 1. derece deprem bölgesinde olması ve zeminde sıvılaşma riskinin bulunması sebebiyle yapılaşma olması halinde, ileride telafisi olmayan zararlar meydana gelebileceği belirtilmiştir. Belirtilen bu sebeplerden dolayı, Bölge Müdürlüğünce, talep konusu sahanın imara açılması yerine, yeşil alan olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte, yapılaşmanın düşünülmesi durumunda, gelişen inşaat sektöründe farklı çözümler bulunabileceğinden hareketle, bu konuda sahanın hidrolik parametreleriyle, yeraltından ve yerüstü sularından gelebilecek su miktarının hesaplanıp buna göre bir drenaj projesinin, imar uygulaması yapmak isteyen kişi ya da Kurum tarafından geliştirilmesi ve bu projede önerilen drenaja yönelik tedbirlerin Belediyesince alınması gerekli görüldüğü belirtilmiştir. ”Bütün bu uyarılarla desteklenen bilimsel gerçeklerin ışığında ve alanın Sulak Alan olma niteliğini de göz önünde bulundurduğumuzda, planlanan alan asla yapılaşmaya açılmamalıdır.
Ancak 9.12.2022 tarihinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” in 1. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. TMMOB tarafından sunulan itiraz dilekçesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu yaptığı değerlendirmede yer alan ‘altyapı projeleri’ ifadesinin neleri kapsadığının ve zorunluluk halinin ortaya konulmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında, düzenlemenin hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesine aykırılık taşıdığı, takdir yetkisinin keyfi uygulamalara yol açabilecek şekilde kullanılmasına imkan sağlayacağı ve sürdürülebilir kullanım alanlarının ekolojik yapısının bozulmasına neden olacak uygulamalara yol açabileceği, bu durumun da ilke ve esaslarıyla bağdaşmadığı, uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkansız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna varılmaktadır” ifadeleri özellikle dikkat çekmektedir. Bu durumda, ortada “belediyesince” hazırlanmış bir drenaj projesi olmadan, bu projeyi Plan alanına oturtmadan bir “plan” hazırlanamayacağı, imar uygulamasına da gidilemeyeceği ortadadır.
Üstelik DSİ’nin ikinci yazısında;“Bahse konu rezerv yapı alanının içinden geçerek Edremit Çayına mansaplanan 1 adet dere yatağı bulunduğu, imar planı örneğinde bu dere yatağının dikkate alınmadığı imar planı içerisinde yer almadığı, bahse konu dere yatağının ıslahına yönelik uygulamasına 38 esas kesin projelerinin hidrolik yönden incelenmek üzere kuruma onaya sunulması, rezerv yapı alanı olarak imar planı yapılmak istenen alanda arazi kotlarının 0.50-1.50 metre aralığında olduğu, bazı kısımlarda ise devamlı su biriktiği 1/1000 ölçekli halihazır haritalardan tespit edildiği, denize boşalan derelerde, yağışlı havalarda denizde meydana gelen dalga nedeniyle dalga yüksekliği ve hızının karşılığı olan su yükü dere yatağından denize boşlamaya meyleden akıma karşı koyan bir basınç oluşturduğu bu nedenle dere yatağındaki akımın su kotları hesaplanırken yağışlı havalarda denizde meydana gelen dalganın su yükü karşılığının hesaba katılması, halihazır arazi kotları dikkate alındığında yağışlı havalarda dere yatağından drenaj problemi olması durumunda dere yataklarında taşma sonucu konut alanındaki risk teşkil edebileceği ayrıca Edremit Çayının DSİ Genel Müdürlüğünce belirlenmiş kritere göre bir yatak düzenlemesi gerçekleştirilmediğinden halihazırda bu debilerde suyun yatak dışına çıkıp çıkmadığının kontrol edilmesi çıkıyor ise taşkın yayılım çizgilerinin belirlenmesi, taşkın yayılım çizgilerinin tespitinden sonra bahse konu alanın taşkın açısından riskli olduğunun tespit edilmesi halinde Edremit Çayı’nın bu taşkın tekerrür debilerinin emniyete geçirecek kesite ıslahının dalga kıranlar da dikkate alınarak yapılması, bahse konu taşınmazlar üzerinde yapılaşmaya yönelik imar planı hazırlanması ve yapıların inşa edilmesi durumunda meydana gelebilecek taşkın olayı neticesinde oluşacak zararların tazmini hususunda idarimize talepte bulunulamayacağı” belirtilmiştir. Yol çalışması ise bütün bu uyarıya rağmen halen devam ettirilmektedir.
6) YÖNETMELİĞE UYGUNLUK
23 Mart 2012 tarih ve 28242 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış olan “Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik”Birinci Bölüm / Tanımlarkısmında;“Bu Yönetmelikte geçen;c) Doğal (tabii) sit: Jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstüözelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanları,ğ) Koruma Amaçlı İmar Planı: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarıncabelirlenen doğal sit alanları ve kentsel, arkeolojik, tarihi sit alanları ile çakışan doğal sit alanlarınınbüyüklüğü ve özelliğine göre, doğal ve çevresel değerlerin etkileşim-geçiş sahası da dikkate alınaraksürdürülebilirliğini, mutlak korunmasını ve gelecek nesillere intikalini sağlamak amacıyla halihazırharitalar ve mülkiyet verilerine dayalı olarak, gerekli asgari meslek gruplarının ortak çalışması ileistihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esaslarını, sağlıklaştırma, yenilenme projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve varsa taşıt ulaşımını, altyapıtesislerinin tasarım esaslarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alanyönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanacak, hazırlatılacak hedefler, araçlar, stratejiler ileplanlama kararları, tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulamaimar planlarını, ifade eder.’’denilmektedir.
Buna göre, askıya çıkartılan bu Plan’da aşağıdaki hususlar eksik bırakılmıştır:
1-) Etkileşim-geçiş sahası ihmal edilmiştir.
2-) Asgari meslek guruplarının ortak bir çalışması bulunmamaktadır.
3-) Katma değer yaratan stratejilere dair tatmin edici bir açıklama yoktur.
4-) Yaya dolaşımına ve altyapı tesislerine yönelik bir planlama yapılmamıştır. Hatta mevcutta faal durumda olan AtıksuArıtma Tesisi alanı da planda ortadan kalkmıştır.
5-) Katılımcı alan yönetim modeline uyulmamıştır.
Aynı Yönetmeliğin İkinci Bölüm / Genel Hükümler kısmında ise “Doğal sit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imar planları” alt başlığında Madde 5’te “Doğal sit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imar planları aşağıdaki ilkelerdoğrultusundahazırlanır.a) (Değişik:RG-6/12/2016-29910) Bir alanın doğal sit alanı olarak ilanı, bu alanda her ölçektekiplan uygulamasını durdurur. Sit alanının etkileşim-geçiş sahası göz önünde bulundurularak varsaçevre düzeni plan kararları ve notları, alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilir veBakanlıkça onaylanır; 19 Temmuz 2012 tarihli ve 28358 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “KorunanAlanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” gereğince yapılacakyeniden değerlendirme sonucunda; Plan raporu ve gösterim hususunda ise Madde 10’da “Plan açıklama raporunda, alanın büyüklüğü ve özelliğine göre; doğal ve çevresel değerlerin etkileşim-geçiş sahası da dikkate alınarak sürdürülebilirliğini, mutlak korunmasını ve gelecek nesillereintikalini sağlamak amacıyla, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları, yapılaşmadüzeni, yoğunluk ve benzeri konularda tasarım esasları ve uygulama ilkeleri, açık alan sistemi, yaya vetaşıt dolaşımı gibi hususları içerecek şekilde hazırlanacak ve hazırlatılacak hedefler, araçlar, stratejilerile kentsel tasarım, peyzaj ve benzeri hususlar daha detaylı olarak yazılı ve çizili olarak yer alır.” denilmektedir.
Oysa yukarıda ifade edildiği üzere, Plan Raporu’nda bunlardan hiç bahsedilmemiştir.
Üçüncü Bölüm / Plan Müelliflerinin Görev ve Yetkileri ile Nitelikleri kısmında da “Yetki” konusu Madde 11’de “(2) İlk kez yapılacak koruma amaçlı imar planları ile revizyon ve ilave koruma amaçlı imarplanlarının müellifi şehir plancısı veya şehir ve bölge plancısı olup, planlama ekibinde alanın konumu,sit statüsü ve özellikleri göz önünde bulundurularak şehir plancısı ve peyzaj mimarı ile birlikte ormanmühendisi, ziraat mühendisi, çevre mühendisi, mimar, harita-kadastro mühendisi, hidrolog, biyolog,zoolog, ekolog veya gerekli görülen diğer meslek gruplarından yeterli sayıda uzman görev alır.” denilmiştir. HalbukiPlan raporunda sadece peyzaj mimarı ve biyolog isimleri bulunmaktadır.Yeterli sayıda uzmanın görev almadığı görülmektedir. “(3) Planlama alanına ilişkin ilgili meslek gruplarından uzmanlarca hazırlanarak imzalanan rapor,plan açıklama raporu ile birlikte sunulur“ ifadesi vardır. Halbuki, Plan Raporunda ilgili meslek grupları uzmanlarının hazırlamış olması gereken raporlara rastlanmadığı gibi, plan açıklama raporunda meslek uzman raporlarına atıfta da bulunulmamıştır. “(4) Ekipte yer alacak uzmanların 13 üncü maddede belirtilen planlama ekibinde aranacak asgariniteliklere sahip olması gereklidir.” denilmektedir. Hâlbuki Plan Raporunda bununla ilgili olarak bilgiye ve belgeye rastlanılmamıştır.
Dördüncü Bölüm / Mekânsal Planların Yapımına Dair Esaslar kısmında ise “Araştırma ve analiz” alt başlığında Madde 8’de “(4)Sit alanlarında; taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının fiziksel ve mülkiyet dokusu özellikleri, mevcut sosyal ve teknik altyapı tesisleri, koruma-kullanma dengesi, planlanan alanın şartları ile ihtiyaçları gözetilerek kentsel, sosyal ve teknik altyapı alan standartları, yaya ve taşıt yolları genişlikleri koruma amaçlı imar planı kararları ile belirlenir.” denilmektedir. Bu maddede yazılanların çoğuna planda ve raporda yer verilmemiştir.
Yedinci Bölüm / İmar Planlarına Dair Esaslar kısmında “İmar planı değişiklikleri”Madde 26’da “(1)İmar planı değişikliği; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak yapılır.(2)İmar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesi esastır. Yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamaz.(3)İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz. Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için:a)İmar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık veya kuruluşların görüşü alınır.b)İmar planında yer alan yol hariç sosyal ve teknik altyapı alanlarının ve kamuya ait sosyal ve kültürel tesis alanlarının kaldırılabilmesi veya küçültülmesi ancak bu tesislerin hitap ettiği hizmet etki alanı içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. Eşdeğer alanın ayrılmasında yüzölçümü ve konum özellikleri korunur. Bu alanların yerinin değiştirilmesinde, mevcut plandaki hizmet etki alanına göre aynı uygulama etabı veya bölge içinde kalması, yaya erişim mesafelerinin dikkate alınması ve yeni tespit edilen alanın tesisin yapılmasına müsait olması zorunludur.” denilmektedir. Her ne kadar hazırlanan planın niteliği PLAN DEĞİŞİKLİĞİ olmasa da, 1/100.000 ölçekli ÇDP’nda gösterilen, sit alanı ilan edilerek hükümsüz kalan imar planında bulunan ve halen faal olarak işleyenteknik altyapı alanı olan Arıtma Tesis Alanı planda kaldırılmış olup, yukarıdaki maddeler doğrultusunda eşdeğer alan da ayrılmamıştır.
Bu durumun yanlışlığını aşağıda anılan 1/ 100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Notları da desteklemektedir.Balıkesir – Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7.Maddesi uyarınca, Bakanlık Makamı’nın 20 Ağustos 2014 tarihli ve 13549 sayılı Olur’u ile onaylanmıştır. Planın “6. DENETİM” bölümünde “6.2.İlgili Kurum ve Kuruluşlar, bu plan kapsamındaki tüm alanlarda, kullanım türü ne olursa olsun yapılan aykırı uygulamaları, uygulamadan sorumlu idare veya idarelere bildirmekle yükümlüdür.” ve “6.3.Bu plana aykırı olarak yapılan alt ölçekli planların ve uygulamaların tespiti halinde, Valilikler bu işlemlerin iptalini ve uygun hale getirilmesini ilgili kurum veya kuruluşlara bildirir. Aykırı uygulamaların düzeltilmemesi durumunda, bu durum Valilikler tarafından T.C. İçişleri Bakanlığı’na bildirilir.” denilmektedir.
7) KORUMA PLANININ KAMUOYU ALGISI ve SONUÇ
Bakanlık makamının 13 Eylül 2021 tarihli ve 1713720 sayılı Olur’u ile ‘’Doğal Sit- Nitelikli Doğal Koruma Alanı’’ ve ‘’Doğal Sit- Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’’şeklindeki açıklaması 25 Kasım 2021 tarihinde kamuoyuna duyurulduğunda, genellikle olumlu karşılanmıştı. Ancak şimdi gündeme giren bu yeni Plan ile mevcut planların “hükümsüz” hale getirilmesi ve yerine de ranta dayalı bir plan önerilmiş olması, haliyle kamuoyunda tepkiyle karşılanmaktadır. “Sit alanı ilanındaki gerçek amaç bu muydu?” sorusu ilçemizde sıkça dile getirilmektedir artık. Doğal varlıklar açısından oldukça değerli olan bu alanın, “Koruma Amaçlı İmar Planı” adı altında tümüyle değiştirilmesi ve tamamı kamu hizmeti için ayrılmışken, alanını küçülterek konut ağırlıklı bir yapılaşmaya açılmak ve satılmak istenmesi, kabul görmemektedir. Her şey para değildir. Plan alanının bırakın bir bölümünü, bir metrekaresinin bile konuta açılmasının düşünülmesi, tamamen bilimsellikten uzak, sadece ticari ağırlıklı bir düşüncedir. Ne doğanın korunması, ne de yukarıda dile getirilmiş olan doğadan kaynaklanacak tehditlerin dikkate alınması söz konusudur.
Planlanan alanın flora, fauna, yer altı suyu, ekolojik denge, iklimsel koşullar, bitki örtüsü ve benzeri gibi tüm özellikleri için bir Kümülatif Değerlendirme yapılmadan, sadece lüks villa üretmek için hazırlanacak bir inşaat alanına dönüştürülmesi ve rant için kullanılması uygun değildir. Etrafı yeşil alanlar ve ticari alanlarla çevrili bir konut bölgesi oluşturarak satmak, bu örnekte akla, bilime ve vicdana aykırıdır. Sadece insan türü için değil, yüzlerce dönümlük bu alanda yaşayan tüm canlı türler için çok kıymetli bir yaşam alanında yapılmak istenen bu değişikliğin temel dinamiğimaalesef sadece ranttır. Oluşturulacak “yeşil alanlar” ise kurum görüşleriyle yapılan uyarılar neticesinde dayatılan bir “zorunluluk” olarak kabul edilip Plana girmiştir. Ayrıca ticari alanlar ve donatılarla bu değişiklik kamuoyuna “şirin” gösterilmeye çalışılmıştır. Fakat yöre halkı bu plandan hiç hoşnut değildir. Çünkü bu planda şehrin dinamikleriyle ortak hareket edilmemiştir. Oysaçağdaş, sağlıklı ve mutlu şehirlerin oluşması ancak bu sayede olur. Örneğin, bu Plan alanının doğrudan bir “Doğal Yaşam Parkı” olarak değerlendirilmesini isteyen, bu amaçla bir taslak proje hazırlayan ve 33.128 destek imzası toplayarak Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne sunan Edremit halkının talebi hiç dikkate alınmamıştır.
Bu aşamada böyle bir plan değişikliği hazırlamak yerine, bölgenin 1/5000 ölçekli planı kamuoyuna sunulsa idi, konuya çok daha bütünsel bakmak mümkün olurdu. Zaten Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nden kamuoyunun beklentisi de bu yöndeydi. Bu şekilde bir Plan değişikliği yoluna gidilmesi, yol çalışmalarının başlatılması ve Arıtma Tesisi konularındaki belirsizliğe rağmen acele edilmesi, kamuoyu tarafından yatırım olarak değil, sadece arsa satışı hazırlığı olarak algılanmaktadır. Sonuç olarak bu planın, yukarıda sıraladığımız bütün gerekçeler dikkate alınarak geri çekilmesi veya iadesi en uygun yol olacaktır. 20.12.2022
Saygılarımızla.