BİR ŞEHRİN DERELERİ, O KENTİN DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRASIDIR

NEVİN SAYMAN / Şehir Plancısı

 

Bir şehrin dereleri, bulunduğu kentin doğal ve kültürel mirasıdır. Şehrin planlamasında doğaya öncelik vermeyen arazi kullanım kararları ve de uygulamaları, derelerin doğal yapısının değişmesine, kaybolmasına, buna bağlı olarak da yaşam kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Bu da şehirleri her anlamda tehdit etmektedir.

 

Doğa dengesi yok sayılarak, betonlaşmaya devam edildikçe DOĞA bir çok afetler halinde kendini dile getirmeye devam edecektir.

 

Doğal çevreyi kontrolde tutan en önemli faktör: Dere Sistemleri ve Havzalarıdır.

Dere yataklarında yapılaşma, dere yataklarının veya hemen kenarlarının yol olarak kullanılması, dere kesitinin daraltılması, üzerlerinin kapatılması, fen ve sanat kaidelerine aykırı veya izinsiz menfez, köprü inşası, tekniğine aykırı bent ve dolgu yapılması, moloz, sanayi, kanalizasyon ve evsel atıkların deşarj edilmesi vb. nedenlerle Dere Sistemleri ve Havzaları kontrolsüz değişimin baskısı altındadır.

 

Şehir içerisinde kalan derelerin çoğu denize açık ya da kapalı taş ve beton kanal kesit olarak bağlanmaktadır.

 

Derelerin çevreyle ve ekolojik dengeyle uyumlu olması, öncelikle derelerin EKOLOJİK KORİDOR’lara dönüşmesiyle gerçekleşecektir.

Dere yatakları ne kadar çok asfaltlaştırılır ve betonlaştırılırsa yağışlı havalarda yağmurun toprağa sızarak toprakla buluşması engellendiği için yağışlar sele dönüşür ve telafisi mümkün olmayan afetler oluşur.

 

Bunun en acısını Kastamonu-Bozkurt’ta yaşadık. Bozkurt İlçesi’nin içinden geçen Ezine Çayı’nın 400m’ye yayılan yatağının 15m’ye sıkıştırılması, yatağın tamamen betonlaştırılması, plansız kentleşme, fen ve sanat kaidelerine aykırı şekilde yapılan köprüler maalesef çok büyük kayıplara ve acılara neden oldu.

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski müsteşarı Prof. Mustafa Öztürk: Dere yataklarının betonlaştırılmasından vazgeçilip, dere yataklarının doğal hallerine döndürülüp YEŞİL KORİDOR olarak bırakılması gerektiğini söyledi.

Bir Şehir Plancısı olarak ben de aynı görüşteyim.

 

Edremit de tarihinde bir çok benzeri sel felaketleri yaşadı. İklim değişikliğinden dolayı da bu felaketlerle her an karşı karşıya geleceğiz gibi görünüyor. Büyük kayıplara maruz kalmadan gereken önlemleri bir an önce almalıyız.

 

Öncelikle BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’nin yakın zamanda yaşanan felaketleri göz önüne alarak Edremit Deresi için düşündüğü projeyi tekrar değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyim. Derenin sağında ve solunda yer alan Ülkü Yolu ve Işık Yolunu dereye doğru genişleterek trafik, bisiklet ve yaya yolu yapma projesi var. Bu da Edremit Deresi’nin daraltılması, kanal haline getirilmesi ve dere yatağının betonlaştırılması anlamına geliyor.

Aşırı yağışlarda Bozkurt İlçesi’ndeki Ezine Çayı’nda olduğu gibi daraltılacak ve kanal haline getirilerek doğal özelliğini kaybedecek olan Edremit Dere yatağı, oluşacak bir seli AFETE dönüştürebilir.

 

Şehir Plancısı olarak önerim: Edremit Deresi’nin doğal haliyle değerlendirilip, halkın kullanımına yönelik YEŞİL-EKOLOJİK PARK olarak planlanmasıdır.

 

Exit mobile version