Arıtmaya, altyapıya para yok mu?

 

Arsaları satıp para kazanıyorlar! Peki bu paralar nerelere gidiyor?

 

Ama BİRKAÇ hafta sonra sahillerimizde bir turizm sezonu daha bitecek. Yeni öğretim dönemi 12 Eylül’de başlayacağı için, çocuklu aileler yazlıklarını kapatıp, yakında büyük kentlerin yolunu tutacaklar. Edremit Körfezi’ndeki nüfus yoğunluğu azalacak. Ne yazık ki bu sene deniz önceki seneye göre daha kirliydi ve muhtemelen önümüzdeki sezon daha da kirli olacak. Sebebi de belli: Körfez’in sorunlarını çözecek hiçbir ciddi adım atılmadı yine. Bu durumda ne olabilir ki? Eylül’den itibaren sorunlar azalacak ama seneye yazlıklar doldukça sıkıntılar yine başlayacak. Seneye yazlıkçı hemşerilerimiz gelince önce şikayet etmeye, sezon ilerledikçe bağırmaya, ilgililere dilekçeler yağdırmaya, sivil toplum kuruluşları da imza kampanyalarına başlayacaklar. Yerel yönetimler ve kurumlar ise, ya susacak ya da yine işi geçiştirmeye bakacaklar. Derken yine sezon bitecek, kış girecek araya, doğa biraz yenileyecek kendini, şikayetler kesilecek, “yeni sezona Allah kerim” diyecek idareciler ve bu durum böyle sürüp gidecek öyle mi? Olabilir mi böyle bir döngü? Nereye kadar idare edilebilir ki bu kirlilik?

 

BU CENNET HEPİMİZİN CEHENNEMİ OLACAK!

Yaşam alanımız olan Kazdağları’nın güney yamaçları ve güzelim Körfez, gerçekten bir dünya cenneti. Fakat sorunları olan ve çözüm sağlayacak yatırımlar yapılmadığı için de dertleri giderek artan bir cennet burası. Gerekenler yapılmaz ve ihmaller daha senelerce sürerse, kaçınılmaz son gelip çalacak kapımızı ve bu dünya cenneti, hepimizin cehennemi olacak. Tartışmaya bile gerek yok bunu. Marmara’nın durumu ortadayken abes bir tartışma olur bu.

Deniz kirliliği, Edremit Körfezi’nin temel çevre sorunlarından birisi. Bunu yaratan çarpık ve hızlı kentleşme, büyüten ise sürekli ihmaller oldu. Durumu bütün siyasetçiler ve yöneticiler biliyor aslında. Denizin kirliliğinin iki temel nedeni var: nüfusla orantılı olmayan arıtma tesislerinin yetersizliği ve derelerin kirlilik taşıyan kanallar haline gelmesi. Diğer sebepleri saymayayım, henüz üzerinde bilimsel bir çalışma yapılmış olmayan madenlerin etkilerini de açmayayım ama yukarıda belirtilen bu iki temel sebebin giderilmesi zorunlu artık. Çünkü ilçemizin ve kıyılarımızın ana geçim kaynağı olan zeytin ile yaz turizminin sürdürülebilmesi buna bağlı. Kimin çözeceği de belli aslında, yasalarla görev tanımları yapılmış. Derelerin sorumlusu DSİ, yani Tarım ve Orman Bakanlığı. Destek olması gerekenler ise Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile Bölge Karayolları, Sağlık İl Müdürlüğü ile Çevre İl Müdürlüğü. Bunların koordinasyonunu sağlamak, sistemli takibini yapmak ve sonuçlandırmak ise ilçe ve illerin en büyük mülki amirlerine ait bir görev. Arıtma tesisleri ise Büyükşehir’in sorumluluğu. Şüphesiz ilçe belediyeleri ile merkezi yönetimin  teşkilatları da destek  olmakla yükümlüler ona. Ancak günümüzde her iki alanda da sıkıntılar var. Zira Körfez’in tüm ilçeleri, doğal nüfus artışının yanı sıra önemli miktarda göç de alarak hızla büyüyorlar. Kışın da kullanılan yazlık konut sayısı giderek artıyor doğalgaz beklentisiyle. Sonuçta altyapı yatırımları gecikip, nüfus da hızla çoğalınca, sorunların oraya çıkması kaçınılmaz oluyor.

 

KALICI ÇÖZÜMLERİ NEDEN SÜREKLİ ÖTELİYORLAR?

Derelerimizde Büyükşehir Belediyesi ile DSİ’nin iki senedir yaptığı bir “temizlik” çalışması var aslında. Derelerden balçıkları çıkartıp, Eminkuyu çöplüğüne, ETDİOSB arazisine, Havran Çayı’nın iptal edilen eski yatağına döküyorlar veya dolgu malzemesi olarak kullanıyorlar. Sonuç? Hala Edremit Çayı ve Havran Çayı’nın denize döküldüğü noktalardan, dehşet bir koku saçılıyor ortalığa. Derelerin kirlilik sorununda, sebeplerini ortadan kaldırmadan, sadece sonuçlarını “temizlemenin” yeterli olmayacağı görüldü. Bu şekilde “temizlenen” derelerin, birkaç sene sonra yeniden temizlenmek zorunda kalınacağı ortada. Elbette bu “temizlik” bile, hiç yoktan iyi ama asla nihai bir çözüm değil. Bunun bilinmesine rağmen, neden hala kalıcı çözümlerin ötelendiğini anlamak ise mümkün değil. Oyalanıyoruz resmen. Olmayacak işler yapılıyor, çıkartılan bu pis kokulu ve simsiyah balçıklar götürülüp döküldüğü yerlerdeki toprağı da kirletiyor. Ancak bu balçıkların inert (doğal) atık olduğu bile söyleyebilen yetkililer var. İki senedir derelerden  balçık çıkartma ve taşıma işinde çalıştırılan iş makineleriyle kamyonların maliyetini bilemiyoruz ama yapılan işin yetersizliğini fiilen görüyoruz.

 

ARITMA TESİSLERİ YETERSİZ!

Arıtma tesislerine gelince. Aslında bu konuda bir yönetmelik bulunuyor. Buna göre, Körfez’in bir “hassas su alanı” olması sebebiyle İleri Biyolojik Arıtma Tesisleri inşası zorunlu. Fakat Ayvalık’ta 2, Güre’de 2, Burhaniye’de 2, Havran’da 1 ve Edremit’te 3 adet olmak üzere Körfez’i etkileyen toplam 10 adet kamu tesisi ile yüzlerce de özel arıtma tesisinin hiç biri bu özelliğe uymuyor. Tamamı ön-arıtma veya basit arıtma yapabilen biyolojik arıtma tesisleri bunlar. Bölgemizdeki arıtmaların kabiliyet durumu böyle. Zaten vatandaşlar da, denizdeki koku, köpüklenme ve bulanıklıkla bunu doğrudan yaşıyorlar. Kapasite açısından da durum pek parlak değil. Çünkü arıtma tesisleri, diğer tüm altyapı yatırımları gibi, o yerleşimin sürekli oturan nüfusu dikkate alınarak yapılıyor. Halbuki ilçemizde ve ilimizde yaz nüfusu ile kış nüfusu arasında çok büyük bir farklar var. Örneğin Zeytinli Arıtma Tesisi 110 bin kişiye hizmet verecek kapasitede. Halbuki bu tesise Edremit merkez, Kadıköy, Akçay, Zeytinli ve Altınkum’dan giden sıvı atıklar, sezonda 600 bin kişiye kadar çıkınca bu tesis nasıl yetişebilir ki hizmete? Her sezon, bir mucize yaratıldığını düşünen de yoktur sanırım. Tesisin etrafındaki sazlık alanlar ve hemen arkasından geçen Edremit Çayı şahittir elbette neler olup bittiğine. Bu gerçeği en yetkili seçilmiş veya atanmış yöneticilerden de duyduğum için açıkça ifade ediyorum. Hesap da ortada zaten. Özetle, mevcut arıtma tesislerimiz, hem kabiliyet ve hem de kapasite açısından çok yetersiz durumdalar.

 

DENİZDEKİ KİRLİLİĞİN HERKES FARKINDA…

O zaman yapılacak iş de belli. Yatırım yapılacak. Durmanın, beklemenin, zamana bırakmanın, uzatmaları oynamanın anlamı yok. Körfez’de bunca vatandaş yazlık almış, yenileri de inşa ediliyor bir yandan; bunca turistik işletme yapılmış, bu işten gelir sağlıyor; o zaman bu durumun sürdürülebilirliğini sağlamak da yöneticilerin öncelikli işi olmak zorunda. Zaten son yıllarda “deniz kirli mi, değil mi?” tartışması da kesildi artık. Herkes kabul ediyor gerçek durumu. Yazlıkçı da, sürekli oturan da, otel sahibi de, site yöneticisi de, restoran çalıştıran da, balıkçı da, belediye başkanı da, kaymakam da, herkes farkında kirliliğin. Fakat iş yatırıma gelince film donuyor, bir türlü gerisi gelmiyor. Yatırım yok. Plan, proje var diyorlar ama onu da kamuoyuna açıklayan yok. Bir türlü  temel bile atılmıyor. Her sene aynı hikaye.

 

SATILAN ARSALARIN PARALARI NERELERE GİDİYOR?

Sorunca da iki tür cevap alıyorsunuz. Birincisi az da olsa hala duyuluyor “tesise gerek yok ki, derin deniz deşarjı yapacağız” veya “fosseptikler iş görüyor şimdilik” şeklinde özetlenebilecek bir cevap bu. Ciddiye bile alınması mümkün değil, zira Marmara’daki müsilaj belasından sonra, akıllı adam lafı değil bunlar. İkincisi ise, tartışılması zor bir durum, zira açıkça “para yok” cevabı veriliyor. “İnanın öyle bir yok ki, Dalyan’daki Hazine arazilerini satmak zorundayız” deniliyor mesela. “Bakın Çevre Bakanlığı bile Dalyan’daki 7 adet arsasını sattı” deniliyor. “İlçe belediyesi de arazi satıyor” deniliyor vb. O zaman susmak zorunda kalıyor vatandaş ama o da ne? Sonra bir bakıyor ki, Demiryol-İş Sendikası’nın Akçay ve Güre’deki bina ve sosyal tesislerini, Balıkesir B. Belediyesi 30 milyon TL bedelle satın alıvermiş? Yani para da varmış.! Üstelik “satmak için satın aldığı” da anlaşılıyor bir süre sonra. Emlak ticareti resmen.

 

VATANDAŞ “KANALİZASYON İSTİYORUZ” DİYE HAYKIRIYOR!

Niye peki? Vatandaşlar belediyeden “kar yapacak işler” beklemiyor ki, sadece hizmet bekliyor. Yok “daha fazla hizmet yapmak için aldık sattık” deniliyorsa, o zaman da yeni arıtma projelerinin ve gerçekleşme tarihlerinin açıklanması bekleniyor haliyle. Vatandaş açıkça “kanalizasyon istiyoruz” deme noktasına gelmedi mi Körfez’de? Nerede bu yatırımlar? Kim biliyor? Balıkesir B. Belediye Meclisi’nde bu hususların gündeme getirilmesi gerekmez mi? İşin finans kısmı da dahil olmak üzere, Körfez’in altyapı yatırımları ne olacak, dertler nasıl ve ne zaman bitecek, “temiz Körfez” hedefine ne zaman ulaşılacak? Meclis üyeleri, başkan ve grup sözcüleri dikkat etmek zorunda buna, vatandaş artık sezon bitti diye unutup, seneye tekrar hatırlamak istemiyor bu dertleri. Ülke seçim havasına girdi diye, ipi gevşek tutmaya kimsenin hakkı yok. Bu işlerin siyaset malzemesi olarak kullanılması değil, somut bir yöntemle çözülmesi bekleniyor. Görevde olanların 17 ayları kaldı, yapacaklarsa hemen başlasınlar. Göreve aday olanlar ise vakit geçirmeden somut projelerini  açıklasınlar. Körfez’deki vatandaşlar, sürekli gelecek yaza devredilen sorunlarla yaşamak istemiyorlar artık.

 

Exit mobile version