2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü… Bizim Sulak Alan ne durumda?

Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay Saygın Öztürk, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde Edremit Dalyan Sulak Alanı’nın durumunu gözler önüne serdi. Öztürk, “Tarım ve Orman Bakanlığı Hassas Alanlar Daire Başkanlığı tarafından bu arazilerin 480 dönümü ‘Akçay Sazlıkları mahalli öneme haiz sulak alanı’ olarak ilan edildi. 2022 yılı rakamlarına göre SAYBİS’te 1.500 dönüm olarak gösteriliyordu. Peki 1020 dönüm nereye gitti?” diye sordu.

bizim-sulak-alan-ne-durumda

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor. Sulak alanların her geçen gün insan eliyle yok edildiği bir ortamda bu günden ‘kutlama’ olarak söz etmek doğru değil. İşte yok edilen sulak alanlara bir örnek; Edremit Dalyan Sulak Alanı.

 

Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay Saygın Öztürk, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde Edremit Dalyan Sulak Alanı’nın durumunu gözler önüne serdi. Öztürk, “Tarım ve Orman Bakanlığı Hassas Alanlar Daire Başkanlığı tarafından bu arazilerin 480 dönümü ‘Akçay Sazlıkları mahalli öneme haiz sulak alanı’ olarak ilan edildi. 2022 yılı rakamlarına göre SAYBİS’te 1.500 dönüm olarak gösteriliyordu. Peki 1020 dönüm nereye gitti?” diye sordu.

Öztürk ayrıca Sulak Alan bölgesinde Organize Sanayi Bölgesi, özel konutlar ve sitelerin yapılmasına da tepki gösterdi, doğa dostlarının Doğal Yaşam Parkı’na dönüştürülmesi talebini yineledi

 

DALYAN SULAK ALANI…

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor. Sulak alanların her geçen gün insan eliyle yok edildiği bir ortamda bu günden ‘kutlama’ olarak söz etmek doğru değil. İşte yok edilen sulak alanlara bir örnek; Edremit Dalyan Sulak Alanı.

Tarım ve Orman Bakanlığı Hassas Alanlar Daire Başkanlığı tarafından bu arazilerin 480 dönümü “Akçay Sazlıkları mahalli öneme haiz sulak alanı” olarak ilan edildi. 2022 yılı rakamlarına göre SAYBİS’te 1.500 dönüm olarak gösteriliyordu. Peki 1020 dönüm nereye gitti?

Edremit Çevre Derneği Başkanı Kubilay Saygın Öztürk, Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, Dalyan Sulak Alanı’nın bugünkü durumunu gözler önüne serdi.

İşte Edremit Çevre Derneği’nin Dalyan Sulak Alanı’nın bugünkü durumunu anlatan açıklamaları…

 

SU KAYNAKLARININ SADECE YÜZDE 3’Ü TATLI SU”

“Gezegenimizdeki su kaynaklarının sadece % 3’ü tatlı sulardan oluşuyor. Göller ve nehirler kadar, bataklıklar, taşkın düzlükleri, turbalıklar, tuzlalar, deniz çayırı yatakları ve pek çok deniz kıyısı alanlar da bu kapsama giriyor. İşte bu gerçeği vurgulamak ve tüm sulak alanları ve bunlardan yararlanan canlıları akılcı bir şekilde korumak amacı gözetilerek 2 Şubat 1971’de Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi (Ramsar) hazırlanıp uluslararası düzeyde imzaya açılmıştı. Türkiye de 17 Mayıs 1994’de bu sözleşmeyi imzaladı. Bugüne kadar 171 ülke bu sözleşmeye katıldı. Tüm ülkelerde, kamuoyunda gerekli duyarlılığı sağlamak için 1977 yılından beri Dünya Sulak Alanlar Günü de her sene kutlanıyor.

 

“TÜRKİYE’DE 120 SULAK ALANIN SADECE 14’Ü RAMSAR LİSTESİNDE”

Türkiye de kutluyor bu özel günü. Fakat mevcut sulak alanlara yönelik o kadar çok saldırı var ki ülkemizde, bizdeki kutlama yerine üzüntü gününe dönüşüyor her sene. Çünkü ülkemiz ne yazık ki, son 10 yılda Van Gölü’nün üç katı büyüklüğünde sulak alanını yitirmiş bulunuyor. Sulak alanları korumakla, aslında kendi geleceğimizin de korunacağı gerçeğini, yerel ve merkezi yöneticiler unutmuş görünüyorlar. Rant için sulak alanlar hızla talan ediliyor. Oysa Türkiye’de toplam 14 adedi Ramsar listesine alınmış olan ve 120 adedi de bu kapsamda olma potansiyelinde uluslararası öneme sahip sulak alan bulunmaktadır.

Henüz tescili yapılmayan bu sulak alanlar, iki temel sorunla başa çıkmak zorundalar. Birincisi, yoğun şekilde insan baskısına maruz kalıyorlar. Yapılaşma, turizm, üretim faaliyetleri ve avcılık gibi etmenlerin yanı sıra, bilim dışı su kullanım yönetimleri de bu alanları tehdit ediyor. Oysa sulak alanlar, sadece su kaynağı olarak değil, çok çeşitli canlı türlerini barındırmaları açısından da büyük önem taşıyor. İkincisi ise, tescil süreci geciktikçe, telafisi mümkün olmayacak bir şekilde tahrip oluyorlar. Edremit Körfezi’nin sonunda yer alan ve kısaca Dalyan diye adlandırılan geniş arazilerde, her iki durumu da görüyoruz ne yazık ki.

 

“1500 DÖNÜMDEN 480 DÖNÜME…”

Yakın geçmişte bu araziler çok daha genişti. Edremit Çayı ve diğer akarsuların denize döküldüğü ve Kazdağları ekosisteminin denizle buluştuğu bu bölge, geçmiş yıllardaki görkeminden büyük ölçüde uzaklaşmış olsa da, elimizde kalan son doğal miras olma özelliğini halen koruyor. Binlerce yıl boyunca, dağ ile deniz arasında yer alan bir su ortamındaki kucaklaşmayı, doğal dengeyi de koruyarak makul bir şekilde sağlamış bulunuyor bu alan. Ancak 1960’lı yıllardan itibaren artan yazlık konut baskısıyla doğal denge her sene biraz daha bozularak, günümüzde neredeyse tümüyle yok olacak hale kadar geldi. Elde kalan bölümlerde kamusal mülkiyet kadar özel mülkiyet de var. Sonuçta 03.11.2022 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı Hassas Alanlar Daire Başkanlığı tarafından bu arazilerin 480 dönümü “Akçay Sazlıkları mahalli öneme haiz sulak alanı” olarak ilan edildi.

Aslında bu araziler 19.11.2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile “Doğal-Sit Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak tescillenen ve bir ucu Burhaniye’deki Kadıncık Deresi’ne kadar ulaşan kıyı arazileriyle de önemli ölçüde benzerlik gösteriyordu. Yani 2021 Sit tesciliyle, 2022 sulak alan tescili oldukça uyumludur. Ancak, daha önce Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün SAYBİS sisteminde buradaki sulak alan bölgesi 1.500 dönüm olarak gösteriyordu. Her ne kadar bunun “kesin bilgi” olmadığı ve yasal karine teşkil etmeyeceği ifade edilse de, tescil edilenle aradaki farkın çok büyük olduğu da son derece açıktır.

 

“SULAK ALANDA OSB VE KONUT İNŞA EDİLİYOR”

Şimdi doğa dostları haklı olarak soruyorlar: 1.020 dönüm nereye gitti? Bunu anlamak için bugün Dalyan’dan arda kalan bu sahaya kuş uçuşu bakmak bile yetiyor. Tescil edilen alan Edremit Çayı’nı aşarak Burhaniye istikametine giden karayolu ile deniz arasında kalan bölgedir. Oysa yolun diğer yanında Edremit Tarıma Dayalı İhtisas OSB alanı, özel konut alanları ve hukuki süreci halen devam eden bir site alanı da, özellikle kış döneminde tamamen sular altındadır. Çıkrıkçı kavşağı sonrası yolun Burhaniye yönünde de her iki taraf, Kadıncık Deresi’ne kadar sular altındadır. Edremit Çayı’nın kuzey tarafındaki Hazine arazileri de sular altındadır. Lodos fırtınalarında bu alanda deniz basması da olmaktadır. Yeraltı suyu da zemine çok yakındır. İşte bu nedenlerle, bölgeyi tümüyle doğal haliyle korumak varken, sadece küçük bir bölüme sıkıştırmak bilimsel olabilir mi? Sulak alan zaten kendisini gösterip “bakın ben buradayım” diyor. Kamu görevlilerine düşen de bu durumu tescil etmek olmalıydı.

 

“BEN AZ 5 BİN DÖNÜMLÜK ALAN… DOĞAL YAŞAM PARKI TALEBİ…”

Bunun yerine Dalyan, Balıkesir B. Belediyesi eliyle satılmak amacıyla yeni bir imar planına konu yapılmak istendi. ETDİOSB inşası için devasa dolgular yapılıyor halen ve Edremit Belediyesi tarafından da inşaat izinleri verildi hemen yanındaki bölgeye. Bunların bir araya gelmesi, karayolunun doğu tarafında elimizde kalabilen Dalyan’ın da sonu olacaktır. Suya ve toprağa aykırı bu uygulamalara devam edileceği, “beton iştahının” ise Dalyan’ı yeni yapılaşma girişimlerine konu edilerek yok edilmeden sona ermeyeceği de açıkça görülüyor. Üstelik bu arazilerin 1. derece deprem bölgesi olması, zeminin depremde sıvılaşma özelliği ve denizin giderek balçıkla dolması da dikkate bile alınmıyor. Oysa öncelikle bu bölgenin bilimsel bir gözle incelenmesi, risklerin belirlenmesi ve nasıl kullanılacağı hakkındaki kararların da daha sonra ve tüm tarafların katılımıyla birlikte alınması gerekiyordu.

Burada en az 5.000 dönümlük bir Dalyan Doğal Yaşam Parkı yapmak ve tüm canlılar ile yeraltı tatlı su depolarımızı da korumak varken, betonlaştırmada ısrar edilmesi, akla ve bilime aykırıdır. Kanalizasyon altyapısı ve yeterli arıtma tesisi bile olmayan bu arazilerde, fosseptikle idare etmek zorunda kalacak olan yeni siteler yapılması ise hem yeraltı sularını, hem de denizi kirletmekle sonuçlanacaktır. Koca Edremit Körfezi’nde halen bir tane bile İleri Biyolojik Arıtma Tesisi yapılamamışken, atık su altyapısı ise neredeyse tam anlamıyla dökülürken, bu ısrarın akılla bir alakası olabilir mi?

 

“KUTLAMIYORUZ, ÖFKEYLE ÇIĞLIK ATIYORUZ”

Bu yüzden, Dalyan sulak alanlarına gerekli özeni göstermeyenleri, konuya sadece rant açısından bakanları ve Edremit, Burhaniye, Balıkesir ve Ankara’da yönetici koltuğunda oturanları, bu 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde de yine şiddetle kınıyoruz. Zira onların sayesinde bu sene de kutlayacak değil, derin bir üzüntü ve öfkeyle ancak çığlık atılacak bir özel günü daha yaşıyoruz. Hem bugün ve hem de yarın, doğaya karşı suç işleyenlerden, doğal değerlerimizi korumak yerine satmaya kalkanlardan, sulak alanları akılcı bir şekilde yönetemeyenlerden, mutlaka hesap soracağımızı da bir kez daha duyuruyoruz.”

Exit mobile version