CHP’den kesin ihraç süreci hakkında basın açıklaması yapan Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Cengiz Dikici konuyu yargıya taşıdığını açıkladı. Mimarlık bürosunda düzenlediği basın toplantısında gerek İl Disiplin Kurulu’nun gerekse de Yüksek Disiplin Kurulu’nun oy çokluğu ile ihraç kararı almasını eleştiren Cengiz Dikici, alınan ihraç kararının bir ayıp olduğunu ileri sürdü.
Madra Dağı’ndaki altın madeni konusunda mecliste yapılan oylamada ret oyu verdikten sonra sosyal medya hesaplarından çevre örgütlerine yönelik yazdığı yazıların ardından disiplin kuruluna verildiğini söyleyen Cengiz Dikici yaşanan süreci anlattı.
CHP’den ihraç kararını eleştiren Cengiz Dikici yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nden kesin ihraç ile ilgili sürecim hakkında kamuoyunu bilgilendirme yapmak üzere sizleri davet etmiş bulunuyorum. Bir yılı geçen bir süre zarfında böylesi bir konunun gündemde olmasını şahsım, ailem ve ilçe örgütüm bir türlü kabullenmiyoruz ve kabullenmeyeceğiz.Sorunun ne yazıktır ki; demokrasiyi içine sindiremeyenler yüzünden olduğundan da adım gibi eminim.
Geldiğiniz için hepinize ayrı ayrıçok teşekkür ederim.
Kazdağları ve Madra ‘da Siyanürle Altın Madeni çıkarılmasına yönelik çalışmaların “Çevreye verdiği tahribatının ve olası insan sağlığına etkilerinin araştırması” amacıyla benim de imzamın olduğu araştırma önergesi Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisince Ağustos 2019 tarihinde Çevre ve Sağlık Komisyonuna havale edilmiş ve Komisyon Raporu Kasım 2019 tarihli meclis toplantısındaoylanmıştır.
Komisyon Raporu;……“Maden için İşletme Ruhsatı ve İşletme İznini bulunduğu, ÇED, Mülkiyet, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı ve taahhütlerin verildiği, söz konusu maden sahaları ve zenginleştirme tesislerinin mevzuatları gereği ilgili Kamu Kurumu ve Kuruluşları tarafından denetlendiği, gerçekleşen teknik ziyarette madencilik faaliyetlerin yürütülmesi hususunda olumsuz bir durum görülmediği ve ilgili tesis yetkililerinin diğer teknik konularda ise verilmiş tüm taahhütlere uyulacağını beyan ettikleri, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığımızca konu ile ilgili olarak yetkili kurumlar ile koordinasyon sağlanarak denetlenmesinin uygun olacağı yazılmış ve işletmenin yasal mevzuat çerçevesinde iş ve işlemlerini devam ettirdiği sonucuna varılmıştır.” şeklindedir.
Ancak söz konusu komisyon raporu yukarıda da görüldüğü üzere;
*Madra dağındaki söz konusu altın madeninin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararın incelenmesi/araştırılması için verilen önergenin karşılığı olmadığı için.
*Asıl sorunun çevreyi, doğayı ve insan yaşamını dikkate almayan yürürlükteki mevzuat hükümlerinden kaynaklandığına vurgu yapılmadığı ve verilen önergenin özü olan “oluşmuş olan çevre tahribatı ile olası insan sağlığına etkilerine yönelik” tek bir değerlendirmede bulunmadığı için.
*Önümüzdeki yıllarda ruhsat almak isteyecek maden çıkarma işlemlerine dair de bir çözüm önermediği için.Büyükşehir Belediye Meclis oylamasında RET oyu kullanmıştım. Bu arada iki CHP’li üye de adı geçen rapora RET oyu kullanmıştı.
Belediye Meclisinde oy çokluğu ile kabul edilen söz konusu komisyon raporundan yaklaşık altı ay sonra Mayıs 2020 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel YILMAZ‘ın söz konusu maden alanına yapmış olduğu ziyaretsonrası yerel basında “TÜMAD Altın Madeninin zararının olmadığı, iyi bir işletme olduğu”şeklinde çıkan haberler üzerinearalarında CHP Burhaniye İlçe Başkanlığının da imzasının bulunduğu 38 Çevre Örgütü,“TÜMAD Madra’dan DEFOL” başlığı altında13.05.2020 tarihli bir sosyal medya paylaşımı ile tepki göstermişler, Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisinde söz konusu maden ile ilgilikomisyon raporunun oy birliği ile geçmiş olmasının kabul edilemeyeceğini belirterek; CHP’nin nasıl böyle bir kararı uygun bulduğu şeklinde bir soru yönelterek kamuoyuna duyurmuşlardır.
Çevre Örgütlerinde bulunan dostlarımın, altın madeni ile ilgili meclis oylamasında “nasıl kabul oyu kullanırsın” şeklindeki bana yönelik sitemleri üzerine; söz konusu kararın oybirliği ile geçmediği yönündeki bilgilendirme notumu adı geçen çevre örgütlerinden Burhaniye Çevre Platformu, Ayvalık Tabiat Platformu ve Güney Marmara Dayanışması bünyesinde bulunan çevre örgütü arkadaşlarımın telefonlarına whatsapp üzerinden ilettim.
Bu bilgilendirme notumun çevreci dostlarımın kendi sosyal medya hesaplarında ret oyu kullanan üç meclis üyesine çevreye karşı duyarlılığımızdan dolayı teşekkür ederek paylaşmış olmalarına rağmenİl Başkanlığınca bu sosyal medya paylaşımı“Basın Açıklaması” olarak değerlendirilerekaltın madeni ile ilgilişahsımdan herhangi bir açıklama dahi istenilmeden disiplin konusu yapılmıştır.
Adı geçen çevre örgütlerine göndermiş olduğum mesajlarım/bilgi notum gerek belediye meclisindeki görevim, gerek ise meslek olarak icra ettiğim mimarlığın tarafıma yüklediği sorumluluk gereği paylaştığım kişisel düşüncelerimdir. Kesinlikle basın açıklaması değildir. Kaldı ki meclis üyesi olarak meclis kararları ile ilgili basın açıklaması yapma hakkım olduğu gibi yasadan kaynaklı bu hakkı kullanmak bir yerde de sorumluluğum ve ödevimdir.Belediye Meclis kararları kamuya açıktır ve duyurulması gerekir.
Madra dağındaki söz konusu altın madeninin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararın incelenmesi/araştırılması için verilen önergenin karşılığı olmayan söz konusu raporun meclis oylamasında CHP’li üç Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarakbirbirimizden habersiz ret oyu kullanmamız CHP Programı ve Tüzüğü gereği toplumsal faydalar/yararlar üzerinden hareket ettiğimizin delilidir.
Yukarıda yer alan konu ile ilgili olarak CHP Balıkesir İl Disiplin Kurulu; siyasi bir karara imza atarak;
OY ÇOKLUĞU(5’e – 3) ile Partiden “KESİN İHRAÇ” kararı vermiştir.CHP Balıkesir İl Disiplin Kurulu’nun Kararına karşı yapmış olduğum itiraz sonucu CHP Yüksek Disiplin Kurulu; İl Disiplin Kurulunun kararını OY ÇOKLUĞU (8’e – 7)ile onaylamıştır.CHP Yüksek Disiplin Kurulunda bir oy fazlası ile OY ÇOKLUĞU ile alınan bu karar aslında kurulun siyasi baskı gördüğünün, talep edilen cezayı açıkça içine sindiremediği ve adil olmadığı yönünde kuşkular barındıran bir karardır. Ve programında “Çevre” duyarlılığı olan bir Parti için kabul edilebilir bir karar olmamıştır ve bu ayıp bu durumu yaratanlardadır.
Tüzüğümüzde “Doğayı, çevreyi ve hayvan haklarını korumak” hükmü amirdir ve Partinin üyesi herkes parti tüzüğü ile bağlıdır. Madenci şirket lehine, doğa aleyhine olan raporu kabul edenlerin CHP’yi küçük düşürdüğü apaçık gözükecektir. CHP’nin kurucusu olan ulu önderin Bursa nutku aynı zamanda tüm CHP’lilerin öncelikle savunacağı anlayış olmalıdır. Şayet bir yerde doğa katlediliyor ve buna partililerimizden istemeden de olsa katkı sunuyorlarsa, bu halde o kişilerin bulunduğu makam ve sıfatın önemine bakılmaksızın eleştirilmesi suç değil, yurtseverliktir.
1985 yılında Balıkesir’de başladığım Mimarlık mesleğine9,5 yıllık Mimarlar Odası Balıkesir Şube Başkanlığı görevim,3 yıllık Mimarlar Odası Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyeliği görevlerim sonrası meslek yaşamımla birlikte meclis üyesi olarak görev yaptığım süreçte de “İmar Planları” için kamu ve toplum vicdanı adına açtığım ve açılmış olan tüm kamusal/toplumsal davalarda müdahil olduğum davalar Balıkesir kamuoyu tarafından yeterince bilinmekte ve 2019 Yerel seçimlerinden sonra da Belediye Meclis Üyesi olarak kent ve kent halkı için ilçe örgütüm ile birlikte yaptığım mücadeleler gün gibi ortadır.
1980 darbesi sonrası filizlenen korku toplumunda korkmadan sinmeden kendi ailemi ve işimi riske alarak; birçok kişi ve kurumun iş/gelecek kaygısı nedeni ile iktidarlarıkarşısına almamak adına geri durduğu ortamlar da dâhil olmak üzere Balıkesirli hemşerilerimin haklarını halkçı bir bakış açısı ile yaşamım boyunca savundum ve savunmaya da devam edeceğim.Manevi duygularımı, yurtseverliğimi kimsenin sorgulamasına daasla izin vermeyeceğim.
Bu ihraç sürecinden “suç çıkarma” gayretine girilmiştir. Eğer bu davranış suç ise, halkın yanında durmak suç ise ben bu suçu ömrüm boyunca işlemeye devam edeceğim. Halkı yalnız bırakanların, halka sırtını dönenlerin ne bu dünyada nede başka bir dünyada yatacak yerleri yoktur. Bu süreç ile ilgili her türlü mesleki ve siyasi sorumluluğu kendi adıma üstleniyorum, bu süreci bu noktaya taşıyanlar siyasi sorumluluğu kimin adına üstlenebileceklerdir.
Sonuç olarak;
Yüksek Disiplin Kurulu kararına karşı yasanın ön gördüğü süre beklenilmeksizin Hukuki girişimler başlatılmış olup “ADALET” sloganı ile yüzlerce kilometre yürüyen partim içinde bulamadığım adaleti genel hukuk içerisinde aramak zorunda kalmak ise benim için çok daha düşündürücü olduğunu kamuoyu ile paylaşarak saygılarımı sunarım.”