31 Ekim Dünya Tasarruf Günü hepimize, tüm dünyaya kutlu olsun, tasarruflara yöneltsin, her alanda bereketler getirsin, israfı azaltsın.
1924 yılında Milano’da Tasarruf Bankaları Dünya Derneği tarafından tasarruf etmenin insanlar ve ülke ekonomileri için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak,insanların birikimlerini yastık altından çıkartıp bir bankada değerlendirmeleri fikrineyöneltmek amacıyla ortaya çıkan Dünya Tasarruf Günü 1935 yılında Türk Bankalarıtarafından da kabul edilmiş, kutlanmaya başlanılmıştır.
1924’te kurulan World Savings Banks Institute (WSBI-Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü) tarafından Ekim ayında Milano’da 29 ülkenin temsilcileriyle katıldığı tasarruf olgusunu dünya kamuoyuna ve bunun ekonomi ve bireyle olan ilişkisini vurgulamak isteyen bir Kongre düzenlendi.
1.Uluslararası Tasarruf Bankaları Kongresi’nde İtalyan Profesör Filippo RAVİZZA, kongrenin son günü 31 Ekim’in “Uluslararası Tasarruf Günü” ilan edilmesini önermiş, aynen kabul edilmiştir. Tasarruf Kongresi kararlarında, “Dünya Tasarruf Günü”nün tüm dünyada tasarruf yapılmasına dikkat çekilen bir gün olması gerektiğine karar verildi. Bankalara tasarrufları teşvik etme çabalarında okulların, yöneticilerin yanı sıra kültür, spor, meslek ve kadın derneklerinin de desteğiyle çalışılması önerildi.
Yaşam düzeyini yükseltmek ve ekonomiyi güvence altına almak için para biriktirme fikrini öne çıkaran pek çok gün, zaten değişik ülkelerde mevcuttu. 1921’de İspanya’da ulusal tasarruf gününün kutlandığı bilinir. Birleşik Devletler, Almanya gibi ülkelerde de birikimlerini kaybeden vatandaşlar için tasarrufun önemi ve özelliği hep vurgulanmış, arttırılmasına özen gösterilmiştir.
31 Ekim’lerde düzenlenen Dünya Tasarruf Günü’nde bu günün resmi tatile denk gelmediği, bankaların açık olduğu ülkelerde, insanların bankalara gitmesi, birikimlerini hesabına aktarabilmeleri güzel, geleneksel bir uygulamadır. Keşke yoğun olarak uygulanabilse.
İkinci Dünya Savaşı döneminde aksama olsa da savaştan sonra Dünya Tasarruf Günü kutlanmaya devam etmektedir. Çoğu ülkede çeşitli uygulamalarla bir gelenek haline gelmiştir.Örneğin Avusturya’da, “Sparefroh: Mutlu kurtarıcı” kavramı yaratılmış ve resmi maskotu tanınır olmuştur.Bankacılık ve parasal birikim fikriyle doğan Dünya Tasarruf Günü ve “Tasarruf” kavramı, giderek yetersizleşen dünyamızda zamandan suya, enerjiden yeşile, güneşten gıdaya, doğadan toprağa,kağıttan ekmeğe her kaynağın, her değerin tasarruflu ve düzenli kullanılması konusunu işlemektedir.
Tasarruf kavramının yaratıcısı bankaların başlangıç noktası, bankacılığın tüm dünyaya, özellikle gelişmemiş ülkelere yayılması olmuştur. Düşük ve orta gelir ve eğitim seviyesindeki kitlelerin sahip olduğu tasarruf hesaplarının sayıca az oluşu, meblağ ne olursa olsun her dilimde tasarruf fikrinin zayıf olmasına dayanmaktadır.
Tasarruf neden önemlidir? İlk bakışta çok basit gibi görünse de, her bir bireyin kendi tasarruf hesabına küçük miktarlarda da olsa para yatırarak para biriktirmesinin ekonomik kalkınma ve kişisel rahatlama açısından çok büyük ve olumlu etkisi vardır. Kenarda iyi günde biriktirilen rezevler, bireyleri hastalık, işsizlik ve buna benzer ekonomik zorluk dönemlerine karşı hazırlıklı tutar, kaynak sağlar. Ulusal ekonominin bütünü içinde ise küçük mevduat olarak toplanan tasarruflar, Bankaların iş camiasına, firmalara ve gerçek ihtiyacı olanlara kredi vermelerini kolaylaştıran önemli bir unsurdur.
Önceki yıllarda özel dönemlerde belirli kampanya ve girişimlerle pek çok ülkede tasarruflarınartırılmasına davetler yapılmış, bununla önemli bir katkı sağlanabilmiştir.Bireyleri hastalık, işsizlik ve buna benzer ekonomik zorluk dönemlerine karşı hazırlıklıtuttuğu, yedek kaynak oluşturduğu vurgusu özellikle çocukluk dönemlerinde kumbara kültürüile yerleştirilmeye çalışıldı. Etkili de oldu ama reklamcılığın arttığı günümüzdeharcamaya, mevcut olanı atıp en son modelini almaya yönlendiren, adeta talimat veren reklamlarortamında biriktirme:tasarruf kavramının tekrar gündeme getirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Banka Müdürü olarak çalışırken bir AVM’de güvenlik görevlisi olarak asgari ücretle işe başlayanbekar gencin daha ilk maaşını alır almaz taksitle taşıt kredisi için başvuruya gelişini üzülerekizlemiştim, krediyi de zaten vermemiştik.Dört kişilik ailede büyük çocuğun yeni model cep telefonu için ailesini getirişini, ben “gerek var mı?” deyince “üüfff”leyip tafra ile odamdan çıkışını unutamadım.Büyüklerimiz tasarrufu bizden daha iyi beceriyorlardı, bununla ilgili atasözleri yüzlerce yıldan beri söylene geldi.
“Damlaya damlaya göl olur” en bilineni, en etkilisidir. Derslerde işlenirdi, kartonlara Resim-İş derslerinde divid ile yazar, süslü pano yapardık. Zihinlerimizde etkili yeri vardı.Ama o zamanlarda internet alışverişleri, kredi kartları, “ hadi al , ne duruyorsun !” diye bağıran reklamlar, “şimdi sipariş ver, yarın kapına gelsin !” gibi tüketimi kolaylaştıran , harcamayı cazip halegetiren kışkırtmacalar yoktu.
Bilişim alanı ilerledikçe, görsel iletişim geliştikçe hayatı yönlendirmeye, büyük ve uluslararası
şirketlerin talimat gibi reklamları, insanları harcama yapmaya, alışveriş mağaralarına hapsetmeye
çekiyor; ellerinde yabancı isimli markaların renkli-süslü poşetlerini takıp çıkmayı makam (statü) yükseltme gibi hissettiriyor…Yapılan alışveriş gerçekten ihtiyaçtan mı yoksa alışveriş yaparken psikolojik tatmin mi konusu bugünün ana sorunu…
İşte bu da israfı hatırlatır. Unutulan israf kavramını. Hergün çöplere giden ekmek- yiyecek ile dünyada aç insan, aç ülke kalmaz. Evlerde 4-5 çeşit yemek yapıp ertesi güne kalınca çöpe dökme, Türk ve Anadolu kültüründe yoktu. Son günlerde televizyonlardaki yemek izlenceleri ise sadece tüketime hizmet ediyor. Yemek yaparken 5 çeşit değil 2-3 çeşit yapmak tasarruf, dünden kalan yenilebilir yemeği dökmek ise israftır.
Son zamanlarda dayatma ile yaptırılan serpme kahvaltılar da israfın başıdır, yasaklanmalıdır.
İstemediğim ama listeden çıkaramadığım, çatalımı dokundurmadığım ama parasını ödediğim
ürünlerin apar topar çöpe gidişini görmek hem kızdırıyor, hem üzüyor. (Zaten gitmem ama bazen davet ve dostlardan dolayı karşımıza çıkabiliyor.)
Telefonu çalışır durumda olduğu halde en son modeli takip edip gelecek ay gelirlerine dayanarakkredi kartıyla taksitle almak israftır. Ünlü bir manken reklamını yaptı diye borçlanarak en pahalıyabancı ürünü almaya çalışmak israftan öte sapıklıktır.
Yerli malı kullanmak tasarrufun ülke çapındaki boyutudur. Ne yazık ki günümüzde rafa kaldırıldı. Öğrenciliğimizde “Yerli Malları ve Tutum Haftası” vardı. Aralık ayında kutlardık. Artık o da unutturuldu. Ama biz yine her zaman yerli malı, varsa önce Balıkesir malı demeye devam edeceğiz. Alınacak bir gıda/eşya/malzeme, yerli üretimi “Türk Malı” varken ithalini tercih etmek de israfın uzaktan kumandalı halidir.Baş okul ailedir, evdir. Çocuk nasıl görürse onu yapar. Bizler tasarrufu bilelim, gösterelim,uygulayarak öğretelim ki çocuklarımız, geleceğimiz de her şeyi istemesin, alınmayınca itiraz etmesin, üzülmesin.
Adam Smith yüzlerce yıl önce “Kıt kaynaklar, sınırsız ihtiyaçlar” diye tanımlamış ekonomiyi.Herşeyi almaya gücümüz yetmez, ihtiyaçlar bitmez.İyi anlamak gerekir. Birey olarak da, aile olarak da, ülke olarak da dünya olarak da…
Ankara’dan selam ve saygılarla.