AK Parti‘nin seçim vaadiydi. Ülke genelinde belediyeler tarafından hummalı çalışmalar yapıldı.
Her yerde millet bahçeleri açıldı.
Tabi bu bahçeler bedava yapılmıyor; dönüm dönüm arsalar üzerine binalar, dinlenme alanları, oyun parkları konuşlandırılıyor. Çevre düzenlemeleri, süslemeleri falan hayli masraflı işler yani.
Millet bahçelerinde bedava çay, kek, meşrubat, börek çörek de olacaktı ama, onlar tedavülde değil.
***
BİZİM memlekette de ilçe belediyeleri millet bahçesi işinde hayli hızlı.
Başta Altıeylül.. Yaşam merkezleri, millet bahçeleri projeleriyle fark atıyor.
Geçen hafta, Balıkesir Belediyesi’nin eski başkanlarından merhum Sabri Uğur‘un isminin verildiği Dinkçiler‘deki Millet Bahçesi‘ni törenle hizmete soktu Altıeylül.
Açılışa ilgi yoğundu. Mahalle sakinleri de akın etti. Belediye Başkanı Hasan Avcı ortaya çıkardığı eserle övündü haklı olarak.
Kim olsa övünür.
Karesi’nin benzer projeleri var.
Diğer ilçelerde, meselâ Bigadiç’te bin yetmiş bir dekar alanda millet bahçesi inşa ediliyor.
İçinde taş yapılar, yapay göletler falan da var. Bin yetmiş bir dekar alanda bahçe inşa eden Bigadiç Belediye Başkanı İsmail Avcu da kurdeleyi keserken övünecek.
Haklı olarak…
***
MİLLET bahçeleri “yiyelim, içelim, gezelim, dinlenelim” modunda projelendiriliyor.
Yani tamamen tüketim odaklı.
***
VATANDAŞIN yüz metrekarelik hobi bahçesini çok görüyorlar malum.
Bu pandemi ortamında tarımın önemine daha çok vakıf olduk, araziler boş kalmasın, ekelim biçelim dedik.. Yine belediyeler bu çağrı üzerine harekete geçti; yıllardır dönüp bakmadıkları boş tarlalara el attılar. Kimisi lavanta yetiştirdi, kimisi arpa buğday.
İyi oldu elbet; toprağı işlemek lazım.. Toprakla haşır neşir olmak lazım.
Haa.. Niyorduk?
Hobi bahçeleri.
Efendim vatandaş bu hobi bahçelerinde rakı içip mangal yapmasın kardeşim; adamın kişisel keyfi için tarıma elverişli topraklar işgal edilmesin…
Düşünceleri böyle.
Oysa hobi bahçesinde mangal yakan adam, aynı zamanda bir köşede domates, bir köşede kabak, biber, patlıcan falan yetiştiriyor kendine kadar. Boş durmuyor yani. Toprakla haşır neşir oluyor.
Üretiyor yani.
***
ONU diyeceğim işte..
Millet bahçeleri de üretim odaklı düşünülsün, öyle projelendirilsin.
Adam bilmem kaç hektar, bilmem kaç dekar alanda millet bahçesi inşa ediyor.
Kafeler, lokantalar, incik boncuk tezgahları, oyun alanları, banklar, spor aletleri şunlar bunlar.
Az biraz yürüyüş yolları, kenarlarında bahçe bitkileri, üç beş limon servi tamam.
Vatandaşı tüketimle oyalamaya dönük her şey.
Oysa üretmeye sevk etmek lazım.
Nasıl olur o?
Koskocaman alanları çimlendirip üstünde çekirdek çitlemeye teşvik etmek yerine..
O koskocaman alanlarda ekip biçmeye, toprağı işlemeye yönlendirmek şeklinde olur.
Butik seralar oluşturursun meselâ.. Vatandaş kayıt yaptırır, sorumluluk alır, Belediye’nin kontrolünde ve eğitiminde serada birkaç saat geçirir.. Marul, maydanoz, domates, biber falan yetiştirir.
Çiçek yetiştiriciliği de yaparsın. Gönüllü vatandaş gelir çalışır.
Kurslar düzenlersin.. Sertifika bile verirsin.
Meyvecilik yaparsın meselâ. İklime ve toprağa uygun meyve ağaçları dikersin.
Mahallenin çocuklarını eğitirsin.. Onlara sorumluluk verirsin. Fidanların bakımını, sulamasını falan öğretirsin.
O çocuklar okul sonrası gelir, bir iki saat vakit geçirir. Üretmeyi öğrenir.
Yani hep tüketim olmasın işimiz.
Millet bahçelerine harcanan paraların karşılığı üretmek olsun.