Balıkesir Tabip Odası üyesi doktorlar pandemi sürecinin iyi yönetilemediği iddiasıyla meydandaydı. Ellerinde pankartlar ve virüs karşı koruyucu kıyafetlerle eylem yapan doktorlar, yaşadıkları sorunlara da dikkat çektiler.
Balıkesir Tabip Odası’nın eyleminde şu mesajlar verildi:
“Pandemide sadece hekimler ve sağlık çalışanları değil, babalarımız, annelerimiz, kardeşlerimiz ölüyor. Daha çok olduğunu bildiğimiz ama resmi olarak açıklanan sayılarla her gün 60-70 yurttaşımız, önlenebilir bir hastalık olan COVID-19’dan hayatını kaybediyor, 1.700 kadarı da hastalanıyor. COVID-19 Salgın sürecinin bilimsel yöntem, şeffaf veri ve ilgili tüm kesimlerin katılımı ile etkin ve koordineli bir anlayışla yönetilmesini istiyoruz. COVID-19 salgın sürecinin bugüne kadarki yönetiliş biçimini yetersiz ve kaygı verici buluyoruz.
Ülkeyi yöneten yetkili kişi ve kurumlardan salgın tedbirleri, salgın bütçesi, salgın koordinasyonu, salgın planlaması konusunda acil, kapsayıcı ve inandırıcı program açıklamalarını bekliyoruz.
Ülkenin en önemli ve gerçek gündeminin COVID-19 salgını olduğunun kabul edilmesini ve ülkeyi yönetenler başta olmak üzere tüm kişi ve kurumların bu gerçekliğe uygun tutum almasını istiyoruz.
TBMM’nin açılmasını beklemeden bütün partilerin COVID-19 salgını konusunda işbirliği ve koordinasyon sağlamak üzere bir araya gelmeleri için çağrı yapıyoruz. TTB olarak, uzmanlık dernekleri ile birlikte COVID izleme heyetinin,Tabip Odalarının birikimini ve önerilerimizi paylaşabileceğimiz bir zeminin oluşmasını, ülkeyi yönetenlerin bu konuda çağrıcı olmasını istiyoruz.
Sağlık Bakanlığı’nı başta TTB olmak üzere bütün sağlık meslek odaları, sağlık sendika ve dernekleri ile birlikte “COVID-19 işbirliği ve ortak çalışma meclisi” oluşturmasını talep ediyoruz.
Hiçbir salgın vatandaşların bireysel çabalarıyla ve hastanelerde önlenemez. Bireysel tedbirler merkezi ve kapsamlı bir irade ve güven verici kararlarla birlikte uygulandığında anlamlı olur. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı il Hıfzıssıhha kurullarını işlevli kılmalı, başta Belediyeler ve kent konseyleri olmak üzere işçi-memur sendikaları, hemşeri – köy derneklerinden, kültür sanat dernek ve vakıflarına kadar bütün demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını sürece katmalıdır.
Hekimler ve bütün sağlık çalışanlarının ölüm – kalım savaşına dönüşen COVID-19 mücadelesinde yalnız bırakılmayacaklarını, korunacaklarını, bu insanüstü çabaların farkında olunduğunu gösterecek; maddi ve manevi olarak destekleyecek, hastalanan ve ölen arkadaşlarımızın “meslek hastalığı” olarak kabul edilmesini istiyoruz.
2002 den beri söylediğimiz 18 yıllık “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile cisimleşen; sağlıkta özelleştirme – performans sistemi ve kamu özel idaresi odaklı milyarlık kiralara neden olan “şehir hastanelerinin COVID-19 salgını ile insanı değil sermayeyi ve karı öncelediği görülmüş oldu. Sağlıkta dönüşüm programı yarattığı tüm sonuçları ile birlikte iptal edilmeli, salgın biliminin öngördüğü üzere kamusal bir sağlık programı hayata geçirilmelidir. “Koruyucu hekimlik” hizmetlerinin öncelenmesi geçmişte kalmış bir nostalji değil, bugünün ve geleceğin sağlık perspektifidir. İlk adım olarak birinci basamak sağlık hizmetlerinin kamusal bir perspektifle yeniden düzenlenmesini, Aile Sağlığı Merkezleri’nin lojistik gereksinimlerinin karşılanması, güvenli ortam sağlanmasını, angaryalara son verilmesini istiyoruz.
Salgının yaygınlaştığı ve uzun süreceğinin yadsınamaz olduğu bir dönemde hekimler ve sağlık çalışanlarının çalışma sürelerinin 6 saate indirilmesini, dinlenme yer ve zamanlarının pandemi dikkate alınarak yapılandırılmasını ve yeterli sayıda kişisel koruyucu ekipman sağlanmasını, bu hususta hiçbir aksama yaşanmamasının sağlanmasını istiyoruz.
Çalışma yaşamı, ulaşım, eğitim başta olmak üzere toplu bulunma ortamlarına dair insan yaşamını önceleyen, insan emeğini koruyan yasal ve idari düzenlemelerin hak kaybı yaratmadan, en dezavantajlı, yoksul kesimleri – emekçileri gözeterek ivedilikle yapılmasını bekliyoruz.
COVID-19 salgını mücadelesinde başarı; akıl ve bilim esas alınarak, gerçekleri konuşarak, filyasyon ve test süreçlerini iyi yöneterek, tedavi ortamını iyileştirip, sağlık çalışanlarını motive ederek sağlanır. Salgının yaygınlaştığı, 8 günde 8 hekimin hayatını kaybettiği, herkesin kendisi ve bütün yakınları için sürekli tedirgin olduğu,6 aydır kontrol altına alınamayan bir süreçte herhangi bir başarıdan söz edilemez.
Bu adımları atmayanların, COVID-19 salgını ile mücadeleyi gerçekler üzerinden, olağandışı durum tanımıyla ve bir seferberlik ruhuyla karşılamayanların; suçu vatandaşa, yükü hekimlere ve sağlık çalışanlarına yıkanların tarihsel sorumluluğunu her gün ama her gün hatırlatacağımızı buradan ilan ediyoruz.”