Partisinin MYK toplantısının ardından açıklama yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye, ciddi bir ekonomik krizle değil, ciddi bir ekonomik buhranla karşı karşıyadır” dedi. Kılıçdaroğlu, 16 maddelik öneri paketi açıkladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, açıklamasının başında Covid-19 salgını nedeniyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi. “Terörün, ülkemiz için insanımız için nasıl bir felaket olduğunu hepimiz biliyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, şehitlere de Allah’tan rahmet diledi. Kılıçdaroğlu, “Türkan Saylan’ın 11. ölüm yıl dönümü. Hayatını sağlığa, bilime, öğrenci yetiştirmeye, aydınlığa veren bu değerli hocamızı da saygıyla anmak isterim” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye, ciddi bir ekonomik krizle değil, ciddi bir ekonomik buhranla karşı karşıyadır. Özellikle 2018’den bu yana hükümetin öngördüğü döviz kuru, enflasyon, büyüme, işsizlik gibi hiçbir hedef tutmamıştır. 2020 başında dış borçlar rekor kırarken, döviz rezervlerimiz kurumuştur. Salgından sonra daha da artan işsizlik, yoksulluk, üretim kapasitesindeki daralma; Türkiye ekonomisi için ciddi tehlike sinyalleri vermektedir” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Buhrandan çıkış programları, asgari müştereklerde azami mutabakatların sağlanacağı programlardır. Bu çerçevede iktidar programımız saklı kalmak kaydıyla mevcut iktidar koşullarında buhrandan çıkış için önerilerimizi paylaşmayı, siyasal ve tarihsel bir görev olarak görüyoruz ve kabul ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Önümüzdeki süreçte mevcut ekonomik buhranın aşılması için iktidarın yapısal reformlar konusunda adım atması gereken alanları ve konuları kamuoyunun takdirine sunuyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, önerilerini açıkladı. Önerilerini maddeler halinde sıralayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Hükümet, hem güven vermek hem de kamuoyu desteği sağlamak için ivedilik ve öncelikle iki alanda kararlı tavır takınmak zorundadır.
1- Kamuda israfa son vereceğini millete taahhüt etmelidir. Kamuda israfın ve savurganlığın faturasını milletin ödediği bir gerçektir. Hükümet israfı önlemeli ayrıca tasarrufa hangi alanlardan başlayacağını da somut olarak kamuoyuna açıklamalıdır. Örneğin, kamu-özel işbirliği çerçevesinde yapılan tüm döviz garantili taahhütlerin Türk Lirasına dönüştürüleceğini, gerekirse kamulaştırılacağını, kamuda merkezi idare ve yerel yönetimlerde makam aracı saltanatına son vereceğini taahhüt etmelidir.
2- Yeni bir ‘bütçe’ ve yeni bir ‘Orta Vadeli Programı’ TBMM’ye getireceğini kamuoyuna açıklamalıdır. TBMM’de kabul edilen ‘2020 Yılı Bütçesi’ ve daha önce açıklanan ‘2020-2022 Orta Vadeli Program’ artık milletin derdine derman olma vasfını yitirmiştir. Hükümet, yaşanan ekonomik buhranı aşmak için, salgın nedeniyle kapanan iş yerlerinin, bu iş yerlerinde çalışanların, ürünleri tarlada kalan çiftçilerin, üretim faaliyetleri duran KOBİ’lerin yitirdikleri gelirlerin telafisine çözüm getiren yeni bir bütçe ve yeni bir planı Meclise getirmelidir. Gerçekçi ve güven veren yeni bir bütçe ve yeni bir plan ekonomide normalleşmenin ilk adımı olacaktır. Hükümet, yeni bir bütçe ve yeni bir planla birlikte, Türkiye’nin içeride ve dışarıda saygınlığını artırmak, güvenirliğini pekiştirmek için ayrıca bir dizi reform süreci de başlatmak zorundadır.
3- Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulmalıdır. Ekonomik buhrandan çıkış sürecinde devletin tüm kapasitesini en verimli şekilde kullanması çok önemlidir. Bu nedenle yeni bir ‘merkez-yerel’ dengesi kurmak zorunlu hale gelmiştir. Hükümet, merkezi yönetimin kapasitesi ile yerel yönetimlerin halka doğrudan ulaşabilme kapasitesini birleştirerek, hizmetin milletimize daha etkin bir şekilde ulaşmasını sağlamalıdır. Bu çerçevede;
a) Yerel yönetimlerin gelirleri artırılmalıdır.
b) Merkezi yönetimin denetimi, belediyelerin çalışmalarını engelleme amaçlı olmamalıdır.
c) Seçimle gelen belediye başkanlarının, ancak seçimle gidecekleri güvence altına alınmalıdır.
4- Devlet yönetiminde liyakat sistemi hakim kılınmalıdır. Hükümet, kamusal alandaki bütün atama ve işlemlerde liyakati esas alacağını, sadakate dayalı verimsiz kamu yönetimi anlayışını terk edeceğini taahhüt etmelidir. Yani, işi ehline vermeyi kabul etmelidir.
5- Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulmalıdır. Hükümet, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın denetim alanını uluslararası normlara uygun olarak genişletmeli ve bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri derhal parlamentoya sunacağını açıklamalıdır. Böylece hesap verebilirliğin kapısı açılacaktır.
6- Özerk kurulların güvencesi sağlanmalıdır. Hükümet, ekonominin önemli aktörleri olan Merkez Bankası başta olmak üzere, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Kamu İhale Kurumu (KİK), Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) gibi kurumların bağımsızlığını yeniden sağlayacağını ve bu kurumların araçlarına siyasi müdahale etmeyeceğini kamuoyuna açıklamalıdır.
7- Kamu İhale Yasası, rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Hükümet, kamuda israf ve kayırmacılığı engellemek amacıyla Kamu İhale Yasasının ivedilikle değiştirileceğini, tüm kamu ihalelerinin saydam, kamuya açık, kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılacağını taahhüt etmeli ve bunun garantisini millete verilmelidir.
8- TBMM’de ‘Kesin Hesap Komisyonu’ kurulmalıdır. Hükümet, kesinleşen bütçe harcamalarını gösteren ‘Kesin Hesap Kanunu’nun sağlıklı bir zeminde tartışılmasını sağlamak için TBMM’nde bir ‘Kesin Hesap Komisyonu’ kurulacağını ve bu Komisyonun Başkanlığının da muhalefet partisine verileceğini kamuoyuna açıklamalıdır. İktidarın, yani gücün denetlendiği ortamda demokrasinin büyüyeceğini hepimizin görmesi lazım.
9- Ulusal Vergi Konseyi kurulmalıdır. Halktan toplanan vergilerin nerelere harcandığının hesabının verilmesi, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hükümet, vergi politikalarındaki çarpıklıkları gidermek ve adaletli bir vergi politikası uygulamak amacıyla ‘Ulusal Vergi Konseyi’ kurulacağını ve bu Konsey’in her yıl düzenleyeceği raporları Resmi Gazete’de yayınlayacağını taahhüt etmelidir.
10- Ekonomik ve Sosyal Konsey çalıştırılmalıdır. ‘Akıl, akıldan üstündür’ diye bir atasözümüz var. Hükümet, sorunlara birlikte çözüm üretmek için bir Anayasal kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey’i belli aralıklarla toplayacağını, ilgili tarafların görüşünü almadan dar bir kadroyla ya da tek başına karar alınmayacağını kamuoyuna taahhüt edilmelidir.
11- Yargı bağımsızlığı, kesin olarak sağlanmalıdır. Tarih bize göstermiştir ki adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adalet, devletin yani mülkün temelidir. Bu bağlamda hükümet, kuvvetler ayrılığını sağlayacak, denge ve denetim mekanizmalarını kuracak adımların atılacağını taahhüt etmelidir. Bu bağlamda iktidarın yargı üzerindeki tahakkümüne derhal son verilmeli, adalete erişimin önündeki bütün engellerin kaldıracağı açıklanmalıdır. Ayrıca orta vadede yargı bağımsızlığını sağlayacak kurumsal, anayasal değişiklilere gidileceği de millete taahhüt edilmelidir.
12- Düşünceyi ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğü koşulsuz güvence altına alınmalıdır. Hükümet, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri üzerindeki her türlü baskıya son vereceğini ve evrensel ölçülerde medya özgürlüğüne uyulacağını kamuoyuna açıklamalıdır. Bu bağlamda tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması hükümetin samimiyetini ortaya koyacaktır.
13- Seçim barajı kaldırılmalıdır. Demokrasilerde asıl olan milletin iradesinin olduğu gibi parlamentoya yansımasıdır. Hükümet, 12 Eylül darbecilerinin eseri olan ‘Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirileceğini taahhüt etmelidir. Darbeye karşıysak, darbecilere karşıysak onların getirdikleri yasalara da karşı olmak zorundayız. Darbecilerin yasalaştırdığı seçim barajının, seçime değil, demokrasiye yani millet iradesine darbe olduğu unutulmamalıdır.
14- Siyasi Ahlak Yasası çıkarılmalıdır. Siyasetin kirlilikten arınmasının, hepimizin ortak arzusu olması gerekir. Siyaset, kirlilikten arınmalı; duru, temiz olmalı. Hükümet, vatandaşla siyasetçi arasındaki güveni sağlamak, siyasetin ve siyasetçinin itibarını tesis etmek için TBMM’ye derhal ‘Siyasi Ahlak Yasası’ teklifinin getirileceğini taahhüt etmelidir.
15- Güçlü bir ‘Stratejik Planlama Teşkilatı’ kurulmalıdır. Hep söylerim, üreten ülke güçlü ülkedir. Çalışan ülke güçlü ülkedir. Ekonomide, ihracat odaklı ve katma değeri yüksek üretime öncelik veren bir planlama ve teşvik politikasının yaşama geçirileceği, bunun için de güçlü bir ‘Stratejik Planlama Teşkilatı’ kurulacağı kamuoyuna açıklanmalıdır.
16- IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir. IMF ile ilişkiler kesilecekse, ortaklıktan çekilmeli ve IMF’deki sermaye payının Türkiye’ye getirileceği kamuoyuna açıklanmalıdır.”