DR. ALİ İHSAN GÜLER
ANIMSAYIN, bir süre önce yerinden edilmek istenen, tarihi binaları yıkılıp kimbilir kimlere peşkeş çekilecek olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi; Dünya medyasında.
Sabah İsmail Küçükkaya’nın Çalar Saat haber programını izliyorum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen ile yapılan söyleşi; alıp götürdü beni yarım asra yakın zaman öncelerine.
Spiker diyordu ki: “Hocam bütün Dünya medyası Cerrahpaşa’dan övgü ile söz ediyor. Ne dersiniz?”
Sait Hocam mağrur ama alçak gönüllülük arasındaki çizgileri incelterek: “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi üniversite sınavlarında en üst sıralarda puan ile öğrenci alan bir okul.Buna nitelikli hocaların hem bilimsel hem etik değerler ile yetiştirdikleri öğrencilerin başarısıdır bu. Biz en fazla koronalı hasta bakan üniversite hastanesiyiz.Tedavi algoritmalarını bu özgüvenle erken başlayarak başarı sağladık.”
Erkekler ağlamaz derler ama bana göre ağlamak en az gülmek kadar insani bir duygudur. Gel de ağlama. 1975 yıllında Cerrahpaşalı oldum. 45 yıl olmuş. Ama benim Cerrahpaşalılığım çok daha öncedir.
Henüz küçük bir çocukken Cerrahpaşalı oldum ben. Ateşli bir hastalıktan sonra iki gözüm birden şaşı olmuştu. Henüz iki buçuk yaşındaydım.
Büyüdükçe sokakta oyun oynamaya başladıkça çocuk hallerinden bu kusur ile alay edilmesinin sıkıntılarını yaşadım. Ama o zamanlar o kadar kolay değildi bu ameliyatlar. Bunu yapabilecek doktorlara da hastanelere de ulaşmak zordu. Hep arayış içinde idi ailem.
Bir gün beklenen mucize oldu. Rahmetli Prof.Dr. Necdet Sezer’e muayene şansını yakaladık. Muayene sonunda Hoca, “Doçent Dr. Nejat Ayberk yurt dışında bu konu ile ilgili eğitimde.Döndüğünde sizi mektup ile çağıracağız” dedi.
Asırlar kadar uzun bir süre mektupla gelen çağrı ile Cerrahpaşa’nın yolunu tuttuk. Şimdi Dekanlığın karşısında Pnömoftizyoloji Kliniği olarak kullanılan bina; Göz Kliniği idi.
Nejat Ayberk hocam yaptı ameliyatımı. Tam bir hafta sonra açıldı gözlerimin bandajları. Hocam bir ayna tuttu. “Bak bakalım Ali “ dedi.
Bu bir mucize idi. Sapasağlamdı gözlerim. Her alay edilişinde ağlayarak eve geliş kabuslarım bitmişti artık. O an hem dua ettim, hem de söz verdim kendi kendime: Doktor olacaktım ve Cerrahpaşa’da okuyacaktım.
1975 yılında Cerrahpaşalı olmuştum. 2972 okul numaramdı. Kaydımı yaptırdığım Dekanlık binası ile ameliyat olduğum bina arasında 10 metre mesafe yoktu. İlk işim binaya girip, ameliyat olduğum odayı ziyaret ettim. Alt kattaki Şaşılık Merkezi’ni gezdim.
Dahası kısa bir süre sonra arşivden dosyamı çıkarıp, Nejat Ayberk hocama muayeneye gittim. Muayene masasına oturdum. Daha bakar bakmaz; “sen şaşılık ameliyatı olmuşsun. Kim yaptı bu kötü ameliyatı” deyince dosyayı uzatarak siz hocam dedim. Elini öptüm. Kahve ısmarladı hocam. O da ağlamaklı olmuş, çok duygulanmıştı.
Dahası da var: Göz Hastalıkları stajımı hocamın yanında yaptım. İnanılır gibi değil. Cerrahpaşalı olmak ve doktor olmak sanki benim alın yazımdı.
Bu nedenle oldukça tutkulu, hatta biraz şoven bir Cerrahpaşalı.
***
Bir süre önce yıkmaya yok etmeye çalıştılar. Ödeneklerini kestiler. Siyasi baskılar. Aklınıza ne gelirse. O dönemde yapılan etkinliklere de katıldım birkaç kez giderek.
Makus talihini yenip, başarılarına devam ediyor okulum. Alın yazım. En güzel gençlik yıllarımın mabedi.
Bu ülkede hekim olabilmek zordur. Olsanız da hekim olarak yaşamak zordur.
Koca koca hocalar ve meslektaşlarımız şehit oluyor korona mücadelesinde.
“Kızlarım çok küçük, onlara sahip çıkarsınız değil mi“ diyor hekim arkadaşım. Anne ve babasını ve kendisi gibi hekim olan ağabeyini kaybettiğinden haberi bile olmadan.
Hemşire arkadaşımız hastalarından virus kapıyor. Tedavisi biter bitmez göreve koşuyor. Yetmiyor. Kan Bankası’na gidip kolunu uzatıp diyor ki; “Plazma alın. Antikorlarım başka hastalara deva olsun.”
Bütün bunlar olurken Trabzon’da vandallar bir hekime saldırıyor. Yoğun bakım ünitesinde.Oksijen tüpü elinde.
Sonuç: Hekim sanığın salıverilmesi benim adli muayene ve raporumun alınması, ifademin alınmasından daha kısa sürdü.
Bu nasıl Adalet? Bu nasıl İnsanlık?
Cehalet en korkunç silahtır demiş bilgenin biri. Akciğer kanseri nedeniyle ciğerinin bir tarafı alınmış, 90 yaşındaki babası öldü diye hekime saldırmak; cehaletin bile ötesinde. Ya yasaları; bu vandallara ceza değil adeta güvence haline getiren aymazlara ne demeli?
Bizi alkışlamak yerine ses çıkarmalısınız bu ahlaksız saldırılara. Hesap sormalısınız.
Yapmasanız da, canınız sağ olsun.
Biz yine de hayatımız pahasına sizi yaşatmak için gecemizi gündüzümüze katarız.