KIYAMET temalı filmler ilgimi çeker. Kimileyin gerçekçi, kimileyin fantastik, ütopik, distopik, her türlüsü.
İçinde biraz aksiyon, vurdu kırdı, koşma kovalamaca falan olursa gözümü kırpmadan izlerim.
Bu filmlerde genellikle dünyada her şey tükenmiştir. Teknoloji batağa saplanmış olur. Doğal afetler, nükleer savaşlar, salgınlar derken.. İnsanlık tükenmiştir.
Çoğu kere genetiği değişmiş, radyasyon ve türlü öldürücü zehir insanın, hayvanın, bitkinin şeklini şemali bozulmuş, canavara dönüşmüş tipler çıkar karşımıza.
Zombiler var bir de.. Hareketli ölüler!
Sürü halinde yaşayıp et ve kanla beslenenler…
Fantastik geliyor ya hepsi.. Aslında film sektörü gelecekten mesaj veriyor.
***
ON İKİ Maymun adlı bir dizi var meselâ. İki bin kırklı yıllarda geçiyor. İki binlerin başlarında laboratuvar ortamında üretilip sokağa salınan öldürücü virüsün izini sürüyorlar. İcat ettikleri zaman makinasıyla geçmişe gidip geliyorlar. Gelecek kurumuş, yaşadıkları dönem kıyamet karanlığına saplanmış. Yaşam yeraltında sürüyor. Yerüstünde vahşi çeteler yaşıyor; yaşamın kendisi zaten vahşileşmiş. Geçmişe gidip virüsün üretildiği laboratuvarı bulmaya çalışıyorlar. Orada yok edilirse, yaşadıkları gelecek daha farklı olacak haliyle.
Bu filmlerde gizem de olur genellikle. Yani çok bilinmeyenli küresel bir şirket.. Gizemli bir tarikat.. Dünyayı yöneten gizli güçler, falan filan.
***
BUGÜN dünyayı, kitleleri etkileyen olayları yıllar öncesinde çizgi film senaryosu şeklinde bize sunan Simpsons’u biliyorsunuz mutlaka. Çizgi filmin senaryosunu yazanlar muhtemelen ya kahin, ya da Amerikan derin devletinin, küresel süper güçlerin dünyayı ve insanlığı hazırladığı karanlık son planlarını çalıp çizgi film gibi zararsız bir sektör aracılığıyla afişe ediyorlar.
Belki de gelecek plancılarının ta kendisi onlar.
Meselâ ABD Başkanı Trump’ın petrol zengini arap kralları, emirleri, şeyhleriyle ışıklı bir dünya küresine bakarken çekilen fotoğrafı.. Aynı kareyi yıllar öncesinde yayınlanmış Simpsons’da görebiliyorsunuz.
Buna benzer çok örnek var. En yakın örnek, basketbolcu Kobe Bryant’ın helikopter kazası sonucu ölümü. Adamlar çok önce çizgi filmin bir sahnesinde aynı şekilde öldürmüşler ünlü basketbolcuyu.
Şu günlerde Çin’de türeyip dünyaya korku salan koronavirüs meselâ. Taa bin dokuz yüz doksan üç senesinde çekilen bir bölümde koronavirüs benzeri bir virüsün Çin’den dünyaya yayılması konu ediliyor.
Sene iki bin yirmi.. Çin’in bir eyaletinde adına korona denilen virüs ortaya çıkıyor. Ortalığı kasıp kavuruyor. Bugün ABD’nin tahtına oturmaya hazırlanan Çin, böylesine etkili bir yöntemle dünyadan uzaklaştırılıyor.
Şu ana kadar yüz yetmiş kişinin öldüğü açıklanıyor. Virüs yüzünden hastanelerde yatan hasta sayısı binlerle telaffuz ediliyor. Çin hükümeti sadece bu hastalığa özel hastaneler inşa etmeye başlıyor.
***
KOMPLO teorilerine meraklıyızdır. Bu virüs işlerinde de elbet bir kurgu, bir senaryo, bir stratejik hesap, bir küresel politika var muhakkak.
Yılandan, çiyandan, kedi köpekten insanlara geçtiği yönündeki tevatüre mi kulak asarsınız, yoksa dünyaya ayar vermeye çalışanların bunca zaman defalarca denediği kaos senaryolarından birisi olduğunu mu düşünürsünüz?
Ben ikincisine takılırım hep.
Efendim virüs dediğin şey mutasyona uğruyor, evrim geçiriyor, sonra şöyle oluyor, böyle oluyor…
Durduk yerde niye mutasyona uğruyor virüs?
Sen laboratuvarda sıradan sokak virüsünün orasını burasını bızıklamasan, niye değişim geçirsin hayvan?
Hayvan dedim; virüs hayvan mı, canlı mı, kanlı mı bilemedim. Yani, bir sıfat uyduramadım. Neyse.
***
SONRA ne olur?
Pahalı laboratuvarlarında ürettikleri virüsle hastalık yayanlar, yine kendi tekellerindeki ilaç sanayini hareket geçirip aşı, ilaç falan üretirler. Mecbursun, alacaksın. Kaosu yaratanlar, sonra o kaosun ilacını satar sana.
Silah sanayi gibi…
İç savaş peydahlanır.. Meselâ küçük bir Afrika ülkesindeki farklı kabileler birbirine kırdırılır. Onlar birbirini boğazlarken, onlar yeraltındaki cevheri söküp götürür. Boğazlaşma ne kadar uzun sürerse o kadar iyi. İki tarafa da silah satarsın.
Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da, Güney Amerika’da, orada burada hep böyle yürür işler. Sen ölürsün, onlar kazanır.
***
ARDINDAN Hollywood devreye girer hemen. Yarattıkları kaostan beslendikleri yetmez, bu mevzulardan kahramanlık destanları çıkartırlar kendi paylarına. Dünyayı kurtaran adam olurlar.
Oturur izlersin.. Bedava izlenmez tabi.
***
BİZİM keneler vardı; Kırım Kongo keneleri. Tarım ve hayvancılığın yaygın olduğu yerde kene de var tabi. Keneyi al labotuvara, orasını burasını bızıkla, yapısını değiştir, ölümcül canavara dönüştür.. Sonra salıver sokağa.
Kuş gribi dedilerdi, kanatlı hayvanları diri diri gömdülerdi. Beyaz et sektörü gümlediydi o zaman.
Şimdi konuşuyor muyuz?
Ya da domuz gribi… Ölen ölene yani.
Yarın başka şey çıkar; ne bileyim timsah gribi, engerek gribi, osuruk böceği gribi falan filan.
***
KORONAVİRÜS Çin’in dengesini bozdu şimdi. Tabi tüm dünya kendini virüsten korumak zorunda. Ülkeler tedbir alıyor; bizim buralarda da bir takım tedbirler alınıyor. Çinli turistlere şu sıralar dünyanın her yerinde hortlak muamelesi yapılıyor.
Nah şuraya yazıyorum; her şeyin çakmasını yapmakla mahir Çinliler, bu koronavirüsün de çakmasını yapar yarın.
