GAZETECİ şüpheci olur. Merak, gazeteciliğin en önemli kuralıdır.
Bu iki olgu soruları, sorgulamaları, eleştirileri beraberinde getirir.
***
MESELA şu Değirmen Boğazı haberi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, ekibi toplayıp Değirmen Boğazı’na gitmiş.
Günlük rutin sosyal medya paylaşımlarındaki gibi, bu gezi ve incelemeye dair fotoğraflar paylaşmış.
Şu notu düşmüş:
“250 hektarlık ve içerisinde 52’den fazla ağaç türünü barındıran Değirmen Boğazı Tabiat Parkındayız, doğa ile iç içeyiz. Tabiat parkında doğal dokusunu bozmadan hemşehrilerimizin rahatlıkla kullanabilecekleri güvenli, tertemiz ve düzenli alan haline getirecek düzenlemeleri yapacağız.”
Bu paylaşımdan haber çıkarır mı gazeteci; çıkarır.
İki bakış söz konusu olur:
Birincisi, “Değirmen Boğazı temiz, güvenli bir alan haline gelecek, Büyükşehir Boğaz’da çeşitli düzenlemeler yapacak” türü rutin, olduğu gibi; ne deniyorsa o yani.
İkincisi, “hayırdır birader, her iş bitti, iş Boğaz’a mı kaldı” şeklinde soru, yorum ve eleştiri formunda bir yayın.
İkinci türde, soruları çoğaltmak mümkündür. Görüş ve eleştiri ağır basar.
Biz, ikinciyi tercih ederiz.
***
ŞİMDİ diyeceksiniz, “eleştireceğine arayıp sorsan, neyin ne olacağını söyleseler ya…”
Haydi o da bizim kusurumuz olsun.
Fakat, sosyal medyada cümle aleme açık ve herkesin gördüğü bu paylaşımı içeriksiz bırakıp, ne yapmak istediklerini açıklamıyorsa arkadaşlar..
Şüphelenmez misiniz?
“Acaba” diye başlayıp, “Boğaz’ın doğal dokusunu zedeleyecek, oraları betonla, taşla kaplayacak, yeşil örtüye zarar verecek inşaat ağırlıklı bir çalışma mı planlanıyor” şeklinde devam edersiniz.
Hani her icraatın başında rant ortamı yaratma siyaseti çok yaygınsa güzel yurdumda..
Böyle bir girişimin altında da, şüpheci kimliğinizle kendi acabalarınıza yanıt ararsınız.
***
YENİ düzenlemeler adı altında bir şeyler planlanıyorsa.. Beton, taş, toprak, çimento işin içindedir.
Bu hep böyle olur.
Atatürk Parkı meselâ.
2006’da ‘düzenleme’ adı altında kent hafızasını resetleyen bir katliam yaşadık, yalan mı?
Sımsıkı ağaçlık alan, çayır çimene dönüştü.
Parkın doğallığı ortadan kalktı; yapaylık hakim oldu.
Çamlık ona keza.. Şehirden Çamlık’a bakınca bir yeşil örtü görürdük. Şimdi gri beton görüntüsü hakim.
Buna benzer nice örnek gözümüzün önündeyken..
“Boğaz’da doğal dokuyu bozmadan yeni düzenlemeler yapacağız” paylaşımının altına, “n’olur yapmayın” diye yorum yazmaz mısınız?
Biz de manşetten öyle dedik: “Dokunmayın! Bırakın dağınık kalsın…”
***
YENİ SÖZ ‘Değirmen Boğazı ihya olacak” diye yazmış.
Gazetenin manşetine bakınca, Boğaz’da neyin hedeflendiğini bildiklerini sanıyorsunuz.
İçeriği okuyunca, sosyal medyadaki paylaşımı olduğu gibi verdiklerini anlıyorsunuz.
Yalnız şöyle bir ifade dikkat çekiyor haberde: “Düzenli alanlar inşa edilerek vatandaşın hizmetine sunulacak…”
Yani işin içinde inşaat var; beton, taş, toprak, çimento…
Yeni Gazetem de şüphe ve merak kuralını es geçmiş. “Boğaz’a neşter” başlıklı haberde, neştersel içeriğe dair bilgi yok. Fotoğraflardan ve Yücel Yılmaz’ın içeriksiz notundan bir ‘parlatma haber’ türetmişler.
Dedik ya, böyle bakmak da mümkün.
Pembe camların ardından.. “Her şey çok güzel olacak” mantığı eşliğinde.
***
BİR DE kenti yönetenlerin bir şeye karar verdiklerinde bunu kamuoyuyla paylaşma, halkın düşüncesini, önerisini, tepkisini dinleme gibi bir dertleri olmuyor.
O zaman da, Boğaz muhabbetindeki gibi şüpheci ve eleştirel bir yaklaşım sergilemek durumunda kalıyorsunuz.
Sorular peş peşe geliyor.
Yeni bir rant kapısı durumları mı var, birilerine para kazandırma hedefi mi var, doğal dokuya zarar verecek işler mi yapacaklar.. Falan filan.
Malum Kişi