Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU
CANIM seçilmişim bayram tatilinde.. Oturmuş gruba karşı kahvesini yudumluyor.
Bir eli cep telefonunda. Sosyal medyayı takip edecek elbet; bir bayram mesajı sarkıtmak, bir iki siyasi mesaj patlatmak lazım.
Bir bakıyor ki ada yanıyor!
Oturduğu yerden, yani istifini hiç bozmadan, whats-up grubundan yollanan iki yangın resmini alıp paylaşıyor:
“Ciğerlerimiz yanıyor…”
E n’apsın canım; gidip yangını mı söndürsün?
Ekipler orada.. Havadan, karadan, denizden müdahale ediyorlar işte.
Herkesin işi başka.
Hem ne desin yani; “oh maşallah, ne güzel yanıyor” falan mı yazacak?
Ama şunu yazmasın bari:
“Marmara Adamızdaki yangın söndürüldü, soğutma çalışmaları devam ediyor, tek tesellimiz can kaybı olmaması…”
Evet çok şükür can kaybı yok.
Mal kaybı çok. Mal yerine gelir elbet.. Can gitti mi gelmez bir daha.
Candan kasıt, insanoğlu.
Canlıların en kıymetlisi, en değerlisi, en akıllısı, en kutsalı.
Ötekiler can değil.
Ormandan beslenen kurdu, kuşu, yılanı, çıyanı, börtü böceği falan…
Hem zaten insan kaybı olursa ‘yaşamını yitirdi’, hayvan kaybı olursa ‘telef oldu’ demez miyiz?
Yangında ölen kaplumbağa için ‘yaşamını yitirdi’ denir mi; insan mı bu?
Yani onları can olarak görmeyiz pek.
Görmek lazım…
Seksen hektar alanı kül eden yangında, adanın canları gitti. Cayır cayır yandı çoğu.
Hem sonra bitkiler de candır.. Onlar olmasa, biz ne yaparız?
Yanan ağaçtır, ottur, çiçektir, yeşilliktir.. Yananın yerine yenisi dikilir.
Var olanı kaybettikten sonra, yenisi gelecek diye bekle işte.