TUFAN DALGIÇ / Bandırma
Büyük umutlarla açılmasını beklediğimiz Bandırma Onyedi Eylül Üniversite ilk mezunlarını bu yıl verdi. Üniversite ile ilgili istatistik verilerine baktığımızda okulun temelini oluşturan İktisadi İdari Bilimler Fakültesinin her geçen gün kan kaybettiğini görüyoruz. Öyle ki fakültedeki bazı bölümlerin geçtiğimiz yıl 2. öğretimlerin büyük ölçüde boş kaldığını hatta 1. öğretimlerin dahi dolmadığını biliyoruz. 2 yıl önce üniversite tanıtımını gerçekleştirirken türbanlı bir öğrenciyi afişlerinde kullandığı için eleştiriler getirmiştim. Aradan geçen 2 yıla rağmen üniversitenin bakış açısı değişmemiş olacak ki, bu yıl tanıtım stantlarında bir türbanlı öğrenci ile hafif sakallı bir erkek öğrenciyi afişlerde kullanmayı uygun görmüş. Buna benzer tanıtımlara aslında yabancı değiliz. 2000’li yılların ortalarında bugün kapatılmış olan FETÖ’ye ait üniversite ve eğitim kurumları da sıkça bu tip argümanlar kullanıyorlardı. Ne yazık ki muhafazakârlık ve “İslami eğitim” adı altında nasıl bir ihanetin içinde olduklarını darbe kalkışmasıyla anladık. Halkın üzerine ateş açarak katliam yatıklarını da gördük.
ÇAĞDAŞLIĞIN KENTİ BANDIRMA’DA BU MAYA TUTAR MI?
Üniversitenin geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği etkinliklerde muhafazakâr bir anlayışla hareket ettiğini görüyoruz. Hatta bazı derneklerin organize ettiği etkinlikler için laiklik karşıtı isimlerin Bandırma’ya getirilmek istenmesi ve gelen tepkiler üzerine söyleşinin iptal edildiğine de tanıklık ettik. Buradaki sorun bir öğrencinin başı açık ya da kapalı olması değil, sorun üniversitenin kendini muhafazakâr olarak lanse etmesi ve bu çizgi içinde var olma çabası içinde olması. Türbanlı bir öğrencinin afişlerde kullanılması bunu en basit örneği… Üniversite Bandırma’nın sahip olduğu çok sesli, çağdaş, demokrat yapısına sanki karşı çıkarcasına kendini farklı tanımlıyor ve bu nedenle de Bandırma’ya entegre olamıyor. İşte bu nedenle üniversitemizden Bandırma’da yaşayan insanların yaşamına dokunan faaliyetler göremedik.
TÜRBAN BİR PAZARLAMA ARACI OLURSA…
Türban ya da başörtüsü adına ne dersek diyelim. Ninelerimizin pazardan aldıklarıyla artık çok farklı özelliklere sahip… Türban sadece ideolojiyi temsil etmiyor, aynı zamanda bir moda. “Tesettür giyim adı” altında büyük paralara alınan giysiler var artık. Anlaşılan kapitalizm türbanlıları da çok sevdi. 2000’li yıllar öncesi mütevazı bir şekilde yaşayan “İslamcılar” bugün kapitalizmin bütün nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyor. Yollarda lüks ciplerin içine bakarsanız türbanlı şoförlere sıkça rastlayacaksınız. İşte ülkenin sermaye, emek, kapitalizm, demokrasi ve en önemlisi üniversitelerin özgürleşmesi konusunda verdiği sınav yukarıda yazdıklarım. Geleceği inşa etmenin yolu eğitimden ve üniversitelerden geçiyorsa bizlerin savunduğu üniversite çok sesli olmalı, şiddette yönlendirmeyen her düşüncenin tartışıldığı yerler olmalı, muhafazakarların değil her kesimden gencin üniversitesi olmalı… Bir kesimin üniversitesi olunca kontenjanlar boş kalır, puanlar düşer, “İstanbul’a çok yakın” olması da kar etmez. Akademik kadro da aidiyet kuramadığı bir üniversitede görev almaz. Öğrencilerin kariyer planları da sadece KPSS’de yüksek puan almak olur. Unutmadan bir üniversitenin öğrencilerine sağladığı en önemli değer; entelektüel birimdir. Entelektüel birikim de tek tip bakış açısı ve muhafazakâr anlayışla kazanılamaz. Tam tersine eleştirel olmalıyız, eleştirilmekten de korkmamalıyız…
NOT: Umarım üniversiteden bir yetkili benim yukarıda yazdıklarımı boşa çıkartır ve neden tanıtım noktalarının iç kısımlarındaki afişlerde tek başına bir türbanlı kız ile hafif sakallı bir gence yer verdiklerini mantıklı bir biçimde açıklar. Dışarıdaki afişlerde bir kız ve bir erkek yan yanayken türbanlı ve hafif sakallı erkeğin ayrı ayrı afişlerde yer alması normal bir tanıtım materyali mi?