ABD projesi FETÖ’nün, yine ABD’nin senaryosunu yazıp yönettiği ‘FETÖ / PDY Darbe Girişimi’ni püskürttük evelallah.
Kırk yıldır işgale hazırlanıyorlardı. Öyle bir kuşatmışlardı ki ülkeyi dört koldan.
Her geçen gün sayıları artıyordu. İbadetle giren ticaretle, ticaretle giren siyasetle devam ediyordu yoluna.
En küçük hücreden devletin tepelerine kadar uzanan, Siyonist örgütlenmelere benzer gizemli ve karmaşık yapısıyla, yıllarca ‘Hocaefendi ve talebeleri’ denilen, sonra ‘terör örgütü’ olarak kayıtlara geçen, seküler yapıdakilerin yıllardır ‘FETO’ diye andığı, darbe girişiminden sonra devletin ‘FETÖ’ tanımıyla resmi kayıtlara geçirdiği Paralel Devlet Yapılanması.
“FETO” dersen, hakim karşısına çıkıyordun.. Hakaretti.
“Hocaefendi diyeceksin” fırçası çekiyorlardı.
Oysa hoca camideydi; bunlarınki her yerde!
Ekonomik güçleriyle dünyayı yöneten gizemli küresel kartellerden farkları yoktu.
İçlerine giren hem zenginleşiyor, hem zenginleştiriyordu.
Maklubenin damakta bıraktığı tat nasıl bir şeydi ki, bir yiyen vazgeçemiyordu!
Küçük esnaf orta boy tüccara dönüşüyor, tacir dediğin holdingleşiyordu yani.
Ticaretin her türlüsünde vardılar.
Uluslararası derin ilişkiler ekseninde dünyaya yayıldılar.
Kravatlı, takım elbiseli abiler, etekli döpiyesli hanımefendiler, ‘iktidarımız için her şey mübah’ öğretisiyle kokteyl partilerde kadeh tokuşturanlar bile..
Hani, öğrenci evlerinde barınan çocuklara din iman dersleri verip ibadet faslında örgütün içine on binlercesini çekerken.. Dış yüzleriyle demokrat, aydın, Atatürkçü, hâttâ solcu bile görünebiliyorlardı.
Yavaş yavaş Silahlı Kuvvetler’e, Emniyet Teşkilatı’na sızdılar.
Bürokrasi dünyasının her yerine yerleştiler.
Yargıyı kuşattılar.
Siyasete egemen oldular.
Devleti yönetmeye kalktılar.
Yönetmediler değil; hem nasıl yönettiler.
İllerde, İlçelerde, kasabalarda, en küçük yerleşmeliklerde bile düzen kurdular.
Bunların dersanelerinde sınavlara hazırlanan çocuklar hep birinci oldu. Soruları çalıyorlardı çünkü; o çocuklar çok çalışkan olduğundan değil.
En tepe noktalara adamlarını yerleştirdiler.
Taşradan büyük şehirlere, yerel yönetimlerde hakimiyet kurdular.
Siyasi erk, her dönem bunların yolunu açtı.
***
17-25 MİLADI
17-25 olayımız var malum. Kurdukları düzen ülkeyi öylesine sarıp sarmaladı ki, onca zaman her dediklerini yapan siyasi erk “bu işin boku çıktı” dedi artık.. Bıçak kemiğe dayandı yani.
Hükümeti direkt hedef alan 17-25 Aralık olayından sonra ipler koptu.
Kendi medya organları aracılığıyla sistemli bir saldırı başlattılar.
Bu da bir anlamda darbe girişimiydi.
Orada ‘FETÖ’ oldular zaten.. O tarihe kadar himmettiler, hizmettiler, cemaattiler, hocaefendiydiler.
..ki, hazırladıkları tertipler devletten destek görüyordu bir zamanlar.
TSK’yı, siyasileri, bürokratları, paşaları, öğretim üyelerini, gazetecileri, yazarları, sanatçıları, bilcümle aydını hedef alan Ergenekon tertibiyle nice yaşamı kararttılar. Bu sayede devletin her zerresine daldılar.
Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı bile cezaevine göndermekten çekinmediler.
Ergenekon davasında siyasi erkten de destek aldılar.
Hedef, Türkiye’deki mevcut sistemi yıkmak, yerine kendi öngördükleri sistemi getirmekti. Engel olabilecek her kurumu, her kişiyi ateşe attılar. Milyonlarca sayfalık iddianameler, sahte belgeler, gizli tanık ifadeleri, telefon tapeleriyle falan nice kumpaslar kurdular.
Sonra o kumpaslar döndü dolaştı, bunları vurdu.
Yazık ettiler ülkeye.
***
17 – 25 Aralık olayları sonrasında FETÖ’nün çöküş süreci başladı. Hükümet, dış destekli bu örgütle derin bir mücadeleye girişti. Beslendikleri damarları tıkayıp güçsüz bırakmaya çalıştı.
Sonuç malum; belki daha ileri bir tarih için planladıkları darbeyi öne çekip 15 Temmuz 2016’da harekete geçtiler.
TSK içindeki yapılarıyla, tanklarıyla, uçaklarıyla, tüfekleriyle, üniforma giymiş ihanet kadrolarıyla saldırıya geçtiler.
Hesaplayamadıkları şey, milletin gücüydü. Bugüne kadar darbe üstüne darbe yemiş millet, bu teşebbüste de sessiz soluksuz kalacak, bir köşeye sinecek, kaderine razı olacaktı.
Öyle olmadı.
İki yüz elli yurttaş FETÖ’nün hain darbe girişiminde hayatını kaybetti; ama FETÖ 15 Temmuz’da amacına ulaşamadı. Millet iradesi galebe çaldı.
***
FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI NE OLACAK?
FETÖ operasyonları hâlâ devam ediyor. Hemen hergün eş zamanlı operasyonlar yapılıyor, askerinden polisine, kamu görevlisinden siviline pek çok şüpheli gözaltına alınıyor, sorgulanıyor, hakim karşısına çıkarılıyor, bir kısmı tutuklanıyor, bir kısmı adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor.
Öyle yerleşmişler ki her yere, kolay kolay temizlenemiyor.
Fakat terör örgütünün tepe noktasındakiler değil; alt kadrolar, alt hücreler ayıklanıyor.
İbadet ve ticaret ayağındakiler meselâ.
İşte ne bileyim, TSK içinde gizlenenler, kamu kurumlarındakiler, KHK ile görevden alınanlar, itirafçıların verdiği listelerde isimleri olan alt kadrolar.
Siyaset ayağına dokunulmuyor. Siyasetin içine sızmış, yerleşmiş, mevkisini korumuş olanlara yönelik bir operasyon yapılmıyor. Halk böyle düşünüyor. Yapılan çeşitli anketlerde FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmadığı kanısı çok yaygın.
Bir başka yaygın kanı, dış destekli darbe girişiminin tekrarlanabileceği.
İktidara çok yakın yazarlar, gazeteciler konuşuyor bunu.
En önemlisi de, FETÖ’den boşalan mevzileri başka tarikatların, cemaatlerin doldurduğu; FETÖ’den paçayı kurtaranların, bu tarikatlar, cemaatler aracılığıyla iktidar içinde mevzilenmeye başladığı iddiaları.
***
DÜN 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümüydü.
İlk demokrasi nöbetleri aklıma geldi. Herkes gibi biz de sonradan Milli İrade Meydanı adı verilen alanda yirmi küsur gün yerimizi aldık, gözlem yaptık, izledik, sayfa sayfa yazdık hepsini.
Aklıma gelen neydi?
FETÖ ile ilişiğini hemen herkesin bildiği kimi isimlerin, bayrak sallayıp FETÖ aleyhinde sloganlar atmasıydı elbet.
***
ALLAH bir daha böyle karanlık günler yaşatmasın bu ülkeye.