CEMİL YURTMAN
Merhaba yerine daaat!
Geldim, aşağıdayım yerine daaat!
Küfür yerine daaat!
İltifat için daaat!
Yayaya daaat!
Önündeki araca ‘yürüsene be!’ anlamında daaat!
Nasılsın demek yerine daaat!
Yoldaki guvercine bile daaat!
Yeşil ışık yanar yanmaz daaat!
Galiba bu davranış bizim için milli ve toplumsal bir ‘tik’ haline gelmiş…
Tikin bilimsel tanımı da söyleymiş: “Tourette sendromu, ‘tik’ olarak da bilinen, istemsizce tekrarlayan sesler çıkarmaya ve hareketler yapmaya sebep olan nörolojik kalıtsal bir hastalık.”
Herhalde bütün bir topluma sirayet etmiş bu hastalık. İnsandan insana kalıtsal olarak geçebiliyormuş ‘beyni’ ilgilendiren bu hastalık ama galiba bizde durum değişik. Bütün bir topluma da geçmiş kalıtsal olarak(!)
SANKİ FORMULA YARIŞ PİSTİNDE START VERİLMESİNİ BEKLİYORUZ!
Kural, gelenek, saygı, akıl, mantık dışı bir davranış bu; korna çalmak, klakson çalmak!… Kırmızı ışıkta bekleyen sürücüler sanki ‘Formula’ otomobil yarışları için çıkış noktasında başlama işareti verilmesini bekliyorlar. Ara sıra motora gaz verip ‘hırlamayı’ da ihmal etmiyorlar. Daha sarı ışık yanar yanmaz firlayacaklar. Kırmızı ışık yanar yanmaz ise eller klaksonlara gidiyor, korna sesleri yükseliyor.
Sanırsınız ki kırmızı ışıkta bu kadar acele etmelerinin sebebi çok önemli işleri olmasından. Sanırsınız zamanı cok iyi kullanan, her işlerini dakikası dakikasına yapan. randevularina sadık olan, randevularina geç kaldıklarında büyük bir üzüntü yaşayan çok ilkeli, disiplinli insanlar.
O kadar acele ediyorlar ki sanırsınız milyar dolarlık holdinglerinin yönetim kurulu toplantısına yetişecekler, yetişemezlerse Japon ortakları(!) milyarlarca dolarlık sözleşmelerini iptal edecekler(!)
YA AMBULANS SESİ DUYUNCA?
Trafik tıkanmasın yeter ki… Araç trafiğinde ufak bir duraksama olmasın. Ortalık klakson sesinden inler!
Sanki otobanda araç kullanıyorlar da trafik aksayınca kaza olmasından kaygılanıyorlar. Yok yahu sıradan bir sokak arasında bile bu kadar hassastır(!) sürücülerimiz.
İleride ne var? Kaza mı olmuş, hasta mı var, ne var? Hiç düşünmeden o mükemmel(!) refleks adeta ateşleniyor ve daaaaat!…
Fakat o mükemmel(!) refleks, o aceleci, disiplinli insan(!) bir ambulans sesi duysa, bir itfaiye sireni duysa büyük bir rahatlık. umursamazlık içerisinde…
BU JAPONLAR KORNA ÇALMAZ MI?
Bir arkadaşım anlatmıştı: Bir Japon turistle tanışmış ve ona bir süre amatörce rehberlik yapmış. Bir gün kendi kullandığı otomobil ile Japon vatandaşı gezdirirken, bir yerde önlerine bir yaya çıkınca basmış kornaya; daaat!
Japon turist şaşkınlıkla, “Neden korna çaldın?”
Bizimki de şaşkın! “Neden olacak yoldan çekilsin diye. Siz çalmıyor musunuz Japonya’da?!”
“Hayır; biz bir inek filan yola çıkınca çalıyoruz…”
BU KADAR DA RAHATLIK OLMAZ(!)
İzmir’de yaşadığım dönemde, (Günaydın ve Milliyet gazetelerinde çalıştığım 80’li yıllar) bizzat tanık olduğum bir olay var. İzmir Özel Türk Koleji’nde çalışan Alman öğretmenlerle tanışmıştık bir arkadaşımla. Hatay semtinde kendilerine lojman olarak tahsis edilen bir apartman dairesinde oturuyorlardı. Evlerine uğradığımız bir yaz günüydü. Alman arkadaşların kullandığı otomobille Konak’a gidiyoruz. Sokakta top oynayan çocuklar var. Kalabalık bir çocuk grubu yolun ortasında. Bizim Alman arkadaş, aheste aheste kullanıyor aracını. Çocukların topu ön cama çarpıyor arada bir. Araç o kadar yavaş ki ‘bizim’ çocuklardan biri, bir ara aracın önüne oturdu. Bizim Alman da klakson çalmak bir yana en küçük bir olumsuz tepki yok. Şaşırdık tabii ki…
OYSA BUNUN BİR YASASI VAR!
Yurt dışında bu klakson çalma işleri nasıl oluyor, bizim gibi onlar da zart zurt her durumda klakson çalıyorlar mı? Yok; öyle değilmiş. Oralarda yaşayıp da Türkiye’ye gelen vatandaşlarımız burada büyük bir korna çalma özgürlüğü(!) olduğunu anlatıyor. Oysa bu korna çalma eyleminin bir yasası var, diğer yasalarımız gibi uygulanmasa da. Google’da şöyle bir tanım çıkıyor karşınıza:
Trafikte gereksiz yere korna çalmak yasaktır. Bu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 73. maddesi ile düzenlenmiştir. Maddeye göre, sürücüler yalnızca trafik güvenliği için gerekli hallerde korna çalabilirler.