Olması gerekenler ve olamayanlar!

Şimdi sormak istiyorum izninizle.. Bu temel konular hakkında proje üreten, çözüm öneren, bilim kurulu teşkil eden, kadro belirleyen bir siyasi parti, oda, kurum, kuruluş veya yerel yönetici, mülki amir var mı ilçemizde? Bilen var mı bunu gerçekten?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Yaşam alanımız olan Edremit ilçesinin temel sorunlarında bir çözüm yolu belirlemek için, herkesin aynaya bakması ve hatalarıyla da yüzleşmesi gerekiyor. Aslında “bizim temel dertlerimiz neler, bugüne kadar hangilerini ihmal ettik ve biriken sıkıntıları nasıl çözeceğiz?” sorularına verilecek cevaplar da kolay değil. Epeyce önemli detaylar var.

 

Kentsel planlama önemli. Eski kentsel yerleşim sağlam zeminde olmuş ama ilçe gelişip büyüdükçe, bu sağduyudan uzaklaşılmış. Şimdiki gelişim ise sahildeki kötü zemine doğru ilerliyor. Üstelik oradaki gevşek dolgu zeminler, hem 1. derece deprem bölgesi, hem de depremde sıvılaşma özelliği var. Şimdilerde oralarda, kaya dolguyla yollar açılıp tarımsal üretim alanı inşa edilmek veya siteler kurulmak isteniyor.

Üstelik bataklık diye değersiz gösterilip hızla doldurulan Dalyan arazilerinin altında, hepimizin geleceği için çok önemli olan tatlı su depoları (akiferler) var. Bunların üzerine fosseptikle yaşanacak siteler kurmak veya büyük derinliklere artezyenler açmak doğru olabilir mi? Yoksa oralar tam korumaya mı alınmalı? Çok iyi düşünmemiz lazım. Doğru adım, kentsel gelişmeyi sağlam zeminde çözüp, tarım ve su alanlarını da korumak olmalı. Geçmiş için “keşke” demeye artık gerek yok belki ama mevcut olanı koruma ilkesini de en başta tutmak gerekiyor.

 

Zeytin tarımı önemli. Bu coğrafya, doğal özellikleri sayesinde binlerce yıl zeytinin gelişim alanı olmuş. İnsanlar da doğal dengeyi bozmamaya dikkat ederek ve büyük müdahaleler yapmadan, zeytinciliği geliştirmeye gayret etmişler. Fakat bu durum yaz turizmi için konut furyası başlayınca, hızla bozularak zeytin tarımına zarar vermeye başlamış. Eski belde belediyeleri döneminde, şu anda zeytinlik gibi görülen tarım alanlarının çoğunun “imarlı” hale getirildiği biliniyor. Halen de “kes zeytini, yap binayı” akılsızlığına devam ediliyor.

Bu durum artık ulusal bir problem ve en kısa zamanda ciddi bir yasal düzenleme yapılması lazım. Zeytin tarımı mutlaka koruma altına alınmalı. Yoksa yazın dolu, kışın tamamen boş yazlık sitelerle sürdürülebilir bir yaşam veya turizm sağlanamaz. Altyapısı hiç olmayan veya yeterli düzeyde olmayan konutların imalini sürdürmek ile zeytinin geleceği arasında bir karar verirken de, sadece bir meslek grubunun veya kasaba politikacılarının belirleyici olmasına izin verilemez. Ulusal planda bir karar bu, kamu yararı için duruma el koymak gerekiyor.

 

Deprem gerçeği önemli. Tarihsel süreçte Körfez civarında 7,2 ve 6,8 şiddetinde depremler yaşanmış. Fakat şu anda öyle bir bina stoku var ki ilçemizde, bırakın bu büyükleri 4 şiddetinde depreme bile dayanması mümkün değil. O nedenle öncelikle mevcut aktif fay hatları imar planına işlenmeli. Sonra da hem zemin ve hem de inşaat kalitesi açısından kötü olan bu stok hızla taranıp, önlem alınması için vatandaşlara kamu adına öncülük edilmeli. Tüm sorumluluğu vatandaş ile mühendislik bürolarına havale edip de, “depreme hazırlıklı kent” yaratmak mümkün değil. Kentsel dönüşüm ve bina güçlendirmelerinin yapılması konusunda Büyükşehir ile ilçe belediyesi, merkezi yönetimi de göreve davet etmeli.

Deprem yönetmelikleri bile ortada yokken inşa edilen yazlık konutlara dikkat çekilip, hele de bölgede nüfus yoğunlaşmasının iyice arttığı yaz sezonunda bir felaket yaşanması durumunda, nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalınacağının sistemli şekilde Ankara’ya anlatılması lazım. Üstelik ulaşıma ve kamusal üst yapıya da dikkat çekilmesi gerekiyor.

 

Deniz kirliliği önemli. Bunca yazlık konut üretimine izin verip, sıvı atıklar için altyapı yapmamak ve işi doğaya bırakmak asla rasyonel bir tercih değildi. Fakat Edremit’te ve diğer Körfez ilçelerinde bu hata yapıldı. Bununla yüzleşip çözüm üretme zamanı ise çoktan geldi, hatta geçiyor. Edremit’te mevcut 3 adet arıtma tesisinin kapasitesini arttırıp, Güre AAT’ni de inşa edip, tamamını İleri Biyolojik Arıtma Tesisi seviyesine dönüştürmek lazım. Otel, site vb.ndeki ilkel arıtmalar ile fosseptiklerden de tümüyle kurtulmak gerekiyor.

Tabii ki derelerin kirlilik taşıyan kanallar olmaktan çıkartılması da şart. Bunlar olmadan “Temiz Deniz Temiz Körfez” sadece bir hayaldir. Gereken tüm yatırımlar, bir Master Plan çerçevesinde Ayvalık, Gömeç, Burhaniye ve Havran’ı da kapsamalıdır. Bu durumda Körfez’de 8 ila 11 adet İBAT’ne ihtiyaç vardır. Bu tespit, haliyle uzunca bir süre,  büyük bedeller ve istikrarlı bir yönetim anlamına geliyor.

 

Katı atıklar önemli. Bugün “sıfır atık” adıyla uygulanmakta olan, sadece bir algı yönetimi modelidir. Karışık bir şekilde toplanan bütün katı atıkları, TIR’larla taşıyıp Balıkesir merkezinde toplamanın ve “değerlendirilebilecek materyali” el işçiliğiyle ayrıştırıp, kalanını da “biyoenerji” gibi fiyakalı bir isim verilen yakma ünitesinde yok etmenin, modern bir uygulama olduğunu söylemek mümkün değil. Bu yöntemin iki büyük sakıncası var.

Karışık olarak toplanan ve taşınan materyal “çok kirli” olduğu için geri dönüşüm açısından başarı beklemek zor; ayrıca katı atığı yakarak sağlanan enerji ile hava kalitesi bozuluyor ve atmosfere de karbon salınıyor. Rasyonel akıl, katı atık yönetimi için çağımızda “yerinde ayrıştırarak toplama” modelini geliştirdi. Bu hususun Belediye Meclisi kararıyla bir hedef haline getirilmesiyle; tasarruf, mali kazanç ve küresel iklim değişikliğine karşı ciddi bir önlem gerçekleşecektir.

 

Su yönetimi önemli. Bunca konutun imaline izin verilirken, su ihtiyacını planlamak da gerekiyor şüphesiz. Ülkemizde her kurum, kendi penceresinden sorunlara baktığı için, su ihtiyacı söz konusu olduğunda da akla hemen baraj yapmak geliyor. Fakat büyük bir su kütlesini, bir bent arkasında toplayıp yazlıkçıların ihtiyacını karşılamayı düşünen kafa; buharlaşma, nem artışı, bunun zeytin tarımı ve hava kalitesi üzerinde nasıl bir etki yapacağı hususunu aklına bile getiremiyor. Öyle ya, işin o tarafı bir başka kurumun görevi.! Körfez’deki geleneksel tarımsal üretimi yok sayan bir su yönetimi modeli olabilir mi? Sürekli yazlık konut yap ama suyun yönetimini de şansa bırak demek mümkün mü? Küresel iklim değişimi sürerken, ülkemiz de giderek “su fakiri” oluyor. Bu husus dikkate alınmazsa, yarın çok daha büyük sorunlar çıkacak.

 

Şimdi sormak istiyorum izninizle.. Bu temel konular hakkında proje üreten, çözüm öneren, bilim kurulu teşkil eden, kadro belirleyen bir siyasi parti, oda, kurum, kuruluş veya yerel yönetici, mülki amir var mı ilçemizde? Bilen var mı bunu gerçekten?

 

Peki neler yapılıyor Edremit’te? Mesela doğal gaz dağıtımı ve yerel yönetim basiretsizliğinin getirip dayattığı yol tamiri çalışmaları hala devam ediyor. Öyle savurgan ve bütçe disiplini olmayan bir dönem yaşanmış ki Belediye’de, yeni seçilenler 6 aydır hala iki yakalarını bir araya getirmeye çalışıyorlar, yetmiyor gayrimenkul satmaya uğraşıyorlar mesela.

Derelerimiz ve denizimiz o malum kokudan arınmak için çok daha kuvvetli yeni yağışlar bekliyor. Şimdi okulda çocuğu olan yazlıkçılar gitti, diğerleri de havaların biraz daha soğumasını bekliyor ama hepsi “seneye aynı dertlerle yaşamak zorunda kalmayalım” diye umut edebilmek istiyor… Bu arada Çamtepe’deki belediye arazisi üzerinde inşa edilen cami bitmek üzere, şimdi minaresi yapılıyor. Anlaşılan, Büyükşehir desteği geçen dönemdeki gibi devam ediyor hala.

Oysa Roman mahallelerinde yaşayan hemşerilerimizin, o arazi için ne dilekleri vardı. Kendi aralarından çıkan bir yerel siyasetçi olan Oktay Sümertaş ne güzel açıklamıştı bunları vaktiyle. Olmadı onlar ve çevresinde 4 tane cami olan o tepeye inşa edilen yeni cami de bitiyor işte. O da açılınca, mahallelerine helikopterli gece baskınlarının azalacağını falan da beklemiyor Romanlar. Onlara içeriği daha farklı olan toplumsal dönüşümler gerekli.

Yani o camiyle ilçemizin silüeti değişecek belki ama mahalledeki talepler de yerinde sayacak… Yerinde sayan başka işler de var. Mesela Tavşantepe’deki anfitiyatro hala çürümekle meşgul. Kente atılan tarihsel bir kazığın kanıtı olarak herkes tarafından uzaktan seyrediliyor… Eminkuyu Çöplüğü de arada kara dumanlar çıkartmayı sürdürüyor…

 Kent Müzesi olacağı söylenen eski Kaymakamlık binası da, Milli Eğitim İlçe oluverdi… Edremit Belediye Meclisi’nce 2021’de karar alınıp restore edilmesi için Balıkesir B. Belediyesi’ne 20 yıllığına tahsis edilen, “kültürel ve sosyal tesis” olarak kullanılması hedeflenen 4.780 m2 yüzölçümlü arazi üzerindeki tarihi Habip Ağa Köşkü’ne ise tek bir çivi bile çakılmadı. Bekliyor yerinde ve çürüyor. Yeni hastane işi ise tam anlamıyla bir “yılan hikayesi” oldu, hala sürüncemede duruyor… Akıllı kavşaklar ise ilçemizde can yakmaya devam ediyor…

Bütün bunlara bakınca, olması gereken ve olamayanlar iyice çıkıyor ortaya. Değişim, dönüşüm falan bizim ilçeye uğramıyor bir türlü. Vicdanı olan her Edremitli de, “artık bir şeyler değişsin, her anlamda yerimizde saymaktan bıktık” diyor. Haksız olduklarını söylemek mümkün mü, ne dersiniz?

Tepki Ver | kat_l_yorum1
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
1
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Olması gerekenler ve olamayanlar!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!