NAMIK HAVUTÇA
26. Dönem Balıkesir Milletvekili
Sulak alanlarımız, biyolojik çeşitliliğin korunmasında hayati öneme sahip ekosistemlerdir. Özellikle kuşlar için barınma, üreme, beslenme ve göç dönemlerinde dinlenme gibi temel ihtiyaçları karşılayan bu alanlar, doğanın dengesi için kritik bir rol oynar.
Ancak, son yıllarda insan faaliyetleri ve iklim değişiklikleri nedeniyle sulak alanlar hızla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve bu durum birçok kuş türünü tehdit altına sokmuştur.
Bandırma Misakça Mahallesi (Köyü) hemen kıyısında bulunan Sulak alan da bu özellikleri taşıyan ve son yıllarda özellikle flamingolar ve ördekler başta olmak üzere onlarca kuş çeşidinin üreme ve beslenme alanı haline gelmiştir.Yaklaşık 800-900 dekar bir alanı kapsayan bu sulak alanın ekolojik denge ve bu habitatın korunması için büyük önem taşımaktadır.
Sulak alanların kuşlar için önemi birkaç temel başlık altında toplanabilir. İlk olarak, bu alanlar kuşların üreme ve yuva yapma alanları olarak işlev görür. Geniş sazlıklar, bataklıklar ve göletler, özellikle su kuşları için ideal üreme ortamları sunar. Bu bölgelerde bulunan yoğun bitki örtüsü, yavruların yırtıcılardan korunmasını sağlar. Ayrıca, bu alan sulak göçmen kuşlar için vazgeçilmez dinlenme ve beslenme durağı özelliği taşımaktadır.Uzun göç yolları boyunca kuşlar, enerjilerini yenilemek için bu alanlara ihtiyaç duyarlar.Gönen Çayı’nın Erdek Körfezinde Denizle buluştuğu alan olan MİSAKÇA Sulak alanı bütün bu kuşlara taşıdığı özellikler nedeniyle güvenli üreme, yaşama ve beslenme olanakları sunmaktadır. Bu anlamda da Hemen yakınında bulunan BANDIRMA Kuşcenneti‘nin kuşları için küçük bir dinlenme istasyonu işlevi de görebilmektedir.
MİSAKÇA deltası Sulak alanında kuşlar açısından taşıdığı en önemli fonksiyon, yoğun besin kaynağı sağlama olanağı olmasıdır . Bu alanlar, zengin biyolojik çeşitliliği sayesinde kuşlar için bol miktarda böcek, balık ve bitki sunar. Kuşlar, bu alanlarda beslenerek hem hayatta kalır hem de üreme döneminde yavrularına gerekli besini sağlayabilirler.
Ancak, bu özellikleri taşıyan sulak alanların yok olması veya bozulması, kuş türleri üzerinde büyük bir tehdit oluşturur. İnsan kaynaklı faaliyetler, özellikle tarım, sanayi, kentsel gelişim ve su kaynaklarının yanlış yönetimi, sulak alanların kurumasına veya kirlenmesine neden olmaktadır. Bu durum, birçok kuş türünün yaşam alanlarını kaybetmesine ve bazı türlerin neslinin tehlikeye girmesine yol açmaktadır.
Sulak alanların korunması, kuşların yaşam alanlarının devamlılığı açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu kapsamda, sulak alanların korunması için çeşitli koruma programları ve uluslararası sözleşmeler yürürlüğe girmiştir. Ramsar Sözleşmesi, sulak alanların korunmasını hedefleyen en önemli uluslararası anlaşmalardan biridir. Bu tür anlaşmaların desteklenmesi ve uygulanması, sulak alanların ve dolayısıyla kuşların korunması için gereklidir.
Sonuç olarak, MİSAKÇA deltasında bulunan Sulak alanın korunması çok önemli bir çevresel görev olarak önümüzde durmaktadır. Zira sulak alanlar, kuşların korunması ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi açısından vazgeçilmez ekosistemlerdir. Bu alanların korunması ve sürdürülebilir yönetimi, sadece kuşlar için değil, genel olarak doğanın dengesi için de büyük önem taşır. Dolayısıyla, bütün sulak alanların korunması ve bu bağlamda MİSAKÇA sulak alanının da korunmaya alınması sadece Ülkemiz için değil doğa ve insanlık için ortak bir sorumluluktur.
***
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği Hakkında Genel Bilgiler
Türkiye’de sulak alanların korunması ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla belirli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda en önemli mevzuatlardan biri “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği”dir. Yönetmelik, sulak alanların korunması, yönetimi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili esasları belirler.
Amaç: Yönetmeliğin temel amacı, sulak alanların korunmasını sağlamak, bu alanlarda biyolojik çeşitliliği devam ettirmek, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve sulak alan ekosistemlerinin bozulmasını engellemektir.
Kapsam: Yönetmelik, Türkiye sınırları içinde bulunan tüm sulak alanları kapsar. Bu alanlar, deniz, göl, bataklık, nehir deltası, sazlık gibi ekosistemleri içerir. Ayrıca, sulak alanların çevresinde yer alan tampon bölgeler de yönetmelik kapsamında değerlendirilir.
Sulak Alan Türleri: Yönetmelikte, sulak alanlar “Ulusal Öneme Sahip Sulak Alanlar”, “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar” (Ramsar Alanları), “Mahalli Öneme Sahip Sulak Alanlar” olmak üzere sınıflandırılmıştır. Her bir alan türü için koruma ve kullanım kriterleri farklılık gösterebilir.
Koruma ve Kullanım Esasları: Koruma Bölgeleri:* Sulak alanlar, “Koruma Bölgeleri” olarak belirlenir ve bu alanlarda yapılaşma, tarım, sanayi faaliyetleri gibi insan etkisini artıracak müdahaleler sınırlandırılır veya yasaklanır.
Tampon Bölgeler: Sulak alanların çevresinde, bu alanları dış etkilerden korumak için “Tampon Bölgeler” oluşturulur. Bu bölgelerde de sınırlı kullanım esastır.
İzin ve Denetim: Sulak alanlarda yapılacak her türlü faaliyet için ilgili Bakanlık veya yerel otoritelerden izin alınması gereklidir. Denetimler ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir.
Sulak Alan Komisyonları: Yönetmelik çerçevesinde, sulak alanların korunması ve yönetimi ile ilgili olarak merkezi ve yerel düzeyde “Sulak Alan Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonlar, sulak alanların korunmasıyla ilgili kararlar alır ve uygulanmasını denetler.
Yaptırımlar: Yönetmelikte, sulak alanların korunmasına ilişkin hükümlere aykırı hareket edenlere yönelik idari ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımlar, alanın tahrip edilmesi, izinsiz faaliyetler yürütülmesi gibi durumları kapsar.
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin Önemi:
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği, Türkiye’nin sahip olduğu sulak alanların biyolojik çeşitliliğini koruma, su kaynaklarını yönetme ve bu alanların sürdürülebilir kullanımı açısından hayati bir araçtır. Yönetmelik, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası çevre anlaşmalarına uyumunu da sağlamaktadır. Sulak alanların korunması, hem yerel hem de küresel ekolojik dengeler açısından kritik olduğundan, bu yönetmeliğin etkin bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır.