“Madem tasarruf genelgesi var makam araçlarınızı da kaldırın, tarifeli uçaklar ile seyahat edin. Bütün bakanlar, müdürler, dekanlar, bölüm başkanları ve rektör beyler ya kendi araçlarını ile yada toplu taşımayı kullansınlar. Böylelikle makam araçlarından da ciddi tasarruf sağlamış oluruz.”
***
CHP İl Başkanı Erden Köybaşı, Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü’nün personel servisi işlerini sonlandırmasına tepki olarak yazılı açıklama yapmış, Rektör Yücel Oğurlu’nun bu tasarrufunu eleştirmişti.
Ardından Rektör’den karşı açıklama geldi.
Tasarruf tedbirleri gereği olduğunu söyledi Rektör. Bir de, “Üniversitesi siyasi polemik konusu yapmayın” dedi.
Rektör’ün bu karşılığına ikinci bir açıklama geldi CHP İl Başkanı’ndan.
Uzun uzun cümleler kurdu.
En can alıcısı, son cümle.. Yazının başındaki satırlarda okudunuz zaten.
***
TASARRUF uygulamaları Üniversite’ye özel bir durum değil. Tüm kamu kurumlarında uygulanıyor. Erden Köybaşı, CHP İl Başkanı olarak neden yalnızca Üniversite’nin personel serviş işine odaklanıyor da, diğer kurumlardaki sayısız tasarruf uygulamasının hem oralarda çalışanlara, hem de vatandaşa olumsuz yansımalarını dikkate almıyor?
Belli ki birileri ziyaret etmiş, sorunu aktarmış, O da onların sözcülüğüne soyunmuş, anamuhalefetin temsilcisi olarak. Ama tüm kurumlarda benzer tasarruf uygulamaları var. Valilikler, bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşlar, askeri birlik ve tesisler, şunlar bunlar.
Üniversite’nin servis işi hepsinden önemli demek ki.
Aslolan, Balıkesir Üniversitesi çalışanlarının ulaşım konforu!
“O zaman makam arabalarını bıraksınlar, kendi araçlarını veya toplu taşımayı kullansınlar” diyor ya Erden Bey.
Ama o cümlenin içinde ‘belediye başkanları’ ifadesi geçmiyor meselâ!
En belirgin tasarruf tedbirlerinin uygulandığı belediyelerde, belediye başkanlarından daire başkanlarına, müdürlerden amirlere herkesin altında bir makam aracı mevcut.
Kimisi kuruma ait bunların, kimisi kiralık.
Bazılarına şoför bile tahsis ediyorlar.
E o zaman başkanlar da binmesin makam aracına.
Kendi arabalarını kullansınlar.
Haydi başkan seçimle geliyor, millet seçiyor; ötekiler atama.. Başkan makam aracını hak etti diyelim.
Genel sekreterinde var, yardımcılarında var, daire başkanlarında var, müdürlerinde var, amirlerinde var.
Onlar da işe gelip giderken kendi araçlarını kullansın hemşehrim.
Kurumsal işler için, herkesin kullanacağı birkaç hizmet aracı dursun, işi olan ona binsin.
***
ERDEN KÖYBAŞI Üniversite kampüsüne en son ne zaman gitti bilmiyoruz. Bir gitsin, gezsin, dolaşsın kampüs sahasını. Kakılı araba. Hastane’nin otoparklarındaki saymayın. Vatandaşa ait bunların yarısı. Öteki yarısı personelin.
Diğer fakülte ve yüksek okulların bulunduğu alanları dolaşsın meselâ.. Onların otoparkları da dolu.
Üniversite’de arabası olmayan kaç personel var, bunu da tespit etsin.
Kendilerine ait ulaşım aracı varken, bedava servis araçlarını kullanmak personelin tasarruf hakkıysa.. Üniversite yönetiminin de servis işini bitirip “başınızın çaresine bakın” deme hakkı var.
Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz, gayriinsani bir durum değil.
Üniversite’de çalışanların hakkını düşünürken, asgari ücretle ailesini geçindiren, daha doğrusu geçindiremeyen, evine ekmek götüremeyen, şehrin bir ucunda oturup diğer ucundaki iş yerine gitmek için iki vasıta değiştirmek zorunda kalan gariban vatandaşın hakkını da düşünmek lazım.
Bugünün şartlarında asgari ücretin üç – dört katı maaş alsan bile zor geçiniyorsun ama..
Sonuçta orada çalışanların hiç biri asgari ücret almıyor. Sözleşmelisinden memuruna, akademisyenine kadar hepsinin standartların üstünde bir geliri olduğunu söylemek mümkün. En düşüğü kırk beş – elli bir lina maaş alıyor.. Her türlü sosyal hakka sahipler.. Özlük hakları korunuyor.. Sendikal faaliyetlerin içindeler.. Maaş ve sosyal hak artışlarını tıkır tıkır alıyorlar.
Üniversite personelinin servis işini niye bu kadar önceledi CHP İl Başkanı?
***
BAK meselâ, belediyeler basın – medya işlerinde acayip fena halde tasarruf tedbiri uyguluyor. Abonelikler iptal, ilanlar iptal, “doğrudan teminle iş yapmayacağız, her işimiz şeffaf olacak, ihaleleri canlı yayınlayacağız” sözü verenler, neredeyse her işlerini doğrudan teminle yapıyor bugün.
Böyle olunca, ihale ilanı yayımlamaya gerek kalmıyor. Bu ne demek; resmi ilan yayımlama hakkına sahip vasıflı gazetelerin gelirlerinin azalması demek.
Erden Bey şehrin tüm gazetelerini masasına koyuyor hergün; sayfalarına bakıyor mu hiç?
Kaç resmi ilan yayımlanmış gazetelerde?
Neredeyse hiç yok!
E haydi çık söyle bakalım, “basına, medyaya bu yapılır mı; basın bizim gözümüz, kulağımız, dilimiz” falan… Kızlarını, oğullarını, gelinlerini, damatlarını, hısım akrabalarını belediyelerde bir yere yerleştirip hayatlarını garanti altına alan arkadaşların, “eeyy başkan” diye diklenmeleri mümkün mü?
Hem zaten bizim belediyelerdir onlar, bizdendir! Sıkıntı olmaz. Olsa da, çok kasmamak lazım…
***
ERDEN Köybaşı, “insanlar derin bir yoksulluk yaşıyor, üç kuruş parayla geçinmek zorunda kalıyor” diyor, bir gazeteye verdiği beyanatta.
Ekonomik vaziyet ortada. Bu vaziyetten kendisi nasıl etkileniyor bilmiyoruz; geçim sıkıntısı yaşıyor mu?
Biz yaşıyoruz, komşular yaşıyor, mahalleli yaşıyor, cümlemiz geçim sıkıntısı yaşıyoruz.
Koşullar zor da olsa, belli bir yaşam standardını yakalamış olanların fazladan isteklerini değil, eve ekmek götürmekte zorlanan, günde on iki – on dört saat çalışıp hak ettiği yaşam standardına kavuşamayan vatandaşın hakkını öncelemek lazım.
***
AMA öncelik ille de Üniversite personelinin servis işiyse..
Belediye sende… Büyükşehir Belediye Başkanı elinin altında. Toplu Taşıma’nın Genel Müdürü siyasi rakibin olsa da, partidaşın sonuçta.
Büyükşehir TTM’nin delikanlıları var, kırmızı kırmızı.. Yücel Yılmaz yüzlercesini aldıydı önceki dönem. Doğalgazlı otobüsler. ‘Delikanlı’ koydulardı isimlerini.
Onlardan ek sefer, daha çok sefer talep edersin. Minibüsleri sübvanse ediyorlar; daha çok sübvanse falan.
TTM’nin Genel Müdürü Ömür Boyuer abimiz halleder; Büyükşehir Başkanı Ahmet Akın’a gitmene gerek bile yok.
Personel de herkes gibi öder otobüs parasını, rahat rahat işine gider. Boyuer bu işi çözer.
Üniversite’nin Büyükşehir’le yaptıkları görüşmeden sonuç çıkmamış.. Rektör’ün açıklamasına bakılırsa, laf kalabalığı üretilmiş. Sonuca bağlayan cümle şöyle: “Çağış yerleşkesine ulaşım ihtiyacının doğrudan ve tamamen toplu taşıma araçlarıyla sağlanmasının yolcu sayısı üzerinden tetkikle sağlanacamayacağı ifade edilmektedir.”
“Senin işin olmaz” anlamına mı geliyor bu cümle?
Biraz bastırırsan, Ömür Boyuer’e alo deyip, “söyle kahveleri, geliyorum, bu mevzuyu halledelim” dersen..
Sen sade kahveni içerken, personelin servis işi hallolur. Önce “olmaz molmaz” der, mık mık eder; araya bir iki cilalı laf sokup gönderme falan yapar ama..
İl Başkanısın sonuçta.. “Bu iş hallolacak” dedin mi, hallolur! Hallolmazsa, gel bana söyle.. Hallederiz.
***
TASARRUFTAN açıldı mevzu; o halde geçen hafta çok tasarruflu bir uygulama yüzünden hayatını kaybeden BASKİ personelini de konuşalım.
Vermişler çocukların altına seksen model kamyoneti; görünür özelliği dört tekerleğinin olması.. Araç hurda. Çocuklar kaza yaptı, biri öldü, beşi yaralı.
BASKİ’nin son model kamyonetleri, dört çekerleri, kamyonları, pick-up’ları, jipleri falan kapının önünde sıra sıra dizili. Rektör’e “sen de makam aracı kullanma” diyor ya İl Başkanı.. BASKİ’deki müdürler, amirler de makam aracı kullanmasın. O araçlara ödenen kira bedelleri, personelin daha güvenli şekilde kullanabilecekleri araçlara ödensin.
“İnsan canından tasarruf olmaz…”
Ha işte, git bunu söyle Büyükşehir Başkanı Ahmet Akın’a.
Selam ederim.