KUBİLAY S. ÖZTÜRK
5 Haziran’da pek çok ülkede ve şehirde “Dünya Çevre Günü” etkinlikleri yapılıyor yine. Birleşmiş Milletler 1972 yılında aldığı bir kararla, hepimizin ortak evi olan gezegenimizi koruma gereğini vurgulamak amacıyla, bu özel günü belirlemişti. Kamuoyunun dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek ve politikacıları uyarmak üzere bu sene 52. kez tekrarlanan bu etkinlik yeterli değil elbette. Ayrıca uzun süredir ortak toplantılar, uluslararası buluşmalar ve hatta küresel planlar da yapılıyor.
Çünkü yılda “1 gün” etkinlik yaparak küresel çevre sorunlarını giderebilme şansımızı çoktan yitirildiğimiz bir noktadayız şimdi. Gezegenimiz kirlilik konusunda çok kritik bir seviyeye geldi. Kömür başta olmak üzere karbon salımı öyle bir boyuta ulaştı ki, artık atmosferi kaplıyor ve Dünya’mızda bir sera etkisi yaratıyor. Bu nedenle de küresel ısınma giderek artıyor ve çok ciddi bir iklim değişikliği süreci yaşanıyor. Gezegenin her tarafında, bugüne kadar görülmeyen boyutta iklim felaketleri meydana geliyor. Üstelik insan türünün hızla çoğalması, diğer doğal yaşam türlerinin alanlarına da baskı yapıyor ve beslenmeden sağlığa kadar çok çeşitli sorunlar yaratıyor.
Ancak bütün bunlara ortak bir çözüm bulmak yerine, kimi ülkeler vekalet savaşlarıyla bu gezegenin geleceğine hakim olmak adına birbirlerini kırmaya devam ediyorlar. Oysa doğadaki muazzam dengenin bozulmasının etkileri her alanda hesap edilemeyecek kadar büyükken, buna bir de savaşın yıkıcılığını katmanın hiçbir anlamı yok. Biyolojik çeşitlilik hızla azalırken, su ve enerji sorunları da artıyor, gıdaya ulaşım ise giderek zorlaşıyor. Sonuçta gezegendeki tüm canlıları tehdit edecek boyutta bir iklim değişikliği sorunu yaşanıyor ama insan türü adeta bunun farkında değilmiş gibi davranmaya devam ediyor.
Toprağın restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık
Bu seneki Dünya Çevre Günü temasını Birleşmiş Milletler “toprağın restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık” olarak belirledi. Sloganı ise “Bizim Toprağımız” oldu. Çünkü iklim değişikliğiyle bozulan yağış rejimleri, kurak mevsimlerin artması, ani ve kısa süreli yoğun yağışların çoğalması, sonuçta toprağı yok ediyor. Ayrıca ormanlar, otlaklar ve sulak alanlar hızla talan ediliyor, toprak insafsızca kirletiliyor, vahşi madencilikten zarar görüyor ve çölleşme de giderek artıyor. Dünya’da mevcut toprağın %40’ının artık bozulduğu, kendi kendisini yenileme fırsatını artık bulamadığı ifade ediliyor. Oysa insan türü toprağa bağımlı, beslenmesinin önemli kısmını ondan sağlıyor. Bu nedenle de, gezegenimizin insan hataları sonucunda içine girip sıkıştığı bu kötü döngüden, yine insanın aklı ve ortak çabasıyla kurtarılması gerekiyor şimdi. Karbondioksit bizim sonumuz olmadan, bizim onunla baş etmeyi sağlamamız şart. Bu yüzden karbon üretmeyi sınırlamak kadar, karbon yutağı olan ormanları ve sulak alanları korumak da hayati önemde.
Nefes almak, su içmek ve gıda temini çok daha zor hale gelecek
Bunlara ilave olarak, bazı ülkelerin ve şirketlerin 5 Haziran’ı “günah çıkartma günü” haline getirmesine de izin vermemek gerekiyor. Sorun gerçekten büyük ve sadece hedef belirlemekle kalınır ama doğru adımlar atılmazsa, neler olacağını artık tüm ülkelerin ciddi şekilde düşünmesi zorunlu. İnsan türünün gelecekte de var olabilmesi, ülkelerin bir araya gelerek belirlediği tüm ortak taahhütlerini bu yüzyılın ortasına kadar yerine getirmeleriyle mümkün olabilecek. Yoksa insan türü ve gezegenimizdeki diğer pek çok tür için, asla bir gelecek olmayacak. Bazı kararları vermekte ve önlemleri uygulamakta geç bile kalındı aslında. Küresel ısınma, geri dönülemez bir noktaya doğru gidiyor günümüzde ve kesin önlemler uygulanmazsa, giderek nefes almak, su içmek ve gıda temini de çok daha zor hale gelecek.
Edremit Körfezi’nde durum hiç iç açıcı değil!
Hal böyle olunca, bizler de Çevre Günü’nde “kutlama” yapmak yerine bir kez daha çığlık atmak ve bu duruma dikkat çekmek zorunda kalıyoruz. Bu 5 Haziran’da da yine sorunlarımızı hatırlatmak, bunlara ilgi çekmek ve gereken yasal düzenlemeler ile altyapı yatırımlarını talep etmek durumundayız. Gezegenimiz, ülkemiz, Balıkesir, Edremit ve Körfez için yapmak zorundayız bunu. Çünkü bu aldırmazlıklarla dolu halin son bulması hepimiz için çok büyük önem taşıyor. Bizim yaşam alanımızdaki durum da, geneldekinden hiç farklı değil. Zaten bu nedenle de Edremit ilçemizde yaşayan çevreye duyarlı yurttaşlar ile sivil toplum kuruluşları, dernekler ve platformlar 5 Haziran 2017’den bu yana alanlara çıkıp çevre sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyorlar. Ancak bütün uyarılarımıza rağmen yaşam alanımızda bir yandan çevre kirliliği hızla artıyor, diğer yandan da merkezi ve yerel yönetimler kalıcı çözüm üretecek hiçbir adım atmıyorlar. Durumumuz hiç de iç açıcı değil.
Edremit Körfezi Atıksu Yönetimi Stratejik Planı
Edremit’te önemli çevre sorunlarımız var. Bunların büyük bir kısmı da denizle ve Körfez’le ilgili:
– Yazın turizm sezonunda, ilçemizin nüfusu 1 milyon kişiyi geçiyor. Fakat alt yapımız, sürekli oturan 171 bin nüfusa göre inşa edilmiş olan eski tesislerden oluşuyor.
– Yaşam alanlarımız, bir sahil beldesi olmaktan çıkıp hızla metropole dönüşüyor. Trafik, su, kanalizasyon, arıtma ve halk plajları artık yetmiyor. Yağmursuyu drenajı çok kötü. Her sağanak yağmurdan sonra pek çok mahallemizde, itfaiye en az bir hafta su boşaltmakla uğraşıyor.
– Denizimiz ise maalesef can çekişiyor. Yıllardır şikayet konusu bu durum. Denizi kirleten faktörlerin başında, kapasite ve kabiliyeti yetersiz kalan arıtma tesisleri geliyor.
– Bölgemize acilen bir “Körfez Atıksu Yönetimi Stratejik Planı” gerekiyor. Edremit Körfezi “hassas su alanı” özelliği taşıyan bir deniz ve kapalı bir havza olduğu için, İleri Biyolojik Arıtma Tesisleri’nin zaman geçirilmeden inşası da zorunlu.
– Kamuya ait tesisler kadar Körfez’deki sitelere, otellere ait özel arıtma tesislerinin de disiplin altına alınması şart. Ayrıca yıllardır fosseptikle idare eden yazlıklar ile işletmeleri de, bu durumdan kurtarmak gerekiyor. Arıtma tesislerinin inşasına paralel olarak, bu bölgelerin kanalizasyon sorunu da nihayete erdirilmeli.
– Derelerimizi kirleten tüm faktörler de bertaraf edilmeli. Zira derelere karışan tüm kirlilik, sonuçta denize gidiyor. Hiçbir dereyi de, bir arıtmaya soktuktan sonra denize salmak mümkün değil.
– Kirlenmekte olan denize rağmen, bir de sahillerimiz hızla ticarileşiyor. Plajlardaki kiralama sorunu ve para vererek denize girilme usulü, vatandaşlar için önemli bir dert haline gelmiş bulunuyor.
Dalyan Doğal Yaşam Parkı olmalı!
– Mevcut imar plan ve uygulamalarının, tüm canlılar için yıkım anlamına gelmesinin önlenmesi de gerekiyor. İmar planlarının akılcı ve doğa dostu olması için gerekli tüm değişiklikler hızlandırılmalı, sahillerimizde hiç dokunulmayıp olduğu gibi korunması gereken alanların varlığı kabul edilerek, gerekli düzenlemeleri yapılmalı. Sulak alanın korunması için zorunlu önlemler de alınmalı.
– Dalyan’daki kamu arazileri, halkın talebi doğrultusunda ve sadece kamusal ihtiyaçlar için değerlendirilmeli, Doğal Yaşam Parkı yapılmalı. İnsanlar ve tüm canlılar, yeşilin içinde yeşile hasret kalmamalı.
– Edremit Körfezi elden gitmeden, bu hedefler doğrultusunda belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları koordineli bir çalışma yürütmeye başlamalı. Küresel iklim değişikliği dikkate alınarak, mevcut acil eylem planları da güncellenmeli.
Çözüm üretmeyenler ve oyalayanlar gönderildi!
Dostlar, sadece bu çerçevedeki sorunlarımız bile epeyce çok değil mi? Bunları öne almamızın ise bir gerekçesi var elbette. Zira mevsim sıcaklıkları şimdi hızla artıyor. 14 Haziran’da okullar da kapanacak ve yazlıklar iyice dolacak. 16 Haziran’da ise Kurban Bayramı tatili başlayacak. Bütün bunlar bir araya gelince, Körfez yine kötü bir şekilde kokmaya başlayacak. Senelerdir çözülemeyen bu dert kendisini hatırlatacak yine. Elbette yeni seçilen Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin 2 ayda bu sorunu çözmesini beklemiyor vatandaşlar. Fakat talepler ve sitemler daha çok onlara yönelecek. Zira bu konuda bütünlüklü bir proje açıklanması bekleniyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kapısının çalınması ve görüşmelere başlanması da bekleniyor. Çünkü hem bu derdi ve hem de çaresini çok iyi biliyor vatandaşlar. Onların yeni baştan keşfedecekleri bir şey yok, yıllardır bununla yaşıyorlar zaten. O nedenle de çözüm üretmeyen ve oyalayanları gönderip, çözeceğine söz verenlere de yetkiyi verdiler.
Temiz Körfez, Temiz Edremit…
Bizler de uzun süredir çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz. Hatta sivil toplumun, çözümün bir parçası olması gerektiğini de söylüyoruz. Kamuoyu baskısı ve desteği, görevli yerel yönetimlerin çevre sorunlarının çözümündeki en büyük gücüdür aslında. Bu hususun dikkate alınması gerekiyor. Belediye bir işi kotarmak, vatandaş da derdinin çözülmesini istiyorsa, güç birliği yapmaları kaçınılmaz oluyor. Altyapı yatırımlarının daha fazla ihmal edilmesine sabır kalmadı yaşam alanımızda. Yerel yönetimler ve vatandaşlar için, şimdi her gün “Çevre Günü” olmak zorunda, çünkü kaybedecek zamanımız da kalmadı. Yıllardır çözülmeyen sorunlarla her sene tekrar boğuşmak yerine, artık biz de bu dertlerden kurtulup, 5 Haziran’da çevre kazanımlarımızı kutlamak istiyoruz. Elimizdeki en kıymetli varlık olan doğamızı, dağımızı, suyumuzu, ovamızı, zeytinimizi, denizimizi tadıyla, keyfiyle, doyasıya yaşamak istiyoruz.
Temiz Dünya, temiz gelecek.
Temiz Körfez, temiz Edremit.
EDREMİT ÇEVRE DERNEĞİ