Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması’nda açıklamalarda bulunuyor.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“2000’den fazla sektör temsilcisinin bir araya geldiği bu buluşmanın tarım ekosistemine katkıda bulunacağına eminim. Tarım sektörünün tüm paydaşlarının el ele vermesi, dayanışma içerisinde hareket etmesi mühimdir.
Bugünkü buluşmaya katkı sunan tüm hocalarımıza ve sektör temsilcilerimize teşekkür ediyorum.
Sofralarımıza ulaşan çeşitli nimetlerin üretimine alın teri ile katkı veren çiftçilerimize de teşekkür ediyorum.
Ülkemizde muhalefetin ezberi olan ‘tarım bitti’ tezlerinin ne kadar içi boş, temelsiz ve gerçek dışı olduğunu rakamlarla teyit ettik.”
Özellikle hemen her sene tedavüle konulan saman ithalatı söylemi tarım sektörünün tüm paydaşlarına yapılmış bir hakarettir.
Kırmızı ve beyaz et fiyatlarında son dönemde yaşanan dalgalı hareketleri yok sayamayız.
Elini vicdanına koyan herkesin kabul ettiği hakikat ülkemizin son 21 yılda başarı hikayesi yazdıklarının başında tarım, hayvancılık ve su ürünleri vardır.
Dünyadaki tüm ülkeler gibi bizim de sıkıntılarımız var. Tarımsal girdi fiyatları bunlardan bir tanesi. Kırmızı ve beyaz et fiyatlarındaki dalgalanmaları yok sayamayız. Başarılarımızla birlikte halen problem üreten alanların farkındayız.
Dengeli ve objektif bir şekilde kendimize de ayna tutuyoruz. Amacımız güçlü ve zayıf yanlarımızı en doğru şekilde tespit etmek.
Başarılarımızı artırmanın, eksiklerimizi gidermenin derdindeyiz.
Tarım sektörünün 21 yılda elde ettiği başarıların değersizleştirilmesine mahal vermeden Türkiye’yi hep beraber hedeflerine ulaştıralım istiyoruz.
Milli meselemiz olan tarımda biz hiç kimseye kapımızı kapatmadık. Herkesin fikrine, eleştirisine, önerisine sonuna kadar açığız. Yeter ki, tarım konusu ezberlere ve önyargılara kurban edilmesin.
Geçtiğimiz asırda yer altı kaynakları ön plandaydı. Bir damla petrolü kandan daha değerli gören sömürgeciler her yola başvurdular, binlerce kilometre ötedeki ülkeleri işgal ettiler. Avrupa’dan Afrika’ya saldırdılar.
Afrika’nın o zenci evlatlarının imkanlarını helikopterlerle Avrupa’ya taşıdılar. Eli kanlı diktatörleri desteklediler, katliamlara imza attılar.
Bize insan hakları dersi veren batılı ülkelerin, Kongo’da, Güney Afrika’da, Namibya’da, Nijerya’da neler yaptığını biliyoruz.
Bize insan hakları dersi veren batılı ülkelerin, Kongo’da, Güney Afrika’da, Namibya’da, Nijerya’da neler yaptığını biliyoruz.
Sadece Kongo’da şiddet ve hastalık nedeniyle 10 milyon kişi öldü. Bu ülkeleri ziyaretlerimizde sömürgecilerin acı yüzünü gördük.
Bunların hepsi yer altı kaynakları için yapıldı. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda aynı kavganın tarım alanları ve su için verileceği görülüyor.
Su kaynakları ve havzaları birer çatışma alanına dönüşüyor. Asya ve Orta Doğu’daki birçok gerilimin altında bu anlaşmazlıklar yatıyor.
Türkiye’nin gayretleri ile hayata geçirilen Karadeniz girişimi olmasaydı başta Afrika ülkeleri olmak üzere birçok yerde kıtlık yaşanacaktı. Biz buna kayıtsız kalamazdık.
Toplam 33 milyon ton tahılın boğazlarımızdan güvenli geçişini sağlayarak durumun kontrolden çıkmasına engel olduk. Tarımın önemi azalmayacak, artacak.
İklim değişikliği, çevre kirliliği, küresel ısınma ve bölgesel riskler arttıkça rekabet kızışacak ve daha kanlı hale gelecek. Bizim ülke olarak buna hazırlığımızı yapmamız gerekiyor.
Tarımı sadece ekonomimiz için değil milletimizin bekası için temel görüyoruz.”