Uzmanlar, küresel düzeyde etkin su yönetiminin iklim değişikliğiyle mücadelede önemli olduğunu belirterek, akıllı tarım teknolojileri ve su tasarrufu yöntemlerinin bu süreçte kilit rol oynadığına dikkati çekiyor.
İklim değişikliğinin nedenleri ve nasıl önlenebileceği konusunda dünya çapında farkındalığın artırılması amacıyla her yıl 15 Mayıs “Dünya İklim Günü” olarak kutlanıyor. Bu günde iklim krizini önlemek için atılması gereken adımlar üzerinde duruluyor.
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, iklim değişikliğinin etkilerinin artarak devam ettiğini söyledi.
Türkiye’nin “bölgesel kuraklık ülkesi” olduğunu belirten Yıldız, iklim değişikliğinin etkilerinin, kısa süreli, çok şiddetli ve yerel yağışlarda, sıcak hava dalgalarında ve orman yangınlarında artış ile tarımsal üretimde azalma şeklinde ortaya çıktığını dile getirdi.
Yıldız, ülkede yaşanan bölgesel kuraklıkların Trakya, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu’nun bazı bölgelerinde daha sık tekrarlandığına dikkati çekti.
Yağışların ise artık daha ani ve çok şiddetli düşmeye başladığına işaret eden Yıldız, hem yağışlarda yaşanan bu değişimin hem de kuraklığın, su kaynaklarını tehdit ettiğini söyledi.
“Su yönetimi, iklim değişikliğinin belirsizliklerini yönetebilecek şekilde geliştirilmeli”
Yıldız, iklim değişikliğinin etkilerinin küresel ölçekte azaltılması için sera gazı salımının azaltılarak ortalama sıcaklık artışının kontrol altına alınmaya çalışıldığına işaret ederek, “Ülke ölçeğinde riskleri azaltmak için öncelikle su yönetiminin, iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı belirsizlikleri yönetebilecek şekilde geliştirilmesi gerekiyor. Bu kapsamda teknolojik gelişmeler de kullanılarak tarımsal, kentsel, evsel ve sanayi su kullanımlarımızın çok verimli hale getirilmesi lazım. Ayrıca kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin geliştirilmesi de özellikle gelecekte gıda güvencesinin sağlanması açısından önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
Yıldız, su kaynaklarının miktar ve kalite olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması için nehir havzası ölçeğinde iyi yönetilmesi gerektiğini belirterek şunları ifade etti:
“Bu konuda bizim 3K olarak tanımladığımız bir plana ihtiyaç var. Ülkeler su kaynaklarıyla ilgili ‘koruma’, ‘kullanma’ ve ‘kurumsal kapasite geliştirme’ adımlarını nehir havzası ölçeğinde hızla uygulamaya geçirmelidir. Bu kapsamda doğal çevrenin ve su kaynaklarının korunması, suyun en verimli şekilde kullanılması için altyapının ve toplumsal bilincin geliştirilmesi, en iyi şekilde yönetilmesi için kurumsal kapasitenin dijital teknoloji destekli olarak artırılmasına ihtiyaç var. Birçok ülkede sürdürülebilir bir ekonomi için su yönetimi anlayışının ve su kullanım alışkanlıklarının radikal bir şekilde değiştirilmesi gerekiyor.”
Yıldız, Türkiye’de geçen yıl suyun merkezi yönetimi ve kurumların koordinasyonundan sorumlu “Ulusal Su Kurulu” oluşturulduğunu dile getirerek, “Ülkemiz, nehir havzası ölçeğinde bütünleşik bir su yönetimine yönelik çok önemli adımları tamamlamıştır. Önümüzdeki dönemde su yasası taslağını da yasalaştırarak havza ölçeğinde kurumsallaşmayı da tamamlayacaktır.” diye konuştu.
“Ağaçlandırma projeleri de iklim değişikliğiyle mücadelede önemli”
İklim Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Emrah Alkaya da Türkiye’de iklim değişikliğinin su kaynaklarının azalması, tarımsal üretimde düşüşler ve orman yangınları gibi sorunlarla kendini gösterdiğini söyledi.
Alkaya, küresel karbon emisyonlarını azaltmak için uluslararası işbirliğinin şart olduğunu belirterek, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimindeki payının artırılması gerektiğini vurguladı.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasının önemli olduğu dile getiren Alkaya, “Altyapı yatırımları, özellikle su yönetimi ve tarımsal sistemlerin iklim değişikliklerine uyum sağlaması için gereklidir. Akıllı tarım teknolojileri ve su tasarrufu yöntemleri bu süreçte kritik rol oynuyor.” diye konuştu.
Alkaya, ağaçlandırma ve ormancılık projelerinin de iklim değişikliğiyle mücadelede kritik rol oynağını ifade ederek, tarım, su ve kıyı bölgelerinin yönetimi gibi alanlarda yapılan yatırımların, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı dirençli bir toplum oluşturabileceğini söyledi.
İklim değişikliğinin tarımsal etkilerini azaltmak için ise çiftçilerin çevreye duyarlı uygulamaları benimsemeleri gerektiğini belirten Alkaya, şunları kaydetti:
“Örneğin, su tasarrufu sağlayan sulama sistemlerinin kullanımı, hava koşullarına daha dayanıklı tohum çeşitlerine geçiş ve toprak sağlığını korumaya yönelik organik materyallerin kullanılması bu yöntemlerden bazılarıdır. Ayrıca tarım alanlarının verimli bir şekilde yönetilmesi için dijital araçlar ve veri analiz platformlarından yararlanılabilir. Bu teknolojiler, çiftçilere toprak nemini, hava durumunu ve bitki sağlığını daha iyi izleme fırsatı sunarak, karar verme süreçlerini destekler ve daha bilinçli tarım pratiklerine olanak tanır.”
Küresel düzeyde iklim değişikliği çalışanların sağlığını tehdit ediyor
“2023 Avrupa İklim Durumu Raporu”na göre, Avrupa’da geçen yıl, kayıtlara geçen “en sıcak veya ikinci en sıcak” yıl olurken, buna bağlı ölümler son 20 yılda yaklaşık yüzde 30 arttı. Avrupa’da geçen yıl 63 kişi fırtınalar, 44 kişi seller, 44 kişi de yangınlar nedeniyle hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütünün raporuna göre de iklim değişikliği, küresel çapta çalışanların yüzde 70’i için kanserden solunum hastalıklarına, kalp-damar hastalıklarından böbrek fonksiyon bozukluklarına kadar ciddi sağlık sorunlarına neden olmaya başladı.